Sömürgecilerin Istahini Kabartan #Kürdistan#’in Zenginlik Kaynaklari!
Mezopotamya; tarih boyunca farklı insan topluluklarına ev sahipliği yapmış, kendi bağrından medeniyetler çıkarmış, değerli yeraltı-yerüstü zenginlikleri, stratejik konumu, verimli toprakları, sulak alanlarıyla her zaman gözde bir yaşam merkezi olmuş güzel bir coğrafyadır.
Mezopotamya’nın hayranlık uyandıran tüm niteliklerini kendisinde barındıran ve bu güzel coğrafyanın tam da merkezinde yer alan bir bölge: Kürdistan
Huzurun, esenliğin, barışın, hoşgörünün, refahın yani insanlığın belki de özlemini en çok duyduğu sosyal olguların bir arada görüldüğü bu güzide coğrafya, neden hep savaşlara, katliamlara, tel örgülere, baskılara, acılara, sessiz çığlıklara sahne olmaktadır?
Geçen 20. yüzyıl; Kürdistan’da yıkımların, keşmekeşliğin, derbederliğin yaşandığı değil yaşattırıldığı bir zaman dilimi olarak tarihe geçti. Neden Kürdistan? Bu soruya cevap olacak birçok sebep yazılabilir ve yazılmalıdır da. Fakat biz sadece bu sebepler arasında çok önemli bir yer teşkil eden ekonomik zenginliklerimiz üzerinde durmaya ve bu konuya Kürdistan özelinde cevap bulmaya çalışacağız.
Verimli geniş toprakları, içinde barındırdığı çeşit çeşit madenleri, hayatın kaynağı sayılabilecek suyu ile Kürdistan; yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından, yüzölçümüne ve nüfusuna oranla belki de dünyanın en zengin ülkesidir. Bu kaynaklara yönelik yapılacak yüzeysel bir çalışma dahi, onlarca devletin gözlerini neden Kürdistan’a çevirdiğini, coğrafyamız üzerinde kirli ve kanlı politikaların niçin devreye sokulduğunu anlamamızı sağlayacaktır.
Kürdistan’ın dört parçasındaki bu kaynakları; petrol, diğer madenler, su, tarım ve hayvancılık başlıkları altında ortaya koymaya çalışacağız inşallah.
PETROL
Ortadoğu ve Kürdistan dünyadaki en büyük petrol rezervlerine sahiptir. Kürdistan’ın yaklaşık olarak 45 milyar varillik petrol rezervine sahip olduğu düşünülmektedir. Bölgelere göre açıklama yapmak gerekirse;
Zengin petrol kaynaklarına sahip bir ülke olarak bilinen Irak’ta, petrol gelirlerinin önemli bir kısmı Kürdistan’dan (Kerkük ve Hanekin’den) sağlanıyor. En verimli Kürt-petrol yatakları olan Kerkük petrolleri, geçmişte Güney Kürdistan’ın Irak-İngiliz Mandası olmasının başlıca nedeniydi.. Burada petrol doğal biçimde yeryüzüne çıkmaktadır ki, antik uygarlıklar tarafından bitüm, yer sakızı ve neft kaynağı olarak kullanılmıştır.
Güney Irak’taki Rumeyle Bölgesinde devasa petrol yatakları keşfedilmeden önce, Irak’ın tüm petrol ihtiyacı neredeyse Kürdistan’dan karşılanmaktaydı. Şimdilerde petrol rezervlerinin üçte biri Kürt petrollerinden karşılanmaktadır. Irak’ta kesinleşen toplam 90 milyar varillik petrol rezervleri içinde, Kürt petrol yatakları 36 milyar varildir.
Güney Kürdistan’da, rutin olarak yeni petrol yatakları keşfedilip kullanıma açılmaktadır. Bunların başlıcaları Çiya Surkh ve Cembur.
Güney Kürdistan’daki, Muşhorab, Ain Zalah, Butmah ve Sasan’daki verimli petrol yatakları da, günümüzde çoğunlukla Irak petrol boru hatlarıyla birleştirilmiştir.
Irak hükümeti yıllarca, hem ülke içinde hem de komşu devletlerde geniş bir petrol boru hattı şebekesi inşa etmiştir. Bunlar, Suudi Arabistan’da bulunan Yanbu’daki Kızıl Deniz çıkışları, Irak’ta bulunan Mina el-Bakr ve Kor el Amaya’daki Basra Körfezi çıkışları ve Suriye’deki Tartus ile Türkiye’deki Dörtyol Yumurtalık’taki Akdeniz çıkışlarıdır.
Irak’ın ABD tarafından işgali sonrasında ise bölgede bulunan petrol, daha gelişmiş teknolojiler kullanılarak çıkarılmakta ve işgal devletlerine milyar dolarları bulan devasa bir gelir sağlamaktadır.
Musul’un kuzeyindeki petrol yataklarına kaynaklık eden jeolojik oluşumlar, sınırın öte tarafındaki Suriye’de bulunan Cezire bölgesine kadar devam etmektedir. Alian, Rumalan, Suadia ve Kara Çuk’ta bulunan petrol yatakları, daha güneyde bulunan Sacar bölgesindeki Cübeyba ve Cibisa petrol yataklarıyla birlikle günümüzde kullanıma açılmıştır. Suriye’deki kayda değer petrol üretimi buralarda yapılmaktadır ve bunlar toplayıcı bir petrol boru hattı aracılığıyla Suriye’nin merkezine bağlanmaktadır. Suriye’nin de petrol ihtiyacını karşılayan yöre, Cezire yöresidir ve burası da Kürt bölgesidir.
İran’ın da zengin petrol yataklarından biri Doğu Kürdistan’ın Kirmanşah yöresinde bulunmaktadır.
Türkiye’nin petrol yatakları ise tümüyle Kürdistan’da, özellikle Batman, Diyarbakır ve Adıyaman yöresinde yer almaktadır. En zengin petrol yatakları Batman şehrinde bulunmaktadır. Şehrin etrafındaki dağlarda pek çok petrol yatağı üretime açılmıştır ve toplayıcı petrol boru hatları, buralardan çıkarılan petrolü, Batman rafinerisine taşımaktadır. Daha batıya doğru gidildiğinde, Adıyaman’da iki temel petrol yatağı üretime açılmıştır ve başka bir petrol boru hattı ile, Akdeniz kıyılarındaki Dörtyol’a bağlanmıştır.
Özcesi Türkiye’nin ihtiyacı olan petrol Batman, Adıyaman, Diyarbakır-Nusaybin, Şırnak-Silopi, Siirt, Urfa, Mardin gibi kentlerden çıkarılmakta ve ülkenin batısına taşınmaktadır.
DİĞER MADENLER
Kürdistan, petrolün yanı sıra diğer madenler bakımından da oldukça zengindir. Zagros ve Toros dağları antik çağ insanları tarafından en başta da demir olmak üzere, bakır, krom ve pek çok madenin kaynağı olarak biliniyordu. İnsan ırkını taş devrinden devrimci maden (sırasıyla bakır, bronz ve demir) çağına taşıyan kimi ilk madencilik teknolojilerinin gelişimi, Kuzey Kürdistan’daki Diyarbakır yakınlarında bulunan 9000 yıllık Çayönü bölgesinde gerçekleşmiştir.
Türkiye, stratejik bir maden olan krom ihracatında dünyada önde gelen ülkelerden biridir. Bir başka kaynakta belirtildiğine göre krom çıkarımında dünyada 3. sıradadır. Bununla beraber Türkiye’nin başlıca demir ve bakır yatakları, kömür ve linyit yatakları, gümüş ve kurşun yatakları da yine bu bölgededir. Bunlardan başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
Krom: Elazığ-Guleman (Guleman’daki krom yatakları Türkiye kromit rezervlerinin yaklaşık % 70′ini oluşturuyor), Adana-Akdağ (Akdağ krom yatakları, Dünyanın en zengin yataklarıdır.) Dersim- Ovacık Yöresi, Diyarbakır,
Gümüş ve Kurşun: Elazığ-Keban
Demir: Sivas-Divriği (Türkiye’de bilinebilen demir madeni rezervlerinin yaklaşık % 90′ını oluşturan (Sivas)Divriği-Hekimhan(Malatya) arasındaki rezervler, dünyanın en büyük ve en zengin demir yatakları arasında yer alıyor), Diyarbakır
Linyit: Maraş-Elbistan (Türkiye’nin en büyük linyit yatakları Afşin-Elbistan arasındaki 1000 km karelik alandadır. Elbistan yöresindeki linyit yatakları 3,2 milyar ton rezerve sahiptir. Türkiye’nin en önemli termoelektrik santrali Elbistan yöresine kurulmuştur ve söz konusu kömürü kullanmaktadır), Erzurum-Aşkale (Aşkale linyitlerinin rezervi 2.5 milyon tondur.) Adıyaman,
Bakır: Ergani(Ergani bakır işletmeleri), Maden-Elazığ, Siirt
Kömür: Erzurum, Maraş-Elbistan, Şırnak, Van, Dersim, Bingöl, Diyarbakır-Hazro
Mangenez: Antep, Erzincan
Fosfat: Mardin-Mazıdağ, Kilis İli, Urfa, Diyarbakır, Antep
Temel madenlerin yanı sıra bir çok kentimizde çıkarılan diğer madenleri de şöyle ifade edebiliriz:
Adıyaman: Apatitli manyetit, marn, kil, kireçtaşı, tuğla-kiremit hammaddesi,
Diyarbakır: Kireçtaşı, tuğla-kiremit hammaddesi, kireç tozu, taşkömürü
Antep: Boksit (alüminyumun hammaddesidir), Deemit, kireçtaşı dolomit
Mardin: Kireçtaşı, marn, tuğla-kiremit hammaddesi, asfaltit, çimento hammaddesi,
Siirt: Kireçtaşı, tuğla-kiremit hammaddesi, asfaltit
Urfa: Çimento hammaddesi, tuğla-kiremit hammaddesi,
Güney Kürdistan’ın da Akra yöresinde bakır, Zaho’da kömür, Amadiye yöresinde demir, Kerkük-Barzan yöresinde krom ve magnezyum yatakları, Rewanduz ve Süleymaniye yöresinde demir ve kireçtaşı bulunmaktadır. Bu bölgede zengin uranyum yatakları olduğu ise, işgal öncesi Irak’ın nükleer çalışmaları nedeniyle dünya kamuoyuna yansımıştı.
Doğu Kürdistan’da Maku yöresinde kurşun, Luristan’da bakır, Senendaj’da kükürt, Kirmanşah yöresinde ise altın yatakları vardır.
SU
Kürdistan barındırdığı su kaynaklarıyla da büyük bir öneme sahiptir. Bu özellik, Kürdistan’ı Ortadoğu’nun sayılı sulak alanlarından biri haline getirmiştir. 20. yüzyılda petrol, en değerli kaynak olarak kabul edilmiş ise de 21. yüzyılda meydana gelen gelişmeler petrolün değerini koruması ile beraber suyun öneminin artacağını göstermektedir.
Dicle, Fırat, Habur, Tartar, Ceyhan, Araş, Kura, Safidrud ve Karka gibi birçok nehir ve onların başlıca kolları Kürdistan dağlarından doğmaktadır.
Kürdistan’ın onlarca sayıdaki akarsuları; bölgeye sulama ve elektrik enerjisi bakımından büyük olanaklar sağlamaktadır.
Güney Kürdistan’da Derbandixan’da (Sirwan-Diyala üzerinde) ve Dokan’da (ya da Küçük Zap üzerindeki Dokan’da) inşa edilen iki büyük baraj Bağdat metropol bölgesinin iki temel hidroelektrik kaynağını teşkil etmektedir.
Küçük Zap üzerinde inşa edilen Dokan barajı 7 milyon metreküplük bir su hacmine sahip olup, aynı zamanda sulama amacıyla da kullanılmaktadır. Çemçemal yöresinde bir hidroelektrik santrali inşa edilmiştir.
Irak’ın en büyük barajı olan ve Dicle nehrinden beslenen Musul barajı ise 20 yıldan bu yana ülkeye hem elektrik enerjisi bakımından hem de sulama bakımından büyük bir gelir sağlamaktadır.
Doğu Kürdistan’da sulama ve elektrik enerjisi bakımından ırmaklardan yararlanma sınırlıdır. Bokan’da sulama, Mehabad ve Kışlak’ta da sulama ve elektrik enerjisi amacıyla barajlar inşa edilmiştir.
Doğu Kürdistan’daki Serab Gambar akarsuyu saniyede 2457 litrelik bir kapasite ile akar. 740 km akarak Basra Körfezine ulaşan bu nehir, Saymara Karka Nehir sisteminin de su kaynağıdır.
Güneybatı Kürdistan’da Fırat üzerinde, elektrik enerjisi ve sulama amacıyla Rakka yakınında büyük bir baraj yapılmıştır.
Kuzey Kürdistan’da GAP ile; sulama ve elektrik enerjisi elde etme amacıyla Fırat ve Dicle üzerinde 21 baraj, 17 hidroelektrik santrali yapımı hedeflenmiştir. Buna göre Türkiye’nin elektrik üretimi iki katına çıkacak ve geniş toprakların sulanması sonucu tarımsal üretim kat kat artacaktır.
GAP ile yılda 4 milyon dönüm toprağın sulanması ve 24 megavat-saat elektrik üretilmesi öngörülmekteydi.
GAP öncesi 40 yıllık dönem boyunca devletin tüm Türkiye’de yalnızca 1.4 milyon dönümlük araziyi sulanır hale getirdiği ve 1985 yılında tüm ülkede yalnızca 34 megavat/saat elektrik ürettiği dikkate alındığında, GAP’ın sadece elektrik enerjisi bakımından Türkiye ekonomisine sağlayacağı katkının ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
GAP bölgesinde birinci, dünyada ise beşinci büyük baraj olan Urfa yakınlarındaki devasa Atatürk Barajı da dahil olmak üzere, barajların çoğu tamamlanmıştır.
Adıyaman, Diyarbakır, Antep, Mardin, Siirt, Urfa yöreleri GAP Bölgesi olarak görülmektedir.
Yapımı kısa süre önce tamamlanan veya devam eden önemli barajlar şunlardır:
Baraj Nehir İl
Atatürk Fırat Urfa
Batman Batman Çayı Diyarbakır
Birecik Fırat Urfa
Cizre Dicle Siirt
Dicle Dicle Diyarbakır
Dumluca Buğur Mardin
Göksu Göksu Diyarbakır
Hacimdir Hacıhıdır Urfa
Ilısu Dicle Siirt
Karakaya Fırat Elazığ
Karalkızı Dicle Diyarbakır
Karkamış Fırat Urfa
Keban Murat Elazığ
Kuzgun Serçeme Erzurum
Menzelet Ceyhan Maraş
Özlüce Perisuyu Elazığ
Patnos Gevi Ağrı
Polat Polat Malatya
Silvan Sarım Çayı Diyarbakır
[Kaynak: Türkiye Hükümeti, Türkiye İstatistik Yıllığı (Ankara. 1989) ve Güneydoğu Anadolu Projesi Mastır planı (Ankara, 1990).)]
Fırat Nehri, hem Suriye hem de Irak için, ulusal ekonomi açısından belirleyici bir öneme sahiptir. Türkiye, Fırat Nehrinin Suriye ve Irak’a akışını iki ay boyunca(1990) durdurmuştur; Suriye’nin silahlı kuvvetlerini çabucak harekete geçirmesi, Ankara-Şam-Bağdat hattında savrulan tehditler suyun Ortadoğu’daki stratejik önemini ve yine Kürdistan’ın ne kadar değerli su kaynaklarına sahip olduğunu açıkça göstermektedir.
Bölgedeki olağanüstü arkeolojik zenginlikten dolayı, Kürdistan’da inşa edilen hemen hemen her baraj(bilinçli bir politika sonucu) ne yazık ki Kürt tarihinin bir kısmını da sular altında bırakmıştır. En çarpıcı kayıplardan biri Samsat tarihi şehrinin (Kommagene’nin antik başkenti ve Lucian’ın doğum yeri olan Samosata Şehri) tümüyle Atatürk Baraj gölünün suları altında kalışı olmuştur.
Milattan önceki döneme ait ikiz Seleucia-Apamea (diğer adıyla Zeugma) şehirleri, Birecik Barajı’nın yükselen suları altında kaldılar.
Bir müze şehir olan Hasankeyf’in önemli bir kısmı da, bir değişiklik olmazsa Dicle üzerinde yapılacak llısu Barajının yükselen suları altında kalacaktır.
Acı olan şu ki, sırf hidroelektrik için llısu ve Karakaya gibi çok büyük barajlar inşa edilmektedir. Oysa söz konusu elektrik, hidrokarbon kaynakları kullanılıp, çevreye daha az zarar verilerek, gazla ya da petrol ile çalışan türbinler ile de üretilebilir.
Yeri doldurulamaz bu tarihsel yerleşim alanları, kısa vadeli çıkarlar uğruna, üstelik de açık ve daha az zararlı alternatifler olmasına rağmen, pervasızca sular altında bırakılmaktadır.
Yine Güney Kürdistan’da Halepçe yakınlarındaki Derbendixan baraj alanında su altında bırakılarak kaybedilen tarihsel kalıntıların miktarı tahmin edilememektedir. Kürdistan’ın tarihi bir merkezi olan bu bölgede, zengin Mezopotamya ovasına oranla, her metrekaresinde daha antik tümseklerin bulunduğu bilinmektedir. Kürdistan’da ilk uygarlıkların, neredeyse 11000 yıl önce ilk kez kök salmaya başladıkları geniş dağ vadileri, suyla doldurularak, muazzam arkeolojik zenginlikler böylelikle belki de sonsuza dek kaybedilmiştir.
Kürdistan’da, çeşitli büyüklüklerde ve büyük bir turizm potansiyeline sahip pek çok doğal göl de bulunmaktadır. Doğu Kürdistan’da Merivan yakınlarında, ormanlık dağlarla ve büyüleyici kıyılarla çevrili olan Zerivar Gölü bunlardan biridir.
Kuzey Kürdistan’daki Van Gölü kıyılarının 7 km batısında ise Nemrut (Nimrod) Dağının kraterinde, hilal biçimindeki Nemrut Gölü bulunmaktadır. Nemrut Gölü tüm Kürdistan’daki en etkileyici doğal güzellikler arasında sayılmaktadır.
TARIM
Yukarı Mezopotamya Ovası’nda (Diyarbakır, Urfa, Mardin, Musul ve Cezire yöreleri) sulu tarım sınırlı yapıldığı halde, Türkiye, Irak ve Suriye’nin tahıl ambarlarıdır. Kürdistan, oransal olarak Ortadoğu’daki pek çok ülkeden çok daha fazla sulanabilir araziye (toplam yüzey alanının %28′i) sahiptir.
Bunun yanı sıra, Kuzey Kürdistan ve Güney Kürdistan’da dağlar arasındaki verimli ova ve vadiler tarım için son derece elverişlidir. Buğday, arpa, mercimek, darı gibi tahıllar, baklagillerin yanı sıra, endüstri bitkilerinden susam, kenevir, pamuk yaygın biçimde yetiştirilmektedir.
Kürdistan, iyi cins tütün yetiştiriciliği bakımından eskiden beri ünlüdür. Bölgenin pipo tütünü Ortadoğu’nun her yerinde rağbet görmektedir.
Kürdistan’da çok çeşitli ve lezzetli meyveler yetişir. Kavun ve karpuzun yanı sıra çeşitli sebzeler de yaygın biçimde yetiştirilir. Elazığ, Malatya, Antep, Urfa ve Diyarbakır bağlarıyla ünlüdür. Dersim yöresi armudu ve ceviziyle; Elazığ iyi cins dutlarla; Malatya kaysı ve şeftalileriyle; Antep, Urfa ve Kürt Dağı yöresi fıstık ve zeytiniyle, Urfa, Siirt ve Bitlis ayvası ve narıyla, Sincar yöresi incirleriyle tanınmaktadır.
Mevsimlerin uzun sürdüğü dağ eteklerindeki verimli topraklarda pamuk üretimi yapılır. Güneybatı Kürdistan ve Güney Kürdistan’da da pamuk üretimi arttığından bu bitkinin gittikçe Kürdistan ekonomisinde daha önemli rol alacağı tahmin edilmektedir.
Yakın bir zamanda Kürdistan’a getirilen birkaç temel mahsulün kullanım alanı giderek genişlemektedir. Mısır, soya fasulyesi ve ayçiçeği genellikle satılmak üzere üretilen mahsullerdir. Bunlar devlet pazarlarına bitkisel yağ sağlamakta, ancak bu mahsullerin giderek artan bir oranı günümüzde hızla gelişen kümes hayvancılığı sektöründe yem olarak kullanılmaktadır.
Ülkenin geniş arazilerinde, üzüm de dâhil olmak üzere, çeşitli meyveler yetiştirilmektedir. Bunlar özellikle kurutulmuş halleriyle, Kürt beslenme rejiminde önemli bir yer tutmaktadır. Doğu Kürdistan’daki Hasanlu arkeolojik ören yerinde, antik dönemde Kürtlerin beslenme rejiminde meyvelerin ve yemişlerin önemine ilişkin olarak 2800 yıllık kanıtlar bulunmuştur. Burada ayva (Cydonia oblonga türü), birkaç armut (I ‘yi us com-munis) ve elma (Pyrus malus) çeşidi ile kayısı ve badem çeşitleri (Prunus türevleri) hakkında bulunan pek çok kanıt, meyvelerin yerel beslenme rejimindeki önemine işaret etmektedir (Harris 1989, Strabo M.Ö. 1 .yy, Coğrafya, XI.xiii.2, i3)
Zagros-Toros ormanlarında pek çok meyve ve ceviz ağacı doğal bir şekilde büyür. Doğal bir şekilde büyüyen bu ağaçlardan geleneksel olarak fıstık, badem, fındık, kestane ve meşe palamudu toplanmıştır.
Doğu Kürdistan’da meyvecilik ve bağcılık Neqede, Şmo, Urmiye, Serdeşt yörelerinde oldukça gelişkindir.
ÇİFTLİK HAYVANLARI
Yüksek rakımlı otlakların bol miktarda bulunması, eskiden beri Kürdistan’ı hayvancılık için elverişli bir yer haline getirmiştir. Dağlar ve yaylalardaki geniş ve verimli otlaklar, bu ülkenin çok eskilerden beri ünlü bir hayvancılık bölgesi olmasına yol açmıştır.
Kürdistan Ortadoğu’nun et, tereyağı ve peynir deposudur. Kars’ta kaşar peyniri, Dersim’de tulum peyniri, Van-Ağrı yöresinde otlu peynir ve topak biçimindeki Urfa peyniri dünyaca ünlü peynirlerdir.
En önemli hayvanlar geleneksel olarak koyun ve daha düşük oranda keçi olmuştur. Bir zaman sayıları milyonları bulan keçilerin sayısı, pazarın küçülmesinden dolayı ve ayrıca keçilerin otlaklara ve ormanlık alanlara verdiği zarardan dolayı hızla düşmektedir
Öte yandan koyunlar sayıca artmakla kalmayıp, aynı zamanda bir ihracat ürünü olarak giderek daha fazla önem kazanmaktadırlar. Et artık soğutuculu taşımacılıkla ya da dondurularak, uzak iç ve dış pazarlara ulaşabilmekte ve böylece Kürt üreticiler için büyük bir gelir kaynağı haline gelmektedir.
Çayırlardan elde edilen ekonomik randımanın artma olasılığı sonuçta sınırlı iken, yerel beslenme ihtiyacının karşılanması ve ihraç edilebilir mallar bakımından, çiftlik alanları ve meyve bahçeleri büyük bir potansiyel taşımaktadır.
Nadasa bırakılmış geniş mera alanları, zengin yüzeyleri, yüzey altları ve yağışla oluşan su kaynakları kullanılarak, yoğun bir tarımsal üretime açılabilir.
Ne var ki kaynakların bunca zengin, doğanın verimli ve insanın üretken oluşu Kürt halkının mutlu olması için yeterli olmamıştır. Aksine böyle bir ortamda Kürt halkı yoksulluk ve sefalet içinde yaşamını sürdürmektedir.
Bu zengin kaynaklar aynı zamanda Kürdistan’ın bölünmesinin, Kürt halkının tarihte eşi az görülen bir baskı ve zulme hedef olmasının, bugünkü acı ve yoksullukların en önemli nedeni olmuştur.
Bu veriler ile beraber önemli bir gerçeğin de ifade edilmesi gerekmektedir ki o da; ortaya konulanların belki de hiç bilinmeyen veya bilindiği halde özellikle üstü örtülen gerek petrol gerekse de diğer madenlerimizin tamamını yansıtmadığıdır. Ya da tarım ve hayvancılık noktasındaki ilerlemenin, onlarca engelleyici politikalara rağmen kısıtlı bir oranda yapıldığı halde varolmasıdır.
Duamız, 21. yüzyılda Allah-u Teala tarafında cömertçe bahşedilen bu kaynakların asıl sahipleri tarafından kullanılması ve bu vesile ile de öncelikle Kürdistan’ın sonra ise Ortadoğu ve dünyanın özlemle beklediği özgürlüğe, barışa, adalete ve huzura kapı açılabilmesidir.
Ve son olarak Kürt halkına şöyle seslenmek istiyorum: “Sizin fakirliğiniz Allah’tan değil, zalimler tarafından gelmektedir. Kalkın ve bu zenginliklerinize sahip çıkın.”
Not: Bu yazımız ile zengin kaynaklarımızı (bilebildiğimiz kadarıyla) ancak değini tarzında ifade ettiğimiz bilinmelidir. İfade edilenlerin her biri başlı başına birer araştırma konusu niteliğindedir.
Kaynaklar:
-Bir El kitabı Kürtler, Mahrdad R. IZADY
-Geçmişten Bugüne Kürtler ve Kürdistan, Kemal BURKAY
-Kürdün “Makus Talih”i ve “Güneydoğu” Anadolu Projesi, Osman AYTAR
-(1800′lerden Günümüze) Doğu Ekonomisi, Rıfat DAĞ
-Kürdistan’da Türk Endüstrisi, Ömer TUKU
-Irak Kürtleri, Dün, Bugün ve Yarın, Kerim YILDIZ[1]