Kürdistan’a desteğini sık sık dile getiren Fransız entellektüel ve filozof Bernard Henri Levy, 25 Eylül’de yapılacak olan bağımsızlık referandumuna destek verilmesi gerektiğini söyledi. Dünyanın önde gelen politika derdilerinden Foreign Policy’de kaleme aldığı yazıda, #Kürtler#in kendi kendini yönetebilecek olgunlukta olduğunu söyleyen Levy, dünyanın Kürtlere borçlu olduğunu ifade ederek “Kürt referandumu bir şiddet hareketi değildir. Bir haktır. Bir borçtur. Dünyaya çok şey vermiş olan büyük bir halk için bir dönüm noktasıdır. Dün, onlar Yahudileri kurtaranların arasındaydılar; bugünse, onların Peşmergeleri Orta Doğu’daki son Hıristiyan nüfusu kurtardılar ve koruyorlar” dedi.
***
Bernard Henri Levy’nin Foreign Policy için kaleme aldığı bir yazısının tamamının çevirisi şöyle:
Uluslararası camianın 25 Eylül’de yapılacak olan bağımsız Kürdistan referandumunun zamanlamasına dair tavrı utanç verici, saçma ve tarihi bir yanlıştır.
Zorla yerinden edilmiş, Araplaştırılmış, kimyasal saldırılara maruz kalmış, Bağdat tiranlarına karşı ülkelerini savunmak için direnmek bir asırdır dağlara sığınmak zorunda kalmış bir halktan söz ediyoruz.
KÜRTLER ORTAK MEDENİYETİMİZİ KURTARDILAR
Onlara ait bölge Saddam Hüseyin’in düşmesiyle nihayet otonomi kazanabildi. 2014 yılında İslami devlet tsunamisi Mezopotamya ve Irak’ı önüne kattığında öncelikle organize olabilen ve karşı koyan bu bölge oldu. O zamandan beri 600 mil uzunluğundaki bir cephe hattında Kürtler barbarları teslim aldılar ve Kürdistan, Irak ve ortak medeniyetimizi kurtardılar.
Ve yine, Musul savaşı boyunca Ninova ovasını savunan, kentin kapılarını açan ve sayelerinde koalisyonun İslam Devletini kalbinden vurmalarının önünü açan burası oldu.
Ama hesapların görüldüğü şimdilerde ABD inatçı bir şekilde referanduma karşı çıkıyor ve Kürtlere bağımsızlık arzularını gelecekteki bilinmeyen bir tarihe ertelemelerini ertelemeleri çağrısı yapıyor. Dünya Kürtlere teşekkür etmek yerine, ince örtülü bir sinizmle şunu söylüyorlar, “Kürt arkadaşlar pardon, İslami terör karşısında çok yararınız oldu, ama, zamanlamanız doğru değil. Artık size ihtiyacımız yok, öyleyse niye evin,ze dönmüyorsunuz? Tekrar teşekkür ediyoruz, bir dahaki sefere görüşmek üzere.”
BATI’NIN ÜRETTİĞİ TÜM BAĞIMSIZLIK KARŞITI ARGÜMANLAR GEÇERSİZ
Referandumun İslami devlete karşı mücadeleyi sekteye uğratacağı, dikkatleri dağıtacağı ve önümüzdeki yıl planlanan Irak’taki seçime müdahele anlamına geleceğini söyleniyor. Ama herkes biliyor ki, büyük ölçüde Kürtlerin sayesinde savaşın askeri kısmı Musul’un düşmesiyle beraber sona erdi. Dahası, Irak ulusal seçimlerinin zamanında yapılacağını ve ertelenmeyeceğini kim garanti edebiliyor da Kürtlerin kendi seçimlerini ertelemelerini istiyoruz?
Bağımsız bir Kürdistan’ın bölgenin istikrarını bozacağı söyleniyor. Sanki savaşın içine gömülmüş Suriye, emperyal hırslarıyla İran ve Britanya’nın suni yaratımı çürümekte olan Irak, seküler ve demokratik Batı dostu, seçilmiş parlamentosu ve demokratik basınıyla küçük Kürdistan’dan çok daha büyük tehlikeler değilmiş gibi!
Bağımsızlığın, dört ulusun -Irak, İran, Suriye ve Türkiye- toprak bütünlüğünü tehdit edeceğinde ısrar ediliyor. Bu ısrarcı sesler sanki referandumun sadece, kripto-Marksist liderliğin ideolojik olarak Irak Kürtlerinkiyle bağdaşmadığı Türkiye ve Suriye’deki “kardeşleriyle” büyük Kürdistan’ı kurma amacı gütmeyen Irak’taki Kürtleri ilgilendirdiğinin farkında değillermiş gibi.
Peki, İran Devrim Muhafızlarının tepkisine ne demeli? Ya Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Irak Kürdistanı’nı dünyaya bağlayan petrol boru hattını kesmekle tehdit etmesi? Batı’nın rolünün, bizden nefret eden iki diktatörlüğün basın ajanı gibi hareket etmek olduğuna inanmıyorum. Ayrıca, Pyongyang yaptığında komşu tehdidinin kınandığını, sıra Ankara ve Tahran’a geldiğinde ise kınanmadıklarını da anlamıyorum. Üzgünüm, hiç bir gerekçe referandumun “ertelenmesi” talebini haklı çıkarmıyor. Tüm gerekçeler karşıtına dönüşüyor.
Üç yıldır Bağdat tarafından Peşmergeye ödeme yapılmadığı halde, Kürtlerin kendilerini özerk bir demokrasi ve barış adasında organize etmelerine ne demeli? Kürtlerin niçin otonomi aşamasından bağımsızlık aşamasına geçmek istediklerini anlayamayan ABD’li uzmanların iddialarına karşın bu yeterli olmalı.
Ne olmuş yani Kürtler Kerkük petrollerini kontrol etseler? Bunu, yeni devletlerini finanse etme kabiliyetlerini garantiye almalarını sağlayacak iyi bir şey olarak görmek yerine, gözlemciler sadece zenginlerin tetiklediği tamahkarlıkları düşünüyorlar.
KÜRTLER KENDİLERİNİ YÖNETECEK KADAR OLGUNLAR
Bizler, bazı halkların asla yeterince kendilerini yönetmeye hazır olmadıklarını, gelişmediklerini, yetişkin olmadıklarını öne süren eski kolonyalist saçmalıklarla uğraşıyoruz.
Charles de Gaulle’nin dediği gibi, başı dertte olan ulusların dostu olmaz. Evet, evet, hizmetlerinizi takdir edildi, size ihtiyacımız olduğunda ve bizlerle barbarlar arasında durduğunuzda size boş sözler verildi, ancak şimdi sözümüzü tutmanın zamanı değil, kaytarma zamanı. “Kötü zamanlama”, “planın bir parçası değil”, “dünyanın gündemi başka ve sizin bu gündem içinde yer almadığınız bildirmekten üzüntü duyuyoruz” vs.
BOSNA VE #KÜRDİSTAN#
Benzer bir duruma 20 yıl önce Bosna savaşı sona erdiğinde de şahit olmuştum. Saraybosna Ordusu’nun 7. müfreze birliği, sadece kuşatılmış Bosna kentlerini kurtarmakla kalmayıp, Radovan Karadzic ve Slobodan Miloseviç’e bağlı Sırp şapşallarını teslim olmaya zorlayarak ülkeyi yeniden birleştirme, barış ve adaleti getirmenin eşiğindeydiler. Ama, ABD frene bastı. Büyükelçi Richard Holbrooke’un öncülüğünde saldırgan (Sırbistan), arabulucu (Hırvatistan) ve kurbanı (Bosna) bir araya getirdi. Kurban, riayet etmediği takdirde kendi kaderiyle başbaşa bırakılmakla tehdit edildi ve böylece Batı’nın dostu Bosna bölündü, elverişli ama zayıf ve hala sallantılı olan bir anlaşmaya kurban edildi.
Umarım, Kürtlerin durumunda da aynı entrikalar üretilmez ve aynı kötü sonuçlar alınmaz. Halebce’deki Saddamın kimyasal saldırılarından kurtulanların ardılları umarım tüm “iyi niyetli dostlarının” tehditlerine direnmek için yeterli gücü bulurlar.
KÜRT REFERANDUMU BİR BORÇTUR
Kürt referandumu bir şiddet hareketi değildir. Bir haktır. Bir borçtur. Dünyaya çok şey vermiş olan büyük bir halk için bir dönüm noktasıdır. Dün, onlar Yahudileri kurtaranların arasındaydılar; bugünse, onların Peşmergeleri Orta Doğu’daki son Hıristiyan nüfusu kurtardılar ve koruyorlar. Ve asırlardır, aydınlık İslam’ın kaynaklarından biri oldular. Şimdi, Kürtler bizi nasıl onurlandırdıysa, bizim de onları onurlandırmamızın tam zamanıdır.[1]