Abbas Vali: “Qazî Muhammed gidip teslim olmaya karar verdi. Bu kararı almasının en önemli sebebi de İran ordusunun Azerbaycan’da yaptığı dehşet verici katliamın bir benzerinin Kürdistan’da yaşanmaması içindi. Öngörüsü bence mantıklıydı.”
“Hiç kuşkusuz Mahabad merkezli Kürdistan Cumhuriyeti’nin modern Kürt tarihinde çok önemli bir yeri var. En önemli kısmıysa Kürdistan Cumhuriyeti’nin 11 aydan uzun yaşayamayıp bir yenilgi ile karşı karşıya kalmış olmasına rağmen Kürt ulusunun hafızasında büyük bir yere sahip olmasıdır.
22 Ocak 1946’da kurulan cumhuriyetin üzerinden uzunca bir zaman geçti. Bu deneyimin adı çoğu yerde Mahabad Cumhuriyeti olarak geçiyor fakat bu isim doğru değildir, dönemin belgelerinde de görüldüğü gibi gerçek adı Kürdistan Cumhuriyeti’dir. Merkezi Mahabad olduğu için böyle tanındı. Eğer o dönemin basınında çıkan yazılara bakacak olursanız ‘Cumhuri Kurdistan’, Kürdistan Milli Hükümeti’ deniyor, Mahabad Cumhuriyeti denilmiyor.
İran’ın söylemi
Kürdistan Cumhuriyeti, Mahabad’ın genelini, Bokan, Saqiz çevresini, Nexede, Şino ve Sayinqela etrafının tamamını kapsıyordu ve merkezi de Mahabad’daydı. Mahabad Cumhuriyeti söylemi 1930-1940 koşullarında İran’ının özel olarak Rojhilat Kürdistan’ına dönük yaptığı, oluşturduğu bir durumdur. Kürdistan Cumhuriyeti’ne dönük ilk arayış ve tartışmalar Rıza Şah yönetiminin Eylül 1941’de yıkılmasıyla başladı.
Rojhilat, Kürdistan’ının toprakları 1941 Eylül ayından sonra Sovyet Rusya ve İngiltere askerleri tarafından ilhak edilmişti ki, Sovyetler, Rojhilat Kürdistan’ının kuzeyindeydi ve İngilizler de Kürdistan’ın güneyindeydiler. Sovyet askerlerinin Rojhilat Kürdistan’ının kuzeyinde ve İngilizlerin ise tüm İran’ın güneyinde bulunması İran iktidarının, gücünün ve askerinin bu çevrede tutunamaması, çıkması ile sonuçlanmıştı.
Kürdistan Cumhuriyeti’nin kurulduğu siyasi atmosferi tarif etmek gerekirse, kontrolü altında tuttuğu bölge Sovyet Rusya’nın askeri denetimindeydi. İşte bu yüzden İran’ın tarihçileri, Arap tarih yazıcıları ve bir kısım Avrupa ile Amerikalı yazarlar cumhuriyetin Sovyetler tarafında kurulduğunu söylemişlerdir.
Bu tarihçilerin çoğunu okuduğumuzda diyorlar ki, Qazî Muhammed ve cumhuriyetin başkanlık üyeleri - ben buna muhalefet şerhi koyuyorum- Azerbaycan’a, Bakü’ye gitmişler döndükten sonra Demokrat Partisi’ni kurmuşlar ve birkaç ay sonra da Kürdistan Cumhuriyeti ilan edilmiş. Yani bu tarihçiler Kürdistan Cumhuriyetini Sovyetlerin kurduğunu iddia ediyor.
Sovyet kurdu, demek çarpıtmadır
Bu yanlıştır, hatalıdır ve çarpıtmadır. Doğrusu, Komeley Jiyanewey Kurd üyeleri döndükten sonra Hizbî Demokratî Kurdistan’ı kurma girişimine başladılar ama Komeley Jiyanewey Kurd’u Sovyetlerin kurduğuna dair hiçbir belge veya döküman yok. Komeley Jiyanewey Kurd, 1939 yılında kurulmuş olan Hizbi Azadi Kurdistan’ı kendisinin öncüsü olarak kabul ediyordu. Komele zaten 16 Ağustos 1941’de (25î Gelawêjî 1321 î hetawî) kurulmuştur. Kürdistan Demokrat Partisinin ilk bildirgesi ise Kasım 1945’de yayınlanıyor. Cumhuriyetin yıkılışı ardından İran Kürdistan Demokrat Partisi kendi kuruluş tarihlerini değiştiriyor. Aslında 16 Ağustos 1945’de Komeley Jiyanewey Kurd örgütü hala vardı. KDP-İ (Hizbî Demokratî Kurdistani İran) bundan 3 ay sonra kuruldu.
Kaldı ki, Qazî Muhammed ve delegasyonunun Bakü’yü ziyaretinde ‘Biz bağımsız bir devlet kurmak istiyoruz’ sözüne karşı zamanının Azerbaycan Komünist Partisi Politbüro birinci sekreteri Baqirov Kürtlere, ‘Bağımsız bir devlet kurmanıza gerek yok, siz Azeriler ile bir araya gelip birlikte çalışın’ [1]diyor.
Stalin’in hesaplarında Kürdistan yok
Aslında Rusların amacı Kürdistan’ın İran’daki taksimatı olan Batı Azerbeycan, Kürdistan Eyaleti, İlan ve Kirmanşan eyaletleri arasında bölünmüşlüğünü sürdürmek istiyordu. Rusya diyor ki, Azerbeycan Demokratik Cumhuriyeti kurulsun ve Kürdistan’da onun bir parçası olarak kalsın.
Qazî Muhammed, Bakü’den döndüğünde onunla gidenlerden bir kısmı çok korkmuşlardı, ajanlık için hızlıca İngiliz konsolosluğuna gidip biz Rusya’ya gittik onlar Kürt devletinin kurulmasını istiyorlar demişlerdi. İngilizler onlarla alay edip, biz Rusya’nın İran’da bir Kürt devleti kurmayacağını biliyoruz demişler. İngiliz konsolosluğunun Londra’ya konu hakkında gönderdiği mektupta, ‘Bokan’ın namlı ağalarından olan Qasim Ağa Elxanizade korku içinde yanımıza geldi ve Qazî Muhammed’i tutuklamalısınız, eğer onu yakalamazsanız Bagirov ile birlikte Kürt Hükümeti kuracaklar diyor’ şeklinde bilgilendirme yaptığını kaydediyor. Ancak onlar bu bilgiye güvenmiyorlar çünkü Stalin’in siyasetinde İran sınırları içerisinde bir Kürt devleti olmayacağını biliyorlar. Bu yazışmalar İngilizce olarak var ve ben de bir kitabımda bu dokümanların bulunduğunu gösterdim.
Farsça bitti Türkçeye başlayın
Qazî Muhammed Bakü’den döndüğünde arkadaşları ile yeniden bir araya geliyor ve şu konuşmayı yapıyor: ‘’Tamam anladık bugüne kadar Farsların hakimiyeti altındaydık; Farsça yazmak zorundaydık, Farsça konuşuyorduk. Şimdi bize diyorlar ki, Farsların egemenliği ortadan kalktı Azeri kontrolü başlıyor. Türkçe yaz, Türkçe konuş, e bunun farkı ne?’’
15 Aralık 1945’de Qazî Muhammed’e Azerbaycan Milli Hükümeti’nin kuruluşu için Tebriz’de verilen ziyafete katılması için çağrı yapıldı. Bu hükümet bağımsız bir hükümet değil, Sovyet modelinin bir çeşidi olarak İran içerisinde federal bir yapı şeklindeydi. İran denetimindeki demokratik federal bir yapının oluşmasını istiyorlardı. Bu ortamda Qazî Muhammed Azerbaycan Milli Hükümeti’nin başkanı ile müzakere gerçekleştirdi. Azerbaycan Milli Hükümeti’nin Başkanı köklü bir Bolşevik olan Seyid Caferi Pişeveri’ydi. Pişeveri’nin Qazî Muhammed’e teklifi ‘Tahran’a karşı gelin bizimle birlikte Azerbaycan’ın bir parçası olun’ şeklindeydi. Otonomi almak için Tahran’daki merkezi hükümet ile müzakere yapalım şeklindedir.
Rusya’nın Kürdistan’daki temsilcisi olan Kerimov’da Qazî Muhammed’e baskı yaparak Seyid Caferi Pişeveri’nin teklifini kabul etmesini ve Azerbaycan hükümetinin bir parçası olmasını istiyordu.
Bu çok yönlü baskı karşısında Qazî Muhammed ne yapacağını bilemiyor. Tebriz’den döndükten sonra da bu zorluklar devam etti. Partide çokça tartışmalar yürüyordu, Hizbî Demokratî Kurdistan’da da çokça tartışma vardı ve Qazî onlara bir şeyler söyleyip Rusya’yı da karşıt hale getirmek istemiyordu. Rusya ile müzakere ederek Kürdistan’ın Azerbaycan’dan farklı olduğuna onları ikna etmek niyetindeydi. Dil farkı var, kültür farkı var, toplum olarak farklılıkları olduğu için Kürdistan’ın Azerbaycan hükümetinin bir parçası olamayacağını söylese de Ruslar bunu kabul etmedi.
Tartışmaların tanığıyım
Qazî Muhammed, ardı sıra İngilizler ve Amerikalılar ile bu müzakereleri yürütmesine rağmen onlara da ikna edemedi. Öte yandan parti içinden de ciddi bir baskı ile karşı karşıyaydı. Hizbî Demokratî Kurdistan’da özellikle parti başkanlığındaki radikallerin çoğunlukta olması Qazî Muhammed üzerinde baskıya sebep oluyordu. Ben bunları parti içindeki tartışmaların düzeyi neydi, nasıl bir baskının olduğuna ailemden ve içinde bulunduğum çevrede tanık olduğum için dile getiriyorum. Ailem ve çevremin hepsi de o dönemde Demokrat Parti’nin başkanlık üyeleriydiler, Kürdistan Cumhuriyeti’nin kurucularıydılar ve sonraki dönemlerde de tartışmalar devam etti.
Partide büyük tartışmalar, büyük çelişkiler vardı, bir kesim bu şekilde devam etme yanlısıyken küçük bir kesim de Azeriler ile birlikte çalışalım diyordu. Ama en büyük kesim Kürt Cumhuriyetinin kurulması yolunda devam edelim diyenlerdi. Bir ay sonra Hizbî Demokratî Kurdistan ile onca konuşma, git-gel ve görüşme sonucu cumhuriyetin ilan edilmesinde karar kılındı. 22 Ocak 1946’da Kürdistan Cumhuriyeti ilan edildiğinde Ruslar ve dostlarının çoğu bundan hoşnut olmadılar. Azerilerin çoğunluğu bu karardan rahatsız oldular. Ama oluşan cepheyi kırmamak istedikleri için de açıktan hiçbir şey söylemiyorlardı.
Ruslar Azerileri destekledi
Qazî Muhammed, bu hamlenin ardından Tebriz’e çağrıldı. Tebrizde kendisine ‘bu yaptığınız hiç iyi bir iş olmadı’ dendi. Kendisi de; “Bunu benim partim yaptı ve oldu. Artık bitti Azerbeycan Milli Hükümeti ile anlaşma ve birleşme baskısını kabul etmeyiz” dedi. Ayrıca Kürdistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Milli hükümetleri arasında birçok sorun yaşanmaktaydı. Urmiye, Xoy ve Selmas kentlerinin hâkimiyeti konusunda ihtilaf vardı. Azeriler bu bölgelerin Azerbaycan’ın bir parçası olduğunu iddia etseler de, Kürt tarafı bunun doğu olmadığını, buraların Kürdistan’ın bir parçası olduğunu dile getiriyorlardır. Ruslar bu sorunun çözümü konusunda Azerileri destekleyip tarafgir bir tutumla Kürtlerin taleplerini görmezden geldiler. Bunun asıl sebebi de Azerbaycan hükümetinin kurucularının büyük çoğunluğunu Marksist-Leninistlerin oluşturmasıydı. Seyid Cafer Pişeveri, Doktor Cavid gibi daha bir çoğu bu siyasi görüştendiler.
Direneceğiz deyip…
İran’ın 1906 Anayasası, Türkiye anayasalarına göre daha ilerici bir anayasaydı ve Qazî Muhammed muhtariyet (otonomi) hakkının da bu çerçevede Anayasada yer aldığını biliyordu. Yani siyasal çerçeveden bakıldığında hükümet olmak demokratik bir haktır. Kanuni olarak da demokratik bir anayasaya sahip merkezi olmayan, ademi merkeziyetçi bir sistemdi. Dil, kültür ve halkların haklarını esas alıp Farsçanın da birincil dil olduğunu söylüyor; diğer dil ve halkları inkar etmiyor, kabul ediyordu.
Ben en çok da otonomi meselesine dikkat çekmek istiyorum, iki defa öyle bir durum yaşandı ki Qazî Muhammed ve Hizbî Demokratî Kurdistan, hükümet ile görüşme gerçekleştiremediler. İlki Mayıs ayında Sovyetlerin geri çekilmesinden sonra ve ikincisi de Aralık 1946’da İran ordusu Azerbaycan’a ulaştığında… Azerbaycan Milli Hükümeti yıkıldı ve İran ordusu Azerbaycan’da büyük katliamlar gerçekleştirdi. Belli ki bu haberler Kürdistan’a ulaştığında halk oldukça korkmuştu. Bundan ötürü Qazî Muhammed ilk önce askeri kuvvetlerinin komutası ile görüşüp ardında Parti yönetiminin yanına giderek; “İki yolumuz var, ya direneceğiz ya da durup teslim olacağız. Görüşünüz nedir?” diye soruyor.
Konuşmacıların büyük çoğunluğu direneceğiz diyor, geride kalanlar teslim olmak istiyor. İşte böyle konuşulmuş ama İran ordusu Miyandiwan’a ulaştığında bunlar herkesten önce gidip orduyu karşılayıp geleceklerini onların ellerine teslim ettiler. [1]
Katliam yaşanmaması için teslim oldu
Qazî Muhammed gidip teslim olmaya karar verdi. Bu kararı almasının en önemli sebebi de İran ordusunun Azerbaycan’da yaptığı dehşet verici katliamın bir benzerinin Kürdistan’da yaşanmaması içindi. Öngörüsü bence mantıklıydı, eğer sen bunca şeyi vatanın için yaptıysan, vatanın çöküşü ve yaşanacak katliam büyük bir yıkım olacaksa bir çıkar yok bulmak gerekirdi. İran ordusu Kürdistan’a ilerleyerek Mahabad’a kadar ulaştı, Qazî Muhammed ve Hizbî Demokratî Kurdistan’ın birkaç önemli kurucu yöneticisi tutuklandı ve mahkeme sonrası idam edildiler. Qazî’nin bu hamlesi ile toplum bir kıyımdan kurtuldu, şehirler yıkılmadı, toplu katliamlar yaşanmadı.
Şehadet üzerine birkaç söz
Qazî Muhammed’in şehit edilmesine dair birçok farklı görüş vardır. Bir görüş şu ki bu idamın bir İran ordu yetkilisinin kararı ile gerçekleştiği ve İran Şah’ının bu karar hakkında bilgi sahibi olmadığı yönündedir. Denildiğine göre, şehit düşürülmesine onay vermemiştir. Amerikalıların da Qazî Muhammed’in öldürülmesine muhalefet ettikleri söyleniyor. Ancak ben araştırmalarımda İngilizlerin bu durum karşısındaki tavrını öğrenemedim. Büyük olasılıkla İran ordu yetkililerinden birinin kararı ile idam gerçekleşiyor.”[1]