Kürt Kimliği ve Kültürü
Philip G.Kreyenbroek / Christine Allison
İngilizceden Çeviren ; Ümit Aydoğmuş
Avesta Yayınları, 2003
Gazete okuyan birçok Batılı Kürtlerin varlığından haberdardır. Birçoğu son yıllarda Türkiye ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin trajik kaderine derin bir sempati beslemekte ve bu ülkelerdeki özgürlük savaşçılarımn çabaları Batı’da gayet iyi bilinmektedir. İran, Suriye, Ermenistan, Gürcistan ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerindeki Kürtlerin yaptıkları ve Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’daki büyük göçmen toplulukların faaliyetleri muhtemelen çoğu Batılının zihninde net bir izlenim bırakamayacak kadar çeşitlidir. Yine de birçok insan Kürtlerin dünya üzerindeki devletsiz uluslardan en büyüğü olduğundan artık haberdardır. Toprakları Türkiye, Suriye, Irak, İran ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetleri arasında bölünmüş olan Kürtlerin nüfusu yirmi beş milyonun
üzerindedir. Bununla birlikte bu ülkelerden bazılarındaki şartlar çok sayıda Kürdü başka yerlere göç etmeye mecbur etmiştir. Kürtlerin büyük bir kısmının Kürt olarak varlıklarını sürdürebilmek için öyle ya da böyle mücadele etmek zorunda oldukları yaygın olarak bilinmektedir. Fakat kamusal farkındalığın ve kamunun ilgisinin burada bittiği gözlemlenmektedir. Başka bir deyişle, Kürtlerin Batı’daki imajı kimliklerini korumak için savaşmaları üzerine odaklanmaktadır. Ancak bu durum, Kürt kimliğinin belki de en hayati parçasını, yani Kürt kültürünü görmezlikten gelmektedir. Bu durum en çok da Kürtlerin zararmadır. Çünkü son kertede Kürtlerin kaderleri üzerinde yaşadıkları devletlerin iddialarının aksine tanınması gereken kendilerine ait geçerli ve köklü bir kimlikleri olduğuna dünyayı ikna edebilmelerine bağlı olması muhtemeldir. Bununla birlikte, bu konudaki bilgisizlik, Batıkların Kürtler hakkında tek taraflı, çarpıtılmış bir izlenim sahibi olmalarına yol açtığı ve eski, dinamik ve büyüleyici bir uygarlığa dair daha fazla şey öğrenme fırsatını onlardan esirgediği için üzüntü vericidir.[1]