‘Realitemi kabullenip özüme uygun bir şekilde müzik yapmakta diretiyorum. Dezavantajlı olmak kendin olmamaktan daha kötü değil.’[1]
Vedat Tanış, 2015 yılından bu yana kendi müziğini üretmeye çalışan Viranşehirli genç bir sanatçı. Tanış'ın müzikle ilişkisi lise yıllarında başladı ancak sanat icra edebilecek imkanları yok denecek kadar azdı. Yine de işi bir yerinden tutup kendini geliştirmeye çalıştı. İyi bir müzisyen olabilmek için iyi bir dinleyici olmak gerektiğini biliyor. İcra imkanları elde ettikten sonraki süreç ise onun ifadeleriyle anlatılacak olursa biraz çetrefilli bir durum. Birçok Kürt müzisyen gibi o da yapmak istediklerini tamamıyla yapabilecek koşullara hiçbir zaman sahip olamadı. Rock sanatçılarıyla yaptığımız bu söyleşi dizisinde bu kez Vedat Tanış’ın kapısını çaldık.
Yaptığın müzikten bahseder misin biraz? Nasıl bir müzik yapıyor ve bunu nasıl tarif ediyorsun?
Yaptığım müziğe genel bir ad koyacaksak buna ‘rock’ diyebiliriz. Ancak bildiğiniz gibi birçok müzik tarzı değişti, gelişti, kollara ayrıldı. Müziğimde zaman zaman elektronik tatlar, raggae ritimler, country tınıları, synthesizer efektleri duyabilirsiniz. Dinleyiciliğin önemine de inanıyorum. Ben de büyüdükçe müzik tarzları gibi değişiyorum, gelişiyorum. Farklı şeyler dinlemeyi tercih etmeye başlıyorum. Bu da tabii üretimlerime yansıyor.
Genç ve alanında gayet başarılı bir sanatçısın. Bildiğim kadarıyla 2 albüm ve 3 single yayımladın bugüne dek. Üretirken ne tür zorluklarla karşılaşıyorsun?
Üretim esnasında temel sorunun ekonomik sıkıntılar olduğunu söyleyebilirim. Bir şarkı çıkarırken ben de müzisyen arkadaşlarım da genelde işin maddi karşılığını dert ediniriz. Hal böyle olunca birçok işi kendimiz yapmak zorunda kalıyoruz. Müziğin mutfak kısmı birçok dala ayrılıyor ve her dalı ile ayrı bir uzmanın ilgilenmesi gerekiyor. Bir müzisyen çok iyi söz yazabilir, çok iyi beste yapabilir ancak müzik sadece burada bitmiyor. Aslında benim için işin en kolay kısmı daha doğru bir ifadeyle uzmanı olduğumu düşündüğüm kısmı burası diyebilirim. Asıl zorluk buradan sonra başlıyor. Her şeye yetişmekte zorlansam da müziğimin tüm aşamalarıyla genelde kendim ilgileniyorum. Bu stresli bir süreç olsa da kendimi geliştirme olanağını da bulabildiğim için müziğin her alanında olmayı seviyorum.
Başta ekonomik zorluklar olmak üzere karşılaştığın bu olumsuzlukların sorumlusu olarak neyi veya kimi görüyorsun?
Buna tek bir pencereden bakamayız. Aslında bunun spesifik bir sorumlusu yok. İki ana temelde düşünürsek bunun siyasi ve toplumsal sebepleri var ve aslında ikisi de bir bütün bunların. Siyasi sebeplerini günlerce konuşabiliriz ancak kısaca somutlaştıracak olursam Kürtçe müzik yapmaya karar verdiğinizi düşünün. Aslında bunun neden bir kararla yapılması gerekiyor ki? Bana göre sorun burada başlıyor. Kürt biri Türkçe müzik yapmaya karar verebilir, İngilizce müzik yapmaya karar verebilir ya da müzik yapmaya karar verebilir. Yani Kürt için Kürtçe bir karar olamaz. Ancak algı böyle işliyor. Maalesef birçok Kürt’te bile bu algı var.
Hadi diyelim, karar vermiş olalım. Bu kararı verdiğiniz anda sadece müzisyen olmaktan çıkıyorsunuz. Siyasi bir figür de oluyorsunuz, şarkınızda neyden bahsettiğinizin bir önemi yok artık; sadece Kürtlere hitap edebilirsiniz. Sadece Kürt mekanlarında şarkı söyleyebilirsiniz. Yani kitlenizi büyütme imkanınız yok. Peki, sadece Kürtlere hitap edelim, onlar sizi dinleyecek mi? İşte toplumsal kısmı da burada başlıyor. Popüler kültür denen bir şey var; tüketimi kolay, olabildiğince işi boş, sığ bir anlayışla üretilmiş ne varsa içinde barındıran toplumsal bir uyuşturucu. Yaptığım müzik bu akıma hitap etmiyor. Bu nedenle hitap ettiğim kitle bir elin parmaklarını geçmeyen bir alana sıkıştırılmış oldu. Yani karşılaştığım zorluklar, tek pencereden bakılarak işin içinden çıkılacak bir durum değil. Bunun küresel ve yerel birçok sorumlusu var. Hangi birini söyleyebilirim ki!
Peki, neyi aşmak gerek?
İşin açığı bu konuda ipin ucunun kaçtığını düşünüyorum. Az önce de bahsettiğim gibi bu ufak bir şeye indirgenecek bir sorun değil. Bu şekilde bakarak sorunu yanlış değerlendirmiş oluruz. Bu da zaten çözümsüzlük getirir. Ancak en azından kendi kitlemiz için sanat eserlerine karşı tercihlerini; tüketilmesi, sindirilmesi zor ürünler üzerine yoğunlaştırmasını önerebilirim. Sanatçının da sanatseverin de biraz yorulması gerekir.
Bir de bu zorluklarla karşılaşmak seni nasıl hissettiriyor?
Bu beni iyi ya da kötü hissettirmiyor. Bu bir realite. Bunu ne görmezden geliyorum ne de tüm dikkatimi oraya veriyorum. Realitemi kabullenip özüme uygun bir şekilde müzik yapmakta diretiyorum. Dezavantajlı olmak kendin olmamaktan daha kötü değil.
Şarkılarına imkanların dahilinde video klipler çekiyorsun. Bu klipleri şahsen çok başarılı ve özgün buluyorum. Anladığım kadarıyla video kliplerinde de yine gençlerle çalışıyorsun. Bu tercihin sebeplerini anlatır mısın biraz?
Teşekkür ederim. Beğenmene sevindim. Çalıştığım kişiler genelde zaten tanıdığım ya da bir tanıdık vasıtasıyla ulaştığım kişiler oluyor. Yani kendi çevremden oluyorlar. Bu nedenle doğal bir şekilde gençlerle çalışmış oluyorum. Öte yandan genç üreticilerin hayata ve sanata bakış açılarını kendime yakın buluyorum. Genelde zaten öyle insanlarla çalışıyorum. Yaptığı işe özgünlük katabiliyorlar, marjinal fikirlere daha açıklar. Bu da motivasyonumu arttırıyor.
Gelecekte neler yapmak istiyorsun?
Şu an devam eden bir projem var. Sedsala 21em adında. Bunu aslında konsept bir albüm olarak düşünmüştüm. Ancak daha sonra albümün sunumunu bir sürece yaymaya karar verdim. Projeye dahil 3 single yayınladım. Hejaro, Sedo ve Erzan. İki single daha yayınlanacak bu projeye dahil. Uzak hayallerimden de bahsedecek olursak ileride ilk Kürtçe ‘darkwave’ albümünü çıkarmak istiyorum. Bu tarza ilgim fazla. Ne zaman olur, bilinmez. Henüz kendimi buna hazır hissetmiyorum.