Güney Kafkasya Kürtlerini incelemek için yola çıkan dilbilimci Qanadê Kurdo, 1939 yılında Batum’a gitti ve bir Kirmanckî köyünü ziyaret etti. Köy sakinleriyle görüşen Kurdo, Kürdolojiye katkıda bulunacak gözlemler yaptı.
Sovyetler Birliği Etnografya Enstitüsü’nün görevlendirmesiyle Güney Kafkasya Kürtlerini incelemek için yola çıkan dilbilimci Qanadê Kurdo, 1939 yılında Batum’a gitti ve bir Kirmanckî köyünü ziyaret etti. Köy sakinleriyle görüşen Kurdo, Kürdolojiye katkıda bulunacak gözlemler yaptı. [1]
Kürtler, Sovyetler Birliği’nde ekseriyette Güney Kafkasya topraklarında yaşıyorlardı. 1937-1938 ve 1944 sürgünlerinde her ne kadar Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'a göç ettirilmiş olsalar da asıl toprakları Güney Kafkasya sahasıydı. Yani Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan gibi Sovyet cumhuriyetlerinden müteşekkil bir saha. Gürcistan Kürtleri denilince hiç şüphesiz akla Ahıska, Tiflis ve Batum gibi kentler geliyor. Son dönemde Batum veya Acaristan Kürtleri nazar-ı itibare alınan konulardan biri haline geldi. Bu bağlamda tarihçi Rohat Alakom’un oldukça didaktik Kurmancî bir makalesi söz konusu. Nûbihar dergisinde, “Kurdên Batûmê (Batum Kürtleri)” adıyla Kurmancî çıkan makale, bu alan için önem arz ediyor. Biz doğrudan makalenin müellifine ulaştık ve Batum Kürtleri konusunda şöyle bir bilgi aldık: “Kafkas Salnamesi’ne göre 1908 yılında Batum yöresinde 3 bin civarında Kürt yaşıyor. Ayrıca San Remo Konferansı’nda (18-26 Nisan 1920) Batum şehrinin Kürdistan'a mahreç olmak üzere serbest liman olarak tanınması konusu ele alınıyor. Nitekim 22 Nisan 1920 tarihli Svenska Dagbladet adlı bir İsveç gazetesinde yazar Blir Frihamn, Batum’un serbest liman olabileceğini yazıyor.”
Batum merkezinde 30 aile yaşıyordu
Tarihçi Rohat Alakom’un verdiği bilgiye göre, Sovyet araştırmacı ve etnograf Memoyê Xalit de Batum Kürtleri üzerine 1984’te bir makale kaleme almış. 15 Ağustos 1984 tarihli Rîya Teze gazetesinde yayımlanan “Kurdên Batûmê û Pêştaçûyîna Wan (Batum Kürtleri ve Gelişimleri)” adlı makalesinde, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Batum merkezinde yaklaşık 30 ailenin iskân ettiğini yazan ve kendisi de yine bu ailelerden biriyle evli olan Memoyê Xalit, 1991’de vefat etmişti.
Batum'da Zaza Kürtler
Güney Kafkasya Kürtleri, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi Etnografya Enstitüsü’nün de özel olarak ilgilendiği etnisitelerden biriydi. Bu çerçevede enstitü tarafından görevlendirilen Sovyet Kürdolog Qanadê Kurdo, 1939 yılında Batum’a seyahat etti. Kürt dilbilimci Kurdo’nun Batum Kürtleri içerisinde odaklandığı elementlerden biri Zazalardı. Qanadê Kurdo, seyahat ettiği köyü şu şekilde tasvir ediyor: “Batum’un batısında 3 kilometre uzaklıkta yer alan bir köye gittim. Köyde Zaza Kürtler yaşıyordu (50 hane). Köy sakinleri tarım ve narenciye ile iştigal ediyorlardı. Hepsinin evinde kendi hayvanları vardı. Tıpkı yoksul köylülerin yaşadığı eski Gürcü evlerine benzeyen tek katlı ve iki katlı evlerde (sakli) kalıyorlardı. Burada yaşayan Zazalar, Türkiye’den gelmişler. Yaşlılardan hiçbiri Türkiye’nin neresinden ve neden gelindiği konusunda pek bilgi sahibi değiller. Konuştuğum birkaç yaşlı, büyük büyük dedelerinin Erzurum vilayetinden buraya göç ettiğini söyledi.”
Qanadê Kurdo'nun dilbigisi
Zazaları yakından gözlemleyen Qanadê Kurdo Reşîdê Aslan, Rostamê Kalaş, Cemşîdê Reşît, Rostemê Sileman, Samandê Cemşîd, Samandê Mustafa vb. kişilerle görüşmüş; bazı atasözleri ve masallar kaydetmişti. Görüştüğü kişiler Kurmancî de bildikleri için Kurdo’ya önemli bir yardımda bulunmuşlardı. Görüşmelerde öne çıkan birkaç hususa dikkat çekelim. Örneğin Rostemê Sileman, kendi hayat hikâyesini anlatırken Zazaca şu cümleleri kurmuştu: “Ez T’iflîsêda zehf vendam, çeher serî têda bîyem, pênc serîz Lênîngrada bîyem. Ez çeher zuwanan zanan: zuwanê kirmancî, zuwanê rûşî, zuwanê ermenî, hendêk zuwanê girc.”
Qanadê Kurdo’nun kayda geçirdiği bu Zazaca, dilbilgisi olarak daha doğru bir forma şöyle dönüştürülebilir: “Ez Tîflîs de zaf mendo/menda. Çar serî tîya/îta de bîyo/bîya. Panc serî Lenîngrad de bîyo/bîya. Ez çar ziwanan zana/zone: ziwanê kirmancî, ziwanê rûsî, ziwanê armenkî, hendêk ziwanê gircî.” Türkçesi ise şu şekildedir: “Tiflis’te çok kaldım. 4 yıl orada okudum. 5 yıl Leningrad’ta kaldım. Ben 4 dil biliyorum: Kirmanckî, Rusça, Ermenice, Gürcüce.”
Her ne kadar Qanadê Kurdo, konuşmada geçen “Kirmanckî” sözcüğünü Rusça’ya “Kurmancca” şeklinde çevirmiş olsa da, burada kastedilen Zazaca’nın Dersim, Muş, Erzurum, Erzincan gibi yerlerdeki diğer kullanım şekli Kirmanckî olduğunu düşünüyoruz. Kirmanc sözcüğünün geçtiği kayıtlardan biri de Cemşîdê Reşîd’in anlattığı “Gurgîn Axa û Gulperî (Gürgin Ağa ve Gülperi)” adlı masaldır. Söz konusu masalda “Şî zozanê kirmancan ver (Kirmancların yaylasına gitti)” şeklinde bir ibare var.