Emperyalizm, Milliyetçilik ve Kürt Sorunu
S. Cihan
Evrensel Basım Yayın[1]
1993
EMPERYALİST DÜNYA SİSTEMİNİN BUGÜNKÜ GENEL GÖRÜNÜMÜ
Lenin, 1916'da yazdığı Emperyalizm adlı eserinde, kapitalist gelişmenin o
günkü durumunu değerlendirirken; kapitalizm evrensel bir sömürgeci baskı
sistemine, bir avuç ileri ülkenin dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu mali
yönden boğduğu bir sisteme dönüşmüştür diyordu. Bu değerlendirmenin
günümüz için de, değerinden hiçbir şey yitirmeksizin (o günden günümüze
yaşanan tüm olaylara, gelişmelere ve değişmelere karşm) geçerli olduğunu
vurgulayarak başlamakta yarar var. Lenin, söz konusu değerlendirmeyi
yaptığında dünya, amacı; pazarların, toprakların, ucuz işgücü ve hammadde
kaynaklarının paylaşımı ve denetim altına alınması olan bir savaşm
alevleri içindeydi. Sermayenin giderek daha az sayıdaki tekel gruplarının
elinde toplandığı ve toplum yaşamma, toplum yaşamının her alanına hükmettiği
mali sermaye çağmda, dünya sömürge politikası da, kapitalist gelişmenin bu
yeni aşamasına bağlandı. Kapitalizmin gelişmesi ve bilinmiyen bir pazar için
üretimin yapılması, üretimin yoğunlaşması, hammadde eksikliğini ve pazar
arayışmı da birlikte getirdi. Emperyalist tekellerin, hammadde kaynakları arama
çabaları yoğunlaştı ve sömürgelere sahip olma savaşımı amansız bir biçim aldı.
Mali sermaye yalnızca içerde, toplumun, mali oligarşinin (tekelci azınlık)
egemenliği altına alınması ve tekeller yararına haraca kesilmesi durumunu
yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda dışarıda, geri kalmış ulus ve ülkelerin egemenlik
altma alınmasını da olanaklı hale getiriyordu. Tekelin ortaya çıkışı, serbest
rekabetçi dönemin kapitalist -ve ticari- ilişkilerini de değişikliğe uğrattı. Meta
ihracının yerini sermaye ihracı, serbest rekabetin yerini tekelci egemenlik aldı.
Rekabet artık esas olarak tekeller arası rekabet olarak söz konusuydu ve bu
dünyanın, toprak olarak, sermaye ihraç alanları, hammadde ve ucuz işgücü
kaynakları olarak bölünmesi ve yeniden bölüşülmesi için süren çatışmada ifadesini [1]
buluyordu. Pazarların, hammadde kaynakları ve nüfuz alanlarının paylaşılması,
emperyalistlerin mali, ekonomik, askeri ve siyasi güçleri oranında olmaktadır. Bu
politikanın kaynaklık ettiği ve beslediği sermaye akışı ilişkileri, silahlı faaliyetle
işgal ve ilhakla destelenmektedir Birinci ve İkinci Dünya (Paylaşım) Savaşlarının
ortaya koyduğu gerçekler ve günümüzde çeşitli biçimlerde devam eden çatışmalar,
emperyalizm döneminde ilişkileri belirlenen asıl etkenin güç olduğunu ortaya koymaktadır.