Karwan dergisi Kürdistan’a dönen, büyük Kürd dilbilimcisi ve tarihçi Dr. Cemal Reşidle yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz.
Soru: ilk önce niçin Kürdistana geri döndünüz ve ülkede var olan sorunların çözümü için nasıl bir rol oynamak istiyorsunuz?
Cemal Reşid: Benim geri dönmemin iki nedeni vardır: Birincisi, Kerkük mahalli seçimlerine katılıp, oy kullanmaktır. Ben kendim Kerküküyüm, Kerkük’te doğdum. Aynı zamanda ben kraliyet ve cumhuriyet dönemlerini yaşıyan biri olarak, Kerkük’te yaşanan sorunların nedenlerini ve sonuçlarını çok iyi biliyorum.
Gelişimin ikinci nedeni ise „Zuhur El Kurd Fi Tarix“ adlı kitabımın üçüncü bölümünü yayınlamak için geldim. Umut ederim ki önümüzdeki ay yayına hazır olur ve yayınlanır.
Soru: Kuşkusuz Kerküklü bir Kürd olarak seçimlere katıldınız ve oy kullandınız. Sizin genel olarak Kerkük seçimlerine ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
Cemal Reşid: Ben 1957 tarihinde Kerkük’te yapılan nüfus sayımında görevliydim. Ben Kürdlere kendi ulusal kimliklerini, dillerini ve kültürlerini yazmaları konusunda yardımcı oldum. Fakat, Kürdlerin dışında bazı çevreler, Kürdlerin bir çoğunu Türkmen olarak yazıyorlardı. Ben bu gelişmelerden haberdardım. Siz kendinizde bundan söz ediyorsunuz. Buna rağmen o dönem eyalet olan Kerkük’ün coğunluğu Kürdlerden oluşuyordu. Eğer Çemçemal, Xurmatu, şiwan vb alanlar Kerkük’e bağlansa seçimler yapıldığında Kürdler,her zaman bölgede ezici çogunlugu oluştururlar. Burada bir tarihçi olarak bir gerçekliği ifade etmek istiyorum. Bunu bir Kürd olduğumdan dolayı değil, bir araştırmacı olarak ve bu konuyla ilgili araştırma yaptığımdan dolayı söyleyebilirim ki, Kerkük ve Kerkük’ün aşağısı yada Germîyan denilen bölge Kürdistan ülkesinin önemli bir bölgesidir. Tarihte Türkmenlerin ve Arapların Germîyan’da ortaya çikmaları, 16.cı yüzyılda şah Abbas’ın emirleri neticesinde Kürdlerin Türkmenistan’da ortaya çıkmalarına benzer. Timurleng’in fermanı neticesinde Türkmenlerde Güney Kürdistan’da ortaya çıkmaya başladılar.. Bu durum Kürdistan’ın Türkmenistan, Türkmenistan’ın ise Kürdistan olduğu anlamına gelmiyor. botan111Başka bir ifadeyle, nasıl biz Kürdistandan oraya giden Kürdlerden dolayı Türkmenistana Kürdistan demiyorsak, Türkmenistandan buraya gelen Türkmenlerden dolayıda Kürdistana Türkmenistan denilemez.. Bundan dolayı Türkmen kardeşlerimiz, dar ulusal bakış açısıyla değil, bilimsel bir yaklaşımla tarihsel gerçekler bakmalılar. Osmanlılar yönetiminde olan her alan Türklere aittir, mantiğından kurtulmak gerekir. Eğer bu perspektif doğru olsa, Selahadin ve Eyubi Kürdleri Mısır ve Suriye’yi yönetmiş olduğundan dolayı, Mısır ve Suriye’ye Kürdistan yada Kürdlerin ülkesi demek gerekirdi yada bu alanlar siyasal yönetimi üzerine tarihsel hak iddiasından bulunabilinirdi. Ben Kürdlerin Kerkük’te oy kullanması meselesini, var olan tarihsel gerçekliğin ve Kerkük’ün Kürdistanlığını yeniden onaylama anlamına geldiğine inanıyordum. Bundan dolayı, Kerkük’e giderek oy kullanmayı hakkım olarak gördüm..
Soru: Tarihsel ve coğrafi olarak Kerkük’ün bir Kürd ve Kürdistan şehri olduğuna açıktır. Buna dair ne gibi belgeler var?
Cemal Reşid: Osmanlıların Qamus El Alem güvenilir bir kaynaktır. Bunu yazan şemsedin Sami bir Arnavuttur, ne Kürd nede Türktür. Şemsedin Sami diyorki: „Kerkük, Kürdistan’da şarezur sancağının merkezidir“.. Çoktan beri benim arayışım Kerkük için değil, Kürdistan içindir. Tüm Güney Kürdistan’ı Irak’a bağladılar. Sorun sadece Kerkük değil, Irak’ın bir parçası haline getirilen ve bazı Arap çevrelerin tanımak istemedıği Kürd ülkesi olan tüm Güney Kürdistandır.
Soru: Çesitli halkların birlikte yaşadığı Kerkük’ü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cemal Reşid: Bunlar doğru değil.Ben bu anlayışta değilim. hak sahibine geri dönmelidir. Kerkük’ü, Güney Kürdistanla birlikte Irak’a bağladıkları zaman ve 1919’da Britanya’nın Irak yetkilisi olan Arnold Wilson anılarında şöyle diyor: “ Eğer biz Chorchil’in başkanlığında yapılan Kahire toplantısına göre bir Kürd hükümeti yada Kürdistan hükümetini kurarsak 36.cı parelelin yukarısında, yanı Küçük Zap’ın yukarısında olmalıdır. Yani,Kerkük içinde olmasın. Nedeni ise eğer biz Irak’ta bir Irak hükümetini kurmak istiyorsak, Kerkük petrolleri olmadan yaşiyamaz“ …
Buda gösteriyor ki, Kerkük Kürdistandan, demografik nedenlerden dolayı değil, petrolden dolayı koparılmıştır. Eğer Britanya bu sonucu yaratmışsa, biz buna gözlerimizi kapatamayız. Gerçekler, Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olduğunu, Osmanlı devletinin dağılmasından ve paylaşılmasından sonra antlaşmaların etki alanına girdiğidir.resmall
Soru: Açıktır ki, seçilen gelecek Irak hükümetinin görevi Anayasayı hazırlamaktır. Biz, sizin sözü ettiğiniz gerçeklerin pratiğe aktarılması için ne yapmalıyız?
Cemal Reşid: Bana göre en önemli şey, bizim particilik değil, idari ve Kürdistani olarak düşünmeliyiz. Hatta sorun siyasi bile değil, tarihi bir gerçek olarak hata kabul edemeyecek bir kader sorunudur. Biz Kürdistan’da resmi bir komisyon kurmalıyız. Çünkü,
milletin bilim adamlarından, tarihçi ve diplomatlardan oluşan bir komisyonu vardır. Örneğin, Filistinliler kendi haklarının savunmak amacıyla Kudüs’da bir komisyon kurmuşlar. Kürdler de Arap siyasileriyle oturup Kerkük’ün Kürdistani olup olmadığı tartışmalarından ziyade, Kerkük meselesini gündeme getirmek ve çözmek için bir komisyon oluşturmalıdır. Çünkü, ben hiç bir zaman onların gerçeği kabul edeceklerine inanmıyorum. Onlar, Kerkük’ün Kürdistan’ın bir şehri olduğunu tanımazlar. Bu yalnızca Kerkük için değil, Kürdistan’ın dahi onların gözünde varlığı yoktur. Bizim Arap siyasileriyle yaşadığımız büyük tecrübelerimiz var. Bundan dolayı bizler Kerkük’ü ele geçirmek için çalışmaliyiz. Bunu kim yapacak? Kuşkusuz herkesten önce Kerküklüler bunu yapmalıdır.
Çünkü, gün insan haklarını seslendirme günüdür. Örnek olarak ben Kerküklüyüm, şehrimden zorla çıkarıldım. Ben şehrin ve idaresinin benim olmasını istiyorum. Çünkü eskide şehir hepsi Kürdlerden oluşuyordu. Örnek vermek gerekirse, eskide Vali, Belediye Başkanı ve Emniyet Genel Müdürleri hepsi Kürd uyrukluydu. Abdulkerim Kasım döneminden başlayarak, hepsini değiştirdiler ve ne kadar Arap ırkçısı varsa Kerkük’te bu görevlere atadılar.
Kerkük’ü araplaştırmaya başladılar. Kerkük’ün nasıl araplaştırıldığına dair bende bir çok belge var. Ne yapıldığına dair bendeki belgeler, duyduklarım ve benim tanık olduğum gerçekler var.
1961 Eylül Devriminin başlamasından sonra, Kerkük Kürd mahalelerinin suyu kesildi ve hiç bir zaman çözülmek istenmedi.. Buda Kürdlere karşı bir düşmanlıktı. Çünkü su olmasa, yeniden yapılanma olmaz. Orada bulunan yerli halkta çeker gider.
Soru: Bazılarına göre 58.ci maddenin uygulanması Kerkük’te yaşiyan diğer halkların aleyhine bir Kürdleştirme olayıdır. Siz bu soruna ilişkin nasıl düşünüyorsunuz?
Cemal Reşid: Gerçeğe dönmek gerekirse, prensip olarak iktidarda bulunanları düşürmek pek önemli değildir. Siyasi prensipler önemli olan, geçmişte iktidarların ortaya sergiledikleri pratikleri yok etmektir. Amerika ve Irak halkları Saddam yönetimini ortadan kaldırabildiler. Ama, Saddam rejiminin yaptıkları hâlâ devam ediyor. Saddam’ın yıkılmasından sonra, yaptıkları her şey geçersız kılınmalıydı. Xurmatu, Çemçemal, Kifrî ve Şiwan Kerkük’e yeniden başlanmalıydı. Bu bölgelerin yeniden Kerkük’e bağlanması için Araplara yönelik bir beklenti içinde olmamalıyız. Kendimi ortaya koymalıyım ki, ben bir insanım, bu topraklarda doğdum ve hakkım var. O kadar. Kendimi insan olarak kabul edip ve etmeme sorunudur. Kürdler, bugüne kadar sahip oldukları siyasetlerini değiştirmeliler. Savunma siyasetinden çıkıp, saldırı siyasetine geçmeliler. Bu savunma politikası Kürdlere zararlar verdi. Bu perspektifle konuşuyor ve diyorum ki, bize Kerkük’ü vereceklermi, vermeyeceklermi? Yoksa biz kendi bağımsız devletimizi ilan ediyoruz. Onlar istiyorlarmı yaksa istemiyorlarmı onların keyfine kalmıştır. O zaman Kerkük’ü almak için tanklar ve uçaklarla saldırmaları gerekir. Bu ise iki tarafa da büyük zararlar verecektir. Ne olursa olsun ve nasıl yapılırsa yapılsın Kerkük Kürdistan’a geri dönmelidir. Bizim onlarla bu temelde konuşmamız gerekir…
Soru: Son olarak var olan projelerinize ilişkin bize biraz bilgi verirmısınız?
Cemal Reşid: Ben şimdi Germiyan Bölgesinin sorunlarının çözümü ve bu bölgelerin nasıl Güney Kürdistana geri dönebilecekleri meselesinde, bir programın yazımıyla meşgulum. Eğer bu gerçekleşirse, benim burada kalmam gerekirse kalırım.. Britanya’nın Exter üniversitesi bana kurumlarında ders vermeyi teklif etti. Fakat, ben bir yada iki hafta önce Sayın Neçîrvan Barzanî’yle görüştüğüm zaman, kendisine Üniversitenin bana yaptığı öneriyi reddedebileceğimi, bunun kişisel bir sorun olduğunu ve Kerkük’te Arap ve Türkmenlerle ciddi bir mücadele girebileceğimi, söyledim. Ben geri dönüp bu işi yapabilirim. Biz Kürdler şunu iyi bilmeliyiz ki, gün diplomasi yapma günüdür. Umut ediyorum ki, biz bundan bir yarar sağlarız.[1]