10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-’Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
Haci Artos: ISID gökten inmedi. ISID`i eğiten ve ortaya sürenler, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve dolaylı yollardan (Suriye`de Esad`a karsı Türkiye ye verilen silahlarının büyük kısmı İslamcı örgütlerin eline geçti) batili ülkeler ve ABD`dir. Çünkü bu bir petrol savaşıdır. Maliki`nin Diktatörlüğü ve Şii teksesliliği ISID ve eski BAAS`çıların yeniden güçlenmesini sağladı. İç savaşların, karışıklıkların bittiği yerde barış gelir, buda uluslararası sermaye güçlerinin sonunu getirir. Halkları bölüp yönetme politikası, Kapitalizm var oldukça olacaktır.
ISID, AL QAIDE`nin bir koludur. Bin Laden Afganistan`da, Rus işgaline karsı ABD`nin yetiştirdiği bir ajandı. Ancak daha sonra kontrolden çıktı ve ABD tarafından öldürüldü. ISID`de bugün, bölgede çıkarları olanlar tarafından destekleniyor. Rus`ların ve ABD`nin bölgedeki çıkar savası, Sovyet dönemine dayanıyor. ISID`in Güney Bati Kürdistan`daki eylemleri, Türkiye ile işbirliği içinde, orada bağımsız veya Federal bir Kürt devletini ortaya çıkmasını önlemektir. Musul’daki eylemleri Türkiye açısından Musul ve Kerkük petrollerini ele geçirip Türkiye’nin hizmetine sunmak ve Güney Kürdistan`da, bağımsız bir devlet`in tarih sahnesine çıkmasını engellemektir. ABD açısından; kontrolden çıkan Maliki’yi dize getirmektir. Rus`lar açısından; Irak`ta ikinci bir cephe açan ISID`in boşalttığı Suriye topraklarında, Esad yeniden yönetim kurması ve rahat bir nefes almasını sağlamaktır. Iran açısından; zor duruma düsen Maliki yönetiminin kendisine daha çok bağımlı hale gelmesidir. Yani kısacası herkesin bir ISID`i vardır.
Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?
Haci Artos: Musul`un ve öbür kentlerin ele geçirilmesinde ABD`nin haberi vardı. Ancak görmemezlikten geldiler, çünkü Maliki kontrolden çıkıp Iran`a iliksilerini geliştiriyordu. Böylece Maliki’yi uzaklaştırmak için bir bahane buldular. ISID gerilla taktiği ile (Vur- kaç) savaşan bir örgüt değil. Toyota jipleri üzerine monte ettikleri silahlarla kilometrelerce yol katederek bir bölgeden baksa bir bölgeye gidiyorlar. ABD isteseydi gelişmiş teknolojiyle istediği zaman vururdu. Bölgede gelişen Şii mezhepçiliği, (Iran, Irak ve Suriye`de) frenlemek ve bir denge unsuru olarak kalması için, ISID`in gelişmesine büyük tepki göstermiyorlar.
Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenositlere uğrayan Kürdlerdir. IŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
Haci Artos: Sykes Picot- Antlaşmasına (29 Nisan 1916) kısaca değinirsek, en çok Kürtler zarar gördü. Mezopotamya toprakları ve Arap yarımadası sadece Fransızlar ve İngilizler arasında paylaşılmadı, ayni zamanda Çarlık Rusyasına da Erzurum, Van, Bitlis ve Kürdistan`in başka bir kısım toprakları verildi. 1917`de Sovyet devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçti ve ordularını Kürdistan`dan çekti. Kürdistan`i ve Arap ülkelerini cetvel ile çizip bölüştüler. Sykes Picot- Antlaşması, Lozan antlaşmasının esasidir. Daha sonra Lozan antlaşmasıyla, Kürdistan toprakları Türkiye`ye, (İngiliz Fransızları kurdukları Manda devletleri olan) Suriye ve Irak`a verildi. Doğu Kürdistan zaten Osmanlılardan beri Iran devletinin işgali altındaydı. Kürtlerin devlet kurma girişimli bastırıldı. Arapların, Türklerin ve Farsların insafına terk edildiler. Sykes Picot – Antlaşması eninde sonunda bozulacaktır. Eninde sonunda bazı Arap devletleri sınırları kaldırarak tek devlet olacaklardır. Kanlı veya kansız bu gerçekleşecektir. Kürtler açısından bakarsak, birleşik Kürdistan`da er veya geç kurulacaktır. Parçalanmış Kürdistan için tarihi bir fırsat doğmuştur. Artik Kürdistan davası Dünya`nın gündemine oturmuştur; tüm Dünya tanıyor. Bağımsızlık ilan edildiği an birçok ülke tarafından tanınacaktır.
Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
Haci Artos: Irak ne Güney Kore`dir, nede Vietnam`dır. Zengin Petrol reservelerinin olduğu kozmopolitik bir ülkedir. Obama`nın Amerikan askerlerini geri çekmesinin nedeni:
a) Amerika`nın içinde bulunduğu büyük ekonomik krizdir
b) Amerika`lılar, hiçbir işgalin başarı sansı olmadığını biliyorlardı.
Kürtler bir kere mezhep savaşından kesinlikle uzak durmalıdırlar. Güçlerini Kürdistan davası için harcamalıdırlar. Yoksa Kürtlerin başına büyük belalar açılacaktır. Kürtleri buna bulaştırmak için son dönemde Iran devleti, bazı girişimler içersindedir. Nuri Maliki hükümeti, 140. Madde dahil hiçbir sözü yerine getirmedi. ISID saldırmasaydı bile, önümüzdeki bir veya iki yıl içersinde Hewlêr ile Bağdad arasında bir savaş başlayacaktı. Çünkü kendisini güçlü hissettikçe, her gün Kürdistan`a karsı daha da saldırganlaşıyordu. Hiçbir Arap kendisini Kürtler için feda etmez, neden Pesmerge kendisini Araplar için feda etsin. Sünni, Şii çatışmasında taraf olmamalıdırlar. Ancak onları Kürdistan`a saldırılarında karşılık vermelidirler. Yoksa zamanla ablukaya alınan bir Kürdistan`in nefes burusu tıkanacaktır.
Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?
Haci Artos: Sorunuzun sonundan baslarsak, Arap devletleri, Türkiye ve Iran`in Kürtlere karsı ISID veya Irak Maliki hükümetini desteklemeleri dolaylı yollardan olacaktır. Bölgede güçlü bir Kürdistan`ın ortaya çıkması Sömürgeci devletleri rahatsız edecektir. Kürtler, bekle gör politikası yerine, her an savaş çıkacak gibi hazırlıklı olmalıdırlar. İlerde Musul ve Kerkük yüzünden çıkacak bir savaş daha çok Sünni Araplarla olacaktır. ABD`nin yeni politikası Sünni Araplarla, Şii Araplardan oluşan karma bir hükümeti, Irak`ta is başına getirecektir. Kürdistan yönetiminin tavrı, eğer bağımsızlık ilan edilmese, bunu göz önünde bulundurmak zorundadır.
Aso Zagrosi: Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek “teröre karşı ortak mücadele“ ve “Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?
Haci Artos: ABD bir defa daha, Sünni, Şii ve Kürtlerin yeniden bir araya gelip bir yapılanma içinde yer almalarını isteyecektir. Ancak bunun başarı şansı yoktur. Çünkü Sünni örgütlenmesi ortaçağ barbarları olan ISID ve Al Qaide`nin eline geçmiştir. Ilımlı Sünni`lerin bölgede şimdilik belirleyici pozisyonları kalmamıştır. Güney Kürdistan`da kurulan demokratik sistem, bağımsız devlet olmamasına rağmen, tüm Dünya`nın ilgisini çekmiştir. ABD ve Batili devletler ende sonunda Kürdistan`in bağımsızlık mücadelesine destek vermek zorundadırlar. Bu yüzden Kürtlerin Bağdat`a gitmelerinde bir yarar yoktur.
Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşalttığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor?Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?
Haci Artos: Güney Kürdistan`daki Kürtlerin Irak Anayasasından bir beklentileri olduğuna inanmıyorum. Bunu yıllarca beklediler, ama bir sonuç alamadılar. Güney Kürtleri, kendi islerini kendi elleriyle yapmak zorundadırlar. Pesmerge kısa sürede büyük başarılar elde etti. Ancak hala bir ayıplarını gideremediler. PDK ile YNK`nin iki ayrı ordusu olması, devletleşme aşamasında olan bir ülkenin hem zayıf noktası hem de ayıbıdır. Bunların günün birinde yine Bırakuji savaşına başlayacaklarını kimse garanti etmez. İki partinin silahlı güçleri Kürdistan Pêsmerge bakanlığına bağlanmalıdır. İki ordu onların zayıf noktasıdır. Buna rağmen Pêsmerge istese Irak ordusunu da, ISID`ide yenerek tüm Kürdistan bölgelerini denetim altına alabilir. Belki de bu aşamada Dünya kamuoyuna saldırgan olduklarına dair imaj vermek istemiyorlar.
Aso Zagrosi: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur. Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delegasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?
Haci Artos: Türkiye`nin Kuzey Kürdistan`da, hile, entrika ve Kürtleri Türkleştirme projesi bellidir. Ancak Güney Kürdistan ile olan Ekonomik ve siyasal işbirliği, kendisine büyük avantajlar sağladığının farkındadır. Güney Kürdistan`in bağımsızlık ilanını Türkiye tanımasa, ekonomik ilişkileri zedelenecektir. Türkiye bu aşamada bunu göze alamaz. Tanıdığı vakit, Kuzey Kürdistan hakkındaki politikasında değişiklik yapmak zorundadır.
İkinci bir Çaldıran`ın olacağını zannetmiyorum. Türkiye`nin ve Iran`in bu girişim içinde oldukları belli. Kürtler tarihten ders aldılar. Ancak Sünni – Şii çatışmasına karışırlarsa böyle bir olasılık kısmen mümkün olabilir. Iran`in Şii bloğu, Türkiye`nin ve Suudilerin Sünni bloğu çatışma halindedirler. Iran`i gözerdi etmemek lazım, çünkü Iran hem Suriye`de hem de Irak`ta doğrudan savaş içersindedir. Kürtlerin yapacağı, elde ettikleri avantajı iyi değerlendirmeleri gerekiyor.
Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına “Botan ve Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?
Haci Artos: Öcalan`in Güney Kürdistan kazanımlarına olan düşmanlığı biliniyor. Türkiye ile birlikte orayı yıkmak için her yolu denediler. 8. PKK kongresinde Güney Kürdistan`a karşı savaş kararı aldılar. PYD`Suriye devletiyle ilişkili olarak Güneybatı Kürdistan`da, kendisi dışındaki tüm Kürt parti ve örgütlerin faaliyetlerini yasakladı. Güneylilerde buna tepki bazı girişimleri oldu. Ama Hendekleri Rojava`ya karsı kazılmadı. Suriye`ye bağlı olarak kurdukları Kanton bölgeler, Kürtlere bir şey kazandırmaz. Sykes – Picot- Antlaşması Kantonlarla çöpe atılmaz, bilakis Sömürgeciliğin devam etmesine hizmet eder. Bu aralar yan yana gelişleri ve bazı kararlar almaları olumludur. Kürtler`in Sykes – Picot- Antlaşmasını ortadan kaldırmaları için kısa vadede yapacakları şey, Güney Kürdistan ile Güneybatı Kürdistan`in birleştirmeleridir. Uzun vadede Birleşik Kürdistan`i hedef olarak önlerine koymaladırlar.
Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse ya da Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
Haci Artos: Güney Kürdistan`in gerek Arap`larla çatışma gerekse Bağımsızlık ilanı bütün Kürtler tarafından desteklenmelidir. Engellenmelere rağmen ulusal bilinç yüksektir. Hakkari`de eski PDK Pêsmergeleri 5000 kişi ile savaşa gitmeye hazır olduklarını söylediler. Güney`de her gün gönüllü yüzlerce kişi cepheye koşuyor. Diaspora Kürtleri bulundukları ülkelerde diplomatik, kültürel alanda Kürt davasını tanıtmalıdırlar. Çünkü Kürt halkına bağımsızlık yakışır. Biz Kürtler artik Kürdistan`a parça gözüyle değil, tek bir Kürdistan olarak bakmalıyız.
Aso Zagrosi: Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Haci Artos: Ben teşekkür ediyorum. Böyle Röportajlarla Kürt halkı, aydınların düşüncelerini öğrenme fırsatı buluyor.[1]