Dr. Kemal Fuad Beşir Müşir ile ilgili bir dizi anılar var.Bunlardan biri Dr. Kemal Fuad Almanya’dan Bağdat’a gidiyor. Yine her zaman Beşir Müşir’in dükanında toplanıyorlar.
Dr. Kemal Fuad Beşir Müşir’e : “Ustad biz yurtdışında Kürdlerin sayisı konusunda ciddi problemler yaşıyoruz. Biz 30 milyon diyoruz, fakat içini dolduramıyoruz” diyor.
Beşir Müşir : “ 30 milyon değil, 25 milyondur” diyor.
Dr. Kemal: “Nasıl?” diye soruyor.
Beşir Müşir: “Türklerin işgali altında bulunan Kürdistan’da 10 milyon Kürd var. Irak’ın işgalı altında bulunan Kürdistan’da 3,5 milyon Kürd var. İran’ın işgalı altındaki Kürdistan’da 7 milyon Kürd var. Suriye, Lübnan ve Rusya’da bir buçuk milyon Kürd var”.. diyor.
Dr. Kemal Fuad: “Nasıl oluyor? Irak’ın toplam nufüsü 7 milyondur” diyor.
Beşir Müşir: “Dicle karşı yakasına git, oradaki Bağdatların hepsi Kürdtür. Oradan itibaren Bağdatlıların hepsi Kürdtür ve Kürdistanlıdır” diyor.Dr. Kemal Fuad: “ bu saydıkların hepsi 22 milyon yapıyor. 3 milyon nerede?” diye soruyor.
Beşir Müşir: “ Winda bûn/kayıp oldular” diyor.
Dr. Kemal Fuad yurtdışında oldukları zaman Kürdistan’ın farklı parçalarında eğitim amaçlı gelen öğrenciler vardı, diyor Fakat, Türk, Arap ve Fars olarak biliniyorlardı. Bunlardan bazıları ara sıra bize gelerek Kürd olduklarını söylüyorlardı… Biz de kendi aramız da onlara “Beşir Müşir’in Kürdleri” diye espiri yapıyorduk diyor..
Dr. Kemal Fuad’ın sözünü ettiği kendileri gelip Kürd olduklarını söyleyen Beşîr Muşîr’in Kürdleri dışında milyonlarca Kürd Türk, Arap ve Fars kimlikleri çatısı altında asimilasyona uğradılar ve Kürdlükleri hakkında elimizde fazla belge yoktur. Bu “Kayip Kürdlerin” her birinin kendine has bir tarihçesi var ve bu tarihçeler Kürdler ile Kürdistan’ı sömürgeleştiren sömürgeci güçlerin karmaşık ve kanlı ilişkilerinde kaynak bulmaktadır. Bu “Kayip Kürdlerin” izini sürmek ve ortaya çıkarmak Kürdler ve Kürdistan tarihi araştırmaları için gereklidir.
Bundan kısa bir süre önce Pîremêrd’in torunları olan Atilla Sav ve Ergün Sav hakkında kaleme aldığım yazının bir kısmını yayınladığım zaman bir çok okurum hayretler için de kalmıştı. Hiç kimsenin aklının ucundan Sav kardeşlerin Pîremêrd’in torunları olabileceği geçmiyordu.
Bugün Anatoliya Kürdistan’ı yada Anatoliya Kürdlerin tarihi açısında önemli bir Kürd ailesinden söz edeceğim.
RESSAM VE HATTAT FEYHAMAN DURAN
Feyhaman Duran (d. 17 Eylül 1886, Kadıköy, İstanbul – ö. 6 Mayıs 1970, İstanbul),
Ressam ve hattat olan Feyhaman Duran Türkiye’de Resim Sanatında, portre sanatının ilk ve en önemli temsilcisi sayılır.
17 Eylül 1886 tarihinde İstanbul Kadıköy'de, Osmanağa Mahallesi'nde doğan İbrahim Muslühiddin Feyhaman'ın babası şair Süleyman Hayri Bey (1844-1891), annesi Fatma Hanım'dır. Annesi ve babasını genç yaşta kaybeden sanatçı, 1895 yılında günümüzdeki adı Galatasaray Lisesi olan, Galata Sarayı Humayun Mektebi’ne kaydettirdi. Burada, ressam Şevket Dağ, Tevfik Fikret ve Viçen Arslanyan Efendi’nin öğrencisi oldu. Okulda tarama kalem ve çini mürekkebiyle, daha sonra da yağlı boya resimleriyle dikkat çekti ve özellikle Hüsn-ü Hat, yani Güzel Yazı dersinde başarılı oldu.
1908 yılında okulu bitirir bitirmez Bab-ı Ali’ye kâtip olarak girdi. Aynı yıl Hüsn-ü Hat öğretmeni olarak, mezun olduğu Galata Sarayı Humayun Mektebi’ne atandı ve hocası hattat Tahsin Bey’in yerine bu dersi verdi. 1910 yılında, bir rastlantıyla Abbas Halim Paşa, sanatçının yeteneğini fark ederek aile bireylerinin portrelerini ısmarladı ve sonunda Feyhaman'ı aynı yıl resim eğitimi için Paris'e yolladı. Feyhaman, Académie Julian'da, dinsel ve tarihsel konuların yanı sıra natürmort ve portrelere ağırlık veren, akademik bir ressam olan Jean-Paul Laurens (1838-1921) ile oğlu Paul Albert Laurens atölyelerinde; Ecole des Beaux-Arts'da Fernand Cormon (1845-1924) atölyesinde ve Arts Decoratif'te eğitim aldı.
Bilindiği gibi Prens Abbas Halim Paşa, Kürd asılı Mehmet Ali Paşa’nın ailesinden gelmektedir.
Konu ile ilgili bir rastlantıyı Feyhaman Duran kendi ifadesiyle şöyle aktarmıştır:
“Galatasaray Lisesi’nde resim öğretmeniydim, bir gün tanıdığım bir hanımefendiye resmini yapmayı teklif ettim. Bana: ‘ben yaşlıyım ne olacak resmimi yapıp ta? Onun yerine şu küçük kız çocuğunun resmini yap!’ diyerek çantasından küçük bir kız çocuğunun resmini çıkarıp verdi. Bu resmi bir portre haline getirdim. Çocuğu tanımıyordum. Sonradan bunun zamanın ünlü kişilerinden Prens Abbas Halim Paşa’nın dördüncü kızları olduğunu öğrendim. Paşa, bu resim üzerine öteki beş kızının ve bazı tanıdıklarının daha resmini yaptırdı, takdirlerini kazandım, böylece kendileri tarafından ve bütün masraflarım karşılanarak Paris’e öğrenime gönderildim. Bu vesileyle hayatımda mutlu bir dönüm noktası olmuştur”
I. Dünya Savaşı başlayınca Türkiye’e döndü. İstanbul'da sık sık gittiği Abbas Halim Paşa'nın evinde Prof. Dr. Akil Muhtar ile tanıştı; bu uzun yıllar sürecek bir dostluğun başlangıcıydı. Feyhaman, Abbas Halim Paşa'nın evinde sanat söyleşilerine katılıyor,1916’dan itibaren Galatasaray Sergileri’ne her yıl düzenli katıldı. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nın sergilerinde yer aldı. Harp Mecmuası’nda çalışarak, savaş resimleri yaptı. Birinci Galatasaray Sergisi’nde Prof. Dr. Akil Muhtar adlı portresi ile “Gümüş Madalya” ve “Zikr-i Cemil Ödülü”‘nü aldı.
1919 yılında İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Kız Güzel Sanatlar Akademisi) “Usul-ü Tersimé öğretmenliğine getirildi. Ömer Adil Bey’den sonra bu okulda müdürlük yaptı.
1922 yılında öğrencisi Güzin Hanım’la evlendi. 1923’te Türk Ressamlar Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 1926’da Sanayi-i Nefise Birliği, 1929’da Güzel Sanatlar Birliği adlarını alan dernekte yöneticiliği ömrünün sonuna kadar sürdürdü.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği yurt gezileri kapsamında 1938 yılında Gaziantep’e gönderildi. Buradan on yapıtla dönen Feyhaman Duran 1939 Ocak ayında
İbrahim Çallı
ve Ayetüllah Sümer birlikte İsmet İnönü’nün portresini yapmak üzere Ankara’ya çağrıldı.
Kurulduğu dönemde İstanbul Deniz Müzesi’nin siparişi üzerine Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonundaki minyatürleri tuvale aktarmış olan sanatçı,1940’larda eşi ile birlikte Topkapı Sarayı’nda çalışıp sarayın iç ve dış mekanlarını tuvale aktarma olanağı buldu. II. Dünya Savaşı nedeniyle 1943-1947’de müze koleksiyonun bir kısmı önlem olarak Niğde’ye taşınmış ve saray ziyarete kapatılmıştı. Bu dönemde izin alarak sarayda çalıştı, müzedeki pek çok eseri yakından inceleme fırsatı oldu.
1951 yılında emekli oldu. Emekliliğinde çalışmalarını sürdürdüğü Beyazıt’taki evini müze olarak İstanbul Üniversitesi’ne bağışladı. 6 Mayıs 1970’te İstanbul’da öldü.
Feyhaman Duran, babasının portresi dahil Namık Kemal,Adnan Adıvar,İbnülemin Mahmud Kemal, Rauf Orbay Şeyhülislam Ebüsuud, Rıza Tevfik, Hasan Ali Yücel, İnönü, Mustafa Kemal, Tevfik Fikret, Dr. Akil Muhtar, Abbas Hilmi Paşa ve kızları, eşi Güzin Duran, ve daha bir çok insan’ın portrelerini yapmıştı.. Ayrıca farklı alanlarda Kabataş İskelesi ve Natürmort gibi daha bir çok çalışmaları da var.
Bugüne kadar Feyhaman Duran’a ilişkin yüzlerce kitap, makale ve tanıtma yazısı yayınlanmış durumdadır.
FEYHAMAN DURAN’IN BABASI ŞAİR VE YAZAR SÜLEYMAN HAYRİ BEY
Süleyman Hayri Bey, 10 Şubat 1844 tarihinde Nevşehir de dünyaya gelmiş. İlk eğitimini Nevşehir ve Kayseri de yaptıktan sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a göçetmişler. İnal, İbnülemin Mahmud Kemal Türk Şairleri üzerine yaptığı çalışmasında Süleyman Hayri’nin yaşamı ve eserlerini tanıtırken “Süleyman Hayri Bey Kayseri’nin Tavulsun Karyesi eşrafından bazı kazalar kaymakamlığından bulunmuş olan Kürd Abdülkadir Efendi ile Nevşehirli Damad İbrahim Paşanın ahfadından Fatma Hanımın oğludur. 1844(20 Muharrem 1260) de Nevşehir’de doğdu” diyor. İnal bir dipnot düşerek “Abdülkadir Efendi Nevşehir kaymakamı iken bu hanımla izdivaç etmiştir” diye ekliyor.(İnal, 1969: 620-624)
Yine Kayseri Ansiklopedisinin 3.cildinde “ Süleyman Hayri Bey Kayseri Tavlusun nahiyesinde Kürd Abdülkadir Efendinin oğludur”(sayfa 176-177) deniliyor.[1]