Koma Çiya Solisti Genim: 1990’lı yıllarda Kürt kültürü için yapılan her çalışma öldürülme sebebi idi. Bugün ise hapsedilme sebebi. Gözaltına alınacağız, tutuklanacağız belki de öldürüleceğiz. Ama değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.
#Kürt dili#, renkleri, şarkıları, giysileri hiçbir dönem olmadığı kadar topyekün bir saldırı altında. Devlet Kürtçe kültür ve sanat etkinliklerine savaş açmış durumda. Kürtçe konuştuğu, Kürtçe şarkı söylediği hala insanlar katlediliyor. Öldüremediklerini ise zindana atıyor.
#Mezopotamya# Kültür Merkezi (MKM) müzisyenlerinden, Koma Çiya Solisti Genim ve sokakta Kürtçe müzik yaptıkları için defalarca gözaltına sokak müzisyeni Şirvan Dige, Kürtlere yönelik saldırıları “Dün öldürüyorlardı bugün hapsediyorlar” sözleriyle ifade etti.
MKM’nin kurulduğu 1991 yılından bu yana kültür sanat çalışmalarında yer alan ve uzun yıllar Koma Çiya’nın solistliğini yapan sanatçı Genim, Türk devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı imha, inkar ve zulüm politikasının hiç değişmediğini belirtti. Genim, “1990’lı yıllarda Kürt kültürüne dönük yapılan her çalışmanın öldürülme sebebi idi. Dil bir ulusun en önemli temel unsurlarından bir tanesi. Kürt halkının verdiği zorlu mücadeleler sonucunda yaşanan katletme olayları azaldı. Ancak şimdi de Kürt’ün demokratik haklarına dair en küçük şeyi hemen terörize ediyor” dedi.
Devletin kodları
Devletin her fırsatta Kürt kültürüne, renklerine ve diline saldırdığını ifade eden Genim, “Bir halkı yok edebilmek için önce onun renkleri, dili ve kültürünü yok etmeniz gerekiyor. Türkiye devleti bu kodlar üzerine kuruldu ve Kürt halkına yaptığı her saldırılarda önce diline ve kültürüne yöneliyor. Son yıllarda Kürtlerin elde ettiği kazanımlarla birlikte tüm dünyada Kürtler adına çok şey değişti. Buna karşı Türk devleti ise Kürtlerin elde ettiği kazanımlara karşı her yerde ve alanda saldırıya geçti” diye konuştu.
Belki öldürüleceğiz ama vazgeçmeyiz
“Yaptığımız en ufak etkinlikte ilk sorulan soru ‘Siz hangi şarkıları söyleyeceksiniz’ oluyor. Biz ise bunları söyleyeceğiz dediğimiz de ise ‘bu şarkıyı söyleyemezsiniz, bu elbiseyi giyemezsiniz.’ ‘Neden’ diye sorduğumuz da ise ‘yasak’ cümlesi karşımıza çıkıyor” diyen Genim yaşadıkları duruma ilişkin şunları söyledi: “Konuştuğumuz dilden giydiğimiz giysiye kadar bunların hepsi bizim kültürümüzün bir parçası olduğunu söylediğimiz andan itibaren ‘terör’ suçlamasıyla kendimizi cezaevlerinde buluyoruz. Kültürel değerlerimizi yaşatmak için bunun mücadelesini hep sürdüreceğiz. Evet gözaltına alınacağız, tutuklanacağız belki de öldürüleceğiz. Ama kendi kültürel değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”
Benim anadilim
İstanbul’da 5 yıldır sokak müzisyenliği yapan Şirvan Dige, sokakta Kürtçe müzik yaptığı için defalarca gözaltına alındı. AKP’li Beyoğlu ilçe belediyesine bağlı zabıta ekipleri tarafından her seferinde enstrümanlarına el konuldu.
Onlarca defa gözaltına alınmasına rağmen Kürtçe müzik yapmayı sürdüren Dige, “Başka dillerde şarkılar söyleyebilirim ama buna neden gerek olsun ki bu benim anadilim ve ben kendi anadilimde şarkılar söylemek istiyorum” dedi.
Ne zaman Kürtçe söylersek…
Dige şunları söyledi: “Aynı yerlerde Türkçe, İngilizce ve başka dillerde müzik yapan başka müzisyen arkadaşlara dokunulmuyor. Hatta bazen Türkçe söylediğimizde karışılmıyor. Ne zaman Kürtçe söylemeye başlasak ya polis geliyor yada zabıta ekipleri gelip engelliyor.”
Bazen “çevreye rahatsızlık veriyorsunuz” denilerek engellendiklerini anlatan Dige, “Burada müzik yaptığımızda kimse rahatsız olmuyor. Aksine herkesin hoşuna gidiyor hatta müzik yaptığımızda insanlar halaya duruyor ve ara verdiğimiz de ise çalmamız için ısrar ediyorlar” dedi.
Engellemelere dönük çözüm aradıklarını aktaran Dige, “Milletvekillerine, siyasi partilere sorunu taşıyoruz. Ancak bu da çözüm oluyor. Engellenmemizin en büyük nedeni Kürtçe müzik yapmamız” dedi.
Tüm baskı ve gözaltılara rağmen Kürtçe müzik yapmaya devam edeceklerini kaydeden Dige, “Bizler suç işlemiyoruz. Anadilimizde kendi müziklerimizi yapıyoruz. Kürtçe söylediğimiz için kimse bizi suçlayamaz. Kürtçe şarkı söylemek suç değildir ve söylemeye devam edeceğiz” diyerek konuşmasını noktaladı.
Sansüre karşı örgütlü mücadele şart
Mezopotamya Haber Ajansı’na konuşan Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (KÜLTÜR SANAT-SEN) Genel Başkanı Ahmet Özbek, yasakların sanatçının yanı sıra halkı da cezalandırmak olduğunu söyledi. Özbek, “Sanatın engellenmesi sansürcü bir anlayıştır. İnsanların sanata ulaşım hakkını engelleyerek, yaşam biçimine de müdahale ediliyor. Türkiye'de sanata ulaşmak ekonomik anlamda da kolay değil. Bir sanatçıyı dinlemek için büyük maliyetler ödemesi gereken vatandaş, kamu olanaklarıyla dinleme hakkına sahip olacakken yerel bir yöneticinin, kişisel ya da ideolojik tavrı sebebiyle bu haktan mahrum kalıyor” dedi.
Yaşam alanları daraltılıyor
Özbek, yasakların politik olduğuna vurgu yaptı ve ekledi: “Bu yasaklar, ‘bizden olmayan vatan hainidir, teröristtir’ yaklaşımının sonuçlarıdır. Sanatçıları, siyasetin parçası haline getirip kendi siyasetleri için kullanma çabalarının sonucudur. İktidar, dini referans alarak bu yasakları koyuyor. Din, zaten sanata olumlu bakan bir referans değil. İnsanların yaşam alanını daraltan, benim gibi yaşayacaksan varsın diyen anlayışın tezahürüdür.”
Herkes mücadele etmeli
Kürtçe sanat etkinliklerinin yasaklanmasına da değinen Özbek, “Bu yasakçı anlayış, Kürtçe Kur’an ile meydanlarda nutuk çekmişti. Bir dilde yapılan sanatın yasaklanması kabul edilebilir değil. İnsanların doğarken getirdikleri haklarına müdahaledir ve antidemokratiktir” diye konuştu.
Örgütlenme alanlarının sürekli iktidarlar tarafından daraltıldığını ifade eden Özbek, “Daha çok örgütlenen ve örgütlülüğüne sahip çıkan bir topluma dönüşmemiz lazım. Demokratik yapılanmaya ve özgür alanlara ihtiyacımız var. Sanatçılar örgütlenme özgürlüklerini kullanmalı. Mücadele sadece sanatçının değil tüm vatandaşların ortak mücadelesidir” diye konuştu.[1]