Prof. Dr. Emre Erdoğan, mevcut durumda Esad'sız bir Suriye’nin mümkün olmadığının anlaşıldığını, bu nedenle Türkiye’nin de uzlaşma yoluna yöneldiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye için “asıl sorunun Suriye’deki #Kürt#ler” olduğunu ve “katiyen Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti istemediğini” vurguladı.
Geçtiğimiz ay Tahran’da ve Ağustos başlarında Soçi’de Türkiye-İran ve Rusya arasında yapılan liderler zirvesinin hemen ardından Ankara’dan “Suriye’de çözüm için Şam yönetimi ile uzlaşma” yönünde açıklamalar geldi.
Bu tutum, iç savaşın başlamasından bu yana Beşar Esad’a karşı Suriye muhalefetini destekleyen Ankara’nın politikalarında değişime gitmek zorunda kaldığı şeklinde yorumlanıyor. Ancak sürecin nasıl ilerleyeceği, Şam ile Ankara arasında nasıl yakınlaşma sağlanacağı, Esad’ın tavrının ne olacağı henüz bilinmiyor. Öte yandan sahadaki durum Türkiye ve Suriye’den bağımsız bir çok aktör ve ayrıntıyı da barındırıyor.
Konu hakkında Rûdaw bültenine katılarak açıklamalarda bulunan İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emre Erdoğan, Suriye’de Arap Baharı’nın bir parçası olarak iç savaş başladığında Türkiye’de “Beşar Esad’ın devrileceğine” dair “iyimser bir hava” oluştuğunu ancak gelinen aşamada durumun değiştiğini söyledi.
“Halihazırda olan statüko Türkiye’ye zarar veriyor”
Prof Dr. Erdoğan, “Çok kısa sürede Esad’ın yenileceği, orada muhalif güçlerin kontrolünde yeni bir Suriye kurulacağı düşünüldü. Bu yüzden de muhalif güçlerle ilişkiye girildi ve çok fazla destek verildi. Ama 11 yıl sonra geldiğimiz noktada gördüğümüz şu ki bu olmuyor. Yani Esad'sız bir Suriye mümkün değil. Ayrıca Suriye’de sadece Esad’la uğraşmıyorsunuz, orada Rusya da var, ABD de var, Avrupa Birliği ve diğer ülkeler de var. Dolayısıyla orada Türkiye’nin kendi istediği gibi bir düzen kurması mümkün değil” dedi.
“Halihazırda olan durum, statüko Türkiye’ye zarar veriyor” diyen Erdoğan, “Hem ülkenin güneyinde kontrol dışı bir bölgeyi kontrol etmek için Türk askeri orada olmak zorunda – bunun bir maliyeti oluyor her anlamada – hem de mülteci sorunu, Türkiye’de 3,5-4 milyona varan Suriyeli nüfusunu bu şekilde ağırlaması mümkün değil. sorunun istendiği gibi çözülemeyeceğinin farkına varıldığında uzlaşma yoluyla çözme arayışları başladı” diye ekledi.
“Esad’ın önceliği Türk askeri varlığının sonlandırılması”
Olası bir müzakere durumda Beşar Esad’ın olası taleplerini ve buna karşın Türkiye’nin taleplerini anlatan Prof. Dr. Emre Erdoğan, şunları belirtti:
“Esad’ın talepleri arasında öncelikle Türkiye’nin oradaki askeri varlığını sonlandırması gelecektir. İkinci olarak Türkiye’nin muhalif gruplara verdiği desteği çekmesi istenecektir. Bunun sonucunda tabii ki o muhalif gruplar şu anda kontrol ettikleri toprakları devredecektir. Burada bir nokta çok önemli; Türkiye’nin kuzey Suriye’deki varlığının en önemli sebebi buradan topraklarına yapılan saldırıları engellemek, en azından böyle söyleniyor. Orada güvenli bir bölge kurulmadan yani oradan Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırı olmayacağı garantiye alınmadan Türkiye bunu kabul etmez.
İkincisi; Türkiye’de muhalif gruplara karşı sempati duyanlar da var. Bunlar arasında farklı siyasi görüşü olanlar da var. Bunu göze alabilir mi Türkiye bilmiyorum. Ama aslında konuşulmayan ve konuşmamız gereken bir şey var. Türkiye’de biz belki de yanlış bir algı içerisindeyiz, hemen Esad’la bir barış yapılır ve 3,5 Suriyeliyi geri göndeririz diyoruz ama öyle bir şey olmayacak. Onların evlerine geri dönebilmesi için barışçıl ve güvenli bir ortam oluşturulması gerekiyor. Bence bunun konuşulması gerekiyor, Esad’ın da bunu kabul edebileceğini sanmıyorum. Yani Esad yönetiminde oraya giden kişilerin can güvenlikleri olacağını, yaşamlarını sürdürebilecekleri bir ortamın sağlanacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla bu çok ciddi bir pazarlık konusu olabilir. Yine masada sadece Türkiye ve Suriye değil, diğer bütün aktörler olduğu için akılda tutmak gerekiyor bunu.”
“Türkiye çok karmaşık bir işin içerisinde”
Prof Dr. Erdoğan, “Şu anda Türkiye çok karmaşık bir işin içerisinde. Türkiye’nin en önemli muhataplarından biri Suriye ve Rusya’dır. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’de atacağı adımlar Rusya ile de alakalı. Bu yüzden Rusya’nın baskısı ile Türkiye’nin muhalif gruplara desteği azaltması, orada taviz vermesi mümkün olabilir. Ama daha da önemlisi Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığına son vermesi kolay bir şey değil. Bunu yapabilmesi için hiç bir şekilde oradan Türkiye’ye bir saldırı gelmemesi gerekiyor, Esad da bunu garantileyemez” ifadelerini kullandı.
Suriye’de muhalefetin yapısı ve bu durumda tutumunun ne olacağını da yorumlayan Erdoğan, “Şu anda Esad yönetimine karşı direnen çok yapılı bir muhalefet var. kendi aralarında zaman zaman çatışıyor, görüş ayrılıkları oluşuyor. Daha da önemlisi Esad’lı veya Esad’sız Suriye ile ilgili bir vizyonları da yok. Yani oradaki bütün eylem planı anladığımız kadarıyla Esad’ı devirmekti. Şu anda Esad ile nasıl geçinecekler. Bir ara Türkiye’de şu konuşuldu; Esad gitsin sonra bunu konuşalım, o da mümkün değil, bu işte Esad olacak. Peki ne yapılacak? Esad’ın bölünmüş bir Suriye kabul etmesi mümkün değil. ikincisi; muhalifler kontrollerindeki bölgelerde nasıl bir yapı kuracaklar? Bu kadar zor bir coğrafyada devlet kurmaları mümkün değil. Dolayısıyla muhaliflerin teker teker uzlaşmaya gitmesi daha muhtemel. Muhaliflerle tek bir tip değil, farklı muhalefetler var. Bazıları ile asla uzlaşamaz ama bazıları ile daha kolay uzlaşabilir Esad’la” diye konuştu.
Türkiye’nin desteğini çekmesi halinde muhaliflerin bir kısmının dağılabileceğini dile getiren Prof. Dr. Erdoğan, “Bir kısmının çekilmesi muhtemel. Irak veya Suriye sınırlarına geçiş yapabilirler. Orada varlıklarını sürdürebilirler. Ama ABD veya Türkiye’nin desteğini almayan muhalif grupların Esad’a karşı direnmesini muhtemel görmüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Esad kendisini iç savaşın galibi olarak görüyor”
Gelinen noktada Esad yönetiminin üniter ve tek tip bir Suriye devletinden taviz vermeyeceğini ifade eden Erdoğan, şu sözleri sarf etti:
“Yani Esad yönetimde kalmaya devam edecek, üniter bir Suriye devletinden bahsedeceğiz ve uluslararası ilişkilerde statüko ente denir yani önceki statüye dönmeyi arzu edecek. Bu birinci koşulu. Muhaliflerin kontrol ettikleri toprakları bırakması ve oradan çekilmesi, Esad yönetiminin orada kontrolü alması. Öyle bir noktaya geldik ki artık şu tartışılmıyor, bir geçiş hükumeti olur, seçim olur, Esad gücü paylaşır. Öyle bir şey yok. Açıkçası şu anda bence Esad kendisini iç savaşın galibi olarak görüyor ve belli bir şekilde bunun sonuçlanmasını istiyor. Buradaki sorun şu; hala ellerinde silah olan, hala toprakları ellerinde tutan muhalif güçlerle iç savaşı sonlandıracaksanız sonrasında ne olacağını söylemeniz gerekiyor. Esad yönetiminin de yapmadığı bu. Yani bir genel aftan bahsetmiyor. Zaman zaman duyuyoruz, genel af olur mu diye. Ama daha önemlisi bu iç savaş sırasında yıkılmış, yerle bir olmuş yerleşim birimleri var. Bunların imar edilmesi konusunda da herhangi bir şey söylenmiyor. İnsanların yaşayabileceği alanlara dönmeleri gerekiyor. Öteki taraftan yeni siyasi rejim hakkında da bir şey söylenmiyor. Yani Suriye’de barışın gerçekleşebilmesi için bunların da söylenmesi gerekiyor. Ama anladığım kadarıyla Esad rejimi kendini galip olarak gördüğünden böyle bir çaba harcamıyor. Sorunu çözebilmesi için Esad rejiminin de biraz affedici olarak bir geçiş planından bahsetmesi gerekiyor. Şu anda olmayan o. Bunu yapabilir mi yapar. Onu destekleyen Rusya ve İran böyle bir hareket yapmasını isterlerse yapmak zorunda kalır. Yoksa o da muhalif gruplara karşı çok da kuvvetli değil.”
“Türkiye katiyen Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti istemiyor”
“Aslında Türkiye için bütün sorun orada Kürtler” diyen Prof Dr. Emre Erdoğan, “Türkiye kendi güvenlik paradigmasında, kendi güvenlik bakış açısında asla ve kat'a Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti istemiyor. Bunu Irak’ta da istemiyor. Oradaki bir varlığın Türkiye’ye tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Irak’ta olduğu gibi federal bir Kürt devleti kabul edilmiyor ama bunun da YPG’nin kontrolü altında olmasını arzu etmiyor çünkü Türkiye açısından YPG ile PKK aynı şey. Dolayısıyla Suriye’nin bu unsurların artık Türkiye’ye tehdit oluşturmadığını söylemesi ve Türkiye’yi ikna etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bir seçim sürecine girdiğini, bu süreçte partiler için milliyetçi oyların önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’nin kuzey Suriye’deki varlığı muhaliflere destekten çok kendi sınırlarını ve güvenliğini korumak. O yüzden de bir şekilde orada Kürt tehdidi olmayacağına ikna olması ve tabii ki bu konuda kamuoyunu da ikna etmesi gerekiyor” dedi. [1]