#Kürt kadın# hareketinin bayrağının özgürce dalgalandığı yerlerden biri de Rojava’dır.
19 Temmuz 2012’de Kobanê’de, Ortadoğu’da baskıcı rejimlere karşı “Arap Baharı” olarak adlandırılan isyan dalgasının sıçradığı Suriye’de, iktidardaki BAAS rejimine dönük girişilen savaşta yeni statükolar inşa etmek yerine halkları özgürlük temelinde örgütleyen Rojava kadın devriminin ilk kıvılcımı çakıldı.
Kadınların damga vurduğu bu devrim, savunduğu fikir ve değerlerle dünyadaki tüm mazlum halkların dikkatini çekerek, etkisini büyüyerek sürdürmeye devam ediyor. Kuzey Suriye bölgesinin dışına taşıp, Suriye ve Ortadoğu geneline yayılma olma yolunda ilerleyen devrim, bugün tüm dünyada özü itibariyle Kadın Devrimi olarak tanınıyor.
Rojava devrimi bir kadın devrimidir çünkü DAİŞ’e karşı verilen mücadeleye öncülük ederek Rojava Devrimi’nin öznesi olan kadınlar, Ortadoğu’da ve adeta dünyada, yaygın olan ataerkiye karşı da örgütlendi. Rojava Devrimi ile birlikte ayağa kalkan kadınlar, eve hapsedilmelerine ve kendilerine biçilen rollere itiraz ederek, siyaset, ekonomi, eğitim gibi birçok alanda yerlerini aldı.
Elbette ki buradaki gelişmeler kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Bu, Kürt Özgürlük Mücadelesinin yıllardır bu alandaki çalışmalarının ve kadın mücadelesine verdiği önemin bir sonucudur. Bugün uluslararası bir boyut kazanması ve bölgeyi de etkisi altına alması son dönemlerde yaşanan gelişmelerle yakın bir bağ içerisindedir.
Rojava devrimi ile beraber, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde kadına verilen önem yeni bir mücadele eksenine daha kavuşmuştur. Zira bu, aynı zamanda DAİŞ yüzüyle kapitalist modernite sistemi tarafından kadına dayatılan köleliğe ve gericiliğe karşı özgür kadın olmanın da mücadelesidir.
Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan Kobanê ve Efrîn direnişleri, kadın kırımı yapan çeteleri bitirme hamleleri yani bir bütün Rojava-Kuzey Doğu Suriye’de yürütülen savaş, Kürt kadınları ile diğer halklardan kadınların mücadelesine adeta bir köprü olmuştur. Böylelikle kadınlar mücadele ile neleri başarabileceklerini göstermişlerdir.
Arin Mirkan’ın Kobanê-Miştenur tepesinde DAİŞ’e karşı kadın özgürlüğünü de savunarak ölümsüzlüğe kavuşması Arap, Türkmen, Ermeni ve Süryani kadınlarına da direniş ateşini ulaştırmıştır. Bu kadınlar da Kobanê’deki Kürt kadınlarının yolunda yürümeye ve onların direnişine ortak olmaya başlamışlar, dünyanın dört bir tarafından gelerek Rojava’ya yönelik geliştirilen saldırılara omuz omuza cephede savaşarak cevap olmuşlardır.
Kürt kadınlarının bu mücadelesinden etkilenen birçok enternasyonalist kadının yanı sıra Arap ve diğer halklardan kadınlar da katılmaya başlamışlardır.
Kadın devrimi Rojava’da kadının sadece savaştaki askeri başarıları ve fiziki savaş gücü olmasıyla değil, aynı zamanda toplumun ve yaşamın Önder Apo’nun demokratik ulus, demokratik modernite paradigmasıyla yeniden inşasında ve örgütlenmesinde, siyaset-ekonomi-eğitim-sağlık-yerel yönetim vb. tüm alanlarda öncü rol oynamasıyla dünyaya umut ışığı olmuştur.
Eşbaşkanlık uygulaması toplumun tüm örgütlenme alanlarında hayata geçirilmiş durumdadır. Bu şekilde de kadınlar her düzeyde kararların alınmasına katılmaktadırlar. Bu uygulama bölgede kadın mücadelesinin geliştirilmesi için de önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Siyasal ve ekonomik kararlarda kadınlarda söz ve karar sahibi durumundadırlar.
Askeri kararlarda da kadınların kendi örgütlenme ve komutanlıklarıyla yer aldıklarını görmekteyiz.
Reqa’da DAİŞ’e karşı yürütülen askeri operasyon kadınların komutanlığında yürütülmesi ve DAİŞ’in bitirilmesiyle elde edilen zafer buna örnektir. Bu operasyon aynı zamanda DAİŞ’in köleleştirdiği binlerce Êzîdî Kürt kadınının da kurtarılma hamlesiydi.
YPJ, 2012 yılında başlangıçta sadece Kürt kadınlarının katılımı ile kurulmuştu. Fakat bugün saflarında değişik halklardan kadınların da yer aldığı, dünyaya korku salan ve en çok kadınları hedef alan cihatçı, sistem çetelerini yenilgiye uğratmış, enternasyonal ve yerel olarak çok çeşitli etnik ve dini kökenlerden kadınların oluşturduğu taburlarıyla, kadın ordulaşmasının tarihi ve güncel olarak en derin kadın özgürlük ideolojisine sahip modeli olmuştur.
Kadının toplumsal inşadaki öncülük rolünü yerine getirdiği örgütlü yapısı Kongra-Star kadın hareketi ise, demokratik modernite çerçevesinde yaşamın her alanında yeniden varoluşun boyutlarını tüm kadınların katılımı ile birlikte hayata geçirmektedir.
Politika-ekonomi-sağlık-eğitim-hukuk-diplomasi-öz savunma; bir bütün toplumu var eden tüm alanlarda her kesimden kadınlar örgütlenerek Kadın Devrimini gerçekleştirmektedir.
Jinwar projesi bunlardan biridir. Kadınların katılımı ile kadın kooperatifleri kurulmakta ve dayanışma temelinde komünal bir çalışma yürütülmektedir.
Rojava kadınları kendilerini ortaçağ karanlığına kapatmak isteyen işgalci Türk devleti ve DAİŞ’e karşı savaşmanın yanı sıra kendi özgürlükleri için de bir mücadele vermektedirler. Bu mücadele önemsenecek gelişmelere yol açmakla birlikte daha çok yolun da alınması gerektiği gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Dolayısıyla Kadın Devrimi de oldu-bitti bir olgu olmaktan çok her gün yaşanan, geliştirilen, büyütülen bir mücadele olarak ele alınmalı. Dün sağlanmış olan kazanımların teminat altına alınması ve onlara yenilerinin katılması için kadın özgürlük mücadelesi her an her alanda sürekli daha da güçlendirilerek büyütülmeli. Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’deki kadınlar, bu temelde örgütlülüklerini sürekli daha da büyüterek geliştirmeyi esas alıyor.[1]