#Güney Kürdistan#’daki kadınlar da önemli ve derin bir mücadele mirasına sahipler. Kız çocukları için ilk okulu kuran Hapsa Xan’dan Halepçe’nin yöneticisi Adile Xanim’a, Baas rejimi tarafından idam edilen Leyla Qasim’dan pêşmerge komutanı Xwîşka Halîme’ye kadar tarihe adını altın harflerle yazdırmayı başarmış önemli kadın kişilikleri söz konusu. Güney Kürdistan topraklarının gerek bölgesel ve uluslararası güçlerin işgaline karşı direnişte kadınlar da yerini aldığı gibi, Baas rejiminin soykırım saldırılarından en çok kadınlar ve çocuklar etkilendi. Özellikle de 1980’li yıllarda direnişe mekan binlerce Kürt köyünün boşaltılıp yıkılmasından sonra yüzbinlerce kadın çocuklarıyla birlikte yerinden edil. Bazıları Kuzey ve Doğu Kürdistan sınırlarını yaya geçip oradan Avrupa’ya göç ederken büyük çoğunluğu ise kasaba ve şehirlerde büyük zorluklar içinde hayatta kalma mücadelesi verdi. Baas rejimi zamanında ayrıca sayıları hala tam olarak bilinmeyen birçok Kürt kadını kaçırıldı, cinsel şiddete maruz bırakıldı, ganimet diye başka ülkelerdeki erkeklere satıldı ya da katledildi. Dolayısıyla Saddam rejimi eliyle Güney Kürdistan halkına karşı uygulanan soykırım aynı zamanda bir kadın kırımı olarak işlendi.
Kadınlar Güney Kürdistan’da halk ayaklanmalarına öncülük etmelerine ve soykırım saldırılarının en ağır bedellerini ödemelerine rağmen bugün buna denk düzeyde toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamda yerlerini alamıyorlar. Zira cinsiyetçiliğin ve ataerkilliğin hanedanlık ve feodalizm biçimindeki ifadelerinin etkileri günümüzde siyasal, toplumsal ve ekonomik sistemde hakimdir. Kadınlar Kürdistan Bölge Parlamentosu’nda yüzde 25’lik bir kotaya sahip olmalarına rağmen hükümetteki temsilleri hala oldukça zayıftır. Kadın bakanlarının sayısı daha 2019 yılında kadınların çabaları sonucu 1’den 3’e çıkartıldı. Siyasi karar alma süreçlerindeki kadınların temsili ve katılımı ise yer aldıkları siyasi parti ve geleneğe göre değişiyor. Örneğin KDP’nin esas karar mercilerinde hiçbir kadın yer almazken Tevgera Azadiyê eşbaşkanlık sistemine göre örgütleniyor. Hemen hemen bütün siyasi partilerin kadın örgütlenmeleri de söz konusu olmakla birlikte bunların genel siyaset üzerindeki etkileri ideolojik yaklaşım doğrultusunda farklılık gösteriyor.
Güney Kürdistan’da çok sayıda kadın derneği mevcut. Ancak bunların tümünü kapsayacak düzeyde bir kadın hareketinin varlığından söz etmek zordur. Parçalılık ve kendini tabana dayandırmayan elitist örgütleme anlayışı sonucu kadınların siyasal, toplumsal, ekonomik, hukuki vb. alan üzerindeki etkileri sınırlı kalmaktadır.
Kürdistan Kadın Özgürlükçü Örgütü (RJAK) bu bağlamda fark oluşturup tabana dayalı olarak kendini örgütlüyor. Salt şehir ve kasabalarda değil, kırsal alanlarda ve köylerde doğrudan Güneyli kadınlara ulaşıp eğitim, üretim, eylemsel alanlarda çalışmalarda değişim yaratmayı amaçlıyor. Kadınlarda özgürlük bilincini oluşturup örgütlü gücünü açığa çıkarmayı esas alıyor. Hem Kürdistan’ın gerçek anlamda özgürlüğü için hem de erkek egemen zihniyete karşı mücadele yürütüyor.
Güney Kürdistan’da kadınlar bugün çok yönlü ve derin sorunlarla karşı karşıya. Geleneksel üretim ve yaşam biçimlerinden bir kopuşu beraberinde getiren köylerden şehre göçün etkileri bugün de çok güçlü. Kadınlar köyde üretimde aktif bir biçimde yerini alırken aynı durum şehirde geçerli değil ve kadının istihdam oranı erkeğe göre son derece düşüktür. Kadına yönelik şiddet Güney toplumu içerisinde oldukça yoğun. Bunun sonucu olarak her ay onlarca kadın ya en yakınları tarafından katlediliyor ya da intihara sürükleniyor. Toplumsal cinsiyetçilik yaşamın her alanında kendini son derece uç biçimlerde gösterebiliyor. Son dönemlerde özellikle dijital şiddette büyük artış kaydediliyor. Yine hukuksal alanda büyük eşitsizlikler söz konusu, kadın lehine olan yasalar çoğunlukla kağıt üzerinde kalıp uygulanmıyor.
Kadınlar bütün bu sorunlara karşı belirli bir düzeyde mücadele yürütmekle birlikte daha örgütlü, kendini tabana dayandıran ve radikal bir direniş çizgisini yükseltme aciliyeti kendisini giderek daha fazla dayatıyor.[1]