Jineoloji; insanlığın anlamsal ve yapısal dünyasında yer edinen kavramlar içinde bulunulan çağın ihtiyaçlarına cevap veren bir özelliğe sahiptir. Bu özelliğini belirleyen temel nokta ise yaşamın ve toplumun anlam dünyasını anlama ve anladığı oranda nüfuz edebilme gücü ile bağlantılıdır. 21. yüzyıl bu yönüyle kendi kavramsal, kuramsal ve kurumsal gücünü oluşturma aşamasındadır. Nasıl ki 19. yüzyıl sınıf, 20. yüzyıl ise ulus çelişkileri bağlamında gelişen sosyal siyasal gelişmelerle tanımlanmışsa, 21. yüzyıl da cins çelişkisi temelinde kadın zamanı, kadın devrimi olma potansiyelini taşımaktadır. Ve Jineoloji kadın devriminin dayandığı sosyal bilim anlayışı olarak literatürümüze yeni giren bir bilim olmaktadır.
Jineoloji kavram olarak ilk defa 2008 yılında Reber Abdullah Öcalan’ın Özgürlük Sosyolojisi kitabı ile gündemimize girmiştir. Jineoloji; jin yani kadın, loji yani bilim kelimelerinin birleşiminden oluşan kadın bilimi anlamına gelen #Kürtçe# bir kavramdır. Bu anlamda Jineoloji öz olarak kadın bilimi anlamına gelmekte, burada kadın ve bilim sözcükleri ‘Demokratik, Ekolojik ve #Kadın Özgürlüğü#ne Dayalı Paradigma’ temelinde yeniden tanımlanmaktadır. Kapitalist modernitenin bilgi yapılanmalarında ruhsal ve düşünsel dünyamızı belirleyen temel paradigmanın devletli sistemin dayandığı mekanik paradigma olduğu iddia edilir. 1999 yılından itibaren İmralı süreci ile beraber zihniyet ve vicdan devrimi ekseninde yoğunlaşmalarını arttıran Reber Abdullah Öcalan ise en temel yanılgının burada olduğunu ifade ederek “Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlüğüne Dayalı Paradigma”yı sunmuştur. Bu paradigmanın çok köklü bir külliyata dayandığını ve insanlık tarihinin birikimlerini taşıdığını belirtmiştir. Ancak bu gerçeğin ters yüz edildiğini ve bunun da en çok kadın etrafında geliştirildiğini dile getirmiştir. Bilimin devletçi sistemin egemenliğinde yaşamdan ve toplumdan koparıldığını ifade ederek en çok da yaşam ve toplum ile bağını kurması gerektiğini belirtmiştir. Bu konuda “Eş yaşam özellikle de kadın etrafında geliştirilecek bilim, doğru sosyolojiye atılacak ilk adımdır.” demiştir.
Jinkelimesinin bir çok dilde yaşam anlamına gelmesi dikkat çekmekte, bu konuda etimolojik araştırmaların derinleştirilmesi ihtiyacı daha derinden hissedilmektedir. Bilimin toplumdan ve yaşamdan kopmasını, yaşamın bütünlüğünü parçalayan pozitivist bakış açısını eleştirmekte, yani ‘loji’nin sosyal olmasını ve anlam yorumunu geliştirmesinin önemine işaret etmektedir. Jineoloji bu anlamda kavramsal olarak kadın bilimi olmanın yanısıra yaşam bilimi, toplumsal yaşamın bilimi, özgür eş yaşamın bilimi, demokratik modernitenin dayandığı bilgi yapılanmalarını açığa çıkaran bilim şeklinde kapsamlı tanımlamaları karşılamaktadır.
Reber Abdullah Öcalan’ın belirttiği gibi kadını bir cins olmanın ötesinde “sosyolojinin özü” olarak ele almak ve bu temelde tahakküm ilişkileri başta olmak üzere tüm sömürü sistemini çözümlemek temel gayesi olmaktadır. Toplumsal cinsiyetçilik üzerinden gelişen tüm iktidar ideolojilerine-bilmelerine karşı bir çıkışı ifade ettiği gibi kadın kırımının aynı zamanda toplum kırımı olduğunun bilinciyle bu kırıma karşı mücadele etmenin bilimi olmaktadır. Iktidar merkezli yaşam anlayışının sosyal yaşamı tıkattığını belirtmektedir.
Bu eksende Jineoloji kadın potansiyelini ifadeye kavuşturmanın bilimsel, felsefi, sanatsal, eylemsel yapılanmasını yaratabilmenin bilimi olmaktadır. Bunun sosyolojisini, sosyal bilimlerini, sanatını yapma ve geliştirme sorumluluğu ile AN’da yakalanılan özgürlüğü yaşama akıtma, örgütleme ve bilgi kuramıyla sistemleştirip örme bilimidir. Jineoloji aynı zamanda var olan gücümüzün hakikatleşmesi, bir yaşam anlayışı olmasının bilimi olmaktadır. Özgürlük uğruna geliştirilen tüm mücadelelerde, düşünce ve bilgi kuramlarında, yaşamın kendisinde ve dünya kadınlarının muazzam yaşam deneyimlerinde, tüm toplumsal deneyimlerde, doğanın kendisinde ve bu deneyimin analizlerinde bulunan anlamı anlamak ve hissetmekle yükümlüdür. Bu temelde Jineoloji; kadının yaşam, toplumsal yaşam, kadın kimliği ve kadın-erkek ilişkileri konusundaki potansiyelinin dile gelmesidir. Kadın özgürlük hareketleri içinde yüzlerce yıldır biriktirilen ve yaratılan anlamlar kadar; bu hareketlerin dayandığı binlerce yıllık potansiyelinin dile gelmesidir.
Jineoloji’nin dayandiği külliyat
Kadın Özgürlük Mücadelesine hem teorik hem de pratik düzlemde önemli katkılar sunmuş olan Reber Abdullah Öcalan’ın verili olanın dışına çıkarak geliştirdiği Özgürlük Sosyolojisi yöntem-bilimi ve yorum sanatı Jineolojinin epistemolojik inşasında baz alınan önemli bir yöntem olmaktadır.
Bu yeni yöntem-biliminin fiziki arka planı kuantum fiziğine, felsefi arka planı kendini kavrayan doğanın özgürlük amacına, sosyolojik arka planı metafizik insan gerçeğinin ahlaki ve politik toplumsallığına, tarihsel arka planı ise evrensel tarih bütünselliğine dayanmaktadır. Madde ve anlamın özgürleşme çabalarının her an farklı bir oluşum tercihini yarattığı gerçeği AN‘da anlamın birikimini sağlamakta aynı zamanda kendi anlamını da ekleyerek farklılığını oluşturmaktadır. Ve bir özgürlük tercihi olarak gelişen bu durum yaşadığımız AN’ın özgürlük seçenekli olduğunu ortaya koymaktadır. Evrensel birikimi ifade eden bu AN’lar aynı zamanda evrensel tarihin canlı, akışkan, esnek, birikimli ve bütünlüklü olduğunun ifadesi olmaktadır. İnsan bu anlamın tüm birikimini içermekte, AN ise tarihin kendisi olmaktadır.
Yaşam farkındalığını ve onun özgürlük seçeneğini geliştirmek bu anlamda Jineolojinin temel görevlerinden biri olmaktadır. Bütünselliği esas alan, özne-nesne ayrımına dayalı tüm ikilemlerin aşılmasına ve duygusal zeka ile analitik zekanın dengeli birlikteliğine dayanan, mutlakçılığı aşan bir yöntem bilim anlayışı ile yaklaşmayı esas almaktadır.
Bu temelde Jineoloji; yeni bir bilim olmakla beraber epistemolojik olarak köklü bir külliyata dayanmaktadır. Bu konuda birinci kadın devrimi olan Neolitik Devrimin toplumsallığı yaratan gücünü esas almaktadır. Kadın ekseninde gelişen toplumsal yapılanmaları ve yaşamın yeniden tanımlanmasını amaç edinmektedir. Kadın yaşamına dolayısıyla toplum yaşamına devletli uygarlık ile beraber işlenen köleliğin düzeyini tüm içerik ve biçimleriyle kavramanın önemine işaret etmektedir. Bu alanda geliştirilen kölelik ve sömürü biçimlerinin tüm toplumsal kölelik ve sömürü biçimlerinin özeti olduğunu ifade etmektedir. Bu anlamda tüm toplumsal alanlardaki köleliğe karşı özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren mücadeleleri hafızası olarak kabul etmektedir.
Kapitalist moderniteye karşı verilen tüm özgürlük mücadelelerinin başarıya ulaşamamasının temel nedeninin kadının kölelik düzeyinin çözümlenememesiyle bağını ortaya koymakta, bu bağın analiz edilmesinin önemine işaret etmektedir. Kölelik zihniyetine karşı yürütülecek mücadelenin kadın eksenli olmasının ve bunun her şeyden önce varolan sistemde bazı haklar elde etmek yerine alternatif bir sistem olarak örgütlenmesinin önemine odaklanmaktadır. Kuramsal dayanakları bu anlamda ahlaki politik toplumun binlerce yıla dayanan deneyimleri, birikimleri, kurtuluş ve özgürlük mücadeleleri olmaktadır.
21. yüzyılda bu eksende yedi milyon yıl önce Doğu Afrika Rift hattında başlayan ve elli bin yıl önce Rift’in kuzey hattından çıkarak Toros-Zagros kavisi üzerinden dünyaya yayılıp gelişen toplumsallığın başat gücü olan kadının yaşam gücünü ortaya çıkarmak önemli olmaktadır. Yaşamın bir çok alanında kadın emeğinin, zekasının belirleyici olduğu bu dönemde kadınlar kutsanmıştır. Toplumsallaşmanın ilk adımını birinci kadın devrimi olan Neolitik Devrim ile atan kadının ruhsal ve düşünce dünyası ile kurulan bilimini, tekniğini ifade eden bu aşamada yaşamın her AN’ına ve ihtiyacına devrimsel nitelikte çözümler üreten potansiyelini açığa çıkarmak gereklidir.
Toplumsal yaşamın ahlaki-politik niteliğiyle kök saldığı Ortadoğu’da yeniden kendi kökleri üzerinde yeşeren bir bilim olan Jineoloji; temel çelişkinin efendi ile köle arasında olduğunu belirten Hegel ile patron ve işçi arasında olduğun belirten Marx’ın aksine, Sayın Abdullah Öcalan’ın temel çelişkinin kadın ve erkek arasında olduğu tezini esas almaktadır.
Ve bu eksende köle kadın ile güçlü ve kurnaz erkek arasındaki çelişkinin çözümlenmesinin 21. yüzyılın zihniyet yapısının oluşturulmasında ve toplumsal sorunların çözümlenmesinde temel moment olduğunu ifade etmektedir. Burada kadını sistemin özeti olarak ele almaktadır. Hiyerarşik ve devletçi toplumun sömürü sisteminde şekillenen kadının tanımlanması kadar özgürlük ölçülerine göre kadının tanımlanmasının ve kadın hakikatinin açığa çıkarılmasınn önemine işaret etmektedir.
Neolitik dönemin 104 Me olarak ifade edilen bilim ve teknolojisini, kültür, sanat ve felsefesini açığa çıkarmayı amaçlayan Jineoloji, tanrıça bilgeliğini günümüzde yeniden canlandırmanın bilimi olmaktadır.
Ortadoğu tanrıçalık kültürünün yaratıldığı ilk mekân olduğu gibi kadınların inkarı, katledilmesi ve yabancılaştırılması temelinde bu kültürün yıkıldığı ilk mekân da olmuştur. Bu, ilk toplumsal sorun olan kadın sorununa yol açan yıkımdır. Jineoloji ilk toplumsal soruna çözüm arayan bilimdir. Bunun için kadınla ilgili tüm olguların, kadın-erkek ilişkilerine dair sorunların ve köklü özgürlük-eşitlik yanıtlarının, inşa edilmiş erkek ve kadınlığın, kaba ve geleneksel cinsiyetçi anlayışların; bilimsel analizlerini yapan, erkeği ve kadını insani varoluşuyla, özgürleşmesiyle tanıştırmanın yol ve yöntemlerini araştırıp bulan bilim olma iddiasındadır.
Erkek egemen sistem, kadın etrafında gelişen toplumsal yaşamın maddi-manevi kurumlarını yıkarak ya da kendine mal ederek sistemini gerçekleştirmiştir. Bu sistemi devletin ve tüm iktidar bilmelerinin hizmetinde mitoloji, din, felsefe ve bilim yaratmıştır. Kadın etrafında gelişen toplumsal yaşamın tüm kutsallarını ya lanetleyerek, ya çalarak ya da içini boşaltıp dönüştürerek kutsallarını oluşturmuştur. Bu nedenle beş bin yıldır egemen erkek akıl kadın varlığını yok saydı, değersizleştirdi. Mitolojilerin, felsefe ve dinlerin lanetlediği kadın varlığına bu anlamda pozitivist bilim anlayışının yer vermemesi doğan bir durum olmaktadır. Bilim dünyası tarafından kadın kimliği, varlığı, mücadele ve isyanları bilimsel tezlerle anlaşsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle de şimdiye kadar sosyal bilimler, sosyoloji; toplumsal doğanın önemli bir bölümü olan kadın doğasını incelemeye değer görmemiştir.
Değişik bilim disiplinlerinde kadına ilişkin belli araştırma ve tezler geliştirilse de kadını bir varlık olarak bütünlüklü bir ele alışı olmamıştır. Bunun için bilimsel alana, analitik ve duygusal zekânın senteziyle yaklaşmak ve kadın varlığını bilimsel olarak ele almakla başlamak Jineolojinin temel hedeflerindendir. Jineoloji bunca yıldır sosyal bilimlerin neden bir disiplin olarak kadın bilimini düşünememiş ve geliştirememiş olduğunu eleştirerek çıkış yapan bir bilimdir aynı zamanda. Toplumsal doğanın özünü oluşturan, toplumsallığın yaratıcısı kadının neden sosyolojinin diğer bölümleri kadar sosyal bilimde yer bulmadığını sorgulayarak gelişiyor. Sosyal bilimlerin bugüne kadar kadını toplumsal doğanın asal bir öğesi olarak inceleme konusu yapmasının egemen erkek akla dayalı sistem gerçeğinin sonucu olduğunun bilinci ile inceleme ve araştırma konularını belirlemektedir.
Zamanının ruhunu yansıtan bir bilim olma iddiasını taşıyan Jineoloji, 21. yüzyılın kadın yüzyılı olduğu gerçeğinden hareketle kadın devriminin 21. yüzyılın konusu olduğu tezinden hareket etmektedir.
Kadın devriminin dayandığı sosyal bilim anlayışını açığa çıkarma iddiası ile Ortadoğu’da ikinci bir kadın devriminin olanaklarını araştırmakla yükümlüdür. Bu temelde ana tanrıça kültürü ile bu kültür yenilgiye uğratıldığından bu yana bireysel ya da örgütlü yaşanan tüm kadın mücadelelerine dayanmaktadır. Bunlar yakın tarih açısından da feminist hareketler, ulusal kurtuluş mücadelelerinde yer alan direnişçi kadınlar, gerilla kadınlar, toplumsal muhalefet hareketlerinde yer alan kadın örgütleri ve kadın kimlikleridir. Dünya kadınlarının yarattığı tüm direniş ve özgürlük değerleridir.
Bununla beraber Jineoloji; kuruluşundan itibaren kadın devrimi karakterine sahip olan Kürdistan Özgürlük Devrimi’nin oluşturduğu anlamsal ve yapısal birikime dayanmaktadır. Toplumsallaşmanın ve birinci kadın devriminin mekanı olan Tel Xalaf kültürünün Rojava Kadın Devrimi ile kendi kökleri üzerinde yeniden yeşerdiği ve alternatif sistemini yarattığı bir dönemde yaşam bulmaktadır.
Bilimin paradigmatik bir devrime ihtiyacı olduğunu belirten ve bu paradigmatik devrimin eksenine kadınları yerleştiren Reber Abdullah Öcalan’ın Önderlik gerçeğine dayanmakta, bu gerçeğin oluşturduğu Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nde devrim içinde devrim niteliği yaşıyan gelişmelerin yaşandığı kadın hareketinin geçirdiği aşamalar muhattap alınarak geliştirilen bir bilimdir.
1970’lerin sonundan 1990’ların başına kadar nicel ve nitel birikimleri olan bir kadın akışıyla Kürdistan devriminde yer alan kadınlar, 1987 yılında YJWK (Yekitiya Jinên Welatparezên Kurdistan – Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği), 1993’le birlikte kadın ordulaşması, 1995 yılında YAJK, 1996’da Kopuş Teorisi, 1998’de Kadın Kurtuluş İdeolojisi, Özgür Yaşam ve Erkeği Dönüştürme Projesi, 1999’da partileşme deneyimi, 2000’lerde Toplumsal Sözleşme ve Kadın Konfederalizmi deneyimleri gibi zamanın ruhuna özgürlüğü işleyen devrimsel süreçleri yaşamıştır. Jineoloji tüm bu devrimsel süreçlerin oluşturduğu değerler ve birikimlerle yaratıyor bilgi felsefesini. Ağır savaş koşulları altında yaşanan bu deneyimin kurumsallaştırılması da Jineolojinin öncelikli görevleri arasında yer almaktadır. Bu deneyimin içinden süzülen Jineoloji yaratılan anlamların, değerlerin bir toplamı olan kadın eksenli bir sosyal bilim anlayışı olarak gelişiyor.
Jineoloji, uluslararası planlarla vahşet düzeyinde yaşanan soykırım ve kadın kırımına karşı zindanlarda, meşru savunma alanlarında, toplumsal alanlarda direnen, akademi ve okullarda tartışmaları ile güç veren herkesin emeğinin, direnişinin üzerinden gelişmektedir.
Jineoloji; yaşama anlam vermeye, bilim yapmaya ve köklü çözümler üretmeye yaşadığı AN’dan başlamaktadır. Yaşamın tıkandığı her alana ve her AN’a çözümler üretebildiği oranda bir çıkış olma özelliğini taşımaktadır. Bu anlamda yaşam ve toplum ile içiçe geçen dinamik bir bilimdir. Yaşamdan ve toplumdan kopan bilimi yeniden yaşam ve toplum ile buluşturmanın bilimidir. Ataerkil karakteri her yönüyle deşifre olmuş olan bilim anlayışı, onunla birlikte din, sanat ve felsefenin kadın tanımları başta olmak üzere kadın varlığı ve ona dayalı olarak geliştirilen yaşam anlayışını eleştirel bir açıdan ele almaktadır. Bu açıdan Jineoloji toplumsal sorunların kaynağını da çözümünü de kadın tanımında ve yaşam içindeki rolü ekseninde incelemeyi esas almaktadır. Yani sadece kadınlar lehine, kadınları bir cins olarak ele alıp inceleyen, onlar için bilgi üreten bir bilim değildir. Her bilimin sosyal olması gereğinden hareketle bu sosyalitenin tarihsel ve güncel olarak kadın etrafında şekillenmesi gereğini belirtmektedir.
Jineoloji kadin devriminin mekanında kurumsallığa adım attı
Jineoloji kurumsal olarak da bilimin doğa, yaşam ve toplum ile bağını oluşturmasının örgütlenme ile güçlü bağ oluşturmakla gerçekleşebileceğini belirtmektedir. Bu anlamda pozitivist bilim anlayışına dayanan, ideolojisi liberalizm olan, Newton fiziğini esas alan kapitalist modernitenin her şeyi birbirinden koparan, parçalayan yaşam anlayışına karşı bütünlüklü bir perspektifi esas almaktadır. Kuantum fiziğinin her şeyin birbirine bağlı olduğu tezine dayanmakta, doğanın canlı yapısını anlamayı esas almaktadır. Bilim ile örgüt sözcüklerinin yanyana gelmesinin imkansızlaştırıldığı mekanik paradigmaya karşı bilimin esas anlamının yaşam ve toplum sorunlarına, ekolojik yıkımlara çözüm olabildiği oranda anlamlı olacağı tezine dayanmaktadır.
Bu eksende Jineoloji, Kürdistan dağlarında kapitalist moderniteye karşı verilen çağın en büyük gerilla hareketinin direnişinin bağrında gelişen bir bilimdir.
Ilk başta bir birim sonra bir komite olarak örgütlenmiş, ilk konferansını 2015 yılında Kürdistan dağlarında yaptıktan sonra Jineoloji Akademisi olarak örgütlenmeyi esas almıştır. Bu eksende Kürdistan ve Kürdistan’da kadın devriminin mekanı olan Rojava başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde çalışmalarına başlamış, kadına ait bilgileri toplamayı amaç edinmiş, sosyolojik analiz çalışmaları yapmış, kadının hakikatini açığa çıkaran çalışmaları eksen alan araştırma merkezlerini akademi bünyesinde kurmuştur. Ayrıca özgür yaşam alanı olarak Jinwar projesine imza atmış, dergi ve site çalışmalarını geliştirmiştir. Bunun yanısıra yaşamın bütün alanlarında özellikle ekonomi, etik estetik ve demografyada kadın hakikatinin belirleyiciği ile hareket etmenin önemine odaklanmıştır. Akademilerde binlerce insan eğitilmiş, çeşitli eğitim yöntemleri ile olumlu bir çıkış yapmıştır. Kadın varlığı, doğası, siyaseti, etik ve estetik anlayışı, ekonomisi, edebiyatı başta olmak üzere kadına dair olan bilgiler ile özgür yaşamı örme sorumluluğu olan Jineoloji bu anlamda demokratik modernitenin dayandığı bilgi yapılanmalarını oluşturma göreviyle karşı karşıyadır.
Sonuç olarak Jineolojinin amacı ve kapsamına dair tartışmalar sürmekle beraber şimdiye kadar yapılan belirlemelerin ışığında kavram kuram ve kurumsallaşma anlamında belli adımlar atılmıştır. Reber Abdullah Öcalan’ın belirttiği gibi, “Jin Jiyan Azadî” sihirli formülünü anlama, bu eksende kadın yaşam ve özgürlük ile ilgili araştırmalar yapma, bu kelimelerin etimolojik yapısını anlama, kadın epistemolojisinin açığa çıkarılması, ontolojisi ve metodolojisinin incelenmesi ve oluşturulması gelistirilmektedir. Kadın doğasının ve bununla bağlantılı toplum doğasının aydınlatılması, kadının kölelik ve özgürlük tarihinin yazılması, gibi yaşamın her alanını ilgilendiren konularda araştırma inceleme yapma ve demokratik modernitenin bilgi yapılanmasını açığa çıkarma sorumluluğu ile karşı karşıyadır.[1]