Elbette sorun salt saçla ilgili bir konu değildir. Asıl sorun saçın altında yatan başın eğdirilmesi, itaate zorlanmasıdır. Kadının kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkının gasp edilme maksadıdır. Sorun dik duran başın eğdirilmesi, denetim altına alınıp, ehlileştirilmesi sorunudur.
Biz kadınlar… Yaşamın olduğu her yerde varız. Anne, kız kardeş, sevgili, eş olmadan önce JİN’ız, #JIYAN#ız. Zaman bizimle anlamını bulur. Bu nedenle biz evveli ve ezeli olduğu kadar oluş halinde olan an’ız.
Biz kadınlar… Toplumsal yaşamı yaratan tanrıçaların torunlarıyız… Bereketin, adaletin, merhametin, sevginin, şefkatin kaynağıyız. Can veren, besleyip büyüten hiç tükenmeyen bir enerjiye sahibiz. Bu nedenle kendinden vermeyi erdem sayarız. Ama bir despota, sömürgeciye, katile yeri geldiğinde “eyvallah” dememeyi de biliriz. Bu nedenle kimi kez sabır taşının çatladığı yerde baktığını taşa çeviren yılan saçlı medusalara dönüşürüz.
Saçlarımız, tüm zamanlar boyunca bize eşlik eder… Kimileyin rüzgârgülü gibi savurmuşuz yele, bayrak olmuş, yol göstermiş özgürlük için yol almak isteyenlere. Kimileyin çil kêzî yapıp, omuzlarımızdan bele dökülen bin bir öyküye, umuda dönüştürmüşüz. Her örük varlığın nişanesi olup, inkara karşı isyan etmenin simgesine dönüşmüş… Varlığın öyküsü saçla dile gelmiş.
Bazen de saçlarımız bizden bağımsız bir varlıkmış gibi başkaları tarafından tanımlanmış. Kimi kez baştan çıkarıcılığın, kimi kez kutsallığın nişanesi olarak adlandırılmış. Saçın ifade gücü karşısında çoğu kez söz utanıp, sessiz kalmış. Saç anlatmış kadının umudunu, sevgisini, acısını, öfkesini yada bir cezaya maruz kalıp, kalmadığını.
Bazen kadın saçın dilinden konuşmuş, yaşatılan acının intikamını alacağını saçın diliyle dünyaya duyurmuş. Vurmuş makası orta yerine, ant içmiş intikam almadan yaşamak haramdır diye. Saçı en sevdiğidir, kolayca vazgeçemeyeceğidir. Sevdiğinden vazgeçmek acısının şiddetini ve intikam duygusunun ne denli güçlü duyduğuna işarettir. Bu aynı zamanda kadının kendisinden yola çıkarak başlattığı güçlü bir eylemdir. Fikrini, duygularını bu eylemle dile getirir. Düşünen, uygulayan ve sorumluluk alan kadının kendisidir.
Bazen de saç, kadının ataerkil kültürün zalim yasalarına uyup- uymadığının ifade diline dönüşmüş. Saça değen makas geçmişle kurulan bağın kesildiğine işarettir. Böylece evveli ve sonrası diye yaşam ikiye bölünür. Saçın köküne vurulan makasla geri kalan yaşamın utanç içinde yaşanılacağının duyurusu yapılır. Burada ise fikir sahibi ve eyleyen ataerkil sistem, nesneleşen ise kadındır.
Ataerkil sistem, binlerce yıldır saçı kapatılması gereken, erkeği tahrik eden bir parçamız olarak tasvir eder. Bu nedenle örtülmesi, tek telinin görünmemesi gerektiğini telkin eder. İnsan düşünüyor da saçın nasıl bir tahrik özelliği olabilir ki? Kadının saçı tahrik eder de erkeğin saçı neden tahrik etme özelliğinde değildir? Aynı keratin maddesinden oluşan saçın kadındaki bu etkileme özelliği nedendir? Elbette sorun salt saçla ilgili bir konu değildir. Asıl sorun saçın altında yatan başın eğdirilmesi, itaate zorlanmasıdır.
Kadının kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkının gasp edilme maksadıdır. Sorun dik duran başın eğdirilmesi, denetim altına alınıp, ehlileştirilmesi sorunudur. Saçı örtülmeye zorlanan insan, sadece saçını örtmez, düşünceleri ve yaşama dair fikirlerini saklamak, yok saymak zorunda bırakılır. Saça çizilen sınırlar yaşamın tüm alanlarına yaydırılır.
#Jîna Amînî# bu sınırlara takılmayı reddettiği için İran’ın “ahlak polisleri” tarafından katledildi. Burada ataerkil sistem ile devlet yapılanmasının aleni işbirliğinin en yalın örneğini görüyoruz. Devlet burada ataerkil sistemin erkeğe yüklediği sorumlulukların ihmali durumunda devreye giriyor. Kadını olduğu kadar erkeği de aynı ataerkil zihniyet kalıplarına çekmeye çalışıyor. Her türlü demokratik değişime karşı çıkıp, toplumu ataerkil kalıplar içinde yaşamaya zorluyor. Kadın ve toplum karşıtı olan bu sistemi de, İslamiyet adına uyguluyor.
Jîna Amînî’nin saçları, özgürlük arayışında olanlara yol gösteren bir bayrak gibi şimdi dalgalanıyor… Dünyanın pek çok yerinde kadınlar, yaptıkları eylemlerle, ataerkil sisteme karşı isyanlarını dile getiriyorlar. Saçlarını kapatmaya zorlanan kadınlar, saçlarını kesip, isyanda olduklarını ve ataerkil sistemin gericiliğinden intikam alacaklarını ilan ediyorlar. İran’da yapılan gösterilerde 50’nin üzerinde gösterici yaşamını yitirmiş olmasına rağmen, eylemler aralıksız sürdürülüyor.
Bir kadının yaşadığı zulmün aslında tüm kadınlara ve insanlara yapıldığının bilinciyle, “Hepimiz Amînî’yiz !” sloganı alanlarda yükseliyor.[1]