Kapitalist Modernite devletçi uygarlığın son beş yüz yıllık sürecini kapsarken, Demokratik Modernite’de Demokratik Uygarlığın son beş yüz yıllık sürecini kapsamakta ve kendisini alternatif olarak sunmaktadır. Her iki modernite de üç temel sac ayağına dayanmaktadır.
KAPİTALİST MODERNİTENİN ÜÇ SAC AYAĞI VE LİBERAL İDEOLOJİ
1-Toplumu pazar alanına dönüştürüp metalaştıran, özel mülkiyet, kar ve sermayeye dayanan Kapitalist Pazar.
2-Toplumu evrensellikten koparıp burjuva pazar sınırlarına mahkûm eden, Milliyetçilik ve ırkçılığa dayanan Ulus-devlet
3-Azami üretim, birikim ve tüketim anlayışına dayanan ekoloji karşıtı Endüstriyalizm.
Anti ekolojik, iktidarcı, devletçi ve tekelci bu üç sac ayak kapitalist modernitenin alt yapısını oluşturmaktadır.
Kapitalist modernitenin temel ideolojik gücü liberalizmdir. Liberalizm dört temel argümana dayanır; Dincilik, Milliyetçilik, Bilimcilik ve Cinsiyetçilik.
1-) Dincilik: Kapitalist modernite Dincilikle insanlığın binlerce yıllık kültürel değeri ve kimliği olan Dini inançlarını, toplumun ahlaki ve manevi değerlerini istismar ederek iktidar-devlet ve sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanır. Dini milliyetçiliğe, milliyetçiliği dine indirger. Kapitalizmde gerçeği maskeleyen laiklik bir din derekesine indirgenmiştir.
2-) Milliyetçilik: Klan-kabile-Aşiret-kavim-Ulus değerlerini çarpıtarak milliyetçiliği bir din gibi kullanır. Toplumu ayrıştırarak, düşmanlaştırır, şovenizmi, ırkçılık ve faşizmi geliştirir.
3-) Pozitivist Bilimcilik: Kaba olguculuk felsefesiyle ve özne-nesne ayrımıyla toplumsal zihniyeti parçalayarak tersyüz eder. Okullarda, Üniversitelerde, laboratuvarlarda çağdaş köle zihniyetini yaratır. Analitik aklı, bilim ve tekniği sonuna kadar iktidar ve sermaye tekellerinin hizmetine sunar. Akıl, Bilim ve Teknik sermaye tekellerinin denetimine girmiştir
4-) Cinsiyetçilik: Liberalizmin üçüncü önemli ideolojik argümanı olan cinsiyetçilik kadının çok amaçlı sömürgeleştirilmesini ve sistemin temel dayanağı haline getirilmesini amaçlar. Kapitalist modernitenin en çok kullandığı olgudur. Kadın üzerinden toplumun düşürülmesi hedeflenir. Tecavüz kültürüyle kadın “süper metaya” dönüştürülür. Cinsiyetçilikle birleştirilen ‘’Üç F” (Futbol-Fiesta-Festival) ve ‘’üç S” (Spor-Sanat-Seks) toplum kırım faaliyeti olarak işlev görür.
Devletçi uyarlığın doruğu olan kapitalist modernite insanlığın ve gezegenimizin artık kaldıramayacağı çağımızın en büyük sorunlarına neden olmuştur. Başlıca sorunlar;İktidar ve Devlet sorunu, Ahlak ve Politika sorunu, Zihniyet sorunları, Ekonomik sorunlar, Endüstriyalizm sorunu, Ekolojik sorunlar, Toplumsal Cinsiyetçilik, Aile, Kadın ve Nüfus sorunu, Kentleşme sorunu, Sınıf ve Bürokrasi sorunu, Eğitim ve Sağlık sorunu, Militarizm sorunu, Barış ve Demokrasi sorunu. Bu sorunlar her geçen gün daha da ağırlaşarak artmakta ve beraberinde yeni sorunları getirmektedir.
DEMOKRATİK MODERNİTE FORMLARI VE ALTERNATİF ÜÇ SAC AYAK
Demokratik modernite; merkezi uygarlık sisteminin zıt kutbunda yer alan beş üz yıllık kapitalist modernite karşıtı demokratik toplumsal arayışlar, örgütlenmeler, mücadele ve değerlerdir. Beş yüz yıl boyunca gerçekleşen kent demokrasileri ve konfederasyonları, işçi-köylü isyanları ve komünleri, Reelsosyalizm deneyleri, devlet ve iktidar olmayan özellikleriyle Ulusalkurtuluş hareketleri, kadın ve gençlik hareketleri Demokratik Modernite kapsamındadır. Yine Üçüncü Alan Güçleri olan demokratik partiler, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, sanat festivalleri, demokratik düşünce ekolleri, ekolojik hareketler, Demokratik kadın ve gençlik hareketleri, iktidar-devleti amaçlamayan dinsel ve kültürel hareketler Demokratik Modernitenin platform bileşenleridirler. Demokratik Modernite; anti-uygarlıkçı ve anti-kapitalist platformun tarih felsefesi, bilimi, sosyolojisi ve toplumsal sistemidir. Paradigmasal açıdan kadın ve gençlik Demokratik Modernitenin öncü gücüdürler.
Demokratik Modernite kapitalist modernitenin üç sac ayağına karşı kendi Üç Sac Ayağıyla alternatifini ortaya koyar.
1-Kapitalist pazara karşı; kâr amacı gütmeyen Sosyalist-komünal ekonomi veya Sosyal Pazar.
2-Toplumu evrensellikten koparan Ulus-devlete karşı; Demokratik Öz Yönetimi ve Demokratik Toplumu ifade eden; Demokratik Özerklik, Demokratik Konfederalizm olarak da tanımlanan ve evrenselliğe açık olan Demokratik Ulus sistemi. Demokratik Ulus sisteminin Siyasal, Sosyal, özerklik, Hukuk, Kültürel, ekonomik, Öz Savunma ve Diplomasi boyutu Demokratik Modernitenin inşa boyutlarıdır.
3-Endüstriyalizme karşı; birinci ve ikinci doğayı yeniden sentezleyerek Üçüncü Doğa biçiminde yeniden insan-doğa uyumunu sağlayan Ekolojik Endüstridir.
3. DÜNYA SAVAŞINDA İKİ UYGARLIK VE İKİ MODERNİTE MÜCADELESİ YAŞANMAKTADIR
Kapitalist güçler 20. Yüzyılda oluşturdukları ve şimdi dar gelen siyasal yapıları 3. Dünya savaşıyla küresel sermaye tekellerinin pazar ihtiyaçlarına göre yeniden restore etmek istemektedirler. Uygarlığın ana beşiği Ortadoğu olduğuna göre yeni sisteminde önce burada oturtulması gerekmektedir. Sistem sahipleri bunu bildiklerinden savaşı Ortadoğu merkezli yoğunlaştırmaktadırlar. Ortadoğu üzerinden dünya sistemine biçim verilecektir. Tarih boyunca Ortadoğu’ya hâkim olan güç dünyaya hâkim hale gelmiştir. Tarihteki büyük savaşların bu alanda gerçekleşmesi bundandır. Savaşın Ortadoğu’da yoğunlaşmasının nedeni sadece zenginlik kaynaklarına hâkim olmak değil, esas olarak sistemin inşasıyla bağlantılıdır.
Küresel sermaye güçlerinin 3. Dünya savaşındaki amaçları kısaca şöyle özetlenebilir. Bir; küresel sermayenin bütün alanlarda serbest ve güvenli dolaşımını sağlamak. İki; sistem için engel ve sakıncalı görülen ulus-devlet gibi yapıları ya tasfiye etmek ya da yeni döneme göre dizayn etmek. Üç; Dünya su havzalarını, madenlerini, doğal gaz, petrol gibi enerji kaynaklarını, stratejik kara, deniz ticaret yollarını ve pazar sahalarını hakimiyet altına almak. Dört; Yahudi sermaye tekelleri küresel politikada önemli rol oynamaktadır. Bu bağlamda İsrail devletinin güvenliğini sağlamak 3. Dünya savaşının en önemli yönüdür. Küresel sermaye tekkeleri Ortadoğu’daki politikalarını İsrail’in güvenliği ekseninde belirlemektedir. Siyasi, ekonomik ve askeri planlar bu çerçevede hazırlanmaktadır. İran’ı sınırlandırma, Şii eksenine karşı Sünni cephe yaratma planları bu kapsamda ele alınmaktadır. Beş; kapitalist moderniteye alternatif olabilecek devrimci ve demokratik hareketlerin veya sistemi zorlayacak radikal dini hareketlerin önünü kesmek, sınırlamak, siyasal ve ideolojik olarak denetime almak, alamadığını tasfiye etmek. Afganistan’ın Taliban’la bırakılması bu açıdan bir örnektir. Farklı ideolojik yönleri görünsede Taliban sistem dışı değil, sistem içi bir güçtür. Taliban’da eskisi gibi olmadığını amaçlarının sistemin bir parçası olmak olduğunu açıklamıştır. Altı; PKK öncülüğünde gelişen Kürdistan ve Ortadoğu Devrimini tasfiye etmek. Kapitalist sistem güçleri bir türlü sisteme çekemediği, ideolojik olarak saptıramadığı, siyasi ve askeri olarak tasfiye edemediği, tam tersine toplumsallaşarak her gün büyüyen Kürdistan devrimi ve Önderliği baş tehlike olarak saptamıştır. Önderlik şahsında PKK’ye karşı geliştirilen uluslararası komplo bu stratejik amaçla hayata geçirilmiştir. Kapitalist modernite güçleri komployla Kürdistan’da gelişen bölgesel ve evrensel düzeye ulaşan Kürdistan devrimini tasfiye etmeyi amaçlamıştır. Küresel kapitalist sistemin NATO düzeyinde #Kürt Özgürlük hareketi#ne ve onun Önderliğine karşı Türk sömürgeciliği ve KDP ajanlığı üzerinden geliştirdiği tüm saldırılar küresel sermaye güçlerinin konseptiyle gerçekleşmektedir. TC-İran-Irak-Suriye-KDP-İsrail ile Kürt özgürlük Hareketi arsında sürekli bir savaş durumu yaşanmıştır. Günümüzde Suriye’de de savaş esasta NATO-ABD-AB-İngiltere-Rusya-İsrail-Türk sömürgeciliği ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında, yani iki uygarlık ve iki modernite arsında yaşanmaktadır. Demokratik Modernite çizgisinin temsilcisi olan Önderliğimize ve Hareketimize karşı geliştirilen saldırılar halkların özgürlük, kardeşlik ve demokrasi çizgisine karşı geliştirilen saldırılardır. Önderliğimiz üzerinde 24 yıldır devam eden İmralı işkence ve tecrit sistemi kapitalist modernite güçlerinin bir tasarımıdır. İmralı rejimi kapitalist modernite güçlerinin yarattığı ve yönettiği bir rejimdir.
Asimilasyon ve soykırım devletçi uygarlığın temel iki yöntemidir. Asimilasyon; zihnen teslim alınıp yabancılaştırılıp hakikatinden uzaklaştırılan toplumun köleleştirilmesidir. İnsan devşirme sanatı olan asimilasyon iktidar ve uygarlık kurumunun en temel faaliyetleridir. Soykırım uygarlık güçlerinin tarih boyunca asimilasyonla birlikte ikinci planda yürüttüğü fiziki imha politikasıdır. Kapitalist modernite sisteminde asimilasyon ve soykırımlar zirve yapmıştır. Dincilik, milliyetçi ve ırkçılıkla birleştirilen Darwinist anlayışla faşizmle taçlandırılmıştır. Otantik binlerce yıllık kültür ve halkların tasfiye edilmesi modernitenin ve ulus-devletin bir kanunu sayılmıştır. Afrika yerli halkı insan sayılmayarak katledilip köleleştirilmiş, Amerika’nın Kızılderili ve Maya gibi yerli toplulukları, Avusturalya Aborjin ve Meksika yerli halkları soykırımdan geçirilmiştir. Asimilasyon ve soykırım uygulamaları kapitalist modernitenin üç sac ayağından bir olan ulus-devletin ‘’tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek din’’ milliyetçi ve ırkçı anlayışıyla yaşanmaktadır. Geçen yüz yıl içinde gerçekleşen büyük Rum, Ermeni, Pontus, Süryani ve Yahudi soykırımları uygarlık ve onun çağdaş temsilcisi kapitalist ulus-devlet sisteminin ‘’seçkin ve modern ulus yaratma’’ mühendisliğine dayanmaktadır. Kemalist faşist Türk ulus-devlet sistemiyle #Kürtler# adeta kapitalist sistemin gazabına uğramıştır. Asimilasyon ve soykırım kıskacına alınan Kürt halkı yüz yıldır bu soykırım sistemiyle mücadele etmektedir. Ne tam yok edilebilmiş, nede varlıkları-statüleri tam kabul edilmiştir. Uygarlığın doğuşuna kaynaklık etmiş Kürtler uygarlıkça en fazla inkâr edilen ve zulme uğratılan halk olmuştur. Kürtler uygarlıktan ve kapitalist moderniteden en fazla zarar gören halkların başında gelmektedir. Sümer-Uruk karalı Gılgamış şahsında Aşağı Mezopotamya devletçi uygarlığın ilk sömürgeleştirme seferi Yukarı Mezopotamya’da Urfa/Xerawreşk (Göbekli tepe) Demokratik Uygarlığının kurucuları olan proto Kürtlere karşı gerçekleştirilmiştir. Asimilasyon ve soykırım köksüzleştirmedir. Kök hücre yok edilirse insanlıkta köksüzleşecek, soysuzlaşacak, sahte köklerle ve sahte tarihlere bağlanacaktır. Kürtlerin inkârı, asimilasyonu ve soykırımı asli kök hücrenin yok edilmesi amacıyla gerçekleştirilmektedir. Kürtler baştan beri anti-uygarlıkçı duruşlarıyla Demokratik Uygarlığın kök hücresi ve asli kurucu unsuru olmuşlardır. Kapitalizmde dahil, devletçi uygarlık güçlerinin Kürt düşmanlığı bu tarihsel olguda aranmalıdır. Tüm soykırım ve asimilasyon çabalarına rağmen Kürtler varlıklarını halen kültürel kimlikleriyle korumaktadırlar. Kürtler kent-sınıf-devlet kültürünü düşüş olarak değerlendirmiş ve bütünleşmemiştir. Sınıflaşmaya, devletleşmeye ve uygarlaşmaya mesafeli yaklaşmaları ve bunlara karşı sürekli direniş içinde olmaları yaşadıkları derin kabile-aşiret doğal toplum kültüründen kaynaklanmaktadır. Kürtlerin hâkim sınıfı asimile olup uygarlıkla bütünleşir ve işbirlikçi konuma düşerken, esas Kürtlük uygarlık dışında kalarak kültürel orijinini-özünü koruyarak dağlardaki varlığını direnme temelinde sürdürmüştür. Kürtler Kültürel varlığını koruma amaçlı zaman zaman uygarlık merkezlerini işgal etmiş, yıkmış (Uruk/Akade’nin yerle bir edilmesi, Babil’in fethi, Ninova’nın yıkılışı) ve kendilerini uygarlık haline getirse de yaşadıkları on binlerce yıllık #Demokratik Uygarlık# (Klan-kabile-neolitik kültür) kültürün etkisinden ötürü uygarlığı özümsememiş ve bütünleşmemiştir.
Kürtlerin bugün Demokratik Uygarlık paradigmasına ve mücadelesine öncülük etmeleri yine geçmiş bu tarihsel konumlarıyla bağlantılıdır. Önderliğin deyimiyle; “Tarih günümüzde gizli, biz tarihin başlangıcında gizliyiz.’’ Tarihi doğru okuyanlar bu hakikati görebilirler. Önderliğin tamda Xerawreşk/Göbekli Tepe-Karahan Tepe Demokratik Uygarlığının doğduğu ve Dünya Sistemi haline geldiği Rıha-Urfa topraklarında On beş bin yıl sonra doğuşu gerçekleştirerek Demokratik Uygarlık paradigmasına Önderlik etmesi insanlığın ve evrensel hakikatin öze dönüş çağrısı değilmidir? Demokratik Uygarlığın doğuşunda olduğu gibi Kürtler bu kez de Demokratik Modernitenin şafak vaktine aynı tarihi rolü tüm zorluklara, ihanetlere, saldırılara ve komplolara rağmen oynamaktadırlar. ‘’Uygarlığın şafak vaktine beşiklik etmiş coğrafya bu sefer demokratik federalizmin, radikal ve gerçek demokrasinin şafak vaktine beşiklik etmektedir. Doğada bir kural vardır: Her şey kökeni üzerinden yeniden doğar. Demokrasi de olasıdır ki neolitik devrimde gizli kökenleri üzerinde tam ve başarılı doğuşunu gerçekleştireceğe benzemektedir. Halen tüm merkezi hegemonik uygarlıkların darbesini yemiş bu beşiklik, demokrasi bebeğini de büyüteceğe olanaklı görünmektedir. Özyönetim gücünü, politik ve ahlaki toplum olma yeteneğini çoktan kaybetmiş bu topraklar, dağlar Kurti’lerin bir kez daha beşikten inip yürümeye geçtiğine tanıklık edebilir.’’ (Önderlik; Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü)[1]