#Kürt# illerine atanan kayyumlar ilk olarak kültür ve kadına yönelik çalışmalarla “ilgilendiler.” İlgiyi elbette mecazi anlamda söylüyorum. #Kürt kültürü#ne ilişkin belediyelerin yaptığı tüm çalışmaların büyük çoğunluğu sona erdirildi. Bu alanda çalışan belediye görevlileri işten atıldılar ya da uzaklaştırıldılar. Kayyumların Kürt kültürü, dili, tarihine ilişkin nefretini anladık da, kadın çalışmalarından niye bu kadar rahatsızlar bir de buna bakalım.
Kayyum kadından ne ister?
Kayyumlar ilk iş belediyelerin yıllarca büyük emeklerle yaptığı kadın kazanımlarını yok etmeye giriştiler. GABB Belediyeler Birliğinin hazırladığı Yerel Yönetimlerde Kadın ve Kayyum Raporu’ndan kayyumlar neler yapmış bir bakalım:
#Cizre# Belediyesi Kadın Politikaları Müdürlüğü’ne bağlı Sitiya Zin Kadın Danışmanlık
Merkezi kapatılmış, merkezde bulunan kadın arşivlerine el konulmuş.
#Van# Edremit Belediyesi’ne atanan kayyum kadın müdürlüğünün çalışmalarını durdurmuş, çalışanları görevden almış.
Van Erciş Belediyesi Kadın Politikaları Müdürlüğü işlevsiz hale getirilmiş, müdürlüğe bağlı Buka Barane Kadın Atölyesi kapatılmış. Kadın politikaları ve mevzuat temelli eğitim çalışmasının yürütüldüğü yerel yönetimler akademisi feshedilmiş.
Batman Belediyesi’ne atanan kayyum, kültür ve sosyal hizmet birimlerinden sonra Kadın Politikaları Müdürlüğü’nü feshederek, Kadın Politikaları Müdürü’nün görevine son vermiş.
Diyarbakır Silvan Belediyesi’ne atanan kayyum, belediyenin kadınlara danışmanlık desteği sunduğu Meya Kadın Merkezi’ni kapatmış, çalışanları uzaklaştırmış, merkezin bütün dosya ve belgelerine el koymuş.
Mardin Dargeçit Belediyesi’ne atanan kayyum, Çiçek Kadın Merkezi’ni kapatmış, kadın çalışanları temizlik elemanı olarak görevlendirmiş, tepki ile karşılaşınca da işlerine son vermiş.
Mardin Nusaybin Belediyesi’ne atanan kayyum, kadın çalışmalarını durdurmuş.
Mardin Derik Belediyesi’ne atanan kayyum, Peljin Kadın Merkezi’ni kapatmış.
Bu şekilde devam ediyor kayyumların yaptıkları… Bu kadın merkezleri şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik destek veriyor, kadın istihdamına yönelik eğitimler düzenliyor, kadınların ürettikleri ürünlerin pazarlanmasına yönelik çalışıyor, kapasite geliştirme eğitimleri veriyor, kadının insan hakları üzerine çalışıyordu.
En son geçen hafta Van Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum belediye otobüslerinde şoförlük yapan kadınları görevden aldı. Aynı kayyum daha önce de belediye bünyesinde kadınlara psikolojik ve sosyal destek veren “Alo Şiddet Hattı”nı kapatmıştı.
Yine belediyelerde işlerine son verilen çalışanların ciddi bir kısmı kadın. Yüzlerce kadın meclis üyesi, belediye başkanı, belediye çalışmalarına destek veren gönüllü çalışanlar tutuklu.
Belli ki kayyumlar Kürt belediyelerinin geliştirdiği kadın-erkek eşitlikçi yaklaşıma karşılar.
Kürt hareketi kadın-erkek eşitliğine verdiği değeri belediyeleri aracılığıyla uygulamaya döktü. Tüm bunlar bir iki günde yapılmadı. Yıllarca sebatla çalışıldı. Bazı şeyler denendi olmadı, yeni yollar bulundu. Uzun yıllar boyunca bu alanda önemli bir deneyim biriktirildi. Şimdi kayyumlar tüm bunları yok etmek istiyor.
Belediyeler bu alanda sadece kendi politikaları ve projeleri ile sınırlı kalmadılar. Sivil toplumu da etkilediler ve desteklediler. Sivil topluma yer açtılar, danışmanlık ve hizmet desteği sundular. Kasım ayında çıkan KHK ile bölgedeki sivil toplum örgütlerinin de ciddi bir kısmı kapatıldı. Kapatılan bu örgütlerin arasında VAKAD, Selis, Ceren, KJA, Muş Kadın Derneği, Adıyaman Kadın Yaşam Derneği gibi kıymetli çalışmaları ile bilinen birçok kadın örgütü de var. Belli ki kayyumlar kadın-erkek eşitliği konusunda bunca yıllık kazanımların kökünü kazımaya çalışıyorlar. Kadınlar ikinci sınıf olmaya devam etsin, kendi ve başkalarının hakları için mücadele etmesinler, evlerinde çocuk baksınlar ya da en fazlası seslerini çıkarmadan ucuz işçi olarak çalışsınlar isteniyor.
Böylesine büyük baskı dönemlerinde kadınlara önemli bir rol düşüyor. Tarih bize gösteriyor ki büyük baskı dönemlerinden sonra ilk kıvılcımlar kadınlar tarafından başlatılıyor. 12 Eylül sonrası kadınlar tarafından başlatılan mor iğne kampanyaları, şiddete karşı kampanyalar gibi… 12 Eylül’ün baskı ortamını kıran ilk kıvılcımlardı bunlar.
Şimdi yine benzer bir ortamdayız. Ve inanıyorum ki kadınlar bu ortamı yine kıracaklar.
8 Mart kutlu olsun! Günümüz kutlu olsun!
Gün, tüm bu kırıma, yıkıma HAYIR deme zamanı!
Gün, mor iğneleri diktatörlere batırma zamanı![1]