Hizbullah - Hüdapar kendini #Kürt İslam#’ının temsilcisi olarak görse de, kendini #Kurdistan#i bir İslami hareket olarak tanımlasa da hem kanlı ve vahşi geçmişi hem de bugün aldığı pozisyon itibari ile AKP’yi de aşan boyutta onu derin devletin Kurdistan’daki kontra gücü haline getirmiştir.
15-16 Ekim Tarihleri arasında Amed’te Alimler ve Medreseler Birliği (İttihadul Ulema) tarafından düzenlenen 7'nci Alimler Buluşması yapıldı. Türkiye, Afganistan, Suriye ve dört parça Kurdistan’dan Emevi İslam’ının pek çok lider ve uleması katıldı. Hizbullah tarafından kurulan resmi anlamda Hüdapar tarafından perspektife edilen Alimler ve Medreseler Birliği’nin kurulduğu yer elbette ki Amed. Kürt özgürlük hareketinin ve dört parça Kurdistan’ın özgürlük talebinin ve ideolojik perspektifinin vücut bulduğu yer olması, bu kıymeti kendinden menkul alimlerin de neden burada örgütlendiğini gösteriyor. Hizbullah - Hüdapar kendini Kürt İslam’ının temsilcisi olarak görse de, kendini Kurdistani bir İslami hareket olarak tanımlasa da hem kanlı ve vahşi geçmişi hem de bugün aldığı pozisyon itibari ile AKP’yi de aşan boyutta onu derin devletin Kurdistan’daki kontra gücü haline getirmiştir. Özellikle Kayyımlar eliyle halk belediyelerinin gasp edilmesinden sonra belediyeler eliyle Hizbullahçılara muazzam olanaklar sunulmaya başlandı. Devletin maddi, yasal ve fiili desteğiyle özellikle Kürt yurtseverliğinin çok güçlü olduğu alanlarda kurdukları medrese ve benzeri eğitim kurumlarıyla, çeşitli etkinlik ve organizasyonlarla özgür ve seküler Kürtlüğü hedefe koymuş durumdalar. Perspektifleri Afganistan’ın Taliban’ı olsa gerek ki iktidarın da himayesi ve teşvikiyle halkına özellikle de kadınlara kan kusturan Taliban yönetiminin Sözcüsü Zabihullah Mücahid de davet edilmiş. Hewlêr’den davetli alimlerin çokluğu ve ağırlığı da nasıl bir Kürtlük ile ittifak edildiğinin ve nasıl bir Kürtlüğün hakim kılınmak istendiğinin başka bir işareti.
Maksat Müslüman olan Kürt’ü, yurtsever özünden boşaltarak devlet ve Emevi İslam’ının yedek gücü haline getirmek. Ama bunu yaparken de Yurtsever Kürt halkının gözünde teşhir olmamak için sürekli Kürt’e ve Kurdistan’a dair vurgular yapmayı da ihmal etmiyorlar. Buluşmaya katılan alimlerin önüne hangi ülkeden geldiklerine dair levhalar konmuş. Afganistan, Irak, Suriye, İran, Türkiye ve Kurdistan. Evet dört parça Kurdistan’dan gelen katılımcıların önünde Kurdistan levhası duruyor. Konferansa konuşmacı olarak katılan ama esasında iktidar tarafından konferansı denetleyecek müfettiş olarak görevlendirilen Yusuf Kaplan, müfettişlik sıfatının gereği derhal bu tabelaya müdahale ediyor, “sizleri kavimler halinden yarattık” diyen Allah’ın ayetini inkar etmekte beis görmeyerek Kurdistan isminin kullanılmasına itiraz ediyor. Bu toplantıya katılacağı için sosyal medyada ve medyada “bölücü” diye itham edildiğini anlatan Kaplan, “Sitemim şu, çok küçük bir şey. Yani bu gözden kaçmış olabilir, İnşallah öyledir. Ülkelere göre isimler kaydedilmiş. İşte Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen vs. bir yerde de Irak’tan, Suriye’den İran’dan gelen Kürt kardeşlerimiz için de Kurdistan diye yazılmış. Bu bizim için problem çıkarabilir. Biraz dikkat edin, mantıkta bir problem var” ifadelerini kullandı. Kurdistan’ı inkar etmenin küçük bir şey olduğunu ifade eden Kaplan, “Kurdistan” demenin de Hizbullah için bir mantık hatası olacağını ifade ediyor. Her halk kendi ülkesinin adıyla anılabilir fakat Kürtlerin ülkesinin adı anılmaz diyor. “Size verdiğimiz görevi unutmayın” diyor. Sizin göreviniz Kurdistani olmak değil, Kurdistaniyi İslami yapmaktır. Yusuf kaplan, Taliban yönetiminin sözcüsünü de uyarmış olmalı ki ilk günkü konuşmasında Kurdistan sorununun sadece Kürtlerin değil İslam devletlerinin bir sorunu olduğunu ve Kurdistan’ı tanıdıklarını ifade eden Zabihullah Mücahid, İndependent Türkçeye verdiği mülakatta bundan çark ederek “Bu mesele bölge ülkelerinin meselesi ve bizler biraz daha uzağız, bu meseleye dahil olmak istemiyoruz diye cevap verdi.
Gelelim konferansın sonuç bildirgesinin bizlere bildirdiklerine. 14 maddeden oluşan sonuç bildirgesinin özü itibari ile Kürt özgürlük hareketinin değerlerini, ideolojisini, yaşam tasavvurunu hedef alırken erkekçi devletçi aklın kadınlara dönük nefretinin ve saldırganlığının bir manifestosu niteliğinde. Türkiye’de, Afganistan’da, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunlara hiç değinmezken, bu sorunların kaynağının iki yüzlülüğe bulanmış talancı İslamcı diktatörlükler olduğunu özenle saklayacak şekilde kadınların İslami düsturla bağdaşmayan, erkeğe itaat etmeyen yaşamlarının yaşanan toplumsal çöküşün sebebi olduğunu defaatle dile getiriyor. Bildirgede iki yerde ırkçılık lanetlenirken, Yusuf Kaplan’nın daha bir gün önce konferans içinde Kürtlere karşı yaptığı ırkçılık görmezden geliniyor. Birçok ülkeden toplantıya katılan alimler ne tesadüftür ki tam seçimler öncesi AKP’nin aile kurumu, kadının tesettürü gibi gündemlerine denk düşen bir sonuç bildirgesi kaleme alıyorlar. Bir kez daha İslamiyeti payanda kılarak Kürtleri muktedire yedekleme girişimlerinde HÜDAPAR-Hizbullah işbirliğine tanıklık ediyoruz. Bu tür etkinliklerin yoğunlaşarak devam edeceğini göreceğiz.[1]