Şeyh Ubeydullah isyanı üzerine, Osmanlı, İran, Rus ve İngiliz arşivlerini kullanarak hazırlanmış kapsamlı bir çalışma ne yazık ki yoktur. #Celile Celil#'in Rus arşivlerini kullanarak yazdığı çalışması ve Wadie Jwaideh'in daha çok İngiliz arşivini kullanarak hazırladığı çalışması dışarıda tutulursa diğer yazarlar daha çok bu iki kaynakta yer alan bilgileri tekrarlamakla yetinmişlerdir. Oysa Osmanlı ve İran arşivleri belki de bu konuda ilk başvurulması gereken kaynaklardır. Biz bu çalışmamızda, Osmanlı arşivinde yer alan bazı belgeleri ortaya koyarak, isyanla ilgili eksik kalmış yönleri az da olsa tamamlama amacını taşıyoruz. Burada yayınlayacağımız belgelerle, özellikle Şeyh Ubeydullah'ın ve isyanının, Osmanlı açısından nasıl görüldüğü ve değerlendirildiği üzerine önemli ip uçları bulunabileceği kanısındayız.
$Şeyh Ubeydullah İsyanı ve İsyanı Hazırlayan Koşullar$
Bilindiği gibi 19. yüzyıl Osmanlı açısından tam bir alt üst oluşa sahne olmuştur. Aslında aynı şey bu dönemde #Kürtler# için de geçerlidir. 19. yüzyıla kadar belirli bir özerklikle Osmanlı topraklarında yaşayan Kürtler için, bu yüzyılda bir çok şey değişmeye başlayacaktır. II. Mahmut'la (1808-1839) başlayan modernleşme ve merkezileşme çalışmaları sırasında, $Kürt bölgelerinin de özerk statüsü kaldırılmıştır$. Bunun üzerine bölgedeki önemli Emirlikler ayaklanarak bu duruma karşı koymuşlar ancak Osmanlı tarafından yenilgiye uğratılmışlardır. Osmanlı'nın Kürt beylerini yenilgiye uğratması ve bu Kürt Emirliklerini ortadan kaldırması beklendiğinin tersine, bölgedeki kontrolünü kolaylaştırmamış, ortaya çıkan yüzlerce başı boş aşiret nedeniyle zorlaştırmıştır. Bölgede çok güçlü konumda olan Mirlerin ve Beylerin konumlarını kaybetmeleri üzerine devlet bölgeye valilerini yollamış ancak bu valiler … yerel olaylara ilişkin ne onlar (Mirler) kadar bilgi sahibiydiler ne de halkın nezdinde meşru yöneticiydiler. Bu nedenlerden dolayı da aşiretler arası çelişkilere ve kan davalarına çözüm getirmeye muktedir değillerdi. [3] Kürdistan Eyaletinde ciddi bir boşluk doğmuş ve kendi başına hareket eden yüzlerce aşiret ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, bu boşluğu dolduracak, aşiretler arası anlaşmazlıkları önleyecek bir güç gereklidir. İşte bu rolü bir süre sonra güçlü dini liderler oynamaya başlamıştır. Aşiretler arası çatışmalar beklenmedik boyutlara ulaşarak tehlikeli bir hal alınca, aşiret üyelerinin, şeyhleri (Bunların müritlerinin sayıları Mevlana Halid'in gayretleriyle epeyce artmıştı) sorunlara çözüm bulacak kişiler olarak görmeleri ve bunun neticesinde şeyhlerin otoritelerinin aşiret sınırlarını aşarak politik önderler haline gelmelerine yol açacak bir biçimde artması doğaldır. [4] Bundan başka 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı, Kürdistan Eyaletindeki toprakları tapulu hale getirmeye başlamış ve tapu memurlarının en çok muhatap olduğu şeyhler nüfuzlarını kullanarak bir çok toprağı kendi tapularına almışlardır. Bu tür nedenler sonucunda 19. yüzyılın ikinci yarısında Kürtlerin yaşadığı topraklarda Şeyhler büyük bir güç kazanmışlardır.
İşte bu şartlarda Şemdinli'nin güçlü şeyh ailelerinden gelen ve Şeyh Taha'nın oğlu olan Şeyh Ubeydullah, amcası Şeyh Salih'in yerine Nakşibendi tarikatının başına geçer. Bölgede çok etken olan Nakşibendi aşireti, Ubeydullah'ın döneminde de etkinliğini giderek artırır. Özellikle Botan, Behdinan, Hakkari ve Ardelan Emirliklerine ait topraklar Ubeydullah'ın kontrolü altındadır.
1877 yılı Şeyh açısından çok önemli olmuştur. Bu yılda başlayan 93 harbinde (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) Şeyh, bir tarafı seçmek zorunda olduğunun bilincindedir ve İslami değerlerinde etkisiyle, halifenin devletini yani Osmanlı'yı seçmiştir (bu kararda Rusların Ermenilerle kurduğu ilişkiler ve bölgede bir Ermeni devleti kurulacağı fikrinin de etken olduğunu unutmamak gerekir). Ancak bilindiği gibi savaş Osmanlılar açısından tam bir felaketle sonuçlanır. Savaş sonrasında imzalanan Berlin Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti 210.000 km kare toprak kaybetmiştir. Toprak kaybının büyük kısmı Balkanlar'da olsa da bu kayıplar arasında Kars, Ardahan, Batum gibi bölgeler de vardır.
Savaş sonucunda Kürtler de büyük bir yıkım yaşamıştır. Çalışabilir nüfusun savaşa alınması, alınan ek vergiler, bunu izleyen yenilgi ve alınan vergilerin giderek artması halkı sefalete sürüklemiştir. Açlık yayılıyor her tarafta açlık ve hastalıklardan bitkin düşmüş, iskeletleri andıran, hiçbir umudu kalmamış insanlar dolaşıyor… diye yazıyor Mşak gazetesi. Başkale mıntıkasında 10 bin kişi, Beyazid ve Alaşkert civarında 2 binle 3 bin arası ve bir o kadar da Midyad, Bohtan ve Cezire bölgelerinde ölmüştür.
Savaşın yarattığı yıkım, bölgede yaşanan sefalet ve otorite boşluğu, Ermenilerin bölgede devlet kuracakları söylentisi ve Şeyh'in aklındaki birleşik bir Kürt devleti kurma fikri, bu yıllarda bir araya gelince isyanın zemini hazırlanmış olur. İlk olarak 1879'da Şeyh'in birlikleriyle Osmanlı kuvvetleri karşı karşıya gelmişse de, her iki taraf da bir birinden faydalanma arzusunda olduğundan, kısa sürede anlaşma sağlanır ve Osmanlı topraklarındaki olay büyümeden önlenir. Şeyh'in gözü, daha kolay lokma olarak gördüğü İran'dadır, ancak ondan sonra Osmanlıyı düşünecektir. İran'ın bu dönemdeki güçsüzlüğü, Osmanlı'nın başında bir halifenin bulunmasına karşın İran'ın Şiiliği, İran'ı bir hedef haline getirmekte ve bu saldırıya dini bir görünüm kazandırmayı da kolaylaştırmaktadır.
1880 Ağustosunda Şeyh, sınırda ayaklanmış Mangur aşiretine destek için oğlu Abdülkadir yönetiminde bin kişilik bir Kürt müfrezesi yollar, ardından 10 Eylül'de Mangur alınır, 15 Eylül'de Piran aşireti de isyana katılır. Bir çok aşireti yanına çekmeyi başaran Şeyh ve oğlu Abdülkadir önderliğindeki birlikler Savacbulak'ı da alarak Tebrize yaklaşırlar. Ancak bu noktada düvel-i muazzama devreye girer. Ruslar bölgede büyük bir Kürdistan kurulmasını istemedikleri gibi, İran'ın kendilerinden yardım etmesinden yararlanarak bölgeye müdahale etmek ve İran'ı yanına çekmek niyetindedir. İngilizler de kesinlikle bölgede birleşik büyük bir Kürdistan kurulmasını istemezler, ayrıca bu isyanı, Rusya'yı bölgeye sokacak tehlikeli bir gelişme olarak görürler ve Osmanlıya baskı uygulayarak, sınırlarını kapatmasını ve Şeyh'i desteklememesini isterler. Bir süre sonra gerçekten de Osmanlılar sınırı kapatarak Şeyh'in İran ve Osmanlı birlikleri arasında sıkışmasını sağlar ve isyan yenilgiyle sonuçlanır. Bu konudaki Osmanlı belgelerinin ortaya çıkartılmamış olması, Osmanlı'nın bu süreçteki politikalarının belirsiz ve kafa karıştırıcı olduğu gibi yorumlara neden olmuştur. Oysa belgeler incelendiğinde görülüyor ki:
1. Osmanlılar, uzun yıllardır bölgede yaşanan karmaşayı önlemenin ve Kürt aşiretlerini kontrol altına almanın tek yolunun Şeyh Ubeydullah gibi bölgede çok etkin ve nüfuzlu birini yanlarına çekmek olduğunu düşünmektedir.
2. Bölgede İngiliz ve Rusların kurdurmak istediği düşünülen Ermeni devletine karşı yine tek kozunun Kürtler ve onları kontrol edebilecek Şeyh Ubeydullah'ın olduğu kanısındadır.
3. Ancak Şeyh'in bu desteği yanlış anlayıp bölgede birleşik ve büyük bir Kürdistan kurma hayaline kesinlikle sıcak bakmamaktadır.
4. Şeyh'in İran'a karşı giriştiği harekat konusunda ısrarlı olmasına karşıdır. Çünkü Rusya ve İngiltere'nin bölgeye müdahale edebileceğinden korkmaktadır. Bu nedenle Şeyh'in İran'a saldırısı sırasında, sınırlarını kapatarak İran'a yardımcı olmuş, ancak isyandan sonra şeyhle olan iyi ilişkilerini sürdürmeye çalışmıştır. [14] Hatta öyle ki isyandan sonra savaşta yaralanan Şeyh'in adamlarına maaş dahi bağlamıştır.
İsyanın bastırılmasından sonra Osmanlı topraklarına kaçan Şeyh Ubeydullah, tehlike olarak görüldüğünden Osmanlılar tarafından İstanbul'a çağrılır. Gerçi Şeyh bir süre Osmanlıyı oyalamayı başarsa da sonunda Osmanlı'nın baskılarıyla İstanbul'a getirtilir. Şeyh İstanbul'da büyük bir törenle karşılanır. Sultan ‘misafirini' şeref töreniyle karşılamayı esirgememişti. Şehrin bütün ileri gelen resmi şahsiyetleri Şeyh'i karşılamaya çıkmışlardı. Sokaklar insanlarla dolup taşmıştı. Ubeydullah'ın İstanbul'a girişi sırasında, onun şerefine top atılmıştı. [16] Ancak Şeyh Ubeydullah amacından henüz vazgeçmemiştir. Şeyh 1882 Temmuzunda Ramazan bayramı sırasında, tacir kılığına girerek, sahte bir pasaportla, Fransız şirketlerinden birine ait Pak isimli gemiyle Poti'ye oradan da Hakkari'ye kaçar. Bunun üzerine bölgeye askeri yığınak yapan ve Şeyh'in ikna olmayacağını görünce üzerine asker gönderen Osmanlılar, Şeyh'i yakalar ve oğlu Abdülkadir'le birlikte maaş bağlamak suretiyle Mekke'ye gönderir. Şeyh 1883 yılında Mekke'de ölür.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu isyanın tüm yönleriyle ortaya çıkabilmesi için Osmanlı ve İran arşiv malzemelerinin de mutlaka gün ışığına çıkarılması gerekmektedir. Bu çalışma bu konuda ufak da olsa bir adım atma amacıyla hazırlanmıştır.
BELGE 1
Belge No.: YA-RES ( Yıldız Sarayı Arşivi Sadaret Resmi Maruzat Evrakı) 5/17
Belgenin Özeti
[Göçebe Kürtlerin yerleştirilmeleri ve iskan edilerek medeniyete kavuşturulmaları çok önemli bir sorundur. Bu konuda bölgeye gönderilmiş bulunan müfettişlerin Meclis-i Vükelaya sundukları raporlar görüşülmüş ve bazı kararlar alınmıştır. Müfettişlerin verdikleri raporlara göre; zaman zaman Kürtlerin yaşadıkları yerlerde bulunan Hıristiyanlara karşı yapılan bazı adaletsiz uygulamalar, buralardaki Hıristiyanların himaye hakkını ele geçirmiş İngiltere ve Rusya'nın bölgeye müdahalesine neden olabilir. Bu nedenle bölgedeki göçebe Kürtlerin bir an önce itaat altına alınması gerekmektedir. Ayrıca İran sınırında yaşayan Kürt aşiretleri, İranlılar tarafından kendi yanlarına çekilmek üzere sürekli rütbe ve maaş verilerek ödüllendirilmektedir. Göçebe halde bulunan bu aşiretlerin, İran tarafına geçmemeleri için, derhal yerleşik hale getirilmesi gerekmektedir. Bunu sağlamak için derhal, bölgedeki önemli ve itibarlı aşiret reisleriyle ilişkiye geçilmeli ve eğer gerekirse bazı istekleri de kabul edilmelidir. Aksi takdirde özellikle Nesturilerin bulunduğu bölgelerde büyük karışıklıklar çıkabilir ve kısa sürede bu bölge de Balkanlara dönebilir. Yani bu bölge adeta Kürdistan'ın Karadağ'ı olabilir. Zaten bölgedeki Piskopos da birkaç yıldır Tiflis'le bağlantı halindedir. Bu nedenle bölgede büyük bir gücü ve nüfuzu olan ŞEYH UBEYDULLAH ve oğluyla derhal ilişkiye geçilmeli ve bölgedeki nüfuzu kullanılarak bölgedeki aşiretler yerleşik hale getirilmeli, asayiş sağlanmalı. Çünkü Rumeli'nin nazik hali bu kez de Anadolu'ya sıçramak üzeredir. Bu bölgede Hıristiyanlarla ilgili ıslahatlar hızla yapılmaz ve göçebe Kürt aşiretleri iskan edilmezse yabancı devletlerin de karışmasıyla büyük sorunlar çıkabilir. İşte tüm bunlar göz önüne alınarak, Dördüncü Ordu Komutanı Semih Paşa'ya bunları anlatan ayrıntılı bir talimatname gönderilmeli ve ayrıca Dersim bölgesine de, halkın devletin nüfuzuna alışmasını sağlayacak uygun bir mutasarrıf atanmalıdır.]
1.
Atûfetlü Efendim Hazretleri
Kürdlerin tavattun ve iskânlarıyla hâlen ve istikbâlen te'mîn-i saâdet hâlleri ve oralarca dem-be-dem vuku' bulmakta olan uygunsuzlukların men'-i vuku'u zımnında şimdiden lâzım-ül-icrâ olan bazı tedâbîr ve mütâlaâta dâir devâir müfettişi ibhetlü, devletlü Paşa hazretlerinin atebe-i ûlyaya takdîm etmiş olduğu arîzanın encümen-i mahsûsca bilâ-taraf mütâlaasıyla netice-i müzâkerâtın arz-ı istîzânı muktezâ-yı emr ü fermân hümâyûn-ı cenâb-ı mülk-dârîden idiğini hâvî olan tezkire-i âliye-i husûsiyye mezkûr arîza ile birlikte led-el- mütâlaa ol babta cereyân eden mübâhasât üzerine verilen karâr-ı muktezâ meclis-i mahsûs-ı vükelâdan tanzîm olunan mazbata leffen arz ve takdîm kılınmış olmakla karâr-ı müzâkerât hakkında her ne vechile irâde-i isâbet ifâde-i hazret-i şehin-şâhi ziver-sahîfe-i sudûr buyrulur ise infâz-ı hükm-i âlîsine ibtidar edileceği beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı efendim.
Fi 1 Safer 1297 (14- 01- 1880)
2.
Meclis-İ Vükela Mazbatası
Tâife-i Ekrâdın tavattun ve iskânlarıyla dâire-i medeniyyete iddihâlleri hakkında olan lüzûm ve ehemmiyyetin taâzumuyla ol babda bazı mütâlaâtı mübeyyin ibhetlü, devletlü müfettiş paşa hazretleri tarafından hâk-i pây-ı hümâyûna takdîm kılınan arîzanın meclis-i vükelâca bilâ-taraf tezekkür-i mütâlaasıyla netîce-i müzâkerâtın arz ve istîzânı muktezâ-yı emr ü fermân maâlî-yi ünvân hazret-i pâdişâhîden idiği tezkire-i âliyye-i husûsiyye ile teblîğ olunmasıyla mezkûr tezkîre ve arîza meyâne-i âcizânemizde kırâat ve mütâlaa kılındı. Müfettiş-i müşârün-ileyhin hulâsa-i mütâlaât ve ihtârâtı Kürdlerin bulundukları yerlerde meskûn olan Hıristiyanlar hakkında bazı mertebe vuku' bulan taaddiyâtları İngiltere ve Rusya devletlerine ol havâlî ahâlî-yi gayr-i müslimesi için bir hakk-ı himâyet verilmiş olduğundan ve bu hakk-ı himâyet ise ileride devletçe pek muzır olacağından Kürdlerin a'mâli tedâbîr ile cümleten taht-ı itâate alınması lüzûmuna binâen Semih Paşa hazretlerinin me'mûriyyet-i mahsûsa-i muvakkatesini mes'ele-i ıslâhiyyeye tahvîl ile Erzurum'da bulunan komisyon hey'etiyle birlikte olarak kuvve-i askeriyye muâvenetiyle işbu hulûl edecek mevâsim-i sayfın nihâyetine kadar Kürdistânın her bir cihetince evâmir-i hükûmet-i seniyyenin ser-tâ-ser mer'iyyet ve cereyânı ve İran hudûdu üzerinde bulunan aşiretler ve rüesâsı hakkında İran devleti tarafından teşvîkât ve taltîfât icrâsıyla taraflarına celb ve imâleye çalışmakda idiğinden bunların ol tarafa geçmemeleri esbâbının istihsâli ile göçebelik hâlde bulunanların sûret-i iskânları husûsunun ve rüesâ ve mu'teberânıyla söyleşilerek ve mümkin-ül-âsaf bazı istidâları olduğu hâlde onların dahi kabul edebileceği tefhîm edilerek bu emr-i mühimmin husûlüne dahi sarf-ı sa'y olunmakla beraber Nesturî tâifesinin sâkin oldukları cebel-i Ezir(?) vakt-ı zarfında Kürdistân'ın Karadağ'ı olacağından ve birkaç seneden beri idâre-i umûr-ı ruhâniyyelerinde bulunan Piskopos Tiflis ile münâsebet peydâ etmiş olduğundan bunun celb ve te'mîn ve taltîfi ve Şeyh Ubeydullah ile mahdûmunun oralarca olan nüfûz u haysiyyelerinden istifâde olunmak üzere haklarında hürmet ve riâyet ibrâzıyla ba'de-t-te'mîn iskân-ı aşâir husûsunun kendisiyle müzâkere edilmesi lüzûmunu mutazammın bulunmuştur. Vâkıâ Rumeli'nin nezâket-i hâli şimdi Anadolu tarafına intikâl etmeye başlayıp işbu kıt'ada meskûn olan Hıristiyanların cezb-i teveccüh ve muhabbetleri maddesi devletin müşârün-ileyhümâ beyninde bir mes'ele-i müsabâkat ihdâs etmiş oralarca ecânibin i'tirâz ve şikâyetine mahal kalmamak üzere hâlen ve zemânen mütehattim olan ıslâhâtın icrâsı devlet-i âliyye için hakikaten mevâdd-ı mühimme ve müste'celeden olmasına ve tâife-i Ekrâdın vuku'a gelmekde olan hareket-i nâ-sezâlarının önü alınamayacak olursa bunun akıbeti dahi pek vahim olacağı tabîî bulunmasına binâen müfettiş-i müşârün-ileyhin ihtârı vechile bu babda Semih Paşa hazretlerine ve asliyye-i nezâret-i celîlesinden etrâflı bir ta'lîmât i'tâsı ve bir de Dersim için mutasarrıf ta'yini esâsen mukadder olup bu da ol havâlîce husûl-ı âsâyiş ve inzibâta ve ahâlinin nüfûz-ı hükûmete alışmalarına murâd olacağı cihetle dâiresi nerelerden teşkîl olunacağı nezâretçe kararlaşdırılmak ve me'mûriyyeti ba'de-i arz ve istizân olunmak üzere münâsib bir mutasarrıf intihâbı husûsunun dahi nezâret müşârün-ileyhine havâlesi müfettiş-i müşârün-ileyhe dahi hâzır olduğu hâlde müttehiden tensîb edilmiş olmakla ol babda kat'î ahvâlde emr ü fermân veliyy-ül-emr efendimizindir.
Fi 1 Safer 1297 ( 14- 01- 1880)
BELGE 2
Belge No.: YA-RES 9/23
Belgenin Özeti
[İran hududunda meydana gelen heyecanın ve hareketlenmenin Şeyh Ubeydullah'ın hareketinden kaynaklandığı anlaşılmış, bu arada Rus Devleti'nin de Nahçıvan'a ve Osmanlı sınırına asker sevk ettiği öğrenilmiştir. Bunun üzerine Tebriz konsolosu durumu Ruslara sormuş ve Ruslardan sınırlarımızı korumak için asker naklediyoruz cevabını almıştır. Ayrıca yapılan araştırmaya göre yapılan yığınağın, on dört tabur ile iki batarya toptan oluştuğu anlaşılmıştır.
İşte tüm bu durumlar ışığında Meclis-i Vükela toplanmış ve bu konuları görüşerek bazı kararlar almıştır: İranlıların talepleri dile getirilmiş ve Osmanlı tarafından İran'a saldırıp hasar verenler varsa derhal tahkikat yapılarak bunların tespit edilmesi gerektiği belirtilmiş, ancak İran'dan Osmanlı topraklarına saldıran aşiretlerin de engellenmesi hususunun İran büyükelçiliğine bildirilmesi kararlaştırılmıştır.
Malum savaştan sonra (Burada 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından bahsediliyor) bölgede Osmanlı devletinin kontrolü zayıflamış, Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu bölgelerle, Ermenilerin büyük oranda yaşadıkları Van ve Hakkari'de Şeyh Ubeydullah önderliğinde hareketler başlamıştır. İran'ın bu durumda Osmanlı'dan istediği yardım yerine getirilmezse öyle anlaşılıyor ki Rusya'ya başvuracaklardır. Zaten Rusya'nın da sınıra asker yığmaya başlaması bunun göstergesidir. Tarafsız devletlerin elçilerinin de uyardıkları gibi Rusya'nın niyeti kendi sınırlarını korumak değil, bölgeye müdahale etmektir. Bu nedenle gerekli önlemler derhal alınmalıdır. Öncelikle bir teftiş heyeti kurularak bölgeye gönderilmeli ve raporlara göre gerekli önlemler derhal alınmalıdır. Bu nedenle, Telgraf Nazırı Haydar Efendi ile, Amare (Bağdat'a bağlı) mutasarrıfı Kemal Efendi'nin bu tahkikat komisyonunun başına geçirilmesi ve derhal bölgeye gönderilmesi kararı alınmıştır.]
1.
Atûfetlü Efendim Hazretleri
Hudûd-ı İraniyye dahilinde zuhûra gelen kıyâm ve heyecân Şeyh Ubeydullah ile avanesinin tahrîkât ve igfâlâtından münbais olduğu hakkında İran devleti tarafından der-miyân olunan şikâyâtın tahkîk ve terkikîyle şâyet bizim taraftan hudûdu tecâvüz edenler var ise men'ine ve tedâbîr-i lâzımenin ittihâz ve icrâsına memûr olmak ve dâire-i askeriyyeden dahi münâsip bir zât terfîk edilmek üzere telgraf nâzırı sâbık atûfetlû Haydar Efendi hazretleriyle Amare mutasarrıfı Kemali Efendinin birinci ve ikinci komiser sıfatıyla ta'yîn ve igrâmları ve teferruâtı hakkında meclis-i vükelâdan kaleme alınan mazbata melfûfatıyla maân arz ve takdîm kılınmağla karar-ı müzâkere hakkında emr ü irâde-i seniyye-i cenâb-ı padişâhi her ne vechile şeref-sudûr buyurulur ise hükm-i celîli icrâ olunacağı beyânıyla tezkire-i senâ-verî terkîm olundu efendim
1 Safer 1298 / 21 Kanûn-ı Evvel 1296 ( 02- 01- 1881)
2.
Ma'rûz- ı çâker-i kemîneleridir ki
Rusya devleti tarafından Nahçıvana ve hudûda asker sevk olunduğu ve bunlar sebebiyle gelen askerin mikdârı hakkında Tebriz şeh-benderliğinden bâ-tahrîrat i'tâ olunan ma'lûmâta havî Vanda bulunan Dördüncü Ordu-yı Hümayûn Müşîri Devletlü Nâfiz Paşa hazretleri tarafından sudûr-ı telgrafnamenin hallî sûreti leffen huzûr-ı sâmiyyen dâver-i efâhimle takdîm kılınmış olmağla ol babda emr ü fermân hazret-i veliyy-ül-emrindir
24 Muharrem 1298 / 15 Kanûn-ı Sâni 1296 ( 26- 12- 1880)
3.
Vanda Dördüncü Ordu-yı Hümâyûn Müşîri Mahmud Paşadan Harbiye Nezâretine mevrûd
14 Kânun-ı evvel 1296 tarihli ve şifreli telgrafnamenin hallî sûretidir.
Rusya devleti tarafından Nahçıvana ve hudûda kuvve-i külliyye-i askeriyye sevk olunmakda olduğu istihbâr olunması üzerine devlet-i müşârün -ileyhanın Tebrizde mukîm konsolosundan kuvve-i mezkûrenin vürûdları sebebi suâl olundukda hudûdlarının muhâfazası için olduğu cevâbı alındığı ve muahharen olunan tahkîkât ve mesmûâta göre kuvve-i mezkûrenin on dört tabur ile iki batarya topdan ibâret idigi anlaşıldığı Tebriz şeh-benderliğinden el-yevm alınan 26 Teşrîn-i Sani 1296 tarihli tahrîrâtda iş'âr olunmağla arz ve malûmât olunur.
4.
Van vilayetinden makâm-ı sâmî vekâlet-penâhîye meb'ûs telgrafname hallî
Rusya tarafından Nahçıvan ve hudûda sevki istihbâr olunan ve lede-s-suâl esbâbı hudûdun muhafâzası için olduğu Tebriz Rusya konsolosu cânibinden beyân olunan kuvve-i külliyye-i askeriyyenin on tabur ile iki batarya topdan ibâret idiginin tahkîkât-ı ahîre üzerine anlaşıldığı Tebriz şeh-benderliğiden müşîr paşa hazretlerine mevrûd 27 Teşrîn-i Sani 1296 tarihli tahrîrâtın iş'âr olunmağla fermân.
14 Kanûn-ı Evvel 1296 ( 26- 12- 1880)
5.
MECLİS-İ VÜKELA MAZBATASI
Hudûd-ı İraniyye dâhilinde zuhûra gelen kıyâm ve isyân Şeyh Ubeydullah ile Hamza Ağa menkûrun tahrîkâtından münbais olduğu beyânıyla bunların ve bizim taraf aşâir ve Ekrâdından hudûd-ı İraniyyeye tecâvüz edenlerin te'dîb ve terbiyeleri ile hudûdun muhâfazası İran sefâretinden bâ-takrir taleb olunmuş olunduğu gibi İran Şahı hazretleri tarafından dahi Tahran sefâret-i seniyyesine şifâhen bu yolda ifâdât vuku' bulmuş ve muhâfaza-i hudûd için iktizâ edenlere evvel ve âhir icrâ-i teblîgât edilmiş olub ancak tebaa-i saltanat-ı seniyyeden hudûd-ı İraniyyeye tecâvüz edenlerin te'dîbi bahsine gelince aşâir-i İraniyyeden dahi öteden beri bizim taraf ahalisi haklarında icrâ-yı mezâlim ve ta'dîyât edenlerin icrâ-yı mecâzâtıyla muâmele-i mütekâbele-i irâesi lâzım geleceğinden bizim taraf aşâirinden öte tarafa îfâ'-yı hasar edenler var ise bi-l-tahkîk anların ba'de-mâ bu misillu ahvâl îfâ edememeleri mümkün ve usûlen mütehattim olan tedâbirin istihsânı için mahalline bir heyet-i mahsûsa irsâli müsemmem olduğu cihetle İranîler tarafından dahi tebaa-i Osmaniyye haklarında vuku'undan şikâyet olunan mazarrat ve hasârâtın men'i esbâbının istihsâl ve temîni lüzumu meclis-i âcizânemiz kararıyla Hariciyye Nezâretinden İran sefâretine teblîğ olunmuşdur.
Hudûd-ı Devlet-i Aliyyenin ehemmiyet-i tabîiyyesi muhârebe-i sâbıkadan dolayı kesb eylediği inkılâbâtdan nâşi bi-l-vücûh tezâyüd etmekle beraber Ekrâd ve aşâirin mecmû' olmasından ve diğer taraflardan Ermenilerin ekseriyeti dahi Van ve Hakkari cihetlerinde bulunmasından dolayı Şeyh-i mûmâ-ileyh gibi beyn-el-aşâir mevcûd olan nüfûzunu ahvâl-i mevki'yyeye ve menâfi' devlete muvâfık olmayacak sûrette isti'mâl ile böyle gavâil zuhûruna sebeb olanların men'i harekâtı ferâiz-i umûrdan olduğu gibi İran sefîrinin dahi işbu harekât-ı âsiyâniyyenin def'i ve ref'iyle heyecânın henüz zâil olamamasını Şeyh-i mûmâ-ileyhin tahrîkâtına atıf ile bunlar te'dîb ve hudûd üzerinden tebâ'id olunmadıkça istikrâr-ı âsâyiş kâbil olamayacağından ve bu babda devlet metbûâsının taraf-ı devlet-i aliyyeden ümîd-i muâ'venetden meyus olduğu hâlde diğer bir çare taharrîsine mecbûr olacağından bahisle Rusya devletine müracaât edeceklerini telmîhen vuku' bulan ifâdâtı ve Rusyalının Nahçıvana ve hudûda asker sevk etmekde olduğuna dair Dördüncü Ordu-yı Hümâyun Müşîriyyetinden Harbiye Nezâretine ve Van vilâyetinden bab-ı âliye gelen ve leffen arz ve takdîm kılınan telgrafnâme mündericâtı dahi nazar-ı dikkat ve ehemmiyyeti câlib görünmüşdür.
Egerçi Rusyalının hudûd-ı İraniyyeye asker sevk etmesi zâhiren hudûdu muhâfaza ve icâbı hâlinde İranlıyı müzâhere maksadına mahmûl ise de hakikâti devlet-i aliyye ile İran devleti arasında tabi'ül-muhâfaza olan münâsebeti ihlâl ile oralarca menâfi'-i devletine muzır müdâhelât îka' arzına mütebenni olarak bu surat hâlen ve aynen bizim için muhâzir-i âzimeyi istilzâm edeceği derkâr olub bu işin devlet-i aliyyece tedâbir-i mümkine ittihâz ve icrâsıyla biran evvel önü alınmasının lüzûm ve ehemmiyyeti hakkında bazı bî-taraf devletler süferâsının ma'ruz-ı hayr-ı hevâhiden vuku bulan ihtârâtı dahi şu mütâlaata dâir olduğundan maslahatın kesb eylediği ehemmiyete göre bir tedbîr ittîhazı lâzımeden ve şimdiki hâle göre mes'ele İranîlerin şikâyâtından ibâret olub kâbil-i tahkîk bir şey denilemeyeceği umûr-ı bedîhîyeden olmağla evrak-ı iştikâye üzerine bilâ-taraf icrâ-yı tahkîkât ile tebin edecek hale göre icâbına bakılmak üzere evvel emirde karar-ı vâkıa tevfîken bir heyet-i tahkîkiye tayin ve îzâmı iktizâ-yı maslahata muvâfık görünmekle beraber bu sûret-i şikâyât vakalarının devlet-i aliyyece nazar-ı itibârâ alındığını arâi ederek İranîlerin Rusyaya temâyül mecbûriyyetini def' edeceği İran sefîrinin esnâ-yı mukâlemede henüz heyet-i tahkîkiyenin dahi gönderilmediğini îrad etmesiyle müstedill idiğinden heyet-i mezkûrenin hemân intibâh ve îzâmıyla karar-ı vâkıaın ibrâz-ı faâliyâtı lüzûm ve vücûbu tayin etmiş ve telgraf nazırı sabık Haydar Efendi hazretleri mukaddema iki def'a Tahran sefâret-i seniyyesinde bulunarak oraların ahvâl ve âdâtına tamâmıyla matlu' ve şu hidmet-i mühimmeyi hakkıyla ifâya muktedîr bendegândan bulunmuş olduğundan dâire-i Harbiyyeden dahi münâsib bir zat terfik olunmak üzere müşârün-ileyhin birinci ve geçende Amare mutasarrıflığına tayin olunan Kemal Efendinin dahi ikinci komiser sıfatıyla ve ber-minval-i ma'ruz hudûd-ı İraniyyeyi tecâvüz edenler var ise onların müsâraaten bil-tahkîk men'i ve sâir lâzım-ül ittihâz olan tedâbir ve muâmelâtın icrâsı me'muriyyetiyle evrâk-ı iştikâyenin kendilerine verilerek hemân seriyyen îzamları ve müşâr ve mûmâ-ileyhümaya Anadolu cihetine gönderilen birinci ve ikinci teftîş memûrlarına verilen maaşlara tevfîken ilk tahsîsiyle iş bu maaşlar ile kararnâme hükmünce iktizâ eden harcırahlarının dahi mesârif-i fevkalâde meyânında tesviyyesi bi-l-ittihâd tezekkür ve tensîb kılınmış olmağla kati' ahvâlde emr-ü fermân hazret-i veliyy-ül-emr efendimizindir
Fi 1 Safer 1298 / 21 Kanun-i evvel 1296 ( 02- 01- 1881)
BELGE 3
Belge No.: YA-HUS ( Yıldız Sarayı Arşivi Sadaret Hususi Mruzat Evrakı)167/42
Belgenin Özeti
[Şeyh Ubeydulah Van'ın Erciş kazasında bulunan ahaliye hitaben bir mektup gönderir, Şeyh mektubunda; İranlıların Müslümanlara büyük kötülükler yaptığını ve bu nedenle baharın gelmesiyle birlikte İran'a karşı başlatılacak cihada tüm Müslümanların katılmaları gerektiğini bildirir. Mektubu getirenlerin şifahen ayrıca bir mesaj daha ileteceklerini belirten Şeyh, ayrıca bu ayaklanmanın Osmanlı Devleti ve diğer Avrupa devletlerince de olumlu karşılandığını ve bunların hepsinin İran'ı kusurlu bulduklarını belirtmiştir. Farsça olan bu mektup daha sonra Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilmiş ve çevrilerek sadarete sunulmuştur.]
1.
Şeyh Ubeydullah Efendinin Van vilâyeti dahilinde kâin Erciş kazası ahâlisine hitaben yazmış olduğu halde ele geçirilerek Dördüncü Orduyu Hümayûn müşiriyyet-i celîlesinden irsal olunan faris'ül-ibare mektubla tercümesi suretidir.
Erciş kazasıyla o tarafın umûm ahâlisiyle cem-i muhallasan ve mensubâne selam ve duâ' ederim.
Malûmunuz olsun ki bu sene İranîlerin gözü içlerinde bulunan Müslümanların başlarına getirdikleri şey hiçbir zamanda görülmemiş ve işidilmemişdir. Bunun üzerine cümle islâmiyâna vâcib ve farzdır ki gayret ve hamiyyet-i islâmiyyeti elden bırakmayıb bahar için cihâd tedârikini görüb mart ahirinde hazır ve muhya olmanız lazımdır. Bu taraf islâmı cümleten müttefîken ve müttehîd olarak İran ile olunacak cihâda hazır ve Müslümanların intikâmından geri kalmayacakları emr-i zâhir olup inşallah-ı teâla sizler dahil cümleten ittifâk edib baharın cihâdına hazır ve amâde ve bundan böyle cihâd ele geçmeyeceğinden her kim kendisini bu hânedânın mahsûblarından add eder ise lâzım gelir ki bu sefer hayr-ı esere gelmesinde rehâvet ve müsâhile etmesin. Bir de mektubun hâmillerinde ifâde-i şifâhîye vardır el-hamdüli-llâh devlet-i aliyye vesâir Avrupa devletleri efkârları muhalasaların murâdı üzerine olub ve cümleten İranîleri muvâheze ve sâhib-i taksîr tutmuşlardır. İnşallah bu kere cümleten din yolunda ve hamiyyet-i islâmiyete merdâne fedâ-yı can ederseniz ziyâde te'kîd lâzım değildir. Esselam-ı aleyküm.
21 Rebi'ülevvel 1298 ( 20- 02- 1881)
2.
Ma'rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki
Şeyh Ubeydullah Efendi tarafından Van vilâyeti dahilinde kâin Erciş kazası ahâlisine hitâben yazılmış olduğu halde ele geçirilmiş olan Faris-ül ibâre tahrîrâtın sûretiyle tercümesinin irsâl kılndığı Van'da bulunan Dördüncü Ordu-yı Hümâyûn müşiriyyet-i celîlesinden bâ-tahrîrât iş'âr olunmuş olduğundan tahrîrât-ı merkûmenin tercümesinin ihrâc etdirilen sûreti mazûr-ı âli dâver-i ifhamıyla buyurulmak üzere leffen huzûr-ı maâlî-i mevkûr vekâlet-penâhîlerine takdîm kılınmış olunmağla ol babda emr ü fermân hazret-i veliyy-ül-emrindir.
18 Cemâziyelevvel 1298 / 5 Nisan 1297 ( 17- 04- 1881)
3.
Şeyh Ubeydullah tarafından Erciş kazası ahâlîsini cihâda dâvet yolunda yazılmış ve Dördüncü
Ordu-yı Hümâyûn müşîriyyetince ele geçirilerek Harbiye Nezâretine gönderilmiş olan tahrîrâtın sûret-i mütercümesi Nezâret müşâr'ün-ileyhinin tezkiresiyle beraber manzûr-ı âli buyurulmak üzere leffen arz ve takdîm kılındı efendim.
20 Cemâziyelevvel 1298 / 7 Nisan 1297 ( 19-04-1881)
BELGE 4
Belge No.: YA-RES: 10/12
Belgenin Özeti
[Şeyh Ubeydullah'ın Müslüman ve Hıristiyan halkı birleştirerek onların hukuklarını muhafaza edeceği bahanesiyle bir isyan hareketine hazırlandığı İran ve diğer devletler tarafından, Osmanlı Devleti'ne bildirilmektedir. Şeyh'in Osmanlı sınırında olması ve böyle bir harekete kalkışmayacağı konusunda herhangi bir garanti verilememesi, genel kamuoyunu Osmanlı aleyhine çevirmiştir. İran Şahı ise, Şeyh'in verdiği bunca zarara rağmen, bölgeden uzaklaştırılmasını dahi istemediğini, sadece Osmanlı'nın, Şeyh'in bir daha böyle bir şey yapmayacağına ve Osmanlı tarafındaki Kürt aşiretlerin böyle bir duruma karıştırılmayacağı konusunda garanti vermesini istediğini bildirmiştir. Aslında Şeyh'in bir daha ayaklanmayacağına inanılsa, garanti verilerek bu iş halledilebilir. Ancak yapılan incelemeler ve alınan istihbarata göre İran'ın ve diğer devletlerin amaçladıkları şudur; Osmanlı böyle bir garanti verdikten sonra devreye girilerek Şeyh yeniden ayaklandırılacak ve böylece:
1. İran Osmanlı'dan zararlarına karşı tazminat talep edebilecek
2. Rusya ve İngiltere İran taraftarlığına kalkışacak
3. Ermenistan ve Kürdistan'ın muhtariyetleri talep edilecek.
Zaten Rusya'nın Türkmenler aleyhinde Göktepe bölgesini işgali ve İngiltere'nin buna ses çıkarmaması, bu iki devletin Asya konusunda uzlaştıklarını göstermektedir. Kürtler konusunda da Rusya ve İngiltere'nin ortak davranacağı hissolunmuştur. Bu nedenle Şeyh ve oğullarıyla görüşülüp, iyi niyetle ikna edilerek derhal sınırdan uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Bu konularda istihbarat için Tahran'a gitmiş olan Sipahsalar'ın (Serasker, askerlerin en büyük âmiri anlamında kullanılan bir tabir) verdiği bilgiye göre; Osmanlı'nın bölgedeki askeri gücünün yetersiz olduğu ve bu kuvvetlerle bölgedeki asayişi sağlayamayacağı, Şeyhin ikamet ettiği Nehri bölgesinin Osmanlı nüfuzu dışında bir alan olması nedeniyle kolayca müdahale edilemeyeceği ve Şeyh'in hem Osmanlı depolarından, hem de başka yollardan yeni silahlar edinmekte olduğu bildirilmiştir. Ayrıca Sipahsalar, Osmanlı'nın bölgeye müdahale edemeyeceği düşüncesi nedeniyle, İran'ın bölgeye müdahale edebileceğini söylemiştir.
Bu konu görüşülmüş ve alınan diğer bilgilerle beraber, Şeyh'in Mart sonunda İran'a karşı bir harekete girişeceği saptanmıştır. Zaten Şeyh'in Erciş'e gönderdiği mektupta bu açıklandığı gibi, bu isyanın Osmanlı ve Avrupa devletlerince de desteklendiği bildirilmiştir. Şeyh Ubeydullah'ın, yapılan görüşmelerde defalarca isyan etmek gibi bir niyetinin olmadığını söylemesine rağmen, isyan hazırlığı içinde olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle gerekli tüm askeri tedbirlerin alınması gerekir.]
1.
Hâriciyye Nezâret-i Celîlesi Cânib-i Âliyesine
Devletlü efendim hazretleri
Fi 6 … 1881tarih ve yüz on dokuz numarolu telgrafnâme-i çâkerânemle arz ve işâr olunduğu vechile güyâ Şeyh Ubeydullah efendinin tedârikât-ı külliyye ile meşgûl olduğu gibi tarafeyn-i Kürdistânı ahâli-i İslâmiyye ve Hırıstiyâniyesini birleşdirerek muhâfaza-i hukukları ser-riştesiyle ilân-ı asiyâne cür'et ve idâre-i muhtâriyyet talebine cesâret eyleyeceği birkaç günden beri sûret-i mevsûkada İran ve ecnebi me'mûrları taraflarından rivâyet kılınmakda olduğu cihetle bu havâdis geçenlerde cana ve mala zarar-dîde olan ve olmak havfında bulunan ahâli-i İrâniyyeyi fevk-al-me'mûl heyecâna getirib ahz-i sâr olunmalıdır ve Ekrâdın etdiği yanlarına bırağılmamalıdır efkârı taammüm eylemiş ve Şeyhin el-yevm hudûdda bulunması ve hiç olmazsa bu tarafa tekrar tecâvüzü hakkında henüz te'minât verilmemesi ezhân-ı umûmiyyeyi kâmilen aleyhimize davet etmişdir. Şâh hazretleri ise Şeyh Ubeydullah'ın ifa' eylediği bunca hasarât meydanda olduğu halde bunlardan bahs olunmayıb ve hatta teb'îdi hususûndan dahi sarf-ı nazarla ba'de-mâ ifsâdât ve ilkaât ve tecâvüzâtdan keff-i yed ile asâyiş-i hudûdu ihlâl eylemeyeceğine dair cânib-i saltanat-ı seniyyeden taleb-i te'mînât edilmiş olduğu halde henüz bu babda dahî bir cevâb-ı kat'î verilmemiş idiginden bahisle her ne denilecek ise serîan bildirilmesini cânib-i sefâret-i seniyyeden musirr-âne taleb etdirmekde bulunmuş ve bu babda vüzerât-ı umûr-ı hâriciyyeden bu kerre dahî vârid olub bir sûreti melfûfâtı nüshalarıyla beraber leffen takdîm kılınan takrîr-i resmî ile de te'kîd ve isti'câl olunmuşdur. Eger Şeyh ve tevâbi'nin ba'de-mâ bir güne tecâvüzât ve ilkaâtda bulunmayacağı bizce muhakkak olubda te'mînât-ı matlube i'tâ' edilebilmiş olsa işin politikaca olan ciheti reside-i hitâm olmuş olacak ise de tahkîkât-ı ahîre-i acizâneme göre şu taleb-i temînât husûsuna muvahhirân Rusyalının parmağı girib taraf-ı saltanat-ı seniyyeden temînât verildikden sonra teşvîkât-ı ecânib ile Şeyh mûmâ-ileyhine tecâvüzât ve harekât-ı sâbıkasını tecrîd eyleyeceği ve bu halde devlet-i İraniyyenin tazmînât talebine kıyâm edeceği ve tabiî cânib-i bâb-ı âliden olunacak muhâlefet üzerine Rusya ve İngilterelinin İran tarafdarlığına kalkışacak ve bir tarafdan dahî el-yevm mevzu'-i bahs olan Ermenistan ve Kürdistan muhtâriyyet idârelerinin teşkîli sûretini iltizâm eyleyecekleri ve bir de Rusyalunun Türkmenler aleyhinde olan galebesi ve Göktepeyi istîlâ edib ileriye müteheyy'i-i hareket bulunması üzerine İngiltere tarafından kat'â bir şey denilememesi Asya için beynlerinde bir ittihâd olduğunu isbât eylediğinden Ekrâd meselesinde dahi Rusyalının İngiltere ile beraber ittifâkı his olunmuş çâkerlerini teminât-ı matlûbenin i'tâsından ziyâde Şeyh ve mahdûmlarının hudûddan hüsn-i sûretle te'bidleri ve tedâbir-i lâzıme-i sâirenin ittihâzı ile asâyîş-i mahalliyye ve hudûdiyyenin ikmâli ve bu sırada menâfi'miz cümlesinden olan bazı mevâdd ve şerâ'itin İrana kabûl etdirilmesi saltanat-ı seniyyece daha hayırlu olacağı cihetine meyl etdirmiş ise de gerek bu mes'ele hakkında bâb-ı âlînin efkâr ve mütâlaa-i âliyesini ve gerek ahvâl-i mahalliyyeyi fıkdân-ı talimât ve ma'lûmât cihetiyle bi-t-tab'iyle bilemediğinden efkâr-ı çâkerânemin ruhiyyet-i sevâb olub olmadığının temyîzi ârâ-yi sâibe-i mehâmm-perverilerine menûtdur üç gün mukaddem Tahrana muvâsalat eylemiş olan sipâh-sâlâr hazretleri vukû' bulan mülâkât-ı acizânemde Van ve Hakkari vilayetlerinde yalnız üç bin nefer kadar mevcûd asâkir-i nizâmiyye olub bu kadar kuvve-i askeriyye ile oraların muhâfaza-i asâyişi mümkün olamayacağından bahs ile beraber Şeyh mûma-ileyhin bulunduğu Şemdinân nâhiyesi ve ikâmetgâh-ı mahsûs olan Nevçe nâm-ı diğer Nehri karyesi asâkir-i şâhâneden hâlî ve hukuk ve nüfûz-ı hükûmet-i devlet-i âliye bu nâhiyede gayr-ı cârî olduğundan Şeyh mûma-ileyhin keyfe mâ yeşâ oralarda hükûmet ve hareket eylediği gibi civârda bulunan asâkir-i şâhâne mühimmât ve debo me'mûrlarını igfâl ile hükümet-i seniyyenin haber ve ıtlâ'ı olmaksızın oralardan ve hâricden esliha-i cedîde ve mühimmât tedârik ve iştirâsıyla meşgûl bulunduğunu söylemiş ve güyâ Şeyhin bulunduğu nâhiye ile mezkûr karye zîr-i idâre-i devlet-i âlîyede bulunmadığından devlet-i İraniyyenin oralara sevk-i asker eylemeğe hakkı olacağı zu'munda idigi revş-i hâl ve kâlinden his olunmuş ve şu mâde dahi ayrıca cây-i dikkat ve ehemmiyyet bulunmuş olduğundan keyfiyyeti hemân bâ-telgrâf Dördüncü Ordu-yı Hümâyûn müşîrriyyetiyle Van vilâyet-i celîlesine iş'âr eyledim. Herhâlde emr ü fermân hazret-i men leh-ül-emrindir.
7 Rebi'ülevvel 1298 / 26 Kânûn-ı Sânî 1296 ( 06- 02- 1881)
2.
MECLİS-İ VÜKELA MAZBATASI
Tahran sefâret-i seniyyesinden vârid olup melfûfuyla maan arz ve takdîm kılınan tahrîrât meâlinden muhât-ı ilm-i âlî buyurulacağı vechile Şeyh Ubeydullah Efendinin tedârikât-ı külliyye ile meşgûl olduğu gibi tarafeyn-i Kürdistânı ahâlî-yi İslâmiyye ve Hıristaniyyesini birleşdirerek muhafaza-i hukukları ser-riştesiyle îlân-ı âsi-yâne ve idâre-i muhtâriyyet talebine kıyâm eyleyeceği İran ve ecnebî me'mûrları tarafından rivâyet olunduğu cihetle bu havâdis geçenlerde leffen ve meâlen zarar-dîde olan ve olmak havfında bulunan ahâlî-yi İraniyyeyi pek ziyâde heyecâna getirib ahz-i sâr efkârı ta'mîm eylemek Şeyhin el-yevm hudûdda bulunması ezhân-ı umûmiyyeyi külliyyen tahrîş etmiş idiği ve Şâh hazretleri ise hasarât-ı vâkıadan bahsolunmayıb ve hatta Şeyhin teb'îdi husûsundan dahi sarf-ı nazar olunub yalnız bundan böyle tecâvüzâtdan keff-i yed edeceğinden mutmain olmak arzûsunda olarak te'mîn mâdesini sefâret-i seniyyeden musirr-âne taleb ettirmekde bulunmuş ve bu babda vüzerât-ı umûr-ı hâriciyyeden sûreti melfûf takrîr ile te'kîd ve istîcâli kılınmış olduğu ve eğer Şeyh ve tevâbi'nin ba'de mâ bir güne tecâvüzât ve ilkaâtte bulunmayacağı bizce muhakkak olup da te'mînat-ı matlûbe i'tâ edilebilmiş olsa işin politikaca olan ciheti resîde-i hitâm olmuş olacak ise de tahkikat-ı âhireye göre taleb-i te'mînat husûsuna muahheren Rusyalının parmağı girib taraf-ı saltanat-ı seniyyeden te'mînat verildikten sonra teşvîkât-ı ecânib ile Şeyh-i mûmâ-ileyhin yine tecâvüz ve harekâtı sâbıkasını tecdîd eyleyeceği ve bu hâlde devlet-i İraniyyenin tazmînât talebine kıyâm edeceği ve tabîî cânib-i bâb-ı âlîde olacak muhâlefet üzerine Rusya ve İngiltereli İran tarafdarlığına kalkışarak bir tarafdan dahi el-yevm mevzû'yu bahsolan Kürdistân ile Ermeni sâkin mahallerin muhtâriyet-i idârelerinin teşkîli sûretini iltizâm eyleyecekleri ve bir de Rusyalının Türkmenler aleyhinde olan galebesi ve Göktepeyi istilâ edip ileriye müteheyyi'-i hareket bulunması üzerine İngiltere tarafından kat'â bir şey denilmesi Asya için beynlerinde bir ittihâd bulunduğu isbât eylediğinden Ekrâd mes'elesinde dahi Rusyalının İngiltere ile ittifâkı his olunmuş matlûbenin i'tâsından ziyâde Şeyh ile mahdûmlarının hudûddan hüsn-i sûretle teb'îdleri ve tedâbîr-i sâirenin ittihâzı ile âsâyiş ve emniyyet-i mahalliye ve hudûdiyyenin ikmâli ve bu sırada menâfi-i devletten olan bazı mevadd ve şerâitin İrana kabûl ettirilmesi saltanat-ı seniyyece daha hayırlı olacağı gösterilmiş sefâret-i müşârün-ileyhin şu işârâtı meclis-i vükelâca verilen karârı müeyyid görünmüş olduğu gibi bu def'a Van vilâyetine gelen telgrafta dahi Şeyh tarafından Erciş ahâlî-yi umûmiyyesine yazılıb tutulan şukkada İrana tecâvüz-i ittifâk eden ahâlî-yi İslâmiyye ile beraber hareket olunmak üzere Mart âhirinde hazır bulunmaları ve devlet-i âliye ile Avrupa devletlerinin efkârı kendi efkârına muvafık bulunduğu i'lân olunub mûmâ-ileyh-i maa-t-taltîf icrâ edilen bunca teblîgat ve kendi tarafından yemîn ile verilen te'mînât üzerine şu i'lân-ı efkâr-ı sâbıka-i tecâvüz-kârânelerinden kat'â feragât etmediklerine delîl olduğundan ve eğerçi bizim taraf-ı aşâiriyyenin Şeyhin efkârına hizmet etmemeleri yolunda taahhüdât ve senedât-ı kuvviyyeye rabtolunmakta iseler de mûmâ-ileyhin efkâr-ı tecâvüziyyeden ferâgat etmeyeceği ve vakt-i hareket ve taarruzu takarrüb ettiği cihetle bunun vehâmet-i azîmesinden korkulduğundan istîzânı muâmeleye ibtidâr ve sür'atle cevâba intizâr olunduğu ve mezkûr şukka sûretinin posta ile gönderileceği ve keyfiyet-i taraf-ı müşîrîden Harbiye Nezâret-i celîlesine bildirildiği beyân olunmuş olacağından karâr-ı sâbık ma'rûze tatbîken tedâbîr-i lâzımeye teşebbüs olunması hakkında her ne vechile irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhî şeref-sudûr buyuruyor ise muktezâ-yı âlîsi icrâ olunacağı beyânıyla tezkire-i senâ-veri terkîm olundu efendim.
Fi 18 Rebiülâhir 1298 / Fi 7 Mart1297 ( 19- 03- 1881)
BELGE 5
Belge No.: YA-RES 10/ 59
Belgenin Özeti
[Şeyh Ubeydullah'ın ikna edilerek İstanbul'a getirilmesi düşünüldüğünden bu konu Şeyh'e iletilmiştir. Gerçi Şeyh İstanbul'a geleceğini bildirmişse de niyetinin pek de gelmek olmadığı ve zaman kazanmak istediği düşünülmektedir. Çünkü Şeyh, Osmanlı Devleti'nin, kendisini, İran'a karşı yürüttüğü mücadelede desteklediği yolundaki neşriyatına devam etmektedir. Ancak Osmanlı Devleti bunun doğru olmadığını ilan edince, bazı aşiretler Şeyh'i desteklemekten vazgeçmişlerdir. Bu nedenle üzüntü içine girmiş olan Şeyh'in İran tarafına iltica edebileceği düşünülmektedir. Eğer böyle olursa İranlılar Şeyh'i Osmanlıya karşı kullanabilir düşüncesiyle, Şeyh'in bir an önce istemese de İstanbul'a getirilmesi ve bölgede ilanlar dağıtılarak, Şeyh'in yaptıklarının desteklenmediğinin herkese duyurulması kararı alınmıştır. Ayrıca Şeyh'in İran'a iltica etmesi durumu için İran sefaretiyle görüşülmesi ve Şeyh'in onlara ilticasını kabul etmeyecekleri konusunda garanti vermeleri aksi takdirde Şeyh konusunda Osmanlıya verdikleri şikayeti geri çekmeleri istenecektir.]
1.
Tezkîre-i Vekâlet Sûreti
Yaverân-ı hazret-i şehriyâriden Musulda bulunan mîr-livâ saâdetlü Ahmed Râtib Paşa tarafından Şeyh Ubeydullah Efendiye dâir meşhûdât ve istitlâât-ı husûsiyyesini hâvî atabe-i ulyâ-yı hazret-i mülûk-âneye arz ve takdîm olunup sûreti irsâl buyurulan telgrafnâmenin meclîs-i mahsûs-ı vükelâda bi-l-mütâlaa ol babda ittihâzı lâzım gelen tedâbir ve muâmelâtın kararlaştırılıb hâk-i pâyi şevket ihtivâ-yı(?) cenâb-ı padişahîye bâ-mazbata arz-ı irâde ve fermân buyurulduğunu manzur-ı tezkîre-i aliyye-i husûsiyyeleri ile mezkûr telgrafnâme mütâlaa ve sûret-i iş'âra göre îcâb-ı maslahat bilâ-taraf müzâkere olunarak ol babta kaleme alınan mazbata leffen arz ve takdîm kılınmakla icrâ-yı mîr-livâ hakkında her ne vechile irâde-i isâbet-âde cenâb-ı şehinşahî şeref-sünûh ve sudûr buyurulur ise icrâ-yı hükm-i celîline ibtidâr edileceği beyânıyla tezkîre-i senâ-verî terkîm olundu efendim.
18 Cemâziyelevvel 1298/4-6 Nisan 1297 ( 17- 04- 1881)
Hâmiş Sûretidir
Resîde-i dest-i taazzim olan işbu tezkîre-i sâmiyye-i vekâlet-penâhîleriyle melfûf meclîs-i vükelâ mazbatası manzûr-ı maâli mevfûr cenâb-ı padişâhî buyurularak zikrolunan mazbatada arz ve istizân kılındığı vechile Şeyh Ubeydullah Efendi'nin dersaâdete celbinde olunacak icbâr üzerine şayed İranîlere ilticâ ederse kendisi himâye ile aleyhimizde istimâl olunmak esâsı dâiresinde İran sefâretiyle müzâkere edilmek üzere Hariciyye Nezâretine me'zûniyyet itâsı ve Şeyh'in neşriyâtını tekzîbe îcâb eden mevâki' hükümet-i seniyye nâmına olarak ilannâmeler dağıttırılmasının dâhi Dördüncü Ordu-yı Hümâyun-ı Müşîriyyet ve Van vilâyetine teblîği rehîn-i tensîb âlî-yi hazret-i padişâhî olmuş ve Şeyhin İranlıya dehâlet ve ilticâsını mani' olacak her güne tedâbir ve esbâbın tamamıyla ittihâz ve istihsâline bezl-i mesahi eylemesi zımnında müşîriyyet-i müşârün-ileyhâya teblîgât-ı ekberde ve katabe-i icrâsı dahi irâde ve fermân buyurulub mazbata-i mezkûre iâde kılınmış olmakla ol babda
20 Cemâziyelevvel 1298 / 8 Nisan 1297 ( 19- 04- 1881)
2.
MECLİS-İ VÜKELA MAZBATASI
Şeyh Ubeydullah Efendinin davetine dair şeref-sâdır olan emr ü fermân-ı hümâyuna hazret-i padîşâhî üzerine vâki'olan teşebbüsât ve istıtlââtına dair me'mûriyyet-i mahsûsa ile ol tarafda bulunan yâverân-ı sefâret-i şehriyariden Ahmet Ratib paşa cânibinden takdîm olunan telgrafnâme ol babda müteallik buyurulan irâde-i seniyye-i cenâb-ı padîşâhîye mutazammın tezkire-i husûsiyye ile bu günki meclis-i acizânemizde mütâlaa olunan telgrafnâme-i mezkûreyi hulâsa-i meâli Şeyh mûmâ-ileyh davet-i seniyyeye arz-ı memnûniyetle beraber bu babda hâk-i pây-ı âlîye bazı mahâzîr arz etmiş olduğundan yine azîmeti fermân buyrulur ise imtisâl edeceğini der-miyân etmekde ise de kendisi dersaadete azimet niyetinde olmayıb maneviyyâtını icrâ için vakit kazanmak fikrinde ve tehiyyât ve tecâvüzâta dair ilânât ve neşriyyâtını devlet-i âlîyyenin rey ve talimâtına isnad eylemekde olduğundan işbu davet-i seniyyenin bir dereceye kadar intişârıyla harekât ve ilânâtının hallaf-ı maraz-ı âli olduğu anlaşılmasıyla aşâirden birtakımı Şeyhinden yüz çevirib bu hâlden kendisi ye's ve fütûre düşmüş olduğu ve Kürdistandan ayrılması işine gelmeyeceğinden İranîler ile bi-l-muhâbere temîn edilir ise İrana ilticâ edeceği mütâlaasına göre şimdiden bu cihetin taht-ı te'mînât-ı resmiyyeye alınması lüzûmunu havî idiginden iktizâ-yi hâli bilâ-taraf müzâkere edildi. Şeyhin teşebbüsât ve tahrîkâtından İraniler ile beraber Rusyalılar dahi şikâyet ederek devlet-i âlîyyece bir tedbîr-i ittihâz olunmadığı hâlde Şeyhi takîbe mecbûr olacaklarını resmen ifâde etmekde bulunmuş ve Şeyh mûmâ-ileyh dahi her nasılsa igfâlâta kaymış olduğundan şu aralık bir münâsib sûretle oradan kaldırılmış şikâbât ve müdâhilâtın önü alması maksadına ve davet-i seniyye dahi bu mütâlaa üzerine meclis-i acizânemizce verilen karara mütebenni olub ancak şeyhin rızâsıyla dersaâdete azîmet etmeyeceği anlaşılmış ve icbâr edilecek olur ise İranîlere ilticâ etmesi melhuz olub ol halde İranîlerin Şeyhi bizim aleyhimizde istimaal ve şimdi İranîlerin etdiği şikâyet bize intikâl eyleyeceği mütâlaasına binâen ol emirde İran sefâretiyle müzâkere edilmesi lâzıme-i hâlden görünmüşdür. Çünkü Şeyh mûmâ-ileyhin oradan kaldırılmasına esâsen İranîler tarafından vukû' bulan şikâyet üzerine teşebbüs edilmiş olduğu cihetle kendisinin icbârı halinde onlara ilticâ edecek olur ise kabûl etmeyeceklerini İranilerin resmen te'mîn etmeleri ve buna muvafakât etmezler ise şikâyetden vazgeçmeleri lazım geleceği gibi İranîler tarafından böyle bir te'mînât verildiği takdîrde dahi Şeyhin behe-mahal oradan kaldırılması zarûri olarak bu cihetinin İranîlerden alınacak cevab üzerine icrâ-yı icâbe ve Şeyh mûmâ-ileyh harekâtını devlet-i âlîyyenin rızâsına isnâd ile aşâiri igfâl eylemekde olduğundan bu neşriyyâtın muvâfık neffi ol emr olmadığını işidenler kendisinden yüz çevirmekde olduğu gibi geçende meclis-i acizânemiz kararıyla güşîde olunan telgrafname üzerine neşriyyât-ı mezkûre Dördüncü Ordu-yı Hümâyun müşirriyeti ve Van vilâyeti cânibinden tekzîb etdirilmiş idiginden bu sûretin her tarafca ilânıyla Şeyhin igfâl ettigi aşâiriyle aralarına tefrîk düşürülmüş tezkîr ve tensîb kılınmış olmağla rehin-i tasvib-i alî buyurulduğu hâlde şu esâsı dairesinde İran sefâretiyle müzâkere edilmek üzere Harbiyye Nezâretine mezûniyyet itâsıyla Şeyhin neşriyyâtını tekzîben icâb eden muvâkıa hükûmet-i seniyye nâmına olarak ilân-nâmeler dağıdılmasına dahi müşîriyyet ve vilâyet müşarün-ileyhimâya teblîği bâbında ve kât'iyye-i ahvâlde emr ü fermân hazret-i veliyy-ül-emr efendimizindir.
18 Cemâziyelevvel 1298 / 5 Nisan 1297 ( 17- 04- 1881)
Notlar:
* Bu yazı; Vesta Dergisi, Sayı 6, Yıl 2006'da yayımlanmıştır.
Celile Celil, 1880 Şeyh Ubeydullah Nehri Kürt Ayaklanması (İstanbul: Pêrî Yayınları, 1998).
Wadie Jwaideh, Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi Kökenleri ve Gelişimi (İstanbul: İletişim Yayınları, 1999).
Martin von Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet (İstanbul: İletişim Yayınları, 2003), s. 341, ayrıca a.g.e. s. 268 ve devamı.
Martin von Bruinessen, a.g.e., s. 341-342.
Martin von Bruinessen, a.g.e., s. 347.
Wadie Jwaideh, a.g.e., s. 144.
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, T.T.K Yayınları, Ankara 1988, Cilt 8, sayfa 76; François Georgen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (İstanbul: Cem Yayınevi, 1995), Cilt 2, s. 145.
Celile Celil, a.g.e., s. 55.
Bu söylentinin güçlenmesine neden olan en önemli şey Berlin Antlaşması'na konulan bir maddedir. Antlaşmanın 61. Maddesine göre; Bab-ı âli Ermenilerin sakin oldukları eyâletlerde ihtiyâcât-ı mahalliyenin îcâb ettiği ıslâhat ve tanzimâtı bilâ-tehir ihrâ ve Ermenilerin emniyetini Kürdler ve Çerkeslerden muhâfaza edeceğini tehid eder.
İran'a karşı yürütülen mücadeleye dini bir nitelik de kazandırıldığına dair bakınız; BOA, YA-HUS 167/42 (Belge 3).
Celile Celil, a.g.e., s. 90 ve devamı.
Bu konuda bakınız; W. Jwaideh, a.g.e., s. 162 ve devamı.
Bakınız; BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi),YA-RES ( Yıldız Sarayı Arşivi Sadaret Resmi Maruzat Evrakı) 5/17 (Belge 1).
Bakınız; BOA, YA-RES 9/23; YA-HUS (Yıldız Sarayı Arşivi Sadaret Hususi Maruzat Evrakı) 167/42; YA-RES 10/12; YA-RES 10/59. (Belge 2-3-4-5)
Bakınız BOA, YA-RES 8/23. (Bu belgeyi ve isyanla ilgili diğer Osmanlı belgelerini, hazırlamakta olduğumuz daha geniş kapsamlı bir çalışmada okuyucuya sunacağız.)
Celile Celil, a.g.e., s. 113.
Rus Devlet Arşivi belgelerinden aktaran Celile Celil, a.g.e., s. 114.[1]