$ANTİK KÜRT TARİHİ$ #
Kürt#ler tarih boyunca bir çok krallık, devlet ve beylik kurmuştur. Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış birçok topluluğun Kürt olması büyük ihtimaldir. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subarlar,Guti,Lulu, Kusi, Kassit, Mitaniler, Mannai, Urartu, Cyrtii (Kyrti/Kur-ti-i, Kimmer, Kardu, Med v.s. gibi kavimlerin çoğu Kürddür. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği çok açıktır.
YUNANLI KSENEFON VE ANLATIMLARI
Günü Gününe Onbinlerin Kürdistan'dan GeçişiKürdistan’a giriş tarihleri Milattan önce 14 Kasım 401 idi. 20 Kasım’a kadar Kürdistan içerisinde yol alan Ksenefonun ordusu, 21 Kasımda Kendriti Nehri denilen bugünkü Botan çayına ulaştı.Grillos’un oğlu, Diodoradan doğma Tarihçi ve filozof Xenophon veya Ksenefon Milattan önce 431 yılı civarında Atina yakınlarındaki Erxieon’da doğdu. Yunanca Sokrates olarak telaffuz edilen filozof Sokrates’in öğrencisi idi. Ünlü filozof ve tarihçi olan Atinalı Ksenophon (M.Ö.430-355) Anabasis (sefer) adlı eserinde(6) yaşanan olayların yanı sıra geçtiği bölgelerde yaşayan halklar konusunda birçok bilgiler verir . Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu valisi olan Kiros/Keyhüsrev’in babası Pers kralı Darius (Kürdçe DARA) ölmüş. Büyük oğlu Artakserksis tahta geçmiş ama Kiros adlı küçük kardeş tahta çıkan kardeşi II Artakserksise (M.Ö. 404-358) karşı isyan etmiş ve tahtı ele geçirmek için ordu toplamaya başlamıştı. Kiros Kral olan kardeşi Artakserksis’e karşı sefere hazırlanıyordu.Yunanlı bir ordu toplayıp 10 bini aşkın savaşçının katıldığı İran seferini başlatmıştı. Sonuçta Ksenefon, Milattan önce 401 tarihinde Pers kralının oğlu Kiros’un komutanlığında, Kral ikinci Artakserksis’e karşı sefere katıldı. Ksenefon’un Ellinika adlı kitabı, III. kitap, I. bölüm).Kiros komutanlığındaki bu sefer M.Ö. 6 Mart 401 tarihinde bugünku Manisa ilinin Salihli ilçesi yakınlarındaki Sardes şehrinden çıkışla başladı. Anadolu’yu boydan boya geçip Babil yakınlarındaki Kunaksa’da 5 Eylül 401 tarihinde iki pers kral adayı orduları karşı karşıya geldiler. Kunaksa savaşında, ordusu galip gelmesine rağmen, Kiros öldürüldü. Böylece Ksenefon kral adayı ve dostu Kiros’u kaybetti. Yunanlılar savaşı kazanan taraf olmasına rağmen, destekledikleri kral adayı Kiros öldürülmüştü. Bu yüzden de, bir yandan savaşı kazandıkları için galip sayılırlarken, öte yandan da, destekledikleri Kiros öldürüldüğü için mağlup sayılıyorlardı. Kunaksa yenilgisinden sonra memleketlerine dönmek üzere yola çıkan Helen askerlerinin kumandanı da öldürüldüğü için 10 bini aşkın Yunanlı asker başsız ve komutansız kalmıştı. Bunun üzerine Ksenefon yeteneği ile kendisini komutan seçtirmişti. Ve Yunanlılar Ksenefon komutasında Yunanistan’a geri dönmeye başladılar. İşte bu dönüş tarihte “Onbinlerin Donüşü olarak” adlandırıldı. (Yunancası “Kiru Anavasi”).Ksenefonun heykeliOnbinler, donüşlerinde Kurdistandan ve Ermenistan da geçtiler. Komutan Ksenefon da başından geçenleri yazdı. Kiru Anavasi kitabı ortaya çıktı. Kiru Anavasi’nin 4. kitap olarak adlandırılan bölümü, Onbinlerin Kurdistandan geçişini anlatır.Onbinler, donüşlerinde Kurdistandan ve Ermenistan da geçtiler. Komutan Ksenefon da başından geçenleri yazdı. Kiru Anavasi kitabı ortaya çıktı. Kiru Anavasi’nin 4. kitap olarak adlandırılan bölümü, Onbinlerin Kurdistandan geçişini anlatır.Yunanistana geri dönen ordunun Kurdistana giriş tarihi: Milattan Önce 14 Kasım 401 idi. 20 Kasım’a kadar Kurdistan içerisinde yol alan ordu, 21 Kasımda Kendriti Nehri denilen bugünkü Botan çayına ulaştı. Ermenistana girdi.
$KSENEFON VE KURDİSTANDAN GEÇİŞİ$
Yazar, filozof, tarihçi ve komutan Ksenefon (Xenophon) Milattan önce 401 yılında yazdığı Anabasis adlı eserinin üçüncü kitabındada Karduklardan sözeder.Yunanlı Xenophon 10 bini aşkın ordusuyla Pers ordusunu yendikten sonra başladığı yolculuktan geri dönerken Kardukların ülkesinden geçer ve Kardukların saldırısına uğradığını anlatır.Mesela:* Kürdlerin kimsenin hakimiyetini kabul etmeden özgür yaşadıklarını yazmış. Onun tarifine göre Karduklar dağlar arasında yaşayan savaşçı bir halktı. Akamenid kralına bağlı değildiler. Onların ülkesinden sonra Ermenistan gelmekteydi. Ksene = yabancı, fon = ses. Ksenefon= yabancı ses, yabancılarla konuşan demektir.Yazar, filozof, tarihçi ve komutan Ksenefon, üçüncü kitabının sonunda değinmeye başladığı Karduklardan bahseder:*Karduklar çok savaşçı ve pek çevik insanlardı, İran Şahının düşmanı olup; ona tabi değillerdir. O kadardı ki Karduklar bir defasında 120 bin kişilik İranın kraliyet ordusu bunların ülkesini işgal etmiş, bir teki bile geriye dönemeden yok olmuştur, sebebide Kurdistanın çok karışık oluşu.Ksenefon, Kardukhların, İranlılardan bambaşka soydan ve onlara çok düşman olduklarını, bir tanık olarak anlatmıştır.Ksenefon dördüncü kitabında tekrar döner ve şunlardan bahseder:*Kardukların ülkesine girdiklerinde düşmanın geçiş yollarını kapamamaları için sessiz ve hızlı bir şekilde ilerleme düşünceleri olduğunu yazmış.*Kardukların toplanarak öndeki askerlere saldırdığını bazılarını öldürdüğünü ve diğerlerinide yaraladıklarını ve bu saldırının kendilerini sürpriz bir şekilde yakaladığını yazmış. Eğer Kardukhlar daha büyük bir rakamla bu saldırıyı yapsalardı ordusunun büyük bir bölümünün yokedilmiş olacağını anlatmış.*Kardukların çok iyi savaşçılar olduğunu, ellerinde boyları büyüklüğünde yayları ve uzun okları olduğunu yazmış. Mükemmel okçu olduklarını ve yayları gererlerken sol ayağı ile yayın ağaç kısmına basıp kirişi gerdiklerini belirtmiş. Kürd oklarının büyük ve kuvvetli olduğundan Yunan askerlerinin kalkanlarını ve göğüs zırhlarını delip geçtiğini ve askerleri öldürdüğünü yazmış. Kürd oklarının bu özelliklerinden dolayıda Yunan askerlerinin o okları yerden alıp mızrak yerine geri fırlattığıı yazmış.*Sapan kullandıklarını yazmış. Taş, ok ve sapanlarla bir nevi gerilla savaşı yürüttüklerini yazmış. Hep beraber saldırdıklarında , hep bir ağızdan, saldırı marşı biçiminde bir marş söylediklerini yazmış (Kürdçedir herhalde).* İşgal sırasında Kardukların çoluk çocuğunu alarak dağlara çekilip işgalciye karşı direndiklerini yazmış. Kürd köylerindede epeyce bakır eşya olduğunu yazmış.*Karduklarin dağlarda ateşler yakarak, bu ateşlerle biribirleriyle haberleştiklerini yazmış.'''NOT: KSENEFON İ.Ö 401 YILINDA GÖRDÜĞÜ KÜRDLERİ ANLATIYOR.'''* Kürd köylerinde, Kürd evlerinin çok güzel olduğunu, bol yiyecek bulunduğunu ve bu evlerde bolca şarap bulduklarını, şarap saklama sarnıçlarının sıvalanmış iyi sarnıçlar olduğunu yazmış. Kürdlerin çok modern ve gelişmiş bir toplum olduğunu anlatmış. *Kürdlerin geçiş yollarını tıkadıklarını ve üstlerine tonlarca ağırlıkta kayalar attıklarını ve askerlerinin paramparça olduğunu, bazılarının öldüğünü diğerlerinin kol ayakların koptuğunu anlatmış. Birkaç çarpışmadan sonra Ksenefon anlaşma önerdiğini, ölü Yunanlılar’ın cesetlerini istediğini anlatmış. Kürdlerinde, Yunanlılara “evlerimizi yakmazsanız ölülerinizi size teslim ederiz”, dediklerini yazmış. Tarihteki ilk Kürd-Yunan anlaşması. Bu anlaşma yapılırkende tercüman kullanılmış herhalde: Yunanca - Kürdçe.*Anlaşmaya rağmen görüşmeler daha bitmeden Karduklar yeniden taşlar yuvarlamaya başlarlar. Yürüyüş ertesi gün Karduklar’la savaşa savaşa devam eder.*Nihayet Yunanlılar “Kurdistan” ile Ermenistan’ı ayıran sınır olan Centrites Nehri‘ne (Ancient Turkey kitabının yazarı Seton Lloyd’a göre bu nehir Dicle’nin doğu kolu olan modern Botan Irmağı’dır) ulaşır.* Kurdistandan 7 günlük geçiş süreci boyunca hiç uyuyamadıklarını ve sürekli savaştıklarını, çok sayıda silahlı Karduklar’ın saldırıları altında çatışarak Kurdistandan çıktıktan sonra rahat bir uyku uyuyabildiklerini yazmış.Sonraki yürüyüşleri Ermenistan içine devam etmiş. (IV. Kitap, s. 287-91). Bu haritada Ksenefon’un anlattığı Kurdistan ve Ermenistanı ayıran sınır. Dicle’nin doğu kolu olan modern Botan Irmağı Van Gölünün altındaki uzun koludur.Ksenefonun izlediği yolKürdler bu sınırların diğer yerlerindede yaşıyordu tabiki. Ksenefonun anlattıkları özellikle Kurmanci Kürdleri olabilir. Ermeniler bu bölgeye eskiden Trakya-Balkan bölgesinden göç ettikleri ıspatlandı. Frigce ve Ermenice çok yakındır birbirine zaten. Ermeniler oralara daha gelmemişken Ermenilerin yaşadığı yerlerde Kürdler yaşıyordu.*Ksenefon Kürdistandan geçişleri süresinde başlarına gelen felaketlerin, Pers ordusuna karşı savaştıklarında başlarına gelenlerden daha fazla olduğunu yazmış.Ksenefonun 10 bini aşkın ordusuyla çıktığı yolda geri sadece 2 bin asker dönebilmiş.Ksenefon’un “Karduklar ve “Kardukhia” hakkında kısmen dedikleri bunlardır. Kardukların modern Kürdler’in ataları olduğu görüşü bilim dünyasında kabul görmüştür. Etimolojik açıklama ''NOT: Ksenefon Kürdlere Kard-ukh-i demektedir.''' Kard: Kürd, demek.Kürdçedeki ‘u’ harfini Yunanlılar telaffuz edemiyorlar. Bundan dolayı da “a” olmuş.“-ukh” eki eski Ermenice çoğul ekidir yani Türkçedeki -LER ile -LAR eki karşılığıdır. Ermeniler Kürdlere Kurd-ukh/Gurd-ukh diyorlardı eski çağlarda bu da Kürt-ler demektir. Yani Ksenefonun kullandığı “Kard-ukh” Kürd-ler demek. Ama Ksenefon bu kelimeye bir de yunanca çoğul eki olan Kardukh-i'yi ekleyerek KARD-UKH-İ’ demiş. Bugünkü Türkçeye de ‘Kard-ukh-lar’ olarak çevrilmiş.'''Yani KARD-UKH-İ “KÜRD-LER-LER” demek.''' Karduklar özellikle Kurmanc Kürtleriyle yakınlık göstermektedirKürdistan – millattan önce 63 yılıKaynakhttp://onlinebooks.library.upenn.edu.../?name=Xenophon Ksenefonun bütün kitapları.
$KURDUENE KRALLIĞI$
Yunanlı tarihçi ve komutan Ksenefon’un (Xenophon) milattan önce 401 yılında yazdığı Anabasis adlı eserinde “Kardukhi” dediği Kürdler tarafından Korduene Krallığı adında kurulmuş bir krallık vardı. Bu krallık Hakkari ve Diyarbakır arasında kurulmuştu. Kurduene krallığı Kürt prensleri tarafından yönetiliyordu. Ksenefonun dediğine göre bağımsız yaşayan bir halkdı ve Akamenid kralına bağlı değildiler. Daha sonra ise Ermeni olduğu sanılan Kral Tigranesin hükümdarlığını kabul etmiş Kürdler. Modern Ermeni tarihçilerinden Nicholas Adontz (Armenia In The Period Of Justinian, 1970) ve Cyrıl Toumanoff (Studies In Christian Caucasian History, 1963)’un görüşlerini de kısaca not etmek gerek. Toumanoff, lokal “Kardukhi hanedanlıkları”ndan, bir “Gordyene Krallığı”ndan ve “Korduene prensleri”nden, 298 yılından sonra onbeş kalesi bulunan Korduene prensliğinde/devletinde Roma kontrolünden sözeder (a.g.e., s. 181-182).Adontz, Tigran’ın ordusundaki etnik gruplar arasında “Gordyen’ler”i de sayar (s. 318), modern Kürtler’in atalarının “Kurti”ler olduğunu söyler. Kürtler Kral Tigranesin ordusunda yer alıp birçok yerleşim yerini o dönemlerde hakimiyeti altına almıştır. Bunlar Mezopotamya, Azerbaycan, Suriye, Kapadokyadır. Kürtlerin orduda yer alması sayesinde Ermeni Kral İmparatorluğunu genişletebilmiştir.Kral Tigranesin Kürt olduğuna dair iddialarda vardır. Tigranes adı Kürtçe kökenlidir. Kürtçede, Tir ve Tigr “Ok” demektir. Bu isim Dicle nehriyle bağlantılıdır. Avrupada Dicleye Tigris denir. –is eki ise Yunanca kelimelerin sonuna gelen ekdir ve –is eki çıkarılınca geriye “Tigr” kalıyor. Yani nehirin ok gibi gidiyor olmasından kaynaklanıyor Dicle nehrinin adı. Yunancada j harfi yok ve yerine g harfı kullanılır, ondan Tij Tig olmuş olabilir.Tij-Tijr-Tig-Tigr-Tigris.Tij-Dij-Dic-DicleTij ve Tir kelimeleri Kürdçe kökenlidir; keskin sivri ve ok anlamına gelmektedir. Yani Dicle nehrinin özellikleri.Daha sonra ise Korduene Krallığı Roma imparatorluğunun bir eyaleti oldu ve Romalılar döneminde Kürt prensler tarafından yönetilmeye devam etti.== STRABON ==Ünlü coğrafyacı ve tarihçi ''Strabon'' (Latince: Strabo) M.Ö. 63 Amasya'da doğmuştur.Amasya'dan ayrılıp Nil boyunca gezmiştir. Kendisi batıda Sardunya'ya, kuzeyde Karadeniz'den güneyde Etiyopya'nın sınırlarına kadar seyahat ettiğini söylemektedir.En ünlü eseri o dönemin bilgisine göre dünya coğrafyasını anlattığı Coğrafyadır (Geographika). Dünyanın ilk coğrafyacısı olarak da bilinen Strabon'un bu ünlü eseri bir çok dile çevrilmiştir. Yunanlı Strabon Geography adlı kitabındada Kürdlerden bahsetmektedir.Geography Of Strabo, 14. Kitap, s. 161-62, Suriye başlıklı bölüm).İngilizce metni:24. Near the Tigris lie the places belonging to the Gordyaeans, whom the ancients called Carduchians; and their cities are named Sareisa and Satalca and Pinaca, a very powerful fortress, with three citadels, each enclosed by a separate fortification of its own, so that they constitute, as it were, a triple city. But still it not only was held in subjection by the king of the Armenians, but the Romans stok it by force, although the Gordyaeans had an exceptional repute as master-builders and as experts in the construction of siege engines; and it was for this reason that Tigranes used them in such work. But also the rest of Mesopotamia became subject to the Romans.Eskilerin Kardukhi dediği halka kendisi Gord diyor. KG dönüşümü var. Yunanlılar Kürdçedeki ‘u’ harfini telaffuz edemedikleri için Straboda Kürd yerine Gord demiş.*Dicle nehrinin bulunduğun yerlerin Kürtlere ait olduğunu söylüyor. Gordyaei (Gordyaea) bölgesine de değinen Strabon, bu bölgenin antiklerin “Kardukhi” dedikleri aynı yöre olduğuna işaret eder. Strabon, Gordyaei’ye dahil yerleşmeleri Sareisa, Satalca ve Pinaca şeklinde saymakta, yapı ve kuşatma tekniğinde usta olan Gordyaeiler’in bu sebeple Artaxiad hanedanlığının en ünlü kralı olan Tigranes (Tigran II) tarafından hizmete alındıklarını, Gordyaea ülkesinin en büyük ve en iyi parçasının Roma generali Pompey tarafından Tigranes’e verildiğine işaret etmektedir. Bugün tarihi Kurdistanda bulunan yapıtların önemli bir kısmıda Kürdler tarafından inşa edilmiştir. Ermeni yapıtlarının bazılarınıda Kürdler inşa etmiştir.==DİON CASSİUS==II.Yüzyılda yaşayan Romalı Tarihçi Dion Cassius’da Kürdistana, “Gordyen” (Gord-Yurdu); 359 yılında, Sasanlılar tarafından Romalıların Amida (Diyarbakır)da kuşatılması sırasında bu şehirde bulunan A.Marcellinus ise, “Korduen” (Kord Yurdu) diyor.Tarihçilerin kullandığı Kard, Kord, Gord ve Gordyaea adları Kürd ve Kürdistan adlarıyla aynıdır.Kürd Yurdu – millattan önce 63 yılı KOMAGENE KRALLIĞI Kommagene krallığı MÖ 162 - MS 72 yılları arasında Anadoluda bugünkü Adıyaman ili cıvarlarında Kürtler tarafından kurulmuştur. Nemrud Dağı Kürt krallığının en önemli merkezi, başkentiydi. Bu krallığın en ünlü ismi kuşkusuz Kral Nemruddur. Kral Nemrud Kürd olup adıda Kürtçedir. Nemrud kelimesi Kürtçedeki “Namır” kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir ve “ÖLÜMSÜZ” demektir. Yani Nemrud ölümsüz kraldır. Bu yüzdendir ki kendisinin heykellerini ve mimari eserlerini Nemrud dağının tepesine kendisini ölümsüzleştirmek için inşa ettirmiştir. Kürtlüğün tüm kriterlerini üzerinde taşıyan yuvarlak tepe, örnek inşa planları ve karmaşık renkli duvarlarıyla dizayn edilmişti. Kürtler'in tüm tarih, gelenek, görenek ve kültür mirasları Kürtçe'nin derinliklerinde gizlidir. Yazılı belgelerde MÖ. 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde “kummu” olarak geçer.Kral 1.Antiokhos'un (Tanrılar Dağı) Nemrud dağına yaptırdığı görkemli kutsal alan, kendi heykeli ve herbiri 9 m yüksekliğinde olan Tanrı heykelleri 1987 yılında UNESCO tarafından “insanlığın kültür mirası” listesine alınmıştır.Yüzyıllardır ışık Anadoluya Tanrılar dağı Nemruddan doğar ve tüm dünya uygarlığa uyanır. Kommagen Kralı bir keresinde Asurlulara başkaldırır. Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu. Sadece kötü planlar yapan bir hilekar,” diyerek suçlar. Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir. Ancak Sargon sözlerine söyle devam eder: “karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm.” Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi. ===Komagenenin Tarihi Eserleri===Gündoğumu ve günbatımının tüm ihtişamıyla izlenebildiği bu tepede, Kommagene Kralı 1. Antiochos kendisi için görkemli bir anıt mezar, mezar odasının üzerine kırma taşlardan oluşan bir tümülüs ve tümülüsün üç tarafını çevreleyen kutsal alanlar inşa ettirmiştirDoğu ve batı teraslarda; sıra halinde dizilmiş blok halinde 8 yontma taşın üst üste oturtulmasıyla oluşturulan 8-10 metre yüksekliğinde muhteşem heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunmaktadır. Heykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle başlar ve aynı düzende son bulur. Hayvanların kralı olan aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi olan kartal ise göksel gücü sembolize eder. Heykeller her iki tarafta da şu şekilde sıralanmıştır:
MİTANİ KRALLIĞI==Mitaniler, Hurri konfederasyon denemesinden sonra kurulan daha güçlü bir federasyon konumundadır. Habur çayının doğduğu yerde Vaşukani adlı bir kent merkezine sahip olduğu, buradan çıkan tabletlerden anlaşılmaktadır. Hurri dil grubu konuşulmakta, ağırlıklı olarak orta Mezopotamya da, bugünkü Urfa, Mardin ve Şırnak bölgelerinde hüküm sürmektedir. M.Ö 1500-1250 yılları arasında yaşamıştır.Demiri kendi tekelinde tutmuştur. At yetiştiriciliğinde meşhurdur.Asur ve Hititlerle sürekli ve şiddetli bir çatışma ortamını yaşamıştır. Mitaniler Suriye, Amuriye, Asur memleketiyle Kurdistanin Kerkük bölgesine kadar olan topraklara hüketmişlerdir. En son Asur İmparatoru Salmanassar tarafından varlığına geçici olarak son verilmiştir. Mitanilerin başkentinin adı Vaşukanidir. Kürtçede başikani veya hoşkani “güzel pınar” demektir. V-B-H harflerinin sesleri birbirine çok benzer. Zamanla ses değişimi olmuş olması yüksek olasılıktır. Belkide Kurdistanda halen V harfini kullanıyorlardır. Mitanilerin aryen kökenli oldukları biliniyor. Büyük olasılıkla Mitaniler Kürdlerin atalarıdır.==GUTİ KRALLIĞI==Zagros dağları ve Aşağı Zap nehrinin kıyılarında yaşayan ve bu günkü Kürtlerin atalarından biri olan Gutiler, M.Ö. 2700 yıllarında müstakil bir devlet kurar, Mezopotamya ve çevresindeki verimli topraklara yerleşirler.Mezopotamya kuzeyindeki Akad memleketlerini M.Ö. 2649 yıllarında işgal edip tam iki asra yakın, Sümer ve Akadları idare ettiler. Gutiler daha çok Sümerlerin doğusunda Zagros eteklerinde yaşayan Aryen kökenli bir etnik gruptur. “Guti” kelimesi Sümer kökenlidir ve manasıda (Gud=öküz, sığır) bugünkü Kürtçe’de yer alan “öküz, sığır sahibi halk” anlamına gelmektedir. En son Guti kralının adı Tirigandır. Tir Kürtçede “Ok” demektir. Tirigan ise “Okçu” demektir.
SUBARLAR
Subarlar 'ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgileri Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Huriler olmuştur. M.Ö.3000 ve 4000 bin yıllarında bölgede Subarlar 'ın yaşadıkları ve Fırat isminin bunlar tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarlar 'ın Huriler'le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya'da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler. M.Ö.3000 ve 4000 bin yıllarında Yukarı Fırat boylarında Subarlar'ın yaşadıklar Fırat adının bu kavim tarafından verildiği de ileri sürülmüştür. Subarlar Huriler'le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim olduk bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya, da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Bundan dolayı bilginler, Mezopotamya'da, gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler . M.Ö. 17. yüzyıl içindede Subariler Mitanni Krallığı’nı kurdu.[1]