Türk devleti #Kürt# halkını soykırımdan geçirebilmek ve tarihten silebilmek için savaş sınırlarında kullanmayacağı hiçbir araç yoktur. Kürt halkını yok edebilmek için bütün imkanlarını seferber etmiştir. Kürt halkına karşı son yıllarda çareyi kimyasal silah kullanmakta bulan Türk devleti, KDP’nin işbirliği çerçevesinde saldırmaktadır ve katliamlar yürütmektedir.
100 yıldır #Kürtler# üzerinde sistematik bir şekilde kültürel ve fiziki soykırım uygulanmaktadır. Bu soykırım politikası içerisinde yerini alan hegomonik güçler, iktidar koltuğu için bir halkı bıçak üstünde yürütür ve katleder. İktidar kavramı bir devleti, bir halkı katledecek, sokırımdan geçirecek duruma getirebilir. İktidarın olduğu yerde ya da devletin olduğu yerde demokratik yaşamdan ve sistemden bahsedilemez. #Kürdistan# ülkesi 100 yıldır bu iktidarın bıçağını boğazına dayanmış bir şekilde yaşadı ve yaşıyor. Kürdistan’da Görülmeyen katliamlar, duyulmayan işkenceler, kokmayan cenazeler kalmamıştır. Başta Türk devleti olmak üzere İran, Irak ve Suriye rejimi Kürt halkına zulüm, acı ve ölümden başka birşey getirmedi.
Dün Kürt ve Kürdistan yoktur diyenler, bugün sistematik bir şekilde Kürt halkına saldırıyor. Kürdistan’ın parçalanması üzerinden tam olarak 100 yıl geçti. Faşistler ve işgalciler, ülkelerinin refahı ve iktidarlığı için Kürdistan ülkesini ve halkını bölgeye kurban ettiler. Şimdi ise özgürlük için ayaklanmış, hak ve adalet için mücadele eden; kimliği, kültürü ve toprağı için bedeller ödeyen ve savaşan bir halk gerçeği dirilmiştir. PKK öncülüğünde 50 yıldır zafere koşan halk gerçekliği, tarihe adını altın harflerle yazmıştır ve yazmaya devam etmektedir. PKK, Önder APO öncülüğünde büyük bedeller ödeyerek, zorlu koşullarda mücadele ederek ve eşi benzeri olmayan saldırılara karşı direnerek, özgürlük çizgisi üzerinde kutsal ve manevi değerler yarattı. 4 parça Kürdistan’da özgürlüğü kazanabilmek ve bir statü elde edebilmek için 50 yıldır mücadele veren PKK hareketi, 21. yy’ın en pervasız ve savaş suçu işleyen Türk devleti ile savaş halindedir.
‘SALDIRILARDAN ULUSLARARASI KURUMLARIN SESSİZLİĞİ SORUMLUDUR’
Bugün, başta Medya Savunma Alanları olmak üzere mücadele yürüten özgürlük gerillaları, Türk devletinin kimyasal silah ve bomba saldırılarına maruz kalmaktadır. Kimyasal silahların kullanımı uluslararası düzeyde yasaklanmış olsa da, Türk devleti için meşru görülüyor ve görülmektedir. Kimyasal silahların kullanımı bir iddia değil, yaşanılan ve yaşanılmaya devam eden gerçekliklerdir. Şu an bu saldırılara karşı sessizliğini koruyan, gözleri görmeyen, kulakları duymayan uluslararası kurum ve kuruluşlara tanıklık ediyoruz.
Kimyasal silahların kullanımını şikayet edebilmek için devlet olmak gerekiyor. Bu uluslarası kurum ve kuruluşların kendilerini gizleyebilmek için ortaya atmış oldukları gerçek dışı bir teoridir. Eğer uluslararası kurumlar Türk devletinin saldırılarına göz yumuyorsa, kurumların varolma nedenleri araştırılmalıdır ve sorgulanmalıdır. Sadece şekilsel ve sözde olarak insan haklarını savunan kurumlar, sessizlikleriyle Türk devletinin kimyasal silah saldırılarının ortaklarıdır ve sorumlularıdır. Eğer uluslararası kurumlar, kurumlarının resmiyetini ve işlevini yerine getirmek istiyorsa Türk devletinin saldırılarına karşı çıkmalıdır, tutum almalıdır, ses çıkarmalıdır.
‘TÜRK DEVLETİ ÇAREYİ KİMYASAL SİLAH KULLANMAKTA BULUYOR’
Türk devleti 14 Nisan’dan bu yana Medya Savunma Alanlarına yönelik bir işgal harekatı başlattı. Bu işgal harekatında özgürlük gerillaları üzerinde denenmeyen, kullanılmayan kimyasal silah kalmadı. Dış güçlerin Türk devletine vermiş olduğu kimyasal silahlar nedeniyle onlarca insan katledildi ve yaralandı. Dış güçlerin yaratmış olduğu bu kimyasal silahlar Medya Savunma Alanlarında kullanılmaktadır ve ilk olarak belki de bu alanlarda denenmektedir. Özgürlük gerillaları tarafından yüzlerce kez belgelenmiş, yaşanmış bir kimyasal silah saldırısı söz konusu ancak uluslararası kurumların sessizliği Türk devletine güç ve destek vermektedir.
Türk devleti kullanmış olduğu silahları reddediyorsa, bu gücü uluslararası kurumlardan ve devletlerden aldığı destekle reddediyordur. PKK öncüleri tarafından yüzlerce kez saldırıları araştırma ve inceleme komisyonları oluşturulsun diye açıklama yapıldı. Ancak bu önerilere yanıt veren bir devlet veya uluslararası kurum ortaya çıkmadı. Türk devletinin bu saldırıları uzun zamandır yaptığına dair kanıtlar var ve bu konuya ilişkin bir çok kez itiraz da gelişti. Fakat halen Türk devleti anlanlara dönük saldırıları devam etmektedir. Kürdistan’da saldırılar sistemli ve bütünlüklü olarak yürütülmektedir. Aynı bir zincir gibi birbirinden kopuk değildir. Şu an hegemonik güçlerin bu saldırılardan haberdar olduğundan kesin olarak söz edebiliriz. Çünkü kullanılan silahların sadece Türk devletine ait olmadığı bellidir.
‘KİMYASAL SİLAHIN BAŞI KDP’DİR’
Kürtlerin ortak düşmanı olan Türk devleti, Kürtler üzerinde insanlık suçu, savaş suçu, ahlak suçu işliyor ve işlemeye devam ediyor. Türk devleti, tarihinde Kürt halkına karşı suç işlemediği bir günü bile boş bırakmamıştır. Türk devletinin bütün sermayesi, sistemi, hukuku Kürtleri yok etme politikası üzerine kurulmuştur. Kendini Kürt halkının bir parçası, partisi gören Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Kürt halkının ortak düşmanı olan Türk devleti ile beraber ortak hareket etmektedir. Özgürlük gerillalarına karşı Kürdistan Bölgesinde MİT’in önünü açarak bu savaşa öncülük etmiştir. KDP tarafından yakalanan gaz maskeleri ise Türk devleti ile ortak hareket ettiğinin bir göstergesidir. Medya Savunma Alanlarında Türk devletine yol yapımında veya Türk askerleri ölmesin diye öncülük ettiği belgelenmiştir. Hatta Türk askerlerine saldırı gerçekleşmesin diye onlara peşmerge kıyafetleri giydirilmiştir. Aynı zamanda KDP, Avrupa’dan kimyasal silah saldırılarını araştırmak için Güney Kürdistan’a gelen IPPNW heyetinin araştırma yapmasına izin vermeyerek Avrupaya geri dönderdi. IPPNW yaptığı bir açıklama ile şunları söylemişti, “Türkiye’nin Kimyasal Silahlar Sözleşmesini ihlal ettiğine dair dolaylı kanıtlar bulundu.” Türk devleti, işlediği suçlar açığa çıkmasın diye KDP’yi kendine değnek koltuğu olarak kullanmaktadır.
Şimdi KDP ile birlikte alanlara girmeye çalışan Türk devleti, kimyasal silah kullanmasına rağmen istediği sonucu alamamıştır. KDP’nin bu savaşta Türk devleti ile birlikte hareket ettiği, bütün Kürt halkı tarafından hem lanetlendi hem de büyük tepkilere yol açtı. Ancak KDP Türk devleti ile işbirlikçilik yapmaya devam etti, ediyor. Eğer KDP, Türk devleti ile PKK’ye karşı hareket ediyorsa, bunu Güney Kürdistan adına değil kendi partisi adına hareket etmelidir. Medya Savunma Alanlarına giderek, Kürdistan Bölgesi bayrağını dikmekle kendini farklı göstermemelidir. Türk devleti ile ortak hareket eden KDP’dir; Goran, YNK veya başka bir parti değildir. Kürt halkına ihanet eden Barzani ailesidir, başka bir aile değildir. Tüm Kürt halkı, KDP’nin kullanılan kimyasal silah saldırılarında bir payı olduğunu ve Kürt halkına bir gün hesap vermesi gerektiğini bilmelidir.[1]