Halepçe katliamı: Saddam Hüseyin neden 35 yıl önce Kürtlere karşı kimyasal silah kullandı?
16 Mart 1988'de Halepçe'ye yapılan kimyasal silahlı saldırı sonucunda ortaya çıkan görüntü, hayatımda gördüğüm en kötü görüntüydü. Sokaklar, duvar dipleri kıvrılmış cesetlerle doluydu.
Yakından baktığımda çoğunun birini korumaya çalışırken öldüğünü gördüm. Korumaya çalıştıkları bebekleri, çocukları ya da eşleri de ölmüştü.
Saddam Hüseyin'in askerlerinin Halepçe'nin Kürt nüfusuna ders vermek için rastgele attıkları sinir gazlarından korunmanın yolu yoktu.
Herkes ölmüştü ama her şeyin bir-iki saniye içinde gerçekleştiği belliydi. Yaşlı bir adam ekmeğini ısırırken ölmüştü. Bir başkasının ise gülümsemesi sanki bir şakanın ortasında asılı kalmıştı.
Diğerlerini ise yavaş ve acılı bir ölüm bulmuştu.
Vücudu neredeyse bir çember gibi kıvrılmış, başı ayaklarına değen bir kadın görmüştüm. Giysileri kan ve kusmukla kaplı, yüzü dayanılmaz bir acıyla buruşmuştu.
Sinir gazı ve hardal gazı
Neden ölmüştü bu insanlar?
İran-Irak Savaşı'nın son haftalarında Halepçe halkı, İran askerlerini sevinçle karşıladıkları için olmuştu bunlar.
Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali lakaplı kuzeni Ali Hasan el Macid onlara ders vermek istemişti.
Irak hava kuvvetleri Halepçe'de değişik kimyasal silahlar kullandı: VX, Sarin ve Tabun gibi sinir gazları yanında, çok daha korkunç ve ilkel olan, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma ''hardal gazı'' bunlar
5 bin ölü..
Peki kaç kişi ölmüştü Halepçe'de? Belçikalı bir kimyasal silah uzmanıyla dolaşıp cesetleri saymaya çalışmıştık.
Zaman azdı. Iraklılar bizim orada olduğumuzu biliyordu; bizim oraya inişimiz sırasında helikopterlerimize ateş açmışlardı. Belki bize karşı kullanmak üzere yeni kimyasal silahlarla geri geleceklerini düşünüyorduk.
Bu nedenle sayma işlemimiz acele ve yetersiz olmuştu. Ama 5 bin ceset olduğunu tahmin ediyorduk. Bazıları da dağ yolundan İran'a geçmeye çalışırken dağ eteklerinde ölmüştü.
Bu sayı kesin olmasa da Halepçe saldırısı konusunda uzman kişilerce genel kabul görmüş bulunuyor.
Aradan yıllar geçti ama dehşet sona ermiş değil. Bombardıman sırasında sığınak olarak kullanılan bodrumlarda hâlâ hardal gazı kalıntılarına rastlanıyor.
Hızla buharlaşan sinir gazının tersine hardal gazı havadan daha ağır olduğu için dibe çökerek küçük baloncuklar oluşturuyor ve yıllar sonra bile tehlike arz ediyor.
İçinde bulunduğum ekip, bir evin bodrum katına inmişti. Oradaki eski halıda saklı kalan gaz artıkları gözlerimizi yakmış ve saatler süren baş ağrısına yol açmıştı.
Yerde, gaz soluyarak ölmüş ve kaskatı olmuş iki sıçan ve bir kedi iskeleti vardı. Yakındaki başka bir bodrumda yine gaz kalıntısını soluyan bir adamın öldüğünü söylediler.
İngiltere'nin Porton Down'daki askeri araştırma laboratuvarının eski çalışanlarından kimyasal silah uzmanı Hamish de Bretton-Gordon, bölgedeki Kürt yönetimine Halepçe'deki gaz kirliliğine çözüm yolları konusunda danışmanlık yapmıştı.
Bretton-Gordon 10 yıl önce hala sürdürülen bu çalışmalar hakkında şunları söylüyordu:
Yeni bina yapıldığında temel kazılırken hardal gazı baloncuklarına rastlanıyor ve bu yüzden insanlar ölüyor. Bu konuda yardımcı olmaya çalışıyoruz; gaz belirtisi görürsek insanları koruyucu önlemler almak istiyoruz. Halepçe temizlendiğinde diğer bölgeler gibi kalkınabilir.
Bretton-Gordon, Halepçe'de kullanılan kimyasal silahları Saddam Hüseyin'e kimin sağladığı sorusuna cevap vermenin de mümkün olabileceği görüşünde.arasındaydı.
Kullanılan bombalardan bazıları bugün Halepçe'de bir müzede sergileniyor. Çoğunun içinde bir pervane bulunuyor, kimyasal maddeleri karıştırmak için.
Gazlı saldırıdan önce iki gün üst üste bildik konvansiyonel bombalarla saldırı yapılmıştı. Kimyasal Ali, adeta gazların etkisini artırmak için evlerin camlarını kırmayı planlamıştı.
İran Hava Kuvvetleri benim de içinde bulunduğum küçük bir grup yabancı gazeteciyi Halepçe'ye götürdü. İran hükümeti, Saddam Hüseyin'in kendi halkına karşı işlediği suçu sergileyerek bir propaganda zaferi kazanacağını düşünüyordu.
İranlı yetkililer biz gittiğimizde görelim diye, saldırıdan kurtulanların ölülerini gömmesini engellemişti.
'Gazların kaynağı tespit edilebilir'
Bodrumlarda rastladığımız gibi toplu mezarlarda da hardal gazı kalıntılarına ulaşmayı ümit ediyoruz. Bu gazı temel molekül bileşenlerine ayırabilirsek eldeki örneklerle kıyaslama olanağımız olacak.
Bretton-Gordon böylece hardal gazının kimyasal bileşenlerini hangi ülke, hatta hangi fabrika kaynaklı olduğunun tespit edilebileceğine inanıyor; ancak aynı şey sinir gazları için geçerli olamayacak.
İmalatçılardan örnek almak zor olacaktır; ama bunu yapar ve kaynak bulunursa ortaya güçlü bir delil çıkmış olacak ve Uluslararası Ceza Mahkemesi bu konuda karara varmak durumunda kalacaktır... Ama Irak'taki mevcut kimyasal depolardan örnek alınıp bunlar üzerinde çalışmak da mümkündür.
Bu çalışmaların, (ve sonraki yıllarda örneğin Suriye'de tanık olunan kimyasal silah saldırılarıyla ilgili araştırmaların) yıllar sonra henüz Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne ulaşmış bir sonucu yok.
Ve bu korkunç silahları kasıtlı olarak tedarik eden yabancı şirketler cezasız kaldığı sürece bu trajik sayfanın kapanması mümkün görünmüyor.
'Boynumuzun borcu'
Büyük bir kimyasal savaş gücüne sahip Rusya'nın o dönemde Saddam Hüseyin'e istediği malzemeyi sağladığı düşünülüyor.
Dönemin Batı Almanya hükümeti de kimyasal silahların satışını yasaklayan uluslararası anlaşmalardan muaftı. Başka ülkeler de işin içinde olabilir.
Peki Halepçe'deki korkunç acılardan olumlu herhangi bir sonuç çıktı mı?
Tuhaf ama, evet. Burada olanlar uluslararası arenada vicdanları rahatsız etti ve üç yıl sonra İngiltere ve ABD, Kuzey Irak üzerinde uçuş yasağı ilan etti.
Bu durum Saddam'ın Kürtlere saldırmasına engel olduğu gibi, onların Bağdat'ın denetimi dışında kalkınmasını da sağladı.
1990'lardan itibaren elde edilen petrol gelirleri, Halepçe de dahil olmak üzere Kürt kentlerinde büyük bir dönüşüme yol açtı.
Fakat Halepçe'de hiç kimse 1988'de o gün yaşananları asla unutamaz. Bu olay hakkında konuşanlar onlarca yıl sonra hâlâ gözyaşlarını tutamıyor.
Bombaların kimyasal etkisiyle bağlantılı olabilecek kanser vakaları ise hâlâ etkisini gösteriyor.Boynumuzun borcu'
Büyük bir kimyasal savaş gücüne sahip Rusya'nın o dönemde Saddam Hüseyin'e istediği malzemeyi sağladığı düşünülüyor.
Dönemin Batı Almanya hükümeti de kimyasal silahların satışını yasaklayan uluslararası anlaşmalardan muaftı. Başka ülkeler de işin içinde olabilir.
Peki Halepçe'deki korkunç acılardan olumlu herhangi bir sonuç çıktı mı?
Tuhaf ama, evet. Burada olanlar uluslararası arenada vicdanları rahatsız etti ve üç yıl sonra İngiltere ve ABD, Kuzey Irak üzerinde uçuş yasağı ilan etti.
Bu durum Saddam'ın Kürtlere saldırmasına engel olduğu gibi, onların Bağdat'ın denetimi dışında kalkınmasını da sağladı.
1990'lardan itibaren elde edilen petrol gelirleri, Halepçe de dahil olmak üzere Kürt kentlerinde büyük bir dönüşüme yol açtı.
Fakat Halepçe'de hiç kimse 1988'de o gün yaşananları asla unutamaz. Bu olay hakkında konuşanlar onlarca yıl sonra hâlâ gözyaşlarını tutamıyor.
Bombaların kimyasal etkisiyle bağlantılı olabilecek kanser vakaları ise hâlâ etkisini gösteriyor.[1]