Açılıştan son güne kadar büyük ilgi gören İkinci İstanbul Kürt Film Festivali finalini Namo filmiyle yaptı. 24 Mart’ta başlayan ve 6 gündür devam eden film festivaline yaklaşık 6 bin kişi katıldı. Festival kapsamında kadın, doğa, yaşam ve insan hakları temalı 28 film gösterildi[1].
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Sinema Kolektifi tarafından 2’ncisi düzenlenen ve yoğun bir ilgi gören İstanbul Kürt Film Festivali sona erdi.
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Sinema Kolektifi öncülüğünde gerçekleştirilen festivali son güne dek binlerce kişi yoğun ilgi ile sahiplendi. Festival, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işine son verilenlerden öğrencilere, insan hakları savunucularından farklı halklara ev sahipliği yaptı.
28 film izleyiciyle buluştu
Jinnews’ten Marta Sömek ile Gülistan Dursun’un haberine göre Beyoğlu’nda bulunan Cinemajestic'te 6 gün boyunca sergilenen uzun metraj, belgesel ve kısa film kategorilerinde toplamda 28 film, izleyicilere birçok duyguyu hissettirdi. Kürt halkının yüzyıllardır yaşadığı acı, göç ve mücadele filmlere yansırken, izleyiciler sanatla harmanlanan bu zengin kültürü tanıma şansı elde etti. Amasi Martirosyan’ın 1933 yılında çektiği “Kurdên Êzîdî” filminin gösterimiyle başlayan festivalde, kapanış filmi olarak ise İranlı yönetmen Nader Saeivar'ın ilk uzun metraj filmi olan ve Kürt öğretmen Bahtiyar'ın yaşamını ele aldığı “Namo” seçildi.
‘Adım Casim, Celîl'in oğluyum’
Ermeniler ile birlikte 1918 yılında soykırımın ardından zorunlu göçe maruz bırakılan Êzîdî bir Kürt ailenin yaşam mücadelesini konu alan “Casimê Celîl”, festivalde yoğun ilgi gören filmlerden biriydi. 1918'de yaşadıkları soykırımda tüm aile fertlerini kaybeden Casimê Celîl, Erivan'da bir yetiştirme yurduna yerleştirilir ve ismi değiştirilir. Kim olduğunu unutmamak için her sabah kendine Adım Casim, Celîl'in oğluyum, Digor'un Kızılkule köyündenim, Kürt’üm, Êzîdî Kürt’üm sözlerini tekrar eder. İki kuşak üzerinden bir geri dönüş hikayesine odaklanılan filmde Casimê Celîl’in filmin son sahnesinde söylediği “Ben Kürt’üm” cümlesinin ardından ise seyirciler dakikalarca alkış tuttu.
‘Göçü sanat yoluyla aktardık’
Filmin yönetmenlerinden Özlem Diler, “Casimê Celîl”in göç etse de bir mücadele ve başarı öyküsü ortaya koyduğunu dile getirdi. Özlem, göç ettirme politikasının her zaman bu şekilde başarılı sonuçlar doğurmayacağını belirterek, “Bu yüzden bunlarla ilgili filmleri kitaplar yazarak sanat yoluyla insanlara aktarmanın çabası içindeyiz. Biz de bu noktalara bir taş koymaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Yıllardır Kürt kültürüne ve diline birçok saldırı gerçekleştiğine dikkat çeken Özlem, Kürt halkının anadiline sahip çıkması çağrısında bulundu ve ekledi: “Anadilde okumak, anadilde çalışmaya devam etmek, Kürt kültürüne katkı vermek açısından çok çok önemli olacaktır.”
Kürtler festivali sahiplendi
Uluslararası Süleymaniye Film Festivali Koordinatörü Mihriban Rizgar da festivale katılanlardan biri. Rizgar, festivalin büyük bir coşkuyla geçtiğini ve Kürtlerin festivali sahiplenmesinden ötürü oldukça gururlandığını dile getirdi.
Rizgar, Kürt halkının sanat çerçevesinde sergilediği birlikteliğin sürdürülmesini, “Örneğin Kürdistan’ın dört parçasının düzenlediği ortak bir festival yapabiliriz. Sadece bir kent veyahut parçaya ait olmayan bütün Kürdistan’ı kapsayan bir festival olmalıdır” sözleriyle vurguladı.[1]
İstanbul’da Kürtçeyi duymak güzeldi
KHK ile işine son verilen Serap Kılıç ise katılımın oldukça yüksek olduğunu, salonların hepsinin çok dolu olduğunu belirtti. Kılıç, “Benim için Kürt sinemasının önemi, dünya sineması içerisinde çok önemli bir yer tutuyor İran sineması gibi” diye konuştu. Kılıç, “Çok insani, çok samimi hikayeler gördük filmlerde ve çok etkilendim” dedi.
Kılıç, İstanbul’da Kürtçeyi duymanın kendisini çok iyi hissettirdiğini ifade etti.
Kadın yönetmenler yoğunluktaydı
Festivalin hazırlık çalışmalarında yer alan Helin Tekin de şunları söyledi: “Bu kadar rağbet göreceğini düşünmemiştim, bu beni çok mutlu etti.” Tekin, Kürt sinemasına dair bu kadar başarılı çalışmaların hayata geçirildiğine daha önce tanık olmadığını da belirtti. Binlerce katılımcının büyük bir ilgiyle filmler hakkında bilgi sahibi olduğunu paylaşan Tekin, “Başından sonuna kadar filmleri ve yönetmenleri çok severek takip ettiler, kadın yönetmenlerin de yoğunlukta olması özen gösterdiğimiz bir noktaydı” diye konuştu
Gözlerim doldu izlerken
“I will wait” isimli kısa filmden çokça etkilediğini söyleyen Teki, “Gözlerim doldu izlerken. Eşini bekleyen bir kadın vardı filmde. O kadar güçlü ki hayata tutunmaya çalışıyor, bu beni çok etkilemişti. Festivalin açılış günü insanların yığınla gelmesi beni o kadar heyecanlandırdı ki, o gün hepimizin ulusal kıyafetlerimizi giymesi de Amed’deki engellemeye bir tepkiydi. Binlerce insan geldi, insanlar çok heyecanlı ve ilgiliydi bu da beni çok mutlu etti aynı zamanda” sözleriyle hislerini aktardı.
Kürt sineması seyircisini yakaladı
İkinci İstanbul Kürt Film Festivali’nin komitesinde yer alan Yönetmen Veysi Altay: Kürt Film Festivali'ne gelen filmlerin büyük bir çoğunluğu İstanbul'daki seyircisiyle buluşamıyordu. Festivallerde de bi çoğu açık ve gizli sansürlerle karşılaşıyor. Bu nedenle insanlar meraklıydı. İlk festivalden sonra da insanlar soruyordu.
Veysi Altay
27 filmden bir seçki yaptık. Filmlerimiz 4 parça Kürdistan'dan, Kürdistan'ın sorunlarını içeren filmlerdi. Çok sayıda kişi ve kurumdan da destek aldık. İyi bir emek verdi arkadaşlar. İyi bir çalışma oldu.
Yaklaşık 6 bin izleyici festivali takip etti. Açılış ve kapanış dışında 22 film seansımız vardı. Bu bizim için çok önemli bir sayı. İstanbul'un bunun üzerinde bir potansiyeli olduğunu belirtmek istiyorum. Sonraki festivalleri de olumlu yönde etkileyecek. Talep de oluştu. Bu da daha güçlü bir festivale hazırlık yapmamız gerektiği anlamına geliyor.
İstanbul Kürt Film Festivali'ni düşünürken, süreklileşen bir festival olarak düşünmüştük. Ama bu ilgi bizi daha da heyecanlandırdı. Kürt sineması artık kendi seyircisini yakaladı.