Pirtûkxane Pirtûkxane
Lêgerîn

Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!


Vebijêrkên Lêgerînê





Lêgerîna pêşketî      Kilaviya


Lêgerîn
Lêgerîna pêşketî
Pirtûkxane
Navên kurdî
Kronolojiya bûyeran
Çavkanî - Jêder
Çîrok
Berhevokên bikarhêner
Çalakî
Çawa lê bigerim?
Belavokên Kurdîpêdiya
Video
Sinifandin
Babeta têkilhev!
Tomarkirina babetê
Tomarkirina Babetê nû
Wêneyekê rêke
Rapirsî
Nêrîna we
Peywendî
Kurdîpîdiya pêdivî bi çi zaniyariyane!
Standard
Mercên Bikaranînê
Kalîteya babetê
Alav
Em kî ne
Arşîvnasên Kurdipedia
Gotarên li ser me!
Kurdîpîdiyayê bike di malperê xuda
Tomarkirin / Vemirandina îmêlî
Amarên mêhvana
Amara babetan
Wergêrê funta
Salname - Veguherîner
Kontrola rastnivîsê
Ziman û zaravayên malperan
Kilaviya
Girêdanên bikêrhatî
Berfirehkirina Kurdîpêdiya ji bo Google Chrome
Kurabiye
Ziman
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Hesabê min
Çûna jûr
Hevkarî û alîkarî
Şîfre ji bîr kir!
Lêgerîn Tomarkirina babetê Alav Ziman Hesabê min
Lêgerîna pêşketî
Pirtûkxane
Navên kurdî
Kronolojiya bûyeran
Çavkanî - Jêder
Çîrok
Berhevokên bikarhêner
Çalakî
Çawa lê bigerim?
Belavokên Kurdîpêdiya
Video
Sinifandin
Babeta têkilhev!
Tomarkirina Babetê nû
Wêneyekê rêke
Rapirsî
Nêrîna we
Peywendî
Kurdîpîdiya pêdivî bi çi zaniyariyane!
Standard
Mercên Bikaranînê
Kalîteya babetê
Em kî ne
Arşîvnasên Kurdipedia
Gotarên li ser me!
Kurdîpîdiyayê bike di malperê xuda
Tomarkirin / Vemirandina îmêlî
Amarên mêhvana
Amara babetan
Wergêrê funta
Salname - Veguherîner
Kontrola rastnivîsê
Ziman û zaravayên malperan
Kilaviya
Girêdanên bikêrhatî
Berfirehkirina Kurdîpêdiya ji bo Google Chrome
Kurabiye
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Çûna jûr
Hevkarî û alîkarî
Şîfre ji bîr kir!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Em kî ne
 Babeta têkilhev!
 Mercên Bikaranînê
 Arşîvnasên Kurdipedia
 Nêrîna we
 Berhevokên bikarhêner
 Kronolojiya bûyeran
 Çalakî - Kurdipedia
 Alîkarî
Babetên nû
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 41
07-05-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
ZÎMANÊ DUYEM
01-05-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
6 STÛNÊN ZIMAN Û ZIMANNASIYA KURDÎ
01-05-2024
Burhan Sönmez
Pirtûkxane
Felsefekirin û zarok
29-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û hevoksazî
28-04-2024
Sara Kamela
Jiyaname
Şekroyê Xudo Mihoyî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Elî Îlmî Fanîzade
24-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
İbrahim Güçlü
23-04-2024
Burhan Sönmez
Pirtûkxane
Felsefekirin
23-04-2024
Sara Kamela
Jimare
Babet 519,118
Wêne 106,452
Pirtûk PDF 19,248
Faylên peywendîdar 96,905
Video 1,378
Kurtelêkolîn
Cihên geştiyarî yên parêzge...
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
Weşanên
Rojnameya Serbestî
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
Jiyaname
Şekroyê Xudo Mihoyî
Musul gerçeği ve “tarihi haklar” masalı
Kurdîpêdiya derfetên (mafê gihandina agahiyên giştî) ji bo her mirovekî kurd vedike!
Pol, Kom: Kurtelêkolîn | Zimanê babetî: Türkçe
Par-kirin
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Nirxandina Gotarê
Bêkêmasî
Gelek başe
Navîn
Xirap nîne
Xirap
Li Koleksîyana min zêde bike
Raya xwe li ser vî babetî binivîsin!
Dîroka babetê
Metadata
RSS
Li googlê li wêneyan girêdayî bigere!
Li ser babeta hilbijartî li Google bigerin!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

Mûrad Ciwan

Mûrad Ciwan
$Musul gerçeği ve “tarihi haklar” masalı$
Irak´ın egemenliği altındaki Güney Kürdistan´da peşmergelerin son iki yıl boyunca elde ettikleri başarılar ve İran-Irak savaşında Irak BAAS rejimi aleyhinde oluşan denge değişikliği, Türk burjuva basınında Kerkük ve Musul´un işgal isteklerini hızla kabarttı. Son iki yıllık gelişmeler gösterdi ki, Irak rejimi sıkışıp yenilme tehlikesiyle yüz yüze geldikçe, Güney Kürdistan´da bağımsız bir Kürt devletinin kurulacağı endişesi, hastalık ateşi gibi Türk bujuvazisinin tüm vucudunu sarıyor ve buna bağlı olarak Kerkük ve Musul´u işgal çığlıkları atılıyor. Zaman zaman Irak rejimi nefes alır gibi olunca da ona bağlı olarak Türkiye´deki işgal çığlıkları gevşiyor.

Kerkük ve Musul´u Türkiye´ye işgal ettirme planlarının arkasında başta ABD emperyalizmi olmak üzere NATO ülkelerinin gerici hükümetleri olduğu açık. Bu güçler, İran-Irak savaşının yarattığı ateşten, kestaneyi çıkarmak için Türkiye´yi maşa olarak kullanmak istiyorlar. Ancak bu amaçlarını gizlemek için , Türkiye´nin “tehlikeye düşen çıkarlarını, Musul ve Kerkük üzerinde Türkiye´nin tarihsel haklarını” ön plana çıkarıyorlar.

Bu plan, yıllarca Kerkük Türklüğünü kurtarma hevesiyle şahlanan ırkçı-şöven Türk çevrelerinin ağızını sulandırıyor. Son yıllara dek, “Kerkük Türkü´ne yapılan mezalim”den dem vuranlar, Kerkük ve Musul´u “anavatan topraklarına” katma hevesine kapılanlar, daha çok sözkonusu ırkçı-şöven çevrelerle sınırlıydı. Fakat son aylarda “Kerkük ve Musul´da Türkiye´nin tarihi haklarından” dem vurarak Türkiye´nin Güney Kürdistan´ı işgal yolunu açmaya çalışan çevreler artmaya başladı. Öyle ki bu salgın ateşi Cumhuriyet gazetesinin kimi “demokrat” ya da “solcu” yazarlarını bile sardı. Koparılan yaygaralar, Musul ve Kekük´ün tarihi ve nüfus bileşimi üzerine piyasaya sunulan yalanlar, hiç kuşkusuz bilinçsiz kitleleri etkiliyor, gözlerini şövenizm perdesiyle karartabiliyor. Musul´un geşmişte Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde oluşu, hiç kuşkusuz Musul özerine atılan yalanların daha kolay yutulmasına olanak yaratıyor.

Böylesi bir ortamda, Musul´un geçmişte tarih boyunca kimlere yurt olduğu, orada, kimlerin tarihi haklarından bahsedilebileceği üzinde durmak, Türk kamuoyu yönünden Musul üzerine örtülen siyah örtüyü kaldırmak, geçmişte nasıl Musul´un Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olduğunu ve daha sonra hangi gelişmelerle İngiliz işgaline terkedilerek Irak´a verildiğini ortaya koymak gerekiyor.

Bu yazımız, Musul´un sözkonusu tarihsel yanlarına ışık tutmayı amaşlıyor.

Lozan öncesinde Musul´un nüfusu

Osmanlı İmparatorluğu´nun Asya vilayetleri üzerine yazdığı ve 1890- 1891´de Paris´te dört cilt olarak yayımlanan La Turquie d´Asie adlı eserinde, Vital Cuinet, Osmanlı imparatorluğu içindeki Diyarbakır, Halep ve Bağdat vilayetleri ile İran sınırı tarafından çevrelenen Musul Vilayeti´nin yüzölçümünü 75.700 kilometre kare, nüfusunu ise 300.280 olarak verir. Cuniet´nin verdiği sınırlada Musul, 1890 yılı öncesinde, sadece bugünkü Güney Kürdistan topraklarını değil, Bağdat ve Halp vilayetlerinin devamı niteliğindeki güneyin Arap çöllerinin önemli bir kısmını da içine alıyordu. Cuinet´nin belirttiğine göre Musul 3 sancak, 17 kaza, 28 nahiye, 2314 köyden oluşuyordu. Sancaklar, Musul Merkez Sancağı, Şehrizor Sancağı ve Süleymaniye Sancağı´ydı.

Cuinet´ye göre tüm Musul Vilayeti´nin nüfus bileşimi şöyleydi:
Arap çöllerinde kuzeyden güneye doğru gidip gelen göçebe Arap aşiretleri de dahil Araplar 173.000, Kürtler 74.280, Türkmenler 16.000, Hıristiyanlar 30.000, Yahudiler 6.000 ve diğerleri ise 1.000 idi. (Turquie d´Asie, Vital Cuinet, cilt:2, 1891, Paris, sayfa 764-765 )

Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaştan sonra, kuşkusuz Musul Vilyeti´nin toprak genişliğinde değişiklikler olmuş, aşağı yukarı Güney Kürdistan´ın bugünkü alanlarını içine alır bir duruma gelmişti. Yine üç sancaktan oluşuyordu. Bu sefer Musul Merkez Sancağı´nı, Süleymaniye Sancağı´nı ve Kerkük Sancağı´nı içine alıyordu.

Eskiden Diyarbekir, Bitlis ve Van´da valilik yapmş olan, Birinci TBMM Van mebusu Haydar Bey, Musul sorununun TBMM gizli oturumlarında görüşüldüğü dönemde, kürsüde yaptığı konuşmada Musul´un o günkü durumuna ilişkin şu bilgileri veriyordu :”Musul Vilayeti´nin on yedi kazası vardır. On altısı Türk ve Kürt´tür, yalnız bir kazada Arap, Süryani ve Keldaniler vardır. Araplar hep çöl tarafındadır ve Musul Vilayeti´ne bağları şahısları ile, mideleri ile ve hayvanları dolayısiyle, daha doğrusu işkembeleriyle oraya bağlıdırlar.

Hayvanların otu kalmadığı vakit Musul´a giderler. Oradan kovulduktan onra Bağdat´a geçerler. Orada da kovarlarsa Şam tarafına iltica ederler. Binaenaleyh asıl yerleşikler Türk ve Kürt´tür. Musul Vilayeti´nde ve Musul´da bayındır alan altı bin köy vardır. Ahalisi Türk ve Kürt´tür. Altı yüzü Geldani ve Nasturi´dir.” (TBMM Gizli Celse Zabıtaları, Cilt 4, Türkiye Îş Bankası Yayınları, 2. Baskı-1985, s. 178 )

Milletler cemiyeti(Cemiyet-i Akvam)´nin Musul sorununa ilişkin 1924´te oluşturduğu araştırma komisyonu raporunda Yezidilerin nüfusunu katmadığı halde, Musul Vilayeti nüfusunun 8´de 5´inin Kürt olduğu belirtiliyordu. Türkiye, İngiltere ve Irak´ın adı geçen komisyona ayrı ayrı verdikleri nüfus istatistiklerinde de Kürtler, nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu. Bitlis Mebusu Yusuf Ziya, TBMM kürsüsünde Musul Vilayeti nüfusunun yarıdan fazlasının Kürt olduğunu belirtiyordu. Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde, Musul´da Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğunu belirtiyor, TBMM´nde Türkiye Başbakanı Rauf (Orbay) Bey, zaten Kürtler çoğunluğu oluşturduğu için Musul´un Türkiye´ye bağlanmasını istediklerini haykırıyordu.

Birinci Dünya Savaşı´nda Musul’un İngiliz işgali altına girmesi

Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Musul, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi. 1914 yılında çıkan Birinci Dünya Savaşı´nda Osmanlı İmparatorluğu Almanya´nın yanında İtilaf devletleri(İngiliz, Fransız, İtalya ve Rusya)ne karşı savaşa girdi. 1916 yılında İtilaf devetleri arasında yapılan Syckes-Pico Antlaşması´na göre Musul Fransızlar´a verilecekti. Rusya da bugün Doğu Anadolu olarak bilinen vilayetlere sahip olacaktı. Ancak savaş yıllarında Musul´da zengin petrol yataklarının keşfi ve 1917 Ekim Sosyalist(Bolşevizm) Devrimi´yle Rusya´nın işgal ettiği Anadolu topraklarından çekilmesi karşısında, Îngiltere´nin bir an önce Bolşevizm´in Kafkaslara egemen olmasının önüne geçme ve Batum petrollerini ele geçirme arzusu, Ingilizleri süratle Musul bölgesini işgal etmeye yöneltti. 25 Kasım 1918´de Osmanlı İmparatorluğu´nun teslim olduğunu belgeleyen Mondros Mütarekesi imzalandı. 1 Aralık 1918´de de İngilizler Musul´un merkezini ele geçirdiler.

Daha sonra Türk kurtuluş savaşı, Anadolu´nun Rumlaştırılmasına ve Ermenileştirilmesine karşı savaş sloganıyla başladı. Sivas Kongresi´nde çerçevesi çizilen; daha sonra İngilizlerin 1920´de dağıttıkları son Osmanlı Meclisi Mebusanı´nda deklere edilen Misak-i Milli, Kurtuluş Savaşı önderlerinin ana hedefiydi. Misak-i Milli sınırları içinde Musul Vilayeti ve bugün Suriye´nin egemenliği altındaki Kürt toprakları da vardı. Savaş´ın Kürt ve Türk, birbirinden kopmaz bağlarla bağlanmış olan iki anasırı islamiyenin, Rumluğa, Ermeniliğe ve işgale karşı savaşı olarak gösteriliyordu. 23 Nisan 1920´de açılan Birinci TBMM de her iki halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis olarak dünyaya sunuluyordu.

Mondros Mütarekesi´nden sonra ortaya çıkan durumda, Wilson Prensipleri´nin bütün taraf devletlerce kabul edilmiş olmasını gözönünde bulunduran Kürtler, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için çabalara giriştiler. Ancak çabalar sonucu Kürtler, İtilaf devletlerinin, üzerinde bağımsız Kürt devleti kurulması gereken toprakların çok büyük bölümünü, kurulması düşünülen büyük Ermenistan devletine vermek için çalıştıklarını görünce, Kürdistan´ın Ermenileştirilmesine karşı çıkarak, eşit haklar, kardeşlik ve kopmaz bağlar vadeden Türklerin yanında yeraldılar. Kimi Kürt aydınlarının bağımsız Kürdistan çabaları, bu dönemde de sürmekle beraber, ülkenin Ermeniler´e verilebileceği tehlikesi karşısında, bu çabalar, geniş Kürt çevreleri ve aşiret toplulukları arasında yankı bulmadı. Esas olarak Kurtuluş Savaşı, Kürt Türk her iki müslüman milletin işgale karşı birlikte savaşı olarak sürdü. 1922´de Yunanlıların Anadolu´dan kesin olarak çıkarılmasından sonra, Savaş, Türkiye´nin ; Mudanya Mütarekesi´nde onaylanan zaferiyle sonuçlandı ve Türkiye´nin geleceğini belirleyecek olan Lozan Antlaşması için girişimlere başlandı.

Nihayet Savaş´tan zaferle çıkmış Türkiye ile İtilaf devletleri ve taraftarları arasındaki barış görüşmeleri, 20 Kasım 1922’de tarihinde İsviçre´nin Lozan kentinde başladı. Lozan´da Türk heyetine İsmet İnönü, İngiliz heyetine Lord Curzon, Fransız heyetine Barrère İtalyan heyetine Marki Garroni, Yunan heyetine Venizelos başkanlık ediyordu.

Lozan Barış Görüşmeleri´nde Musul

Lozan´daki barış görüşmeleri sırasında, kimi diğer sorunlar üzerindeki tartışmalar sürüp giderken İngiliz Başdelegesi Lord Curzon, Musul sorununu gündeme alıp Türk baş delegesi İsmet İnönü´den görüşünü açıklamasını isteyince, İsmet İnönü de bir bildirgeyle görüşünü açıkladı: ” Bildirgeye göre; Süleymaniye, Kerkük, Musul sancaklarından meydana gelmiş olan Musul Vilayeti´nde 503 bin yerleşik nüfus vardır. Süleymaniye ve Kerkük´te Arap çok azdır. Büyük çoğunluğu Kürt ve Türk´tür. Musul merkezinde de 137 bin Kürt ve Türk´e karşılık 28 bin Arap mevcuttur. Arap sayılanlar da aslında Türk´türler, fakat uzun süre Araplarla ilişki kurduklarından Arapça´yı da öğrenip konuşmuşlardır. Bölgede bir miktar Yezidi varsa da onlar da Kürt´türler.” ( Türkiye Cumhuriyeti – 1923, Mahmut Goloğlu, Ankara 1971, s. 71)

İsmet İnönü, konuşmasını şöyle sürdürüyordu: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir. çünkü Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisi´ne girmiştir. Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar. Kürt halkı ve meşru temsilcileri, Musul Vilayeti´nde oturan kardeşlerinin anayurttan ayrılmasına razı değillerdir.” (a. g. e. , s. 71-72)

İsmet İnönü´nün konuşmasını cevaplamak için söz alan Lord Curzon, TBMM´nde Musul bölgesinden milletvekili bulunmadığını belirterek, varolan milletvekileriyle ilgili olarak da şunları söyledi: “Ankara´nın Kürt milletvekillerine gelince, onların nasıl seçilmiş olduklarını kendi kendime sormaktayım. Halk oyu ile seçilmiş tek milletvekili var mıdır? Bütün bu insanların atanmış oldukları ve bunlar arasında bazılarının dil bilmedikleri için meclis çalışmalarına katılmadıkları herkesçe bilinmektedir.” Lord Curzon, sözü Kürtlerin Türk idaresi karşısındaki tutumlarına da getirerek “Kürtlerin, Türk idaresinden hoşnut kalmadıklarını sürekli olarak açıkladıklarını her kes bilmektedir. Dört yıldır İngiliz Hükümeti´ne, hayal kırıklığına uğramış Kürtlerden, Kürdistan´ın özerkliği ya da bağımsızlığı ile ilgilenmemizi isteyen protestolar gelmektedir” dedi. ( a. g. e., s. 72) Lord Curzon ile İsmet İnönü arasındaki karşılıklı suçlama ve söz düeloları bu çerçevede birkaç kez daha sürdü. Hatta bir keresinde Lord Curzon “Kürtlerle Arapların, getirenin başına atacak kadar seçim sandığını tanımadıklarını” iddia etti.

Lord Curzon´un Kürtler ve Kürt milletvekilleriyle ilgili sözkonusu ağır sözleri, Türk heyeti tarafından TBMM´ne iletilince, Kürt milletvekilleri arasında büyük bir öfke ve kızgınlığa yolaçtı.

Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey (daha sonra 1925 Şeyh Sait Ayaklanması sırasında Cıbranlı Halit Bey´le birlikte Bitlis´te idam edildi) Büyük Millet Meclisi kürsüsünde şöyle haykırdı: “Lozan Barış Görüşmeleri´nde İngiliz Başdelegesi Lord Curzon, bizlere yani Kürt kardeşlerinize saldırıyor, hakaret ediyor. Kürdistan´dan gelen mebusların, Mustafa Kemal Paşa tarafından tayin edildiğini söylüyor. Kürt arkadaşlarınız için, cahil diyor, Kürtleri temsil edemezler diyor. Cahilliğin anlamı, İngiliz politikasına uymamak ise; biz itiraf ederiz ki cahiliz… Arkadaşlar, mebuslar tayin edilemezler, seçilirler. Millet, mebuslarını seçer… Burada Mustafa Kemal Paşa´nın tayin ettiği mebuslar, uşaklar yoktur (bravo sesleri, alkışlar) Burada, büyük bir milletin vekilleri vardır.” (a. g. e., s. 74) Kürsüde uzun uzadıya konuşan Yusuf Ziya Bey, bu arada ” İngilizler, milyonları ile, altınları ile çalıştıkları halde, Kürtler bu seçime katıldılar ve bu seçime katılmakla bir tek amaç güttüler: Türk kardeşleriyle işbirliği yapmak…. Bütün kanılarını bir ilkede topladılar. O ilke, Türklerle kader birliği yapmaktı. Çünkü varolmak, çünkü esirlikten kurtulmak bu ilkenin gerçekleşmesine bağlıdır… Kürtler, Kürt aydınları, Arnavutluk´un, Irak´ın ve Suriye´nin sonunu görüp dururlarken, İrlanda´nın acılı sesini işitirken hiçbir kandırıcılığa kapılmazlar… İşte o günlerde, o kara günlerde bu toplulukta seçime katılan ve bizi seçip buraya gönderen milletin vekilleri olarak Lord Cuzon´a bağırıyoruz ki; bizler Kürdistan´ın gerçek vekilleriyiz. Senden ve senin siyasetinden Musul´u istiyoruz. Ve alacağız” diyerek hemen hemen tüm Kürt kökenli milletvekillerin düşüncelerine tecüman oldu.( a. g. e. s. 74-75)

Söz alarak aynı doğrultuda konuşan Muş Mebusu İlyas Sami Efendi de ” Kazım Karabekir komutasının Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Artvin)´de yazdığı zafer tarihlerinde bayrağını, mızrağını, atını oynatan, temiz Kürt soyu ve Kürt ulusu” olduğunu vurgulayarak ” Kürtler Musul´u almayı kendilerine görev saymışlardır” dedi. (a.g.e. s. 75 )

Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey de meclis kürsüsünde aldığı sözde “Lozan´daki delegelerimiz iki kardeş olan Türkler ile Kürtlerin temsilcileridirler” demişti. (a.g.e. s. 77 )

TBMM görüşmeleri sırasında, Başbakan Rauf Bey de Musul´la ilgili görüşlerini açıklayarak şöyle belirtmişti “Lod Curzon, Musul bölgesinin çoğunluğunun Kürt olduğunu söylüyor. Zaten biz de onun için Musul´u istiyoruz. burası Arap yurdudur dese idi tartışma olabilirdi.”

Lozan görüşmeleri uzadıkça uzuyor, pek çok diğer sorunun yanısıra, Musul sorununda da erhangi bir uzlaşma sağlanamıyordu. İngiltere Musul´u Irak´a bağlayarak kendi egemenliği altına almak için her çabayı gösterirken, İnönü de Musul´un Misaki Milli sınırları içinde olduğunu, nüfusun çoğunluğunun Kürt ve Türklerden oluştuğunu ve Türk ve Kürt gibi kardeş iki müsülman unsurdan meydana gelmiş olan Türkiye´nin sınırları içine dahil edilmesi gerektiğini savunuyordu.

Îngiliz heyeti, Musul´u elde edebilmek için, Lozan´da Musul´suz bir anlaşma imzalamak ve Musul zaten İngiliz işgali altında olduğu için sorunu ertelemek yolundaki taktiklere baş vurarak bu yönde Türk delegasyonunu sıkıştırdı. Musul´la bilikte pek çok sorun üzerinde anlaşmazlık sürünce görüşmeler kesildi. Bundan paniğe kapılan İsmet İnönü Ankara hükmetinin onayını da alarak Musul sorununu askıda bırakacak bir anlaşmayı imzalamaya hazır olduğunu 4 Şubat 1923´de Mütefik heyetlerine bir mektubla bildirdi. Ancak görüşmeler kesilmiş ve heyetler ülkelerine doğru yola çıkmışlardı bile. Türk heyeti de Ankara´ya döndü.

Gelinen aşamada, Türkiye´nin Musul´u geri almak için hevesli omakla birlikte bu hevesini sonuna kadar götürmeyi göze almaya hiç de niyetli olmadığı ve biran önce Mütefik devletleriyle anlaşma sağlamayı, Musul´u geri almaya tercih ettiği anlaşılıyordu. Ankara´da Lozan´dan gelen heyetle görüşen Mustafa Kemal ile Rauf Bey başbakanlığındaki hükümet, Musul sorununu erteleyrek, bir anlaşmaya varmayı benimsedi ve bu doğrultuda Mütefik devletlerine, bir karşı proje sunmayı kararlaştırdı. Aslında bu karar, Musul´u İngilizlerle bırakma yolunu açan ilk adımdı. Fakat o günkü koşullarda, böylesi bir çözümü TBMM´ne ve Türkiye kamuouna kabul ettirmek neredeyse imkansızdı. çünkü Kurtuluş Savaşı yıllarca Misak-i Milli şiarıyla verilmiş, Misak-i Milli´den hiç bir ödün verilemeyeceği her defsında vurgulanmış ve zafer bu temel üzerinde kazanılmıştı. Misak-i Milli hudutları içinde, hiçbir koşulda vazgeçilmeyecek olarak beyinlere, ruhlara işlenmiş olan Musul da vardı.

Hükümet, her şeye rağmen, kabul edilen projeyi benimsetmek ve bu yönde meclisten karar çıkartmak için, öneriyi TBMM´ne getirdi. Öneri mecliste büyük bir şok etkisi yarattı ve mebuslar arasında sert tepkilere yolaçtı. Öneri karşısında en büyük öfkeyi duyanlar yine Kürt kökenli milletvekilleriydi.

Hükümet öneriyi geçirebilmek için, esasında Musul´dan vazgeçilmediğini sadece sorunun geçici olarak erteleneceğini, eğer Türkiye ile İngiltere arasında anlaşma sağlanmazsa sorunun Milletler Cemiyeti´ne gideceğini ve orada çözüm yoluna başvurulacağını vurguluyor, aksi halde eğer Musul sorunu ertelenmezse anlaşma imzalanamayacağını, bu durumda İngilizlerle savaşa girme durumunun doğacağını, Tükiye´nin ise savaşacak gücü olmadığını vurgulayarak milletvkillerini tehdit ve baskı altına alma yoluna gitti.

Bu tutum Tük kökenli çoğu milletvekilini susturmaya ve öneriyi benimsemeye yetti. Görüldüğü kadarıyla söz konusu edilen topraklar, Kürt toprakları olduğu için gereğinde birtakım başka menfaatler karşılığı başkalarına terkedilebilceğini düşünüyorlardı. Anlaşıldığı kadarıyla hükümetin düşüncesi de bu doğrultudaydı.

Fakat Kürt kökenli mebusların, göz göre göre Kürt toprakarının elden çıkarılmasını kabul etmeleri düşünülebilecek bir şey değildi. Hükümetin ve Türk kökenlilerin Musul´u terketme düşünceleri, Kürt milletvekilleri arasında derin bir kaygı ve güvensizliğe yolaçmıştı.

Nasıl oluyordu? Anadolu´nun Rumlaştırılmasına ve Ermenileştirilmesine karşı iki kardeş millet olan Türk ve Kürtler birlikte savaşmışlardı. Misak-i Milli sınırları çizilirken Türklerle Kürtlerin üzerinde yaşadıkları topraklar esas alınmıştı. Her iki milletin evlatları bunun için kanlarını akıtmışlardı. Türkiye Büyük Mıllet Meclisi her iki halkın, hükümet, her iki halkın hükümetiydi. Her iki kardeş halk eşit hak ve menfaatlere sahibolacaklar, yeni devleti beraber inşa edeceklerdi. Fakat nasıl oluyordu da şimdi hükümet ve TBMM üyelerinin çoğunluğu, Musul´suz bir antlaşma imzalamak için çırpınıyorlardı? üstelik Suriye hududunda, 1921´de yapılan antlaşmada Fransızlara bırakılan Kürt topraklarının geri alınması için Lozan´da herhangi bir talepte bulunulmadığı gibi, şimdi de Musul terkediliyordu. Evet ne oluyordu? Yoksa yollar ayrılmaya mı başlıyordu?

Sorun, mecliste görüşülürken, Kürt kökenli milletvekilleri, işte böylesi kaygı ve düşüncelerle kürsüye çıkıyorlardı. Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey, Musul´suz bir barış antlaşmasına şiddetle karşı çıkıyor “olmazsa savaş çıkabileceği” tehdidine karşı, ülke işgal edilirken, çok daha ağır koşullarda halkın savaşı göze aldığını, memleketin bugün dünden daha elverişli koşullarda olduğunu vurguluyor ve şöyle diyordu: “Bir taraftan Îzmir işgal edilmiş, bir taraftan Bursaya kadar düşman geliyor, diğer taraftan Eskişahir´e kadar düşman ilerliyor, biz buradan göçediyoruz. O gün direniş gösterirken ve beş yıllık bir savaştan(Birinci Dünya Savaşı b. n.) çıkmış olan millet, yavrusu ile, evladiyle yanıyorken üç dört yüz bin kişilik bir ordu hazırlayarak, amaca ulaşmaya yönelten bu millet, bu Meclis, ne oldu ki efendiler memleketlerini istirdat, arazisine bir misli zam, evladını bir misli tezyid ettiği halde, karşısında bir düşman olmadığı halde bugün yanlış bir harekette devam ediyor.” ( TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 4, Îş Bankası Yayınları 2. Baskı, Ankara 1985 s. 92) Esasında hiç de savaş yanlısı olmadıklarını, barışa istekli olduklarını, ama her şeye rağmen barış yapmak için yalvarmadıklarını belirten Hüseyin Avni Bey, Musul sorununu erteleyelim demenin milletle alay etmek olduğunu şu sözleriyle vurguladı: “Eğer aczimiz varsa resmen veririz. Kendi kendimizi aldatmayız efendiler. Musul´u bir sene bekletme durumunda bulunacak. Bu ne demektir efendiler? Bu milletle alaydır. Îngilizlerden Mısır´ı aldınız, Kıbrıs´ı aldınız mı efendiler? Musul´u bugün sana vermeyen yarın niçin versin?” ( a. g. e. s. 93)

Diyarbakır Milletvekili Kadri Bey, Lozan´da dayatılan tavizleri vermektense savaşmanın daha iyi olacağını belirtiyordu. (a. g. e. s. 152)
Görüşmeler sırasında kürsüye çıkan Erzurum Milletvekili Mustafa Durak Bey, “Musul gayet mühim bir meseledir. Bendeniz bugün harbin ¡anakkale´sini ne kadar mühim görüyorsam, Türkiye için Erzurum´u, Kars´ı nasıl mühim görüyorsam Musul´u da o kadar mühim görüyorum” diyor ve ” Musul meselesini geleceğe devretmek, aradan zaman geçirmek zannediyorsam doğru değildir” şeklinde görüş belirtiyordu.

Lozan´da verilecek tavizlere en çok karşı çıkan ve özellikle Musul´un terkedilmesi karışında en çok kaygı duyan Bitlis Milletvekili Yusuf Bey´di. Türk heyetinin Lozan´da Suriye sınrında yeni düzenleme talebinde bulunmamasını da eleştiren Yusuf Ziya, Musul´un terkedilmesine kaşı duyduğu kaygıyı şu cümlelerle ifade ediyordu.”Bu hususta söz söylemek benim için vazife olduğundan söyleyeceğim. Musul´un vaziyeti coğrafyası, ırki ilişkileri, oluşum biçimi, siyasal ve sosyal yapısı, barış sonrasında bir dakika bile Îngiliz siyaseti altında, Îngilizlerin muamelesi altında, Îngilizlerin mandası altında kalmaya tahamül göstermez..”

“Arkadaşlar temenni ederdim ki Musul Tükiye´nin bir parçası denilsin. ¡ünkü Türklerle Kürtlerle meskun, Türkiye´nin bir parçasdır. Yarısınan fazlası Kürt´tür. Musul´un, Kürd´ün tarihinde bir kiymeti, bir önemi vardır. Îhtimal bir mahalde olsa idi bu kadar telaş etmezdim. Îhtimal ki başka bir yer olsaydı bu kadar telaş etmezdim. Musul´un Kürd´ün tarihinde bir sandelyesi vardır. Arkadaşlar bir insanı ikiye bölmek veyahut herhangi bir parçasını ayırmak (nasıl) mümkün değil se Musul´u Türkiye´den ayırmak öylece mümkün değildir” (a.g.e. s. 163 )

Dönem, henüz Türk Kürt kardeşliğinden, her iki halkın eşitliğinden, devletin, hükmetin ve meclisin iki müsülman unsurdan oluştuğundan dem vurulduğu bir dönemdi. Bu nedenle meclisteki Kürt kökenli milletvekillerini, Kürtlerin yakın bir gelecekte yok sayılacağı, her türlü ulusal demokratik haklarının inkar edileceği kanısından çok, Kürdistan´ın parçalanması güney topraklarının Fransız, Musul vilayeti topraklarının da Îngiliz egemenliği altına terkedilebileceği, Kürt topraklarından koparılarak Arap topraklarına katılacağı gerçeği endişelendiriyordu. Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey, Musul´un terkedilmesine olduğu kadar Mardin, Urfa ve Gaziantep topraklarının Fransızlara terkdilmesine de karşı çıkıyordu. Üöyle diyordu Yusuf Ziya Bey :”Arkadaşlar, insan karnını doyurmak ihtiyacındadır. Bu, beşerin muhtaç olduğu şeydir. Mardin, Nusaybin, Kilis, Urfa, Ayıntap ahalisi de yaşamak ihtiyacındadır…. Arkadaşlar ziraat yapamıyor buralarda yaşayanlar. ¡ünkü hudut ile arasında nihayet yarım at mesafe vardır. Kendisi kasabada oturuyor, arazisi falan öbür taraftadır. Bugün gidiyor, birer surette bir şey kaçırıyor getiriyor. Zirat yapıyor. Fakat yarın Fransızların ne gibi bir kanunla o hududu kendilerine katmayacaklarını kim biliyor ?… Arkadaşlar bu halk ticaret yapamıyor. ¡ünkü hududun ötesinde yeni yeni şehir, yeni yeni kasabalar, pazarlar vücuda getirmişlerdir. Rüsum ile bu tarafa geçiyor, bir şey beş kuruşa çıkar. Fakat diğer tarafta yüz paraya veriyorlar, buraya gelip beş kuruşa almıyor, gidiyor öte tarafa yüz paraya alıyor. Bu yüzden pazarlara kimse gelmiyor ve kapalı kalıyor. ¡arşı kapalıdır arkadaşlar. Sanat ölüyor çünkü muhtaç olduğu alet ve levazım ötede daha ucuzdur…. Binaenaleyh tekrar ediyorum, Fransızlarla yapılan anlaşma günlerin zaruretidir. Bu gayri tabiidir. Bütün insanlar teneffüs borularını kapatmış hudut yanında bulunan insanar dıkı sade tutulmuş boğuluyorlar. Teneffüs borularını açınız, tenefüs etsinler arkadaşlar.” ( a.g.e. s. 164 )

Urfa Mebusu Bozan, Ali Saip ; Mardin Mebusları Derviş Mithat, Îbrahim, Necip ve Esat; Muş Mebusları Abdulgani, Osman Kadri; Siirt mebusları Mehmet Kadri, Haci Nuri: Ayıntap Mebusu Ali Cenani; Bayazit mebusu Ali, Siverek mebusları Sırrı ve Bekir Sıtkı, Abdulgani; Dersim Mebusları Mustafa, Mustafa, Abdullah Tevfik ; Erzincan mebusu Hüseyin; Kars mebusu Fahredin; Van mebusu Hakkı Genç mebusları Haydar, Celal; Sivas mebusu Vasıf; Ergani mebusu Memet Emin; Bitlis mebusları M.Arif, Sadullah, Derviş, Resul; Diyarbekir mebusu Hacı şükrü Malatya mebusu Feyzi ve diğer kimi illerden bazı mebuslar verdikleri önergede, Suriye sınırının 1921 Fransız anlaşmasıyla düzenlenen biçimiyle kalmasına razı olmuyorlardı. Ama Lozan´a götürülecek projeye de konulmamasını ve daha sonra Fransızlarla yapılacak ikili görüşmede çözümlenmesini öneriyorlardı. Mardin mebusu Îbrahim, tek başına verdiği bir önergede ise Suriye hududunu düzeltme isteminin kesinlikle Lozan´a götürülecek projede yeralmasını istiyordu.

Proje konusunda, verilen değişik önerilerde, Musul´suz sulh yapılmasına karşı çıkan Kürt milletvekilleri ya da Kürtlerin yaşadıkları şehirleri temsil eden milletvekileri de şunlardı:
Ergani: Mehmet Emin, Mahmut, Hakkı
Mardin: Derviş
Erzurum: Mehmed Nusret, Îsmail, Süleymen Necati, A. Vasfi
Siverek: Abdulgani, Sırrı
Bitlis: Yusuf Ziya, Resul, Derviş
Mardin: Îbrahim, Sait, M. Mithat, Necip
Sivas: Emir, Vasıf, Taki, Ziyaettin, Rasim
Genç: Fikri Faik, Ali Vasıf, Hamdi, Üeyh Fikri, Dr. Haydar
Dersim: Hasan Hayri, Mustafa, Diyab, Abdullah Tevfik
Erzincan :Mehmed Emin , Hüseyin
Muş: Kasım, Mahmud Said, Abdulgani, A.Rıza, Osman Kadri, A. Hamdi, Îlyas Sami
Kars: A.Rıza, Cavit, Muhittin
Ardahan: Server, Hilmi
Bayazid: Üevket
Diyarbekır: Hacı şükrü, Kadri
Maraş: Arslan, Rüştü, Tahsin
Elaziz: Feyzi, Muhittin, Naci, Hüseyin
Siirt: Necmeddin
Hakkari: Mehmed Tufan, Mazhar Müfit
Urfa: Ali Saip
Van: Hasan Sıddık, Hakkı
Gaziayıntab: Kılıç Ali, Ali Cenani (a.g.e. s. 181-182-183-184-185-196 )

Kuşkusuz, tüm bu milletvekilleri isteklerinde sonuna kadar direnç gösterebilecek kişilikte değillerdi. Bunlarla beraber daha pek çok milletvekili, Musul´dan vazgeçilemeyeceğini belirtmelerine rağmen, sonuçta, Musul´suz antlaşma yapma ve Musul´lu bir yıl erteleyerek sorunu gerekirse Milletler Cemiyeti´ne götürme düşüncesinde olan hükümet heyetine 190 oyla yeniden vazife verildi. Karşı çıkan oy sayısı ise 130 idi.

Aslında görüşmeler ilerledikçe, sonucun bu yönde olacağı açığa çıkmıştı. Durumu anlayan Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, kürsüde yaptığı konuşmayı şu sözlerle bitirdi: “Binaenaleyh son söz arkadaşlar: sözümün (hiç) birinin yapılmayacağına kanaat gtirdim. Allah hazır, tarih hazır, elinizi vicdanınızın üzerine koyun, nasıl bilirseniz öyle yapın” a.g.e. s. 165 )

Mustfa Kemal, Ankara hükümeti ve TBMM bildikleri gibi yaptılar. Musul´suz bir anlaşma yapmak üzere kolları sıvadılar. Bu arada, herşeye rağmen TBMM´nde önemli oranda muhaliflerin varolmasından ve bunların ikide bir “başağrıtmasından” hiç de hoşlanmayan Mustafa Kemal, imzalanacak Lozan Antlaşması´nın bu mecliste tehlikeye girebileceği endişesinden de hareket ederek TBMM seçimlerini yenilemeyi, muhalefeti, özelile Kürtlüğe şöyle ya da böyle sahip çıkan milletvekillerini tasviye etmeyi kararlaştırdı. TBMM, 1 Nisan 1923´de seçimlerin yenilenmesini kararlaştırdı ve seçimler yaptırıldı. Hükümetin, devlet bürokrasisinin ve ordunun da gücü kullanılarak hemen hemen tüm muhalifler tasfiye edildi ve Mustafa kemal ile Kemalizmin tek parti yönetimini kuracak olanlar aşısından temizlenmiş, tek ses çıkaran 2. dönem meclis seçimleri yapılırken 24 Nisan 1923´te yeniden Lozan görüşmelerine başlandı.

Lozan Antlaşması 24 temmuz 1923´te Musul sorununu erteleyen bir biçimde imzalandı. Lozan Antlaması´nın 3. maddesine göre eğer 9 ay içinde Türkiye ile Îngiltere, Musul konusunda kendi aralarında bir anlaşmaya varmazlarsa sorun Milletler Cemiyeti´nde çözülecekti. Suriye sınırı da 1921 anlaşmasına göre kaldı. Lozan görüşmeleri tamamlanırken 2. dönem meclis üyeleri de belirlenmişti. 2.dönem TBMM, 11 Ağustos 1923´te toplandı. Artık Antlaşma tek sesli mecliste rahatlıkla onaylanabilirdi

Lozan Antlaşmsı´nın ilgili maddesi uyarınca Türk-Îngiliz görüşmeleri, 19 Mayıs 1924´te, Îstanbul´da başladı. Türk heyetine Büyük Millet Neclisi Başkanı ve Îstanbul Mebusu Fethi (Okyar) Bey, Îngiliz heyetine de o sırada Irak Yüksek Komiseri bulunan Sir Percy Cox başkanlık ediyordu.[1]
Mûrad Ciwan
Ev babet bi zimana (Türkçe) hatiye nvîsandin, klîk li aykona bike ji bu vekirina vî babetî bi vî zimana ku pî hatiye nvîsandin!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
Ev babet 968 car hatiye dîtin
Haştag
Çavkanî - Jêder
[1] Mallper | Türkçe | https://muradciwan.com
Gotarên Girêdayî: 17
Pol, Kom: Kurtelêkolîn
Zimanê babetî: Türkçe
Bajêr: Mûsil
Cureya belgeyê: Zimanî yekem
Cureya Weşanê: Born-digital
Kategorîya Naverokê: Coxrafya (Erdnîgarî )
Kategorîya Naverokê: Dîrok
Kategorîya Naverokê: Doza Kurd
Welat- Herêm: Başûrê Kurdistan
Ziman - Şêwezar: Turkî
Meta daneya teknîkî
Kalîteya babetê: 99%
99%
Ev babet ji aliyê: ( Sara Kamela ) li: 13-04-2023 hatiye tomarkirin
Ev gotar ji hêla ( Burhan Sönmez ) ve li ser 19-04-2023 hate nirxandin û weşandin
Ev gotar vê dawiyê ji hêla ( Burhan Sönmez ) ve li ser 13-04-2023 hate nûve kirin
Navnîşana babetê
Ev babet li gorî Standardya Kurdîpêdiya bi dawî nebûye, pêwîstiya babetê bi lêvegereke dariştinî û rêzimanî heye!
Ev babet 968 car hatiye dîtin
Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!
Kurtelêkolîn
Rojhilatê Kurdistanê û rawestan di hember paradoksa Komara Îslamî de
Kurtelêkolîn
Îdolojî çi ye û axo “Kurdayetî” îdolojî ye?
Cihên arkeolojîk
Temteman
Jiyaname
İbrahim Güçlü
Wêne û şirove
Ji xanên bajarê Silêmaniyê
Wêne û şirove
Ev wêne di sala 1973 an de li Qelqeliyê ya ser bi Wanê ve kişandiye
Jiyaname
Viyan hesen
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
Cihên arkeolojîk
Qoşliyê
Kurtelêkolîn
Antolojiya xebata medenî (hewcehiyên xebata medenî) – Beşa 1em
Jiyaname
RONÎ WAR
Wêne û şirove
Di sala 1980'î de çemê Banos li bajarê serêkaniyê
Pirtûkxane
Felsefekirin û zarok
Kurtelêkolîn
Pîlana dagîrkeran bo çêkirina nakokî di navbera Kurdan de
Jiyaname
Elî Îlmî Fanîzade
Jiyaname
KUBRA XUDO
Jiyaname
AYNUR ARAS
Kurtelêkolîn
Birîndar hevşêweyê formek ji hebûnê
Jiyaname
Necat Baysal
Wêne û şirove
Bav û diya nivîskar: Wezîrê Eşo, Tbîlîsî 1930
Cihên arkeolojîk
Kereftû
Cihên arkeolojîk
Dalamper
Pirtûkxane
6 STÛNÊN ZIMAN Û ZIMANNASIYA KURDÎ
Jiyaname
Kerim Avşar
Jiyaname
Dîlan Yeşilgöz-Zegerius
Wêne û şirove
Kurdên gundê Meydan Ekbezê, Çiyayê Kurmênc- Efrînê
Cihên arkeolojîk
Mezarê Padîşehê Kurd ê Mîdî (Kî Xosraw- Kawa) 632-585 BZ
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û hevoksazî
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 41
Pirtûkxane
ZÎMANÊ DUYEM

Rast
Kurtelêkolîn
Cihên geştiyarî yên parêzgeha Îlamê – Beşa 1em
07-04-2024
Aras Hiso
Cihên geştiyarî yên parêzgeha Îlamê – Beşa 1em
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
15-04-2024
Sara Kamela
Di ziman de xêv û morfolojî
Weşanên
Rojnameya Serbestî
24-04-2024
Burhan Sönmez
Rojnameya Serbestî
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Firîca Hecî Cewarî
Jiyaname
Şekroyê Xudo Mihoyî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Şekroyê Xudo Mihoyî
Babetên nû
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 41
07-05-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
ZÎMANÊ DUYEM
01-05-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
6 STÛNÊN ZIMAN Û ZIMANNASIYA KURDÎ
01-05-2024
Burhan Sönmez
Pirtûkxane
Felsefekirin û zarok
29-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û hevoksazî
28-04-2024
Sara Kamela
Jiyaname
Şekroyê Xudo Mihoyî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
26-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Elî Îlmî Fanîzade
24-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
İbrahim Güçlü
23-04-2024
Burhan Sönmez
Pirtûkxane
Felsefekirin
23-04-2024
Sara Kamela
Jimare
Babet 519,118
Wêne 106,452
Pirtûk PDF 19,248
Faylên peywendîdar 96,905
Video 1,378
Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!
Kurtelêkolîn
Rojhilatê Kurdistanê û rawestan di hember paradoksa Komara Îslamî de
Kurtelêkolîn
Îdolojî çi ye û axo “Kurdayetî” îdolojî ye?
Cihên arkeolojîk
Temteman
Jiyaname
İbrahim Güçlü
Wêne û şirove
Ji xanên bajarê Silêmaniyê
Wêne û şirove
Ev wêne di sala 1973 an de li Qelqeliyê ya ser bi Wanê ve kişandiye
Jiyaname
Viyan hesen
Jiyaname
Firîca Hecî Cewarî
Cihên arkeolojîk
Qoşliyê
Kurtelêkolîn
Antolojiya xebata medenî (hewcehiyên xebata medenî) – Beşa 1em
Jiyaname
RONÎ WAR
Wêne û şirove
Di sala 1980'î de çemê Banos li bajarê serêkaniyê
Pirtûkxane
Felsefekirin û zarok
Kurtelêkolîn
Pîlana dagîrkeran bo çêkirina nakokî di navbera Kurdan de
Jiyaname
Elî Îlmî Fanîzade
Jiyaname
KUBRA XUDO
Jiyaname
AYNUR ARAS
Kurtelêkolîn
Birîndar hevşêweyê formek ji hebûnê
Jiyaname
Necat Baysal
Wêne û şirove
Bav û diya nivîskar: Wezîrê Eşo, Tbîlîsî 1930
Cihên arkeolojîk
Kereftû
Cihên arkeolojîk
Dalamper
Pirtûkxane
6 STÛNÊN ZIMAN Û ZIMANNASIYA KURDÎ
Jiyaname
Kerim Avşar
Jiyaname
Dîlan Yeşilgöz-Zegerius
Wêne û şirove
Kurdên gundê Meydan Ekbezê, Çiyayê Kurmênc- Efrînê
Cihên arkeolojîk
Mezarê Padîşehê Kurd ê Mîdî (Kî Xosraw- Kawa) 632-585 BZ
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û hevoksazî
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 41
Pirtûkxane
ZÎMANÊ DUYEM

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.5
| Peywendî | CSS3 | HTML5

| Dema çêkirina rûpelê: 0.704 çirke!