Jîna için saç kesenler, yol kesenler, ellerinde eşarpları ile sokağa çıkan yüzlerce muhalifin eylemlerinin sönüp gitmemesi için desteklenmesi ve aynı zamanda #İran rejimi#nin özünü hedeflemesi, İran’da başka bir rüzgarı beraberinde getirebilir.
Fransa’nın başkenti Paris’te 2018 yılında binlerce kişi Paris Nord Büyük Konferans alanında, Free İran toplantısı için bir araya gelmişti. Beklenen konuşmacı, akıbeti belli olmayan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün lideri Mesud Recevi’den sonra örgüt lideri pozisyonuna gelen eşi Meryem Recevi’ydi. Salonda, bilgisayarların başında, misafirler bölümünde, kitlenin etrafında yüzlerce kadın militan görevli olarak bulunuyordu. Çoğunun yüzleri yanıktı. Bazılarının saçlarının olmadığı anlaşılıyordu. Ellerde derin yanık izleri olan bu kadınların yüzünü döndüğü liderleri Meryem Recevi, kürsüden tane tane konuşmasını yaparken, salondaki onlarca güvenlik görevlisine rağmen aynı zamanda sürekli etrafını kontrol ediyordu.
.
İran / 1979 / Kadınlar 8 Mart'ta rejimi protesto ediyor
Basından sorumlu İranlı kadın militan, yaralarının çoğunun atılan kezzap sonucu oluştuğunu belirtiyor. Bazıları da Paris'te saldırıya uğramış. Çoğunun bedenlerinde ise İran rejiminin izleri var. Meryem Recevi’nin gözbebeklerine ise Molla rejimin korku iklimi sinmiş. İdeolojik olarak bambaşka bir kulvara giren örgütün kendisi başka bir eleştiri konusu ama İran rejiminin korku ikliminin Fransa’daki bir salona yansıması, ülkedeki tabloyu da tüm çıplaklığıyla ortaya koymaya yetiyor.
Jina Mahsa'dan kara saçlara!
Şimdilerde ise İran’da 22 yaşındaki #Jîna Mahsa Amînî#’nin ardından kadınlar, saçlarını kesiyor ve sanal medya o görüntüleri paylaşıyor. Kadınlar, meydanlarda üzerlerine giydirilmiş korku elbisesini yırtmak için deyim yerindeyse çığlık atıyor. Bütün bu sürecin başlangıcı ise Jîna’nın, İran'da Ahlak Polisi tarafından geçtiğimiz hafta başında gözaltına alınıp ve şiddet nedeniyle hayatını kaybetmesiydi. Jîna’nın cansız bedeninin hemşireler tarafından hastaneden güllerle uğurlanması, İran’daki kadınların durumunu da özetliyordu.
'Uyuyor numarası yapıyoruz'
İran devlet medyası, Jîna’nın eğitim ve danışma merkezine götürdükten sonra kalp krizi geçirdiğini iddia ediyor. İran’da polis şiddetiyle gerçekleşen her ölümden sonra rejimin klasiği olan bu açıklama Jîna için de değişmedi. Jîna’nın ailesi, kızlarının daha önce herhangi bir sağlık sorunu olmadığını söylüyordu. 16 Eylül'de ise Tahran'da Jîna’nın için protestolar patlak verdi. İran İçişleri Bakanlığı, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi tarafından emredildiğini söylediği bir soruşturma kararını açıklarken, aynı anda protestolara katılanlar bir bir gözaltına alınmaya başlandı. Jîna’nın hastanede entübe halde çekilen fotoğrafları dijital medyada geniş yankı uyandırırken, İran'ın film yapımcılarından Asghar Farhadi, sanal medyadaki paylaşımı İran'da yaşananlara karşı sessizliği özetler niteliğinde: Bu bitmek bilmeyen zulüm karşısında uyuyor numarası yapıyoruz. Hepimiz bu suçun ortağıyız.
Haklar tersine işliyor
Hicap olarak bilinen başörtüsü, İran'da 1979 devriminden bu yana kadınlar için zorunlu hale getirildi. Kapalı bir kutu olarak nitelendirilen İran’da, İslam Devrimi'nden sonra kadınlar kendi gelişim tarihi içinde haklar ve özgürlükler anlamında tersine bir süreç yaşayan nadir örneklerden biri. İranlı kadınlar, İslam Cumhuriyeti’nin dayattığı şer’i rejimin hapsettiği dar alanda var olma ve kendi sınırlarını çizme mücadelesi verirken, cezalar, ölümler beraberinde geliyor. Eşitsizliklerin iç içe geçtiği bu coğrafyada İran’ın tarihsel gelişim süreci, toplumsal, siyasal ve hukuksal yapısı irdelendiğinde rejim karşısında en fazla kadınların bedel ödediğini görüyoruz.
Kadın için yasaklarla uzayan liste...
İran’da, bırakın örgütlenme hakkını, kadınların yakın bir zamana kadar maç izlemek için stadyuma girmeleri yasaktı. 'Dohter-i Abî' (Mavi Kız) olarak tanınan Seher Hüdeyari’nin futbol maçını izlemek için stadyuma girmeye çalışmasından dolayı ceza almış ve aldığı cezayı protesto etmek için mahkeme önünde kendini ateşe verip hayatını kaybetmeşti. Bu eylemin ardından kadınlar için stadyuma bir günlüğüne giriş izni verilmiş ve milli maçı stadyumda izleyebilmişlerdi.
Bu yasak yaklaşık 40 yıldır yürürlükte. İran Devrimi’nden sonra 1979 yılında kadınlara kapanma zorunluluğu getirilmişti. Kadınların birçok yaşam hakkı ellerinden alınmıştı. Mesela kadının boşanma hakkı yok. Erkek isterse evliliği bitebiliyor. Yine erkeğin yasal olarak 4 kadınla evlenme hakkı var. Ayrıca anne-baba ayrıldığında, kadınlar çocuklarının velayetini tam olarak alamazlar. Sadece evlenmeden önce sözleşme yapılırsa durum değişebilir. İranlı bir kadın yabancı uyruklu bir erkek ile evlendiğinde, çocuğu yakın bir zamana kadar İran vatandaşı olma hakkına sahip değildi. Ancak bir erkek yabancı uyruklu bir kadınla evlenirse, çocuğu İran vatandaşı olur.
Kadın için her şey suç!
Kadınların yaklaşık on yıl süren mücadelesi sonucunda çocuklarıyla ilgili yasa kabul edilmiş ve İranlı kadınların yabancı uyruklulardan olan çocukları da İran vatandaşı hakkına sahip olmuştu. İran’da, aile mahkemeleri dışında, kadın hakim atamaları ve kadın hukukçuların savcı olması da yasak. İlk kez 1998 yılında savcı yardımcısı olarak bir kadın atanmış. İran’da, kadın evli ise eşinin izniyle; bekar ise 18 yaşını doldurmuş olsa da, bir kereye mahsus babasının izni ile pasaport alabiliyor ve yurtdışına çıkabiliyor. İran’da kadınlar, yasalar gereği erkekler ile birlikte düğün, parti, kutlama vb. etkinliklere katılamıyor. Erkeklerin olduğu bir ortamda bir erkek ile dans edemez. Çünkü dans etmek kadın için bir suçtur. Dans ettiği gerçeksiyle tutuklanan pek çok kadın var. Zumba, aerobik ve body ritim gibi spor aktivitesi olarak kabul edilen danslar, İran kültürüne ters düştüğü gerekçesiyle yasak. 2019 yılında, İran’da kadın dış giyim ürünlerinin düğmeli olması yönünde karar çıkartıldı. Düğmesiz dış giyim kıyafetlerinin üretimi de yasaklandı.
.
İran / 1979 / Kadınlar 8 Mart'ta rejimi protesto ediyor
Cinslerin tecridi
Yukarıda sadece birkaç başlıkta sıraladığımız yasaklar zinciri nedeni ile İranlı Kadınların Sosyo-Demografik ve Ekonomik Özellikleri Dünya Ekonomik Forumu 2006 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre İran toplumsal cinsiyet ayrımcılığının en derin yaşandığı ülkelerden birisi olarak 115 ülke içinde 108. sırada yer alıyor. Kadın ve erkekler arasındaki ekonomiye katılım ve fırsat eşitliği sıralamasında ise 113., eğitime erişimde de 80., sağlık, hayatta kalma oranında 52. ve siyasal katılımda 109. sırada yer alıyor. (World Economic Forum, 2006:76). İslam Devrimi'nden sonra cinslerin tecridi politikasının kadınlar konusundaki rakamları bu şekilde devam ediyor. Cinslerin tecridi politikasının ürünü olarak İran’da zorunlu örtünme meselesi, sadece ülkenin bir özelliği ve halkın örf, adet ile paralel gelişen bir süreç değil. Tersine resmi ve yasal olarak rejim tarafından ideolojik bir çerçeveyle kadınlara dayatılıyor. Kadınların zorunlu örtünmesi meselesi devrimin ilk yıllarından itibaren açılan ilk tartışmalardan biri olmuş ve günümüze kadar sürekli ülkede baskı, kırbaçlanma, tutuklanma ve öldürülme gerekçesi yapılıyor. İran rejimi açısından zorunlu örtünmenin ideolojik bir anlam içerdiğini anlamak için başörtüsüne karşı geliştirilen en ufak tepkiye rejimin verdiği cevaba bakmakta fayda var.
Mücadele eden casus sayılıyor
Zorunlu başörtüsü meselesi, kadınların İslam Cumhuriyeti ile yüzleşmesinin ana sahnesi. Bu yüzleşmenin görünümü ilk olarak Humeyni’nin zorunlu başörtüsü kararnamesinin yayınlanmasından sonra İran’da 8 Mart gibi kitlesel gösterilerde ortaya çıktı ve 2017’de, “Devrim Caddesi kadınları” şeklini aldı. 22 Aralık 2017’de Vida Movahed, başörtüsünü bir sopaya bağladı ve bir platformda durdu. Dijital medyada, Beyaz Çarşamba olarak adlandırılan eylem hızla yayılırken, bu eylem kadın hareketleri için canlanma sürecini başlattı. Bu harekete, “Devrim Caddesi Kadınları” adı verildi. Uzun süre gündem olan Movahed’in eylemi ona 8 ay hapis ve casuslukla suçlanma olarak dönerken, dijital medya üzerinden yapılan bu eylem bir süre sonra sönümlendi.
Bir videonun ağır bedelleri
Günümüzde özellikle İran’da tekrar örtünmeye yönelik baskıların ciddi bir şekilde arttığını görüyoruz. Tutuklama, baskı, tehdit ve sokakta darp etme gibi yöntemler son aylarda bariz bir şekilde artarken, örtünmeye dair devletin politikasında gıdım değişiklik olmadı. 12 Temmuz’da İran rejiminin düzenlediği, “Tesettür ve İffet Günü” dolayısıyla, kadınların başörtü takma kuralına uymalarını sağlamak amacıyla hafta boyunca bir takım etkinlikler yapılacağı rejim tarafından ilan edilmişti. İranlı kadınlar ise, 12 Temmuz’da zorunlu örtünmeye karşı protesto çağrıları yaptı ama İran rejiminin kolluk güçlerinin baskısı ve şiddeti toplanmalarına engel oldu. Ve tepkiler tekil videolar çekme şekline dönüştü. Kadınlar, sokaklarda başörtülerini çıkarak birgün geçirdi ve videolar çekti. Video çekenlerin birkaçı ise sonradan tutuklandı. Sanal medya hesaplarına da sınırlama getirildi.
İsyan
Tüm bu süreçleri izleyen ve mücadele şiarına katkıda bulunan, İran kadın hareketini örgütlemeye çalışanlardan biri de, “Osyan” (İsyan) oluşumu lideri Shirin Motazed. Zorunlu örtünmeye karşı mücadelenin ağır bedeller içerdiğini söyleyen Motazed, basına verdiği demeçte, 2017’de dijital medyada başlatılan eylemleri değerlendirirken, şu ifadeleri kullanıyor: Özellikle yeni kuşak çok bilinçli ve korkusuz. Dışarıda başörtüsüz gezerek video çekmenin ne demek olduğunu anlamak İran’da yaşamayanlar için gerçekten zor. İran rejimi bu konuda ilk süreçten bu yana çok katı ve sert. Hatta zorunlu örtünme artık birçok kesim tarafından, ‘İran rejiminin emniyet subabı’ diye kabul ediyor. Bunun için en ufak oluşumlar bile dağıtılıyor. Kadınlar sadece başörtüsüz gezdikleri için uzun yıllar hapis cezasına çarptırılıyorlar. Bunun için farklı mücadele alanlarında olduğu gibi örgütlü bir yapının kurulması gerçekten güç.
Yüzbinlerce kadının ahı için...
İran’da kadın mücadelesinin bedelini özetleyen Shirin, İran’da rejimin özünü hedef almayan bir mücadelenin yol alamayacağını hatırlatıyor. İşte şimdi Jîna için saç kesenler, yol kesenler, ellerinde eşarpları ile sokağa çıkan yüzlerce muhalifin eylemlerinin sönüp gitmemesi için desteklenmesi ve aynı zamanda İran rejiminin özünü hedeflemesi İran’da başka bir rüzgarı beraberinde getirebilir. Jîna’nın ve öncesinde kırbaçlanan, tutuklanan, cezaya tabi tutularak bedel ödeyen yüzbinlerce kadının ahı için kara saçlarınızı rejimin boğazına düğümlemek gerekir![1]