$Kadının Kürt edebiyatındaki yeri$
Kürt sözlü edebiyatında kadının yerinin çok belirgin olduğu görülür. Stranlarda kadınlar bazen strana konudur bazen de eserin yaratıcısıdır. Kadınlar toplumda ortaya çıkan çok farklı duyguların sözcüsü olmuştur. Kürtlerde kadın, toplumdaki pek çok etkisiyle beraber daha çok acıların tarafı ve bu acıların dile ve edebiyata taşıyıcısı olmuştur.
Kürt toplumunun hafızasını oluşturan sözlü edebiyatın arka planında önemli yer tutan kadınlar, toplumun gizli kültür taşıyıcıları rolünde. Çeşitli etkenler ve toplum baskısıyla arka planda durmak zorunda kalmış Kürt kadını, bugün yazılı edebiyatta daha görünür olmanın mücadelesini veriyor.
Kürt edebiyat tarihinde kadının yerine bakarken birçok unsura işaret etmek için genel olarak benzerlik ve farklılıkları görmek üzere kadının dünya edebiyat tarihindeki yerine de bakmak gerekir.
Dünya edebiyat tarihinde kadının yerini ve duruşunu açıklamak için de küresel genel geçer etkenlere bakmak lazım. Her şeyden önce edebiyat, toplumların siyasi ve ekonomik şartlarına göbekten bağlıdır, toplumların inançları da (dini ya da örfi gelenekler) olumlu ya da olumsuz en büyük etkenlerden biridir. Bunlar ana belirleyicilerdir. Ancak siyasi ve ekonomik şartlar sözkonusu olduktan sonra coğrafya, iklim gibi yan unsurların da olacağını tahmin etmek zor değil.
Kadının ekonomik, siyasi, inançsal ve edebi hayattaki rolünün en başında ise tarihin ilk dönemlerinden beri var olagelen anaerkil ya da ataerkil toplum olma özelliği başat etkendir.
Tarihin birçok döneminde dünyanın farklı coğrafyalarında anaerkil toplumlar mevcuttur. Bu toplumlarda tahmin edileceği üzere kadın ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Fakat dünya coğrafyasında ağırlıklı olarak ataerkil toplumlar ağır basar.
Ortadoğu’da ortaya çıkarak sonradan keşfedilen yeni coğrafyalara kadar yayılan ve günümüzde dünya inanç sisteminin büyük kısmını oluşturan Hristiyanlık, İslamiyet ve Yahudilik dinleri Ortadoğu’daki ataerkil sistemin hakim olduğu toplumlarda ortaya çıktığından etkileri ve kadın konusundaki tutumu da dünya üzerinde ağırlıklı olarak hakim konumdadır.
Kadının toplumdaki statüsünü belirleyen ataerkil toplum düzeni, ataerkil toplumun kurallarını pekiştiren inanç sistemleri kadını yaşadığı toplumda üretimden alıkoyamamışsa da ekonomik hayatın döngüsünde sadece bir noktada tutmuştur. Bu üretim aşamasıdır. Ancak ekonomik hayat sadece üretim değil aynı zamanda malın değişimi, yani ticarettir ki ticaret, artan üretimin değişimi ihtiyacının sonucu ve şehir toplumlarının ortaya çıkış sebebidir. Artı üretim ve şehir toplumları da beraberinde askeri sınıfı, siyaseti ve hep birlikte bir organizasyonu, yani devleti ortaya çıkarmıştır.
Toplumların edebi durumuna bakılırken bu tarihsel gelişimden bahsetmek gerekir. Çünkü dilin var olduğu her yerde sözlü edebiyat var olsa da yazılı edebiyat için yazının icadı gerekir. Yazının icadı da şehir toplumlarının ekonomik gereklerinin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.
Örneğin yazının ilk çıktığı coğrafyalara bakıldığında buralar Dicle-Fırat, Nil ve Sarı ırmak havzaları ile Akdeniz’deki koloniciliği başlatan Fenikelilerin yaşadığı bugünkü Lübnan topraklarıdır ki buralar artı üretimin biriktiği ilk şehir toplumlarıdır ve ticaretteki gerekliliğin bir sonucu olarak yazı ortaya çıkmıştır demek mümkün.
Sözlü edebiyat
Tarihte Kürdistan’da var olan ve isimlendirilemezlerse de üretici ve yerleşik oldukları belirlenen toplumların, günümüzden 12 bin yıl öncesine kadar uzanan varlıkları ispatlanmıştır. Ancak yazıyı kullanan Sümerlerle çağdaş denilebilecek ve Kürtlerin ataları olarak kabul edilen Hurriler ile daha sonraki dönemlerde hakim olan Mittanilere ait yazılı belgelere henüz ulaşılmış değil ya da ulaşılması günümüzde egemen güçlerce engellenmektedir.
Ancak Feqî Hüseyin Sağnıç’ın aktardığı araştırmacı görüşlerine göre milattan öncesine ait kutsal kitap Avesta, Kürt dilinin öncülü olan Med dilinde yazılmıştır. Minorsky, “Her ne kadar Med dilinden geriye birkaç özel isimden başka kalan olmasa da elimize geçen bazı belgelere göre Kürt dili Med dilinin ardılıdır ve Avesta da Med dilinde yazılmıştır” demektedir.
Yazılı edebiyatın milattan öncesine dayandığı kanaatine varılan Kürtlerin ülkesi, Medlerden sonra çevre halkların, örneğin Pers, Makedon kralı Büyük İskender, Roma, Bizans, İslamiyet sonrası Arap orduları, Selçuklular, Osmanlılar gibi çeşitli güçlerin hakimiyet alanına girmiştir. Eyyübiler, Mervaniler gibi İslami dönem etkisi altındaki kısa süreli devletleri ve Osmanlı döneminde beylikleri olsa da Kürtler, Kürt edebiyatını destekleyecek güçlü bir siyasi varlıktan yoksun kalmışlardır. Ancak bu Kürtlerin medeni ve edebiyat sahibi olmadıkları anlamına gelmez.
Kürt edebiyatı ve kadının yeri
Yazılı Kürt edebiyatında, tüm dünya edebiyatında olduğu gibi önce şiir vardır. Kürt kadın şairler ise İran Kürtlerinin bir döneminde sayıca ve seviye olarak çok öndedirler.
Miladi 10. yüzyılda yaşayan Celale Xanima Loristanî bunların ilkidir. Celale Xanim şiirleri ve çift beyitleriyle ün salmıştır.
Celale Xanim’ın oğlu ŞaXweşin de şairdir ve Meryem’in İsa’yı doğurmasına benzer bir hikayesi sözkonusudur.
Celale Xanim’ın bir çift beyiti şöyledir:
Ey kake Reda, siwar dana
Î ferman ama çi heft esmana
Xelkê Loristan wezoş mezana
Paken Celaley Mirza Amana
Celale Xanim’dan sonra, bir kısmı oğlu ŞaXweşin’in etrafından toplanan olmak üzere çok sayıda kadın şair vardır. 12. yüzyıla kadar İran Kürtleri arasında 15’e yakın Kürt kadın şair bilinmektedir. Rihan Xanima Loristani, Xatu Mey Zerd, Daye Xezana Serketî, Yay Hebîbeya Şarezûrî, Xatûn Dayrakî Razbar ve Semen Xanima Dewdanî bunlardan bazılarıdır.
Bu dönem sonrasında 13. yüzyılda Cîhan Ara Xanim ile yine 1800’li yıllarda Sine’de yaşayan ve halk arasında Mahşeref Xanim olarak bilinen Mesture Kurdistanî de önemli bir yere sahiptir. Mesture Xanim, evlendiği Vali Hüsrev Xan’dan edebiyatı konusunda büyük destek görür. Mesture Kurdistanî’nin bir şiiri şöyledir:
Xusrewim wehar, Xusrewim wehar,
Ya şanebu weim sal newehar
Berneyan web er gulan ce gulzar
Nekro dirext şiko feîzhar
Ne sehn çemen newano bulbul
Heni ne nîşo jale ne rûygul
İran Kürt kadınları arasındaki diğer ünlü bir şair de Xurşid Xanima Dawaşî’dir. Bu kadın şair 1902 yılında Rewanser’de doğmuş 1966 yılında vefat etmiştir. Bugün bulunamayan çok değerli bir divanı olduğu rivayet olunur ancak az sayıda şiiri mevcuttur. Bu değerli Kürt kadın şairin bir şiirinden:
Ye Xurşidwa ten dayimxemin en
Xemindûri sefa û dîn en
Ya xwida mergî newênim we çaw
Ney ji nefim wegoş neywênim wexaw
Le diwazde mangelêy Warî baran
Xezan nekero çom baqî daran
Ca dar ezîz pîr îrşad bo
Wekîlzîney xews Bexdad bo
***
Kürt kadını arasında yazılı edebiyatın gelişmemesinin iki önemli nedeni siyasi ve ekonomiktir. Genel olarak Kürt toplumunda yaygın olsa da özellikle Kürt kadını 20. yüzyıla kadar eğitimden çok açık bir şekilde geri bırakılmıştır.
Özellikle bir dönem için Mahşeref Xanima Kurdistanî ve bazı medrese eğitimi gören Eyyubi kadınları istisna olsa da genel olarak eğitimdeki durum böyledir.
Kürt kadınının yazılı edebiyattaki geri kalışının diğer bir nedeni de ekonomik koşullardır. Ekonomik gücü ve özgürlüğü olmayan kadınların ister eski toplumlarda ister çağdaş toplumdaki edebi faaliyetlere katılmasının imkanları da kısıtlı ya da hiç yoktur.
Türkiye’de asimilasyon politikaları nedeniyle uzun süre varlığını bile iddia edemeyen Kürtlerin görünmeyen edebiyatında gerek asimilasyonun ağır seyrettiği dönemde gerekse hafiflediği dönemlerde Kürt kadınlar yukarıdaki iki nedenle edebiyatta görünmezken Sovyet topraklarında kalan görece küçük Kürt toplumunda ise Sima Semend, Nura Cewari’nin edebi üretimleri sözkonusuydu.
1955 yılından sonra yine Kafkasya Kürtleri arasında Sûsika Simo, Fatma Îsa, Xana Zazê gibi dengbêj kadınlar, Erivan radyosundan sesleriyle ve Kürt kültürünün hafızası olarak görülen kilamlarını 5 parçadaki diğer Kürtlere duyuruyorlardı.
Geniş Kürt coğrafyasında Kürt kadınının edebi varlığı da bu haliyle farklılıklar gösteriyor. Dönemsellik, eğitim durumu, toplumsal koşullar, ekonomik durum, sınıf farkları, şahsi ilişkiler ve ailevi konumlar gibi faktörler Kürt kadınlarının toplumdaki ve edebiyattaki yerini etkilemiştir.
Yukarıda değindiğimiz gibi Sovyet topraklarında şartlar farklı iken Türkiye sınırları içindeki birçok bölgede kadınlar birçok doğal haklarından yoksun ve eğitim, çalışma, evliliğinde belirleyici olma, seyahat etme, toplum hayatına dahil olma gibi konularda ağır şartlar altındaydı.
***
Strauss’a göre yazıyı kullanmayan toplumlar sözlü edebiyatta çok öne çıkmışlardır. Ona göre yazıyı kullanan toplumlar için görmek; sözlü edebiyat toplumları için ise duymak esastır.
1800’li yıllardan itibaren dünya genelinde folklor araştırmaları ve sözlü edebiyat derlemeleri başlamıştır. Çoğunlukla Batılıların eliyle de olsa Kürdistan’da da folklor ve sözlü Kürt edebiyatı örnekleri derlenmiştir. Bu konudaki en iyi çalışmalardan biri Rus bir komutanın isteği üzerine Mela Mehmûdê Bazîdî’nin Erzurum bölgesinde yaptığı çalışmadır. Yapılan çalışmalar Kürt edebiyatındaki sözlü geleneğin gücünü ve kadının sözlü edebiyattaki yerini açıkça göstermektedir.
Kadınların folklorün her alanında ağır bir yükü omuzladıkları ve bunu günümüze de büyük bir başarıyla taşıdıkları kabul edilir. Efsaneler, destanlar, stranlar, dengbejlik hikayeleri günümüz Kürt edebiyatını da beslemektedir.
Kürt sözlü edebiyatında kadının yerine bakıldığında ise çok belirgin olduğu ortaya çıkar. Stranlarda kadınlar bazen strana konudur bazen de eserin yaratıcısıdır. Kadınlar toplumda ortaya çıkan çok farklı duyguların sözcüsü olmuştur. Kürtlerde kadın, toplumdaki pek çok etkisiyle beraber daha çok acıların tarafı ve bu acıların dile ve edebiyata taşıyıcısı olmuştur.
Savaşların, acıların, yoksunlukların, engellerin ve çaresizliklerin içinde tek çare olarak dili ve sesiyle duygularını seslendirmiştir. Hem kendi sorunlarını hem de toplumsal sorunlara tercüman olmuşlardır.
Bunlara birkaç örnek verilecek olursa, Meryem Xan ve Eyşe Şan’ın seslendirdiği birçok stran ve kilamlarda kadının iç dünyasını, sesini sansürsüz bir şekilde dile getirmiş olduğunu görmekteyiz. O dönemlerde kadın dengbêjlerin en çok seslendirdiği Mela Musa kilamında, genç bir kadının sevdiğine duygularını şöyle söyler:
“Keçik dibe, dayikê heyranê bişîne pê lawîkê Metînî
Delalê malê hele tê min dixwaze bîla bixwaze
Tê mîn dîrevîne bila bîrevîne
Herke min narevîne sibê wê min biguhezîn
Hey lêlê hey delalê ax felekê me xayîn e”
Yine Evdalê Zeynikê ve Gulê’nin kilamında da kadın ve erkeğin karşılıklı atışmaları görülür. Bu atışmadan anlaşıldığı üzere kadın ve erkeğin kendilerini eşit ifade etme konusunda Kürt toplumunda, özellikle bazı dönem ve bölgelerin farklılık gösterdiği anlaşılıyor.
Gulê ve Evdalê Zeynikê’nin atışmasında Gulê Evdala şöyle der:
“Evdal marumo, çavên min reş in reş belan e
Minê rojê heft caran bi kilê Siphanê ew kil dane
Gelek dengbêjê nola Evdalê Zeynikê
Seva çavê minê belek jinê xwe berdane”
Evdal da bu atışmada Gulê’ye şöyle der:
“Gulê marûmê ez ji teyran teyrê mêj im
Ez derdê gulâ Xamûrê hin kerr im hinê gêj im
Heçî gula Xamûrê lê
Ez navêjim ez dengbêj im”
#Dengbêjlik# kültürü
Dengbêjlik kültürü, Kürt toplumunun kültürünü sürdürmek, edebiyatını gelecek kuşaklara taşımak için sarıldığı bir çadırın direği gibidir. Savaşlar ve göçler gibi tarihi olaylar, bireysel konular, aşk, günlük yaşam, beylerin hikayeleri, çobanlık, ekin, toplumsal sorunlar vesaire gibi birçok konu, dengbêjler için kilam konusudur.
Kadınlar ise bu kültürün hem yaratıcısı hem taşıyıcısıdır. Dengbêjlik kültüründe ana, sevgili, mazlum, savaşın sebebi gibi birçok rollerde olan kadınlar, birçok kilamın da failidir. Ancak hangi kilamın kadınlar tarafından yapıldığını söylemek zordur, çünkü İslamiyet döneminin etkisiyle kadınlar birçok geleneksel rolünden uzaklaşmıştır. Araştırmacıların bir kısmı bu durumu özellikle Mevlana Xalid tarikatının etkisine bağlar. Nakşi tarikatının kadınlara şarkı söylemeyi yasaklaması gibi nedenler, kadınları toplumda dengbêjlik yapmaktan uzak tutmuştur. Yakın dönemlerde Eyşe Şan ve Meyrem Xan bunun istisnaları gibi görünse de, onlar da büyük engellerle karşılaşmışlardır.
Bu nedenlerle hayatın yarısı ya da fazlası olan kadınlar sözlü Kürt edebiyatının bu en önemli alanında ortada görünmeseler de arka planında vardırlar. Yaratım olarak daha çok destansı kilamlar erkekler tarafından; lirik konuların ise kadınlar tarafından işlendiği düşüncesi yaygındır. Kamuran Bedirxan’a göre tüm kavga ve ağıt eserleri kadınlara aittir. Ve kilamların içeriğine bakıldığında kadın üretimi stranlar, genellikle kendini belli eder. Dengbêjler, kadınların söylediği stranları doğrudan söyler ancak erkek üretimi stranlarda kadına atfettikleri sözleri filanca şöyle dedi diyerek, farklı bir formatta aktarmaktadırlar.
Kadınlar tarafından söylenen stran ve kilamlarda gönülsüz evlilikler, sonuçsuz kalmış aşklar, çok evlilik, kötü kocalar, yaşadığı hayat şartlarından yakınmalar, içinde bulunduğu şartlara sebep gördüğü ailesine sitem gibi konular dikkat çeker.
Bu yönüyle toplumun biçtiği rollere göre erkeklerin aslında giremediği konular bir nevi kadınların hegemonyasındadır.
$Son dönem Kürt edebiyatında kadın$
Cumhuriyet döneminin Kürtleri yok sayan politikalarına rağmen 1960’lardan itibaren adeta yeniden doğmaya başlayan çağdaş Kürt edebiyatında kadınlar, farklı ülkelerin sınırları içinde kalınmasına rağmen aynı yöne doğru değişen hızlarda da olsa yol alıyorlar.
Kuzey Kürdistan’da son 40 yılda yaşanan özgürlük hareketinin etkileri birçok alanda olduğu gibi Kürt edebiyatının ve kadının edebiyattaki varlığını da etkilemiştir.
Sözlü edebiyatta somut olarak ortada olmasalar da arka planda bu edebiyatta ağırlığı hissedilen ve aslında en büyük yaratıcısı olan Kürt kadınları, son 40 yılda ivme kazanan yazılı edebiyatta, aynı oranda yer alma başarısını henüz gösteremedi.
Oransal olarak kadın katılımını yetersiz bulsak da bugün edebiyat yapan kadınlar gelecekte daha iyi bir temsiliyet ve var olma konusunda sonraki kuşaklara iyi bir fırsat da sunuyor.
Kürt kadın şairlerin günümüzde (Kuzey Kürdistan’da) yayınlanmış 15’in üzerinde şiir kitabı bulunuyor. Bu kadın şairler yakın geçmişteki kadın dengbêjlerin yaşadıkları sorunların benzerlerini bugün yaşıyor olsalar da az sayıdaki edebiyatçı kadın olmanın avantajlarına da sahipler.
Kürt mücadelesinde dünyayı şaşırtan güçlü varlığı, Kobanê örneğindeki direniş sembolü olan Kürt kadınının bu durumun dünyada yarattığı ilgiye edebiyat alanında cevap vereceği ve Kürt edebiyatının büyük çıkışındaki asıl sesin de Kürt kadınlara ait olacağı inancındayım. [1]