Kürt dili ve aydınlanmasında önemli bir rolü yerine getiren yayınlardan biri, ilk sayısı Şubat 1992’de çıkan Rewşen Dergisi oldu. Derginin serüvenini 2011 yılında aynı adı taşıyan bir belgesel ile anlatan Yönetmen Cemil Oğuz’a göre Rewşen, bir yazarlar kuşağının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı.[1]
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde ilk sayısı 27 yıl önce Şubat ayında kültür, sanat ve edebiyat dergisi Rewşen, Kürt dili ve aydınlanmasında önemli bir rolü yerine getiren yayınlardan biri oldu. Dergi, Kürtçe üzerindeki yasağın kalmasının hemen sonrasında yayın hayatına başlayabilmişti. 12 Eylül darbe hükümetinin çıkardığı 2932 sayılı ‘Türkçe'den Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkındaki Kanunu’ ile “Türk Devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmi dilleri dışındaki herhangi bir dille düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktı.” Nu maddede açıkça telaffuz edilmemekle birlikte Kürtçe; İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerde birinci resmi dil dışında kaldığı için bu tanımlamayla doğrudan “yasak dil” haline gelmişti. Ancak Turgut Özal döneminde 1991 yılında çıkartılan Terörle Mücadele Kanunu'na (TMK) konan bir hüküm ile 2932 sayılı yasa yürürlükten kaldırıldı ve Kürtçe dilinde kitap, dergi ve gazetelerin yayınlanabilmesi hukuksal çerçevede mümkün oldu.
BİRÇOK GENÇ YAZAR YETİŞTİ Yaşağın kalkması ile birlikte ilk sayısı Şubat 1992’de basılan Rewşen, yayın hayatına başladı. Fakat 1995 yılına gelindeiğinde kapanmak zorunda kalan dergi, çok geçmeden bir yıl sonra “Jiyana Rewşen” olarak okuyucularının karşısına çıktı. İlk yıllarda Kürtçe yazanların sayısının bir elin parmaklarını geçmediği dergi, birkaç yıl içinde tamamıyla Kürtçe yayımlanmaya başladı ve Dilbilimci Zana Farqînî, Çevirmen İbrahim Xort, Ressam M. Zahir Kayan, Şair Îrfan Amîda ve Şair-Çevirmen Kawa Nemir gibi isimler yer aldı. Ancak çıkarılan 52 sayının ardından bu dergi de, tıpkı devamında çıkan “Rewşen–Name” gibi kapanmakla yüz yüze kaldı. Ancak bu dergiler sayesinde sayıları azımsanmayacak birçok genç yazar yetişti. ‘KÜRT AYDINLARI DURUMU BUNU FIRSAT BİLDİ’ Kürt dili ve aydınlanmasına büyük katkılar yapan “Rewşen” dergilerinin serüvenini, 90'ların toplumsal gerçekliği üzerinden 2011 yılında aynı adı verdiği bir belgesel çekerek anlatan Yönetmen-Gazeteci Cemil Oğuz ile konuştuk. Kürtçe yayıncılığı yasaklayan 2932 sayılı yasa üzerinde durarak sözlerine başlayan Oğuz, “1990’lı yıllara kadar Kuzey Kürdistan’da Kürtçe yayınlar yoktu. Kürtçe yayın yasaktı. Çıkarılan yasa ile birlikte Türkçe dışındaki dillerde de yayın serbest hale geldi. Tam bu dönemde Kürt aydınları bunu fırsat bilerek dergi ve gazete çıkarmaya başladılar. 1992’de Welat Gazetesi ve Rewşen dergisi yayın hayatına başladı” dedi.
'İMKANLAR ÇOK KISITLIYDI' O dönemde hem tecrübe hem de teknik olarak imkanların oldukça kısıtlı olduğunu belirten Oğuz, bu durumu çektikleri belgeselde derginin idari işlerinden sorumlu İbrahim Xort’un bir anısı üzerinden işledikleri dile getirdi. Xort’un anlatımlarına göre, derginin ilk sayılarının çıkarıldığı dönemde bir bilgisayarları dahi yoktu. Bu yüzden başka bir işyerinde çalışan arkadaşının bilgisayarını alıp, Mezopotamya Kültür Merkezi’ne getiren Xort, dergide yer alacak yazıları akşam bilgisayara kaydedip, sabah tekrara arkadaşının iş yerine götürüyordu. Bugün ise, Kürtlerin televizyonu, radyosu ve birçok gazetesinin olduğuna dikkat çeken Oğuz, imkanların kısıtlı olduğu o günlerden bugünlere gelinerek muazzam bir ilerlemenin sağlandığını ifade etti.
‘KÜRT DİLİNİN GELİŞİMİNE FEVKALADE KATKI SUNDU’ Yine o dönem Kürtçenin yazı dili olarak henüz pek fazla gelişkin olmadığını da dile getiren Oğuz, “Derginin yazı dili çoğunlukla Türkçe’ydi. Kürtçe yazı alfabesinde de bir tartışma vardı. Mesela kimi Celadet Alî Bedirxan alfabesini, kimi de Kamuran Alî Bedirxan alfabesini kullanalım diyordu. Çünkü bazı harfler değişiklik gösteriyordu. Başlangıçta da her ikisiyle de başladılar. Zaman geçtikçe de Kürtçe yazılar dergide ön plana çıktı. 1996 yılına kadar birçok zorlukla mücadele ettiler. Evet dergiyi çıkarıyorlar ama bazen 6 ayda bir bazen 5 ayda bir dergi çıkarılıyordu. Sonra aylık çıkarmaya karar verdiler ama imkanlar kısıtlı olduğu için o dönem aylık çıkaramadılar” diye belirtti. 1996’ya gelindiğinde ise, hem Kürtçe yazı dili gelişmiş hem de Kürtçe yazanların sayısının arttığını söyleyen Oğuz, Kürt dilinin gelişimine fevkalade katkı sunduğunu belirttiği Rewşen’in, Kürt aydınlanması için de önemli bir görev üstlendiği görüşünde. Oğuz, nitekim çektiği belgeselde dergilerle birlikte Kürtçenin nereden nereye geldiği üzerinde durduğunu ve 90’lardaki toplumsal gerçekliği anlatmak istediğini vurguladı.
‘YAZARLAR KUŞAĞI YETİŞTİRDİ’ “Rewşen, Jiyana Rewşen ve Rewşen-Name dergileri çıktığı 10 yıllık süre içinde yeni bir kuşak ortaya çıkardı” diyen Oğuz, devamında şunları belirtti: “O da yazarlar kuşağıdır. Biz şuan da rahatlıkla o kuşaktan bahsedebiliriz. 1990’lardan 2000’lere Kürt yayınevlerinde yılda 5 veya 10 kitap yayımlanırken, 2002 yılından sonra her 10 Kürt yazarın birer kitabı yayımlanıyordu. Televizyonlarda, panellerde ve konuşmalarda Kürt yazarlar artık yer almaya başladı. 1990’ların ve Rewşen dergisinin etkisi kendini bu şekilde gösterdi.”
‘1990’LARDA KÜRTÇE ÇOCUK KİTAPLARI YOKTU’ 90’lı yıllarda yine çocuklar için henüz bir şey yokken, Kürt yayınevlerinin bir ihtiyaç olarak çocuk hikayeleri ve kitapları çıkardığını hatırlatan Oğuz, bugün ise Kürtlerin görsel ve işitsel basın alanında müthiş bir gelişme kat ettiğini kaydetti.
‘DİLİ KORUMAK YETMEZ, GELİŞTİRMEK VE İLERLETMEK GEREKİR’ Bugün, düne göre imkanlar daha fazla olsa da, zorlukların da artığını sözlerine ekleyen Oğuz “Neden zorluklar fazla? Çünkü eskiden görsel basın ve internet gelişmediği için insanlar gazete ve dergi alıp okuyordu. Şimdi ise dijital dönemdeyiz. Ama ben şuna inanıyorum bizim dergilere, kitaplara ve televizyonlara da ihtiyacımız var. Kürtler her dönemden daha çok gelişmesi için Kürt dili üzerine çalışmalı ki dil gerilemesin. Şöyle bir tehlike var. Dünyada internet alanında ilerlemeyen diller kaybolur ve ölmeye mahkum edilir. Dolasıyla dil üzerine yapılan çalışmalar sadece koruma endeksli değil, geliştirme ve ilerletme üzerine olmalıdır. Sadece Kürtçe değil, Kirmanckî lehçesi için de bu geçerlidir. Dil ve lehçelerin korunması, geliştirilmesi için adımlar atılmalı” dedi.