mranlı Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ilk olarak 1994 yılında yayın hayatına koyduğu Çit Dergisi 28 yıl aradan sonra okurla buluşma kararı aldı. Çit Dergisi kurucularından Namık Kemal Kaya, “Çit’i, tıpkı Kızılırmak gibi, Koçgiri’den dünyaya açılan kültürel bir pencere olarak görüyorum” diyor.[1]
İmranlı Kültür ve Dayanışma Derneği (İm-Der) 1993 yılında Ankara’da, İmranlı’dan çıkmak zorunda kalıp göç eden insanları buluşturma amacıyla kurulan bir dernek. Dernek, 1994 yılında Çit Dergisi adıyla tarih, kültür, sanat dergisini yayın hayatına soktu. Dergi iki yıl içerisinde 5 sayı bir de özel sayı olarak toplamda 6 sayı çıkararak okurlarına ulaşıyor.
Çit Dergisi geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklama ile 28 yıl aradan sonra yeniden yayın hayatına başlayacağını duyurdu. Bizde İm-Der Genel Sekreteri Namık Kemal Kaya ile Çit Dergisi ve sürecini konuştuk.
Çit Dergisi uzun bir geçmişe sahip. Bize kısaca tarihçesini anlatabilir misiniz? Dergi nasıl bir ihtiyacın sonucu ortaya çıktı? Ve neden Çit ismini tercih ettiniz?
Çit Dergisi 1993 yılında Ankara’da kurduğumuz İmranlı Kültür ve Dayanışma Derneği’nin yayın organı olarak, yayın hayatına başladı. İki yıl içinde beş normal ve bir tane de özel sayı olmak üzere toplamda altı sayının baskısı gerçekleşti ve okurlarına ulaştı. Derneğin kuruluş felsefesi olgunlaşırken belirlenen ilkelerden biri de yayın organı olarak bir derginin çıkarılmasıydı. Geniş katılımların katkı koyduğu derneğin kuruluş sürecinde Çit Dergisi, iktidarların neo-liberal politikalarından kaynaklanan asimilasyonuna karşı, tarih, kültür, sanat ve edebiyat üzerinden özüne sahip çıkan bir direniş olarak ortaya çıktı.
Çit, İmranlı’nın sınırları içinde kalan ve Kızılırmak nehrinin ilk doğduğu yer olan Kızıldağ’dan başlayarak, Zara’ya kadar uzanan nehrinin iki yakasını oluşturan Kızılırmak boylarına verilen tarihsel bir isim. Çit Dergisi, geçen zaman diliminde toplumdan gelen talepler üzerine, yirmi sekiz yıl aradan sonra, aynı ruh ve ilkelerle yayın hayatına yeniden başlama kararı aldı.
Dergi, bir taraftan tarih, kültür, sanat ve edebiyat üzerinden kültürel değerlerine sahip çıkarken, diğer taraftan ülkenin ve dünyanın temel sorunları olan doğaya, çevreye ve temel insan haklarına sahip çıkan bir yayın politikası izleyecek. Yılda iki sayının çıkması hedefleniyor.
Çit Dergisi önemli bir arşiv çalışması, önemli bir tarihsel sorumluluk taşımakta. Koçgiri toprakları, Kürt coğrafyası ile İç Anadolu’yu birbirine bağlayan köprü konumunda. Bu durum itibariyle aslında önemli bir yerde duruyor. Sosyo-kültürel olarak kendisine has birçok özelliğini söylemek yerinde olur. Koçgiri kültüründen, hafızasından biraz bahseder misiniz?
Bilginin çok hızlı bir şekilde tüketildiği ve kirletildiği bir dönemde, Çit Dergisi’nin iyi bir arşiv olmayı hedeflediği kesin. Bütün temenni ve çalışmalar bu yönde ilerliyor. Dolayısıyla bölgeye ait kültürel çalışmalar, dergide önemli yer tutmakta. Bu nedenle burada bölgenin kültüründen bahsetmeyi düşünmüyorum. Merak edenler derginin çıkacak sayılarını alıp okurlarsa yeterince bilgi sahip olacaklarını düşünüyorum.
Yayın politikası olarak; kimlik, etnik ya da coğrafi yaklaşımlardan çok, günümüzde insana dair olan ve insani olan her şeyle birlikte, doğaya ve çevreye saldıran ve zarar veren Kapitalist düzenin neo-liberal politikalarına karşı bir duruş izlemek olacak.
Üstteki soruya ek olarak, Koçgiri toplumunda ağıt yakmak önemli bir yerde duruyor. Sizin Çit dergisi çalışmanızla yazı yolunu seçmenizdeki sebep nelerdi, neler söylersiniz?
Çit dergisi, bir taraftan tarihsel dersler çıkarmak amacıyla, yakılan ağıtları arşiv haline getirmeyi amaçlarken, diğer taraftan yeni ağıtların yakılmaması için, çözüm üretmeyi ve çözüme katkı koymayı amaçlıyor. Yani Çit dergisi, insanca yaşamak için ülke sorunlarına sınıfsal çözüm üzerinden müdahil olmayı ve söz söylemeyi hedefliyor.
Sizler bir videonuzda “Çit ile geldiğimiz bölgenin kültürel yapısını inceleyip ve kentte yaşayan insanlarla bu sayede örgütlenmesini sağlamak” amacı güttüğünü belirtmiştiniz. Çit’in buradaki rolünü anlatır mısınız?
Her insan, sahip olduğu kültürel yapısına göre davranış biçimini benimser ve sergiler. Dolayısıyla sahip olduğu kültürel yapı ile birlikte geçmişe dair biriktirdiği çokça anısı olur. Bu nedenle zorunlu göç yaşayan kuşaklar, zorunlu göç ile terk ettiği bölgeye karşı aidiyet duygusu ile bir arada yaşar. Çit Dergisi bu aidiyet duygusuna aracılık etmeyi ve köprü olmayı amaçlayarak, bir taraftan zorunlu göç ettiği bölgeye ve kültürüne sahip çıkmayı, diğer taraftan yaşadığı kentlerde kültürel değerlerine sahip çıkarak örgütlü bir güç olmayı amaçlıyor.
İnsanların, kamuoyunun dergiye ilgisi nasıldı?
Derginin yeniden yayın hayatına başlamasının ana nedenlerinden birisi de toplumun talebinden kaynaklanıyor. Bu taleplerin yer yer gündeme getirilmesi sonucu yaptığımız değerlendirme sonucunda, yeniden yayın hayatına başlama kararı aldık. Önümüzdeki süreçte dijital ortamda da yayın çalışmalarını sürdürmeyi planlıyoruz. Ancak çıkan sayılar tükenmeden sayıyı dijitale aktarmayı uygun bulmuyoruz. Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Eğer toplum da kendisine ait bu dergiye sahip çıkarsa güçlü argümanları olan güçlü bir ses olacağımızı çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Koçgiri asimilasyon politikalarına çoğu defa maruz kaldı. Ne tür asimilasyon politikalarıyla karşı karşıya kalındı?
Kapitalizm, 1970’lerden sonra klasik liberal özgürlükleri savunmaktan vazgeçti. Ve neo-liberal politikalar üzerinden insana dair olan ne varsa, her şeye, her yerde ve her geçen gün biraz daha azgınlaşarak saldırmakta. Bu saldırılar ile insanları tarihlerinden kopartarak en başta aidiyet yani ait olma duygusunu yok ederek yalnızlaştırmayı amaçlıyor. Birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de iktidarlar taşeron olarak bu sisteme aracılık ediyor. Kısaca hedef bölgesel, etnik ya da kimliklere yönelik değil, insana, insani olan her şeyle birlikte doğaya ve çevreye olduğunu görmek gerekir. Çit Dergisi bu bilinçle ve duyarlılıkla hareket ediyor.
Bu politikalara karşı nasıl direndi, şu an durum nedir?
Yayın hayatına başladığı ilk yıllarda bu politikalara karşı maalesef sadece iki yıl dayanabildi. İkinci dönem yayın hayatını kesintisiz sürdürmeyi planlıyoruz. Bunun için bir taraftan derginin geniş bir kesime ulaşması için çaba sarf ederken, diğer taraftan da yeni kadroların sürece katılması için çalışmalar yapmaktayız.
Son olarak Çit sizin için ne ifade ediyor, derginin son durumu nedir ve nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?
Benim için Çit, Kızılırmak’ı ifade eder. Kızılırmak, Kızıldağ’ın eteğinde doğar, Anadolu’yu dolaşır, dolaşırken uğradığı her yerde kültürlere hayat verir ve sonunda Samsun’dan Karadeniz’e karışır. Karadeniz’den İstanbul Boğazı’nı geçerek Marmara’ya, Marmara’dan Ege’ye, Ege’den Akdeniz’e ve Akdeniz’den Cebelitarık Boğazını aşarak Atlas Okyanusu’nun aracılığıyla bütün dünyayı dolaşır. Dolayısıyla ben Çit Dergisini, tıpkı Kızılırmak gibi, Koçgiri’den dünyaya açılan kültürel bir pencere olarak görüyorum.