#Doğu Kürdistan#’dan Sakızlı Jina Emini, 17 Eylül 2022 tarihinde, İran Totaliter Faşist Rejiminin kılık kıyafet hukukunu uygulamadığı gerekçesiyle Tahran’da gözaltına alındı. “Ahlak Polisi” denilen insanlık düşmanı şiddet taraftarı barbar topluluk tarafından kendisine yapılan işkence sonrası öldürüldü. Ne yazık ki, İran Devlet yetkilileri bu gerçeği gizlemek için yalan ve demagojiye başvurdu. Jina Emini’nin kendi hastalığına bağlı olarak öldüğünü kamuoyuna açıkladı. İran’ın konuya ilişkin yalanları, yeni yalanlarla zenginleşiyor.
İran’da başta #Kürtler# olmak üzere, diğer milletlerden değişik kesimler bu yalana inanmadı. Suçluların tespit edilmesi ve mahkeme karşısına çıkarılıp cezalandırılmalarını isteme talebiyle, genel grev ve toplu gösteriler başlattılar. Fakat totaliter faşist rejim bu genel grev ve toplu gösterilerle gündeme getirilen uyarılara kulak vermedi. Genel grevin ve toplu gösterilerin şiddetle bastırılması yoluna gitti. Kan dökmeye, gözaltına ve tutuklamalara devam etti. İran totaliter faşist rejiminin bu uygulaması, toplumsal gösterileri ve tepkileri tam anlamıyla bir toplumsal ayaklanmaya neden oldu. Bu toplumsal ayaklanma devam ediyor. İran devleti de kan dökmeye, cinayet işlemeye; gözaltına ve tutuklamalara, işkencelere devam ediyor.
İran Totaliter Faşist Rejimi, toplumsal ayaklanmaların iç nedenlerini gizlemek için ABD ve Batı Avrupa’nın İran’da karışıklık yarattığını, İran’da rejim değişikliğini sağlamaya çalıştığını ileri sürmekten geri durmuyor. Oysa, İran’da Jina Emini’nin katliyle gelişmeye başlayan toplumsal ayaklanma ve güçlü tepkiden daha önceki yıllardaki ayaklanmalar ve gösterilerde de İran’daki iç nedenlerden dolayıdır. İran’ın maceracı dış politikası, terör örgütlerini destekleme, emperyalist uygulamalarla Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Suriye’de egemenlik sağlama gayreti, açlık ve yoksulluk, milletlere yapılan zulüm, İran’ın halkların bir zindanı hale getirilmesi, Kürtlerin ve diğer tüm milletlerin milli hak ve özgürlüklerini gasp edilmesi, ayaklar altına alınması, yok saymasından dolayı toplumsal ayaklanmalar gündeme gelmiştir. Bu toplumsal ayaklanmalar da, devletin zor, şiddet, katliam politikası ve insanlık dışı uygulamalarıyla bastırılmıştı. Gerçek nedenler ortadan kalkmadığı için, herhangi bir siyasi kişiliği ve tanınan bir kişi olmamasına, 22 yaşından bir kadın olmasına rağmen, İran’da tekrardan toplumsal ayaklanmanın gündeme gelmesi, ileri sürüldüğü gibi dış etkenlere bağlanamaz.
İran Totaliter Faşist Rejiminin, İran’da gelişen ve bir toplumsal ayaklanmaya dönüşen tepkilerden sadece Kürdistan siyasi partileri İran Kürdistan Demokrat Partisi ve Komaleya Zehmetkêşan a Kurdistanê’yi sorumlu tutması da gerçekleri gizleme, yalan ve manipülasyon politikasının bir donucudur, Kürdistan Siyasi partilerine saldırı için gerekçe hazırlama mantığıdır. Bundan dolayıdır ki, her iki örgütün Kürdistan Federe Bölgesindeki sivil alanlarını bombalamaya devam ediyor. Oysa toplumsal ayaklanmaya katılanlar değişik milletlerden muhalifler, liberaller, sosyalistler, reformcular, değişim yandaşları, hak ve özgürlükleri, demokrasi savunucularıdır.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi Jina Emini’nin katledilmesine bağlı olarak toplumsal ayaklanma sonrasında “İran’da bir değişim ve reform süreci başlayacak mı?” sorusu gündeme geldi.
İranlı ve Doğu Kürdistanlı gazeteciler, sivil toplum örgütleri, aydınlar, bu konuda hiç de iyimser değiller. Totaliter faşist rejimin herhangi bir değişime gitmeyeceğini ve reform sürecini başlatmayacağını söylüyorlar.
İran’da değişik milletlerden siyasi partiler, siyasetçiler de geçmişte olup bitenlere bakarak, bu toplumsa gösterilerin ve ayaklanmanın İran’da bir değişime yol açamayacağını, bir reform sürecini başlatmayacağı görüşündedirler.
K24’e konuşan İranlı gazeteci Taha Kermani, ülkede herhangi bir reform işaretini görmediğini belirterek şunları söyledi:
“Maalesef, çok uzak tarihe gitmeye gerek yok. Son 20 yılı gözden geçirdiğimiz zaman İran İslam Cumhuriyeti bu kapasiteye sahip değil. Kâğıt üzerinde anayasada rastlarız ama tecrübe bize göstermiş ki yönetim hangi cenahtan olursa olsun meseleleri bastırmaya odaklanıyorlar, çözmeye değil. Zorunlu İslami Giyim Yasası bir nevi İran’ın profili haline gelmiştir. Onur meselesi mahiyetinde bakıyorlar. Bu konuda asla taviz vermezler. Bundan dolayı bu olaylardan sonra herhangi bir reform işaretini göremiyorum maalesef.”
Eylemlerin yayılabileceğini söyleyen Kermani, “Kanımca bu itirazlar devem eder. Çünkü çok ciddi bir memnuniyetsizlikler var. Bugün eyleme katılan şehitlerin sayısı 83’ü buldu. Bu giderek artar. Çok klişedir hep sorarlar. Rejim değişir mi? diye, şimdi o potansiyel yoktur çünkü devlet tüm gücüyle bastırabiliyor” şeklinde konuştu.
Doğu Kürdistanlı gazeteci Rahim Rashidi de, Kermani ile aynı fikirde. Kürt gazeteci, devam eden protestoların İran’a reform konusunda adım attırmayacağını söyledi. İran’da yasaların yeni reform atmaya engel olduğunu söyleyen Rashidi, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İran rejiminin yasaları Şii mezhebi üzerine hazırlanmış, onlara göre en sonunda mehdi gelecek, bütün dünya özgür kalacak. Bundan vazgeçmeleri mümkün değil. Biz biliyoruz ki İran şimdilik hiçbir konuda reform yapmayacaktır. Eski İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi 22 milyon İranlıdan oy aldı, televizyona çıkıp dedi ki ‘Ben bu yasa ile hiçbir şey yapamıyorum’. İran devriminde yer alan başbakan, meclis başkanları bile şu an hapisteler. İran’ın şu an içinde bulunduğu süreçte ve var olan yasayla reform için adım atması mümkün değil.”
İran ve Doğu Kürdistan’da devam eden protestolara ilişkin ise Rashidi şunları söyledi: “Bu protestolar önümüzde süreç için önemli bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu dönemde Azeriler, Türkmen, Farslar, Beluciler ve Araplar Kürtlerin arkasında duruyor. Çünkü Kürtlerin isteklerinin doğru olduğunu, Kürtlerin tüm İranlılar için özgürlük talep ettiğini, demokrasi istediğini anladılar. Şu an İran’da bütün milletler ayakta. Bu büyük bir kazanımdır. Ama dünyada destek çıkmaz. Çünkü ekonomik kriz ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi sorunlarla uğraşıyor dünya.”
Yabancı bazı gazeteciler ve siyasi yorumcular aksi görüşteler ve iyimserdirler. . Bu toplumsal ayaklanmanın İran’da değişime yol açacağını, reform sürecini başlatacağını ileri sürüyorlar.
Ben de İranlı ve Doğu Kürdistanlı gazetecilerin görüşlerini paylaşıyorum. İyimserlerin görüşlerine katılamıyorum. İran Totaliter Faşist Rejiminin bir değişime ve reforma yöneleceğini, geçmişte olup bitenleri ve günümüzdeki İran’ı analiz ettiğim zaman rahatlıkla tespit edebiliyorum.
İran Totaliter Faşist Rejiminin, toplumsal gösterilere ve sivil ayaklanmaya karşı uyguladığı politika, bugüne kadar sürdürdüğü politika ve tutumu, ne yazık ki benim görüşlerimi doğrular niteliktedir.[1]