Toplumun kölelik zinciri #Rojava Devrimi# ile kırıldı
Dere aktıkça, her ne kadar önünde engel olsa da bir gün mutlaka kendi güçlü iradesiyle o engeli yıkacaktır. Rojava Devrimi’nde toplum kölelik zincirini kırdı ve toplumsal yaşamını Demokratik Ulus şemsiyesi altında halkların birlikteliği ile sürdürdü.
#Hesekê# - Doğal toplumda halk ortak ruhla yaşıyor, herkes birbirine yardım ediyordu. Sümerlerin kurulmasıyla her şey değişti veya değiştirildi, sınıf ve tabakalar oluşturuldu ve toplum parçalandı. Ulus-Devlet sisteminin gelişmesiyle toplumun parçalanması arttı, bu şekilde toplum iktidar güçlerin çıkarları için kullanılmaya başlandı. O sistem bir ulus olarak kabul edildi ve diğer uluslar adeta eritildi. Suriye’de birçok etnik toplum yaşıyor ancak Baas rejimi sadece Arapça dilini kabul görüyor ve diğer halklara da bu dili dayatıyor. Rojava Devrimi ile bu kölelik zinciri kırıldı. Artık kim, hangi engel bu derenin gücü ve iradesi karşısında durabilirdi ki? Bölgede yaşayan toplumlar Rojava Devrimi’nde Demokratik Ulus projesinin gelişimiyle toplumsal yaşamlarını değiştirme imkanı buldular. Konuyla ilgili Rojava Üniversitesi Öğretim Görevlisi Evin Ehmed konuştu.
“Amaç toplumsallığın rengini ortaya koymak”
Doğru yaşamın doğal toplum döneminde yaşandığını, erkek egemen zihniyetinden uzak bir yaşam olduğunu belirten Evîn Ehmed, şunları dille getirdi: “Toplum ilk başlarda yaşamsallık arayışındaydı, yaşamını toplumsal şekliyle devam etmek istiyordu. Çünkü insanın doğasında toplumsallık vardır, bundan kaynaklı da toplum olmaya veya topluma katılma ihtiyacı duyuyor. Doğal toplumda sevgi, güçlü ilişki, eşitlik ve yaşam değerleri vardı. İnsan olarak sadece kendilerini görmüyorlardı, etrafındaki toplulukları görüyor hatta doğayı da kendilerinin bir parçası olarak görüyorlardı. Bununla birlikte toplumsallığın çıktığı ilk dönemlerde, o yaşamda insanlık binlerce yılda oluşum, dil ve kültür anlamda birçok başarıyı getirdi. Kendinden sonraki nesille rahat bir yaşamın zeminini oluşturdu. Toplumun yarattığı değerler o toplumun faydalanabilme açısından bazı farklı zihniyetlerin ortaya çıkmasına neden oldu.”
“İktidarlar toplumu kendi çıkar aracı olarak kullanıyor”
Günümüzde toplumların durumunu değerlendiren Evîn Ehmed, “Günümüzde toplumsallık kendi renginden çıkartılmış, bunun nedeni de iktidar zihniyetinin çıkışı olduğunu belirtebiliriz. Bu zihniyet beraberinde bireyciliği, eşitsizlik, para, artı ürün ve sömürgeciliği yarattı. Ulus devlet kapitalizmin en temel ayaklarından birini oluşturuyor. Bu kapsamda toplum iktidarların çıkarları ve kullanım aracı oldu. Bununla birlikte toplumsallık ruhu yok edilmek ve bireycilik geliştirildi. Ulus devlet sistemi Avrupa’da başladığını belirtmek yanlış olmayacaktır, bu da ulusallık, dil ve kültürlerin korunması adı altında yapılırken, ancak maalesef ki bu şekilde hareket edilmedi. Çünkü eğer kendi dil, kültür ve ulusunu savunmak ve korumak istiyorsan diğer dil, ulus ve kültürlere saygı duymak ve kendini bu şekliyle diğer toplumlara dayatmamalısın. Bunun örneği yabancı dil olan İngilizce dili dünya dili haline gelmiş durumda. Neden? Herkes onu merkez alması ve oradan toplumları kontrol altına alabilsin. Ulus devlet projesi tüm dünyaya yayıldı ve maalesef ki Suriye’de de bu şekilde yürütüldü. Arap ulusu sloganı ile ‘sadece tek ulus, tek dil, tek kültür’ var’ ve bu da Arap olduğunun dayatılması gibi. Bu sistemle diğer oluşumları veya toplumları adeta öldürüyor, yok sayıyor. Bu sistem bölgedeki diğer toplumları kabul etmiyor. Buda farklı toplumlar arasında nefret duygusunu uyandırıyor. Artık farklı toplumlar yeni bir sistemin kurulması talebi veya arayışına girmesine neden oluyor” ifadelerinde bulundu.
“Halk Demokratik Ulus sistemini istiyor”
Suriye’de yaşananlara dikkat çeken Evîn Ehmed, “Burada iki temel husus var; biri Suriye’deki savaş, diğeri ise Rojava Devrimidir. Suriye savaşı yıllardır devam ediyor ama bu hiçbir değişim yaratmadı. Çünkü istenilen tek şey Suriye başkanının değişimiydi yani sistemin değişimi değildi. Ancak Rojava Devrimi’nde halk serhildanlara kalktığında ulus devlet sisteminin değişimini istiyorlardı. Çünkü ulus devlet sistemi insanlara baskı ve zulüm uyguluyordu. Bundan kaynaklı da toplum demokratik ulus sistemini alternatif olarak görüyor” şeklinde konuştu.
“Tüm dünyanın gözü devrimde”
Demokratik Ulus sisteminin farklı halkları, renkleri ve dilleri esas aldığını kaydeden Evîn Ehmed, sözlerine şöyle devam etti: “Demokratik Ulus sistemi bölgedeki tüm oluşumları kucaklıyor ve savunuyor. Tüm bunlar eski toplumsal değerlerin kazanımlarıdır, bunun için de bugün toplum o değerleri canlı tutmak istiyor. Bunun örnekleri çok. Bunlardan biri Kuzey ve Doğu Suriye halkların DAIŞ gibi terörist bir hareketini ortadan kaldırmayı başarması olarak gösterilebilir. Diğer önemli başarı ise özgür eş-yaşam temeli üzerinde kurulan sistemin yayılması; çünkü özgürlük ve demokratik çağrılarını yapan uluslararası devletler bu başarıyı elde edemediler. Bundan kaynaklı tüm dünyanın gözü Rojava Devrimine çevrilmiş durumda ve demokratik ulusun ne olduğunu tanımak istiyorlar. Önder Apo; ‘demokrasi arttığında iktidar anlamını yitiriyor’ diyor.”
“Toplumsallığın güçlü olduğu bölgeler neden hedefte?”
Demokratik Ulus’un temelini toplumdan aldığını ifade eden Evîn Ehmed, “Demokratik Ulus’un yaşam bulduğu temel boyutlardan biri toplumsal yaşam, toplumsal sözleşmedir. Dünya toplumsal varlık üzerinde kurulmuş, toplum toplumsallık ile varlığını sürdürüyor ve kazanımlarını veya başarısını toplum ilişkilenmesinden alıyor. Toplumu esas aldığımız sürece başarı ve kazanımlarımız olacaktır ancak toplumsallığı sadece bir araç olarak görülürse sistemin ömrü ne kadar sürerse o kadar yenilgili durum ortaya çıkar. Demokrasi yayıldıkça iktidar yok olmaya doğru gidiyor, bundan kaynaklı demokratik sisteme karşı uluslararası bir savaş söz konusudur. İşgalci Türk devleti neden sürekli toplumsallığın güçlü olduğu bölgeleri hedef alıyor? Neden DAIŞ veya devlet sisteminin olduğu bölgelere saldırmıyor? Çünkü sürekli toplumu iktidarların kontrolü altında tutmak istiyor. Türk devleti saldırdığında ağır silahları kullanıyor ve NATO da destek veriyor, bunun nedeni toplumsallığı esas alan Demokratik Ulusu ortadan kaldırmak istiyor” sözlerine yer verdi.
“Toplumsal Sözleşme tarihi bir başarı”
Toplumsal Sözleşme’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki tüm halkların kimlik ve kültürlerini savunan bir sözleşme olduğunu kaydeden Evîn Ehmed, “Toplumsal Sözleşme hamlesi tarihi bir başarı olarak değerlendirilebilir çünkü tüm oluşumların temsilcileri sözleşme taslağında yer alarak kendi toplumun rengini ve sesini temsil ediyor. Devrim başlangıcından bu yana elde edilen kazanımlar Toplumsal Sözleşme sayesinde tüm birey ve toplumların hakları güvence altına alınmış olacak. Bu sistem ile her birey ve oluşum görevi ve ne yapması gerektiği yönünde belirlenmiş ve buna göre hareket edilecektir. Önder Apo’nun 5’inci savunma kitabını herkesin iyi okuması çağrısında bulunuyorum. Çünkü birçok devlet ve kavramların çözümlemesini açık ve net bir şekilde yapıyor” diyerek sözlerini noktaladı.[1]