Acı ve direnişler sahiplenilip birleştirildikçe isyan dalgası önü alınamaz şekilde büyür.
Karanlıktan çıkmanın, yoksulluktan kurtulmanın tek yolu birleşik örgütlü mücadelenin her tarafa ve alana yayılmasıdır.
Umut ve bilinç arasında kopmaz, diyalektik bir bağ vardır. Bilinçli ve aydın insan umutludur. Gelecek yönünden beklentileri canlıdır. Yaşama ve özgürlüğe dair umutları her daim büyüktür. Umudun, içinde büyük anlamlar taşıdığını bilir.
Umut, en zor anlarda ve en dayanılmaz hallerde bile yaşama tutunmadır. Özgür geleceğe dair beklentilerin diri olmasıdır. Umut, zorluklar karşısında pes etmez. İnsana cesur ve kararlı adımlar attırır. Yaşama ve mücadele direncini güçlendirir.
Umutsuzluk ise beklentilerin olumsuz yönde ilerlemesidir. İyileşmenin ve değişimin gerçekleşmeyeceğine dair duyguların son halidir. Umutsuzluk doğal olarak mutsuzluk üretir.
Toplumun üçte ikisi, ekonomide iyileşme olasılığına dair umudunu kesmiştir. Ezici bir bölümü ise mutsuzdur. Ekonomik kriz, milyonları derin bir yoksulluğa sürüklemektedir. Bir yandan tarifi her geçen gün zorlaşan derin yoksulluğun geldiği dayanılmaz nokta diğer yandan kompradorların ellerinde biriken servet ve sermayenin devasa büyümesi yaşanmaktadır.
Halkın emeği ve aklıyla yaratılan zenginliği ailesi ve çevresindekilere dağıtan diktatör, yağma ve hırsızlığını örtbas etmek için her gün birkaç yalan birden söyleyerek sömürü ve zulüm gerçekliğini gizlemeye çalışıyor. Ancak unutulmamalıdır; diktatörlerin ve onların yalanlarının ömrü kelebeklerin ömründen daha kısadır.
Yapılan anket çalışmalarında seçmenin yüzde 76’sı ekonominin iyi yönetilmediğini ve durumun düzelmeyeceğini vurguluyor. AKP-MHP seçmenin yüzde 57’si ekonomide düzelme ve iyileşme olmayacağı kanısını taşımaktadır. Toplumun yüzde 67'si ücretli çalışan durumundadır.
Beş araştırma şirketinin yaptığı seçim anketlerine göre AKP'nin oyları yüzde 31-37 aralığında değişiyor. 2018 seçiminde yüzde 42.56 oyla iktidarını devam ettiren AKP seçmeninde ciddi bir kopma yaşanıyor.
AKP-MHP iktidarı, tam bir çöküş içindedir. Kendi seçmeni bile iktidardan umudunu kesmiştir. Çuvala sığmayan yalanlara artık inancı kalmamıştır. Sosyal eşitsizlik uçurumlara varmıştır.
Bir yandan açlık-yoksulluk diğer yandan zulmün her türlüsü Demokles'in kılıcı gibi yoksulların başının üstünde sallanmaktadır. Ancak bugün daha büyük sorun ise örgütsüzlük halinde adalet ve özgürlük arayanların karşısına çıkmaktadır.
Parçalarda korkusuzca yükselen Hükümet İstifa sloganı yaygın ve güçlü bir toplumsal muhalefete henüz dönüşemedi. Yükselen öfkeli seslerin gürültüsü diktatörü ürkütüp kuruyan dallarını sallasa da henüz iktidarından düşürecek bir dalgaya dönüşmedi.
Yaşanan sorun ve sıkıntıların nedeni, emekçiler tarafından dünden daha fazla sorgulanmakta, yanıtı daha ciddi aranmaya çalışılmaktadır. Yarınlara güven duymayanların, düzelecek umudunu taşımayanların sayısı artıp, “Hükümet İstifa-Erdoğan İstifa” sesi çoğalarak artsa da faşizmin soluğunu kesecek an henüz gelmemiştir.
Uzun süreden beridir ilk kez daha büyük ve yaygın direnişler örgütlenmekte, açların ayak sesleri sokak ve meydanları doldurmaktadır.
Özgürlük ve kurtuluş öncülerinin omuzlarındaki yük de dünden daha ağırdır ve sorumluluğu daha büyüktür. Var olan ve yaşanan gerçeğin gözüne bakarak birleşik devrimci bir çıkış yolu açmanın adımları atılmalıdır.
Acı ve direnişler sahiplenilip birleştirildikçe isyan dalgası önü alınamaz şekilde büyür. Karanlıktan çıkmanın, yoksulluktan kurtulmanın tek yolu birleşik örgütlü mücadelenin her tarafa ve alana yayılmasıdır.
Bu görüşe öncelikle öncülerin güçlü inanması gerekir. Küçük burjuva hesap ve beklentiler yıkılarak, zirvelere uzanma cesareti ve kararlılığı ortaya konarak Başka bir dünya mümkün sloganı gerçek haline gelir. Her tarafta ve alanda başka bir dünya arayanların sayısı ve direnişi büyümektedir. Eksik olan öncünün yetmezliğidir.
Sokaklar, meydanlar öncüsünü arıyor. Bunu başaracak, yaratacak olanların işleri oldukça zordur ancak zoru başarmak da devrimcilerin görevi değil midir?
İşçilerin, emekçilerin, kadın ve #Kürtler#in emekçi elleri birleşip ve ortak mücadele kuvvetleri büyütüldükçe sömürücülerin saltanatları yıkılır ve sarayları toz olur.
Meydanların ve dağların sesi birleştiğinde ne saray soytarıları ortada kalır ne de zulmün efendileri...[1]
Nubar OZANYAN