Kütüphane Kütüphane
Arama

Kurdipedia Dev Kürtçe bilgi Kaynağıdır


Arama Seçenekleri


Gelişmiş Arama      Klavye


Arama
Gelişmiş Arama
Kütüphane
Kürtçe isimler
Olayların kronolojisi
Kaynaklar
Tarih
Kullanıcı koleksiyon
Etkinlikler
Yardım iste
Kurdipedi yayınları
Video
Sınıflamalar
Olayla ilişkili konu
Öğe kaydı
Yeni başlık kaydı
Resim gönderin
Anket
Sizin yorumlarınız
İletişim
Ne tür bilgilere ihtiyacımız var!
Standartlar
Kullanım Koşulları
Ürün Kalitesi
Araçlar
Hakkında
Kurdipedi arşivcileri
Bizim hakkımızda makaleler!
Kurdipedia'yı web sitenize ekleyin
E-posta Ekle / Sil
Ziyaretçi istatistikleri
Makale istatistikleri
Font Çevirici
Takvim - Dönüştürücü
Yazım Denetimi
Sayfaların dil ve lehçeleri
Klavye
Kullanışlı bağlantılar
Google Chrome için Kurdipedia uzantısı
Kurabiye
Diller
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Benim Hesabım
Oturum Aç
Destek verme
Şifremi unuttum
Arama Öğe kaydı Araçlar Diller Benim Hesabım
Gelişmiş Arama
Kütüphane
Kürtçe isimler
Olayların kronolojisi
Kaynaklar
Tarih
Kullanıcı koleksiyon
Etkinlikler
Yardım iste
Kurdipedi yayınları
Video
Sınıflamalar
Olayla ilişkili konu
Yeni başlık kaydı
Resim gönderin
Anket
Sizin yorumlarınız
İletişim
Ne tür bilgilere ihtiyacımız var!
Standartlar
Kullanım Koşulları
Ürün Kalitesi
Hakkında
Kurdipedi arşivcileri
Bizim hakkımızda makaleler!
Kurdipedia'yı web sitenize ekleyin
E-posta Ekle / Sil
Ziyaretçi istatistikleri
Makale istatistikleri
Font Çevirici
Takvim - Dönüştürücü
Yazım Denetimi
Sayfaların dil ve lehçeleri
Klavye
Kullanışlı bağlantılar
Google Chrome için Kurdipedia uzantısı
Kurabiye
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Oturum Aç
Destek verme
Şifremi unuttum
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Hakkında
 Olayla ilişkili konu
 Kullanım Koşulları
 Kurdipedi arşivcileri
 Sizin yorumlarınız
 Kullanıcı koleksiyon
 Olayların kronolojisi
 Etkinlikler - Kurdipedia
 Yardım
Yeni başlık
Kütüphane
Osmanlı\' da İşçiler (1870-1922) Çalışma Hayatı, Örgütler, Grevler
10-11-2024
Sara Kamele
Biyografi
Nazım Kök
25-10-2024
Sara Kamele
Kütüphane
KÜRTLERİN KÖKENİ PROTO KÜRTLER VE MİTANNİLER
25-10-2024
Sara Kamele
Kütüphane
Kürtler-2 Mehabad\'dan 12 Eylül\'e
13-10-2024
Sara Kamele
Biyografi
Sadiq Othman Mho
24-09-2024
Sara Kamele
Kütüphane
ATATÜRK VE ALEVİLER
05-09-2024
Sara Kamele
Kütüphane
FOLKLOR ŞiiRE DÜŞMAN
28-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Kemal Bozay
26-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Sefik Tagay
26-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Cahit Sıtkı Tarancı
26-08-2024
Sara Kamele
Istatistik
Makale
  531,792
Resim
  113,261
Kitap PDF
  20,685
İlgili Dosyalar
  109,140
Video
  1,688
Dil
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
291,982
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
91,114
هەورامی - Kurdish Hawrami 
66,404
عربي - Arabic 
32,812
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
20,311
فارسی - Farsi 
11,683
English - English 
7,820
Türkçe - Turkish 
3,690
Deutsch - German 
1,809
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Pусский - Russian 
1,144
Français - French 
349
Nederlands - Dutch 
131
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
72
Polski - Polish 
56
Español - Spanish 
55
Italiano - Italian 
52
Հայերեն - Armenian 
52
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
20
Norsk - Norwegian 
18
Ελληνική - Greek 
16
עברית - Hebrew 
16
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
10
Тоҷикӣ - Tajik 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Esperanto - Esperanto 
7
Catalana - Catalana 
6
Čeština - Czech 
5
ქართველი - Georgian 
5
Srpski - Serbian 
4
Kiswahili سَوَاحِلي -  
3
Hrvatski - Croatian 
3
балгарская - Bulgarian 
2
हिन्दी - Hindi 
2
Lietuvių - Lithuanian 
2
қазақ - Kazakh 
1
Cebuano - Cebuano 
1
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Grup
Türkçe
Kısa tanım 
1,922
Kütüphane 
1,210
Biyografi 
379
Mekanlar 
72
Yayınlar 
41
Şehitler 
40
Belgeler 
9
Parti ve Organizasyonlar 
5
Resim ve tanım 
5
Kürt mütfağı 
4
Çeşitli 
2
Tarih ve olaylar 
1
Dosya deposu
MP3 
518
PDF 
32,565
MP4 
2,799
IMG 
208,607
∑   Hepsi bir arada 
244,489
İçerik arama
Resim ve tanım
Yaşar Kemal'in omzunda heyb...
Kısa tanım
İnsanlığın Kaybediliş Hikây...
Kısa tanım
Kürtçe için dünyada varlığı...
Kısa tanım
Eyyüp Subaşı’ya 6 yıl 3 ay ...
Kısa tanım
Kobani'de DSG ile SMO arası...
Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği Murad Ciwan yazdı
Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkenin her köşesi Kürdipedia'nın kaynağı oluyor!
Grup: Kısa tanım | Başlık dili: Türkçe - Turkish
Paylaş
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Değerlendirme
Mükemmel
Çok iyi
Orta
Kötü değil
Kötü
Favorilerime ekle
Bu makale hakkında yorumunuzu yazın!
Öğenin tarihçesi
Metadata
RSS
Seçilen konunun resmini Google'da arayın!
Seçilen konuyu Google'da arayın.
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish0
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin)0
English - English0
عربي - Arabic0
فارسی - Farsi0
עברית - Hebrew0
Deutsch - German0
Español - Spanish0
Français - French0
Italiano - Italian0
Nederlands - Dutch0
Svenska - Swedish0
Ελληνική - Greek0
Azərbaycanca - Azerbaijani0
Catalana - Catalana0
Čeština - Czech0
Esperanto - Esperanto0
Fins - Finnish0
Hrvatski - Croatian0
Lietuvių - Lithuanian0
Norsk - Norwegian0
Ozbek - Uzbek0
Polski - Polish0
Português - Portuguese0
Pусский - Russian0
Srpski - Serbian0
балгарская - Bulgarian0
қазақ - Kazakh0
Тоҷикӣ - Tajik0
Հայերեն - Armenian0
हिन्दी - Hindi0
ქართველი - Georgian0
中国的 - Chinese0
日本人 - Japanese0

Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği

Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği
$Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği$
#Murad Ciwan#
Tarihçi yazar Murad Ciwan, Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesine neden olan Lozan Antlaşması’nı ve Musul gerçeğini yazdı Kaynak: Murad Ciwan yazdı: Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği Bu yazı, Lozan sürecinde Musul sorununun nasıl başlayıp sonuçlandığına, Kürt-Türk kardeşliğine Türklerce nasıl hançer vurulduğuna ve Kürdistan’ın dört parçaya nasıl bölündüğüne, sürecin tarihsel yanlarına ışık tutmayı amaçlıyor.
Lozan öncesinde Musul’un nüfusuOsmanlı İmparatorluğu’nun Asya vilayetleri üzerine yazdığı ve 1890- 1891’de Paris’te dört cilt olarak yayımlanan La Turquie d’Asie adlı eserinde, Vital Cuinet, Osmanlı İmparatorluğu içindeki Diyarbakır, Halep ve Bağdat vilayetleri ile İran sınırı tarafından çevrelenen Musul Vilayeti’nin yüzölçümünü 75.700 kilometre kare, nüfusunu ise 300.280 olarak verir.
Cuniet’nin verdiği sınırlarda Musul, 1890 yılı öncesinde, sadece bugünkü Güney Kürdistan topraklarını değil, Bağdat ve Halep vilayetlerinin devamı niteliğindeki güneyin Arap çöllerinin önemli bir kısmını da içeriyordu.
Cuinet’nin belirttiğine göre Musul 3 sancak, 17 kaza, 28 nahiye, 2314 köyden oluşuyordu. Sancaklar, Musul Merkez Sancağı, Şehrizor Sancağı ve Süleymaniye Sancağı’ydı.
Cuinet tüm Musul Vilayeti’nin nüfus bileşimini şöyle verir: Arap çöllerinde güneyden kuzeye doğru gelip giden göçebe Arap aşiretleri de dahil, Araplar 173.000, Kürtler 74.280, Türkmenler 16.000, Hıristiyanlar 30.000, Yahudiler 6.000 ve diğerleri ise 1.000 idi. (Turquie d’Asie, Vital Cuinet, cilt:2, 1891, Paris, sayfa 764-765 )Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaştan sonra, kuşkusuz Musul Vilayeti’nin toprak genişliğinde değişiklikler olmuş, aşağı yukarı Güney Kürdistan’ın bugünkü alanlarını içine alır bir duruma gelmişti. Yine üç sancaktan oluşuyordu. Bu sefer Musul Merkez Sancağı’nı, Süleymaniye Sancağı’nı ve Kerkük Sancağı’nı içine alıyordu.
Eskiden Diyarbekir, Bitlis ve Van’da valilik yapmış olan, Birinci TBMM Van mebusu Haydar Bey, Musul sorununun TBMM gizli oturumlarında görüşüldüğü dönemde, kürsüde yaptığı konuşmada Musul’un o günkü durumuna ilişkin şu bilgileri verir: Musul Vilayeti’nin on yedi kazası vardır. On altısı Türk ve Kürt’tür, yalnız bir kazada Arap, Süryani ve Geldaniler/Keldaniler vardır. Araplar hep çöl tarafındadır ve Musul Vilayeti’ne bağları şahısları, madeleri/malları) ve hayvanları dolayısıyla, daha doğrusu işkembeleriyledir.
Hayvanların otu kalmadığı vakit Musul’a giderler. Oradan kovulduktan sonra Bağdat’a geçerler. Oradan da kovarlarsa Şam tarafına iltica ederler. Binaenaleyh asıl yerleşikler Türk ve Kürt’tür. Musul Vilayeti’nde ve Musul’da bayındır alan altı bin köy vardır. Ahalisi Türk ve Kürt’tür. Altı yüzü Geldani ve Nasturi’dir. (TBMM Gizli Celse Zabıtaları, Cilt 4, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2. Baskı-1985, s. 178 )Milletler Cemiyeti(Cemiyet-i Akvam)’nin Musul sorununa ilişkin 1924’te oluşturduğu araştırma komisyonu raporunda Êzidi Kürtlerin nüfusu katılmadığı halde, Musul Vilayeti nüfusunun 8’de 5’inin Kürt olduğu belirtiliyordu. Türkiye, İngiltere ve Irak’ın adı geçen komisyona, ayrı ayrı verdikleri nüfus istatistiklerinde de Kürtler, nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu. Bitlis Mebusu Yusuf Ziya, TBMM kürsüsünde Musul Vilayeti nüfusunun yarıdan fazlasının Kürt olduğunu belirtiyordu. Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde, Musul’da Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğunu belirtiyor, TBMM’nde Türkiye Başbakanı Rauf (Orbay) Bey, zaten Kürtler çoğunluğu oluşturduğu için Musul’un Türkiye’ye bağlanmasını istediklerini haykırıyordu.Birinci Dünya Savaşı’nda Musul’un İngiliz işgali altına girmesiBilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Musul, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi. 1914 yılında çıkan Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu Almanya’nın yanında İtilaf devletlerine (İngiliz, Fransız, İtalya ve Rusya) karşı savaşa girdi. 1916 yılında İtilaf devletleri arasında yapılan Syckes-Picot Antlaşması’na göre Musul Fransızlara verilecekti. Rusya da bugün Doğu Anadolu olarak diye adlandırılan vilayetlere sahip olacaktı. Ancak savaş yıllarında Musul’da zengin petrol yataklarının keşfi ve 1917 Bolşevik Devrimi’yle Rusya’nın işgal ettiği Anadolu topraklarından çekilmesi karşısında, İngiltere’nin bir an önce Bolşevizmin Kafkaslara egemen olmasının önüne geçme ve Batum ve Bakü petrollerini ele geçirme arzusu, İngilizleri süratle Musul bölgesini işgal etmeye yöneltti. 25 Kasım 1918’de Osmanlı İmpratorluğu’nun teslim olduğunu belgeleyen Mondros Mütarekesi imzalandı.1 Aralık 1918’de de İngilizler Musul’un merkezini ele geçirdiler. Daha sonra Türk kurtuluş savaşı, Anadolu’nun Rumlaştırılmasına ve Ermenileştirilmesine karşı savaş sloganıyla başladı. Sivas Kongresi(4 -11 Eylül 1919)’nde çerçevesi çizilen; daha sonra İngilizlerin 11 Nisan 1920’de dağıttıkları son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda deklere edilen Misak-i Milli, Kurtuluş Savaşı liderlerinin ana hedefi olarak belirlendi. Misak-i Milli sınırları içinde Musul Vilayeti ve bugün Suriye’nin egemenliği altındaki Kürt toprakları da vardı.
Savaş, Kürt ve Türk, birbirinden kopmaz bağlarla bağlanmış olan iki anasırı İslamiyenin, Rumluğa, Ermeniliğe ve işgale karşı savaşı olarak gösteriliyordu. 23 Nisan 1920’de açılan Birinci TBMM de her iki halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis gibi dünyaya sunuldu. Mondros Mütarekesi’nden sonra ortaya çıkan durumda, Wilson Prensipleri’nin bütün taraf devletlerce kabul edilmiş olmasını ve Sevr’de Kurdistan topraklarının önemli bir bölümünün kurulması kararlaştırılan Ermeni devletine bırakılmak istenmesini göz önünde tutan Kürtler, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için çabalara giriştiler. İtilaf devletlerinin çabalarıyla, Sevr anlaşması bağımsız Kurdistanı red ederek otonom statülü bir Kürdistan’ın geleceğini bile kat’i bir garantiye bağlamadan çok muğlak bir geleceğe havale etmesi, bir nevi rafa kaldırması, üzerinde bağımsız Kürt devleti kurulması gereken toprakların çok büyük bölümünün, kurulması düşünülen büyük Ermenistan devletine bırakılması için çalıştıklarını görünce, Kürdistan’ın Ermenileştirilmesine karşı çıkarak, eşit haklar, kardeşlik ve kopmaz bağlar vadeden Türklerin yanında yer aldılar.Kimi Kürt aydınlarının bağımsız Kürdistan çabaları, sonradan da sürmekle beraber, ülkenin Ermenilere verilebileceği tehlikesi karşısında, bu çabalar, geniş Kürt çevreleri ve aşiret toplulukları arasında yankı bulmadı. Esas olarak Kurtuluş Savaşı, Kürt Türk her iki Müslüman milletin işgale karşı birlikte savaşı olarak sürdü. 1922’de Yunanlıların Anadolu’dan kesin olarak çıkarılmasından sonra, Savaş, Türkiye’nin; 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi’nde onaylanan zaferiyle sonuçlandı ve Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan Lozan Antlaşması için girişimlere başlandı.Nihayet savaştan zaferle çıkmış Türkiye ile İtilaf devletleri ve taraftarları arasındaki barış görüşmeleri, 20 Kasım 1922’de tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde başladı. Lozan’da Türk heyetine İsmet İnönü, İngiliz heyetine Lord Curzon, Fransız heyetine Barrère İtalyan heyetine Marki Garroni, Yunan heyetine Venizelos başkanlık ediyordu. Lozan Barış Görüşmelerinde MusulLozan’daki barış görüşmeleri sırasında, kimi diğer sorunlar üzerindeki tartışmalar sürüp giderken İngiliz Baş delegesi Lord Curzon, Musul sorununu gündeme alıp Türk Baş delegesi İsmet İnönü’den görüşünü açıklamasını isteyince, İsmet İnönü de bir bildirgeyle görüşünü açıkladı: Bildirgeye göre; Süleymaniye, Kerkük, Musul sancaklarından meydana gelmiş olan Musul Vilayeti’nde 503 bin yerleşik nüfus vardır. Süleymaniye ve Kerkük’te Arap çok azdır. Büyük çoğunluğu Kürt ve Türk’tür. Musul merkezinde de 137 bin Kürt ve Türk’e karşılık 28 bin Arap mevcuttur. Arap sayılanlar da aslında Türk’türler, fakat uzun süre Araplarla ilişki kurduklarından Arapçayı da öğrenip konuşmuşlardır. Bölgede bir miktar Yezidi varsa da onlar da Kürt’türler. ( Türkiye Cumhuriyeti – 1923, Mahmut Goloğlu, Ankara 1971, s. 71)İsmet İnönü, konuşmasını şöyle sürdürüyordu: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir. Çünkü Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisi’ne girmiştir. Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar. Kürt halkı ve meşru temsilcileri, Musul Vilayeti’nde oturan kardeşlerinin anayurttan ayrılmasına razı değillerdir. (a. g. e. , s. 71-72)İsmet İnönü’nün konuşmasını cevaplamak için söz alan Lord Curzon, TBMM’nde Musul bölgesinden milletvekili bulunmadığını belirterek, varolan milletvekilleriyle ilgili olarak da şunları söyledi: “Ankara’nın Kürt milletvekillerine gelince, onların nasıl seçilmiş olduklarını kendi kendime sormaktayım. Halkoyu ile seçilmiş tek milletvekili var mıdır? Bütün bu insanların atanmış oldukları ve bunlar arasında bazılarının dil bilmedikleri için meclis çalışmalarına katılmadıkları herkesçe bilinmektedir. Lord Curzon, sözü Kürtlerin Türk idaresi karşısındaki tutumlarına da getirerek “Kürtlerin, Türk idaresinden hoşnut kalmadıklarını sürekli olarak açıkladıklarını her kes bilmektedir. Dört yıldır İngiliz Hükümeti’ne, hayal kırıklığına uğramış Kürtlerden, Kürdistan’ın özerkliği ya da bağımsızlığı ile ilgilenmemizi isteyen protestolar gelmektedir dedi. ( a. g. e. s. 72) Lord Curzon ile İsmet İnönü arasındaki karşılıklı suçlama ve söz düelloları bu çerçevede birkaç kez daha sürdü. Hatta bir keresinde Lord Curzon “Kürtlerle Arapların, getirenin başına atacak kadar seçim sandığını tanımadıklarını iddia etti.Lord Curzon’un Kürtler ve Kürt milletvekilleriyle ilgili söz konusu ağır sözleri, Türk heyeti tarafından TBMM’ne iletilince, Kürt milletvekilleri arasında büyük bir öfke ve kızgınlığa yol açtı. Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey (daha sonra 1925 Şeyh Sait Ayaklanması sırasında Cıbranlı Halit Bey’le birlikte Bitlis’te idam edildi) Büyük Millet Meclisi kürsüsünde şöyle haykırdı: “Lozan Barış Görüşmeleri’nde İngiliz Baş delegesi Lord Curzon, bizlere yani Kürt kardeşlerinize saldırıyor, hakaret ediyor. Kürdistan’dan gelen mebusların, Mustafa Kemal Paşa tarafından tayin edildiğini söylüyor. Kürt arkadaşlarınız için, cahil diyor, Kürtleri temsil edemezler diyor. Cahilliğin anlamı, İngiliz politikasına uymamak ise; biz itiraf ederiz ki cahiliz… Arkadaşlar, mebuslar tayin edilemezler, seçilirler. Millet, mebuslarını seçer… Burada Mustafa Kemal Paşa’nın tayin ettiği mebuslar, uşaklar yoktur (bravo sesleri, alkışlar) Burada, büyük bir milletin vekilleri vardır. (a. g. e. s. 74) Kürsüde uzun uzadıya konuşan Yusuf Ziya Bey, bu arada İngilizler, milyonları ile, altınları ile çalıştıkları halde, Kürtler bu seçime katıldılar ve bu seçime katılmakla bir tek amaç güttüler: Türk kardeşleriyle işbirliği yapmak…. Bütün kanılarını bir ilkede topladılar. O ilke, Türklerle kader birliği yapmaktı. Çünkü varolmak, çünkü esirlikten kurtulmak bu ilkenin gerçekleşmesine bağlıdır… Kürtler, Kürt aydınları, Arnavutluk’un, Irak’ın ve Suriye’nin sonunu görüp dururlarken, İrlanda’nın acılı sesini işitirken hiçbir kandırıcılığa kapılmazlar…
İşte o günlerde, o kara günlerde bu toplulukta seçime katılan ve bizi seçip buraya gönderen milletin vekilleri olarak Lord Cuzon’a bağırıyoruz ki; bizler Kürdistan’ın gerçek vekilleriyiz. Senden ve senin siyasetinden Musul’u istiyoruz. Ve alacağız ( a. g. e. s. 74-75) diyerek hemen hemen tüm Kürt kökenli milletvekillerin düşüncelerine tercüman oldu. Söz alarak aynı doğrultuda konuşan Muş Mebusu İlyas Sami Efendi de Kazım Karabekir komutasının Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Artvin)’de yazdığı zafer tarihlerinde bayrağını, mızrağını, atını oynatan, temiz Kürt soyu ve Kürt ulusu olduğunu vurgulayarak Kürtler Musul’u almayı kendilerine görev saymışlardır dedi. (a.g.e. s. 75)Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey de meclis kürsüsünde aldığı sözde “Lozan’daki delegelerimiz iki kardeş olan Türkler ile Kürtlerin temsilcileridirler demişti. (a.g.e. s. 77) TBMM görüşmeleri sırasında, Başbakan Rauf Bey de Musul’la ilgili görüşlerini açıklayarak şöyle belirtmişti “Lord Curzon, Musul bölgesinin çoğunluğunun Kürt olduğunu söylüyor. Zaten biz de onun için Musul’u istiyoruz. Burası Arap yurdudur dese idi tartışma olabilirdi.Lozan görüşmeleri uzadıkça uzuyor, pek çok diğer sorunun yanı sıra, Musul sorununda da herhangi bir uzlaşma sağlanamıyordu. İngiltere Musul’u Irak’a bağlayarak kendi egemenliği altına almak için her çabayı gösterirken, İnönü de Musul’un Misak-i Milli sınırları içinde olduğunu, nüfusun çoğunluğunun Kürt ve Türklerden oluştuğunu ve Türk ve Kürt gibi kardeş iki Müslüman unsurdan meydana gelmiş olan Türkiye’nin sınırları içine dahil edilmesi gerektiğini savunuyordu. İngiliz heyeti, Musul’u elde edebilmek için, Lozan’da Musulsuz bir anlaşma imzalamak ve Musul zaten İngiliz işgali altında olduğu için sorunu ertelemek yolundaki taktiklere baş vurarak bu yönde Türk delegasyonunu sıkıştırdı. Lozan’da başta Musul toprakları olmak üzere hemen hemen bütün alanlarda isteklerini kabul ettiren İngiltere henüz tatmin olmamıştı. Daha fazla talepleri vardı. Anlaşmazlık sürünce, daha da önemlisi Britanya’nın iç siyasi gelişmelerinde hükümet ve muhalefet ilişkilerinde anlaşmazlıklar ortaya çıkınca Lord Curzon görüşmeleri kesip hemen İngiltere’ye dönme yolunu seçti. 4 Şubat 1923'te, Lozan görüşmeleri kesintiye uğradı, İngiltere baş delegesi ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon pazarlıklardan en önemli alacaklarını aldığı halde 4 Şubat akşamı Türk delegasyonuna haber bile vermeden Lozan'dan ayrıldı. Bu ani gidiş üzerine Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa paniğe kapıldı ve gazetecileri toplayarak onlara dert yandı, İnsana bir haber verilmez mi? diye. Perişandı, antlaşma imzalanamamıştı. Gazetecilere açıklamasına şöyle devam etti:Ben bütün konferans esnasında bu ağır mesuliyetin yükü altında çalıştım. (...) Eğer dünyada tek kimse çıkıp da bana 'Daha yapılacak fedakârlıklar vardı...', 'Şu kararı almalıydınız' diyebilirse onları yapmaya razı olurum. Ben fedakârlığı son haddine vardırdım. Toprak meselelerinin hepsi halledildi. Bu meselelerde kendi zararımıza ve müttefiklerin lehine kararlar aldık. Ekaliyetler (azınlıklar) meselesini müttefiklerin dilediği gibi hallettik. Boğazların serbestliğini kabul ettik. Adli kapitülasyonlar meselesinde anlaştık. (Derin Tarih, sayı 16, temmuz2013)Bu panikle İsmet İnönü Ankara hükümetinin onayını da alarak Musul sorununu askıda bırakacak bir anlaşmayı imzalamaya hazır olduğunu aynı gün (4 Şubat 1923) Müttefik heyetlerine bir mektupla da bildirdi. Ancak görüşmeler kesilmiş ve heyetler ülkelerine doğru yola çıkmışlardı bile. Türk heyeti de Ankara’ya döndü.Gelinen aşamada, Türkiye’nin Musul’u geri almak için bir hevesi olsa da bu hevesini sonuna kadar götürmeyi göze almaya hiç de niyetli olmadığı ve biran önce Müttefik devletleriyle anlaşma sağlamayı, Musul’u geri almaya tercih ettiği anlaşılıyordu. Ankara’da Lozan’dan gelen heyetle görüşen Mustafa Kemal ile Rauf Bey başbakanlığındaki hükümet, Musul sorununu erteleyerek, bir anlaşmaya varmayı benimsedi ve bu doğrultuda Müttefik devletlerine, bir karşı proje sunmayı kararlaştırdı. Aslında bu karar, Musul’u İngilizlere bırakma yolunu açan ilk adımdı. Fakat o günkü koşullarda, böylesi bir çözümü TBMM’ne ve Türkiye kamuoyuna kabul ettirmek neredeyse imkansızdı. Çünkü Kurtuluş Savaşı yıllarca Misak-i Milli şiarıyla verilmiş, Misak-i Milli’den hiç bir ödün verilemeyeceği her defasında vurgulanmış ve zafer bu temel üzerinde kazanılmıştı. Misak-i Milli hudutları içinde, hiçbir koşulda vazgeçilmeyecek olarak beyinlere, ruhlara işlenmiş olan Musul ve bugün Suriye’nin egemenliği altındaki Kürt toprakları da vardı.Hükümet, her şeye rağmen, kabul edilen projeyi benimsetmek ve bu yönde meclisten karar çıkartmak için, öneriyi TBMM’ne getirdi. Öneri mecliste büyük bir şok etkisi yarattı ve mebuslar arasında sert tepkilere yol açtı. Öneri karşısında en büyük öfkeyi duyanlar yine Kürt milletvekilleri idi. Hükümet öneriyi geçirebilmek için, esasında Musul’dan vazgeçilmediğini sadece sorunun geçici olarak erteleneceğini, eğer Türkiye ile İngiltere arasında anlaşma sağlanmazsa sorunun Milletler Cemiyeti’ne /Cemiyet-i Akvam) gideceğini ve orada çözüm yoluna başvurulacağını vurguluyor, aksi halde, Musul sorunu ertelenmezse anlaşma imzalanamayacağını, İngilizlerle savaşa girme durumunun doğacağını, Türkiye’nin ise savaşacak gücü olmadığını vurgulayarak milletvekillerini tehdit ve baskı altına alma yoluna gitti. Bu tutum, Türk kökenli çoğu milletvekilini susturmaya ve öneriyi benimsemeye yetti. Görüldüğü kadarıyla söz konusu topraklar Kürt toprakları olduğu için gereğinde birtakım başka menfaatler karşılığı başkalarına terk edilebileceği düşünülüyordu. Hatta Kürtleri gelecekte inşa edilecek yeni devlette zayıf bırakıp dışlamak anlayışıyla da Musul sınır dışında tutulmak isteniyordu.Fakat Kürt kökenli mebusların, göz göre göre Kürt topraklarının elden çıkarılmasını kabul etmeleri düşünülebilecek bir şey değildi. Hükümetin ve Türk kökenlilerin Musul’u terk etme düşünceleri, Kürt milletvekilleri arasında derin bir kaygı ve güvensizliğe yol açtı. Nasıl oluyordu? Anadolu’nun Rumlaştırılması ve Ermenileştirilmesine karşı ‘’iki kardeş millet olan Türk ve Kürtler’’ birlikte savaşmışlardı. Misak-i Milli sınırları çizilirken Türklerle Kürtlerin üzerinde yaşadıkları topraklar esas alınmıştı. Her iki milletin evlatları bunun için kanlarını akıtmışlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi her iki halkın, hükümet, her iki halkın hükümetiydi. Her iki kardeş halk eşit hak ve menfaatlere sahip olacaklar, yeni devleti beraber inşa edeceklerdi. Fakat nasıl oluyordu da şimdi hükümet ve TBMM üyelerinin çoğunluğu, Musulsuz bir antlaşma imzalamak için çırpınıyorlardı? Üstelik Suriye hududunda, 1921’de yapılan antlaşmada Fransızlara bırakılan Kürt topraklarının geri alınması için Lozan’da herhangi bir talepte bulunulmadığı gibi, şimdi de Musul terkediliyordu. Evet, ne oluyordu? Yoksa yollar ayrılmaya mı başlıyordu?Sorun, mecliste görüşülürken, Kürt kökenli milletvekilleri, işte böylesi kaygı ve düşüncelerle kürsüye çıkıyorlardı. Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey, Musulsuz bir barış antlaşmasına şiddetle karşı çıkıyor “olmazsa savaş çıkabileceği tehdidine karşı, ülke işgal edilirken, çok daha ağır koşullarda halkın savaşı göze aldığını, memleketin bugün dünden daha elverişli koşullarda olduğunu vurguluyor ve şöyle diyordu: “Bir taraftan İzmir işgal edilmiş, bir taraftan Bursa’ya kadar düşman geliyor, diğer taraftan Eskişehir’e kadar düşman ilerliyor, biz buradan göç ediyoruz. O gün direniş gösterirken ve beş yıllık bir savaştan(Birinci Dünya Savaşı b. n.) çıkmış olan millet, yavrusu ile, evladıyla yanıyorken üç dört yüz bin kişilik bir ordu hazırlayarak, amaca ulaşmaya yönelten bu millet, bu Meclis, ne oldu ki efendiler memleketlerini istirdat, arazisine bir misli zam, evladını bir misli tezyid ettiği halde, karşısında bir düşman olmadığı halde bugün yanlış bir harekette devam ediyor.(TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 4, İş Bankası Yayınları 2. Baskı, Ankara 1985 s. 92) Esasında hiç de savaş yanlısı olmadıklarını, barışa istekli olduklarını, ama her şeye rağmen barış yapmak için yalvarmadıklarını belirten Hüseyin Avni Bey, Musul sorununu erteleyelim demenin milletle alay etmek olduğunu şu sözleriyle vurguladı: “Eğer aczimiz varsa resmen veririz. Kendi kendimizi aldatmayız efendiler. Musul’u bir sene bekletme durumunda bulunacak. Bu ne demektir efendiler? Bu milletle alaydır. İngilizlerden Mısır’ı, Kıbrıs’ı aldınız mı efendiler? Musul’u bugün sana vermeyen yarın niçin versin? ( a. g. e. s. 93)Diyarbakır Milletvekili Kadri Bey, Lozan’da dayatılan tavizleri vermektense savaşmanın daha iyi olacağını belirtiyordu. (a. g. e. s. 152) Görüşmeler sırasında kürsüye çıkan Erzurum Milletvekili Mustafa Durak Bey, “Musul gayet mühim bir meseledir. Bendeniz bugün harbin Çanakkale’sini ne kadar mühim görüyorsam, Türkiye için Erzurum’u, Kars’ı nasıl mühim görüyorsam Musul’u da o kadar mühim görüyorum diyor ve Musul meselesini geleceğe devretmek, aradan zaman geçirmek zannediyorsam doğru değildir şeklinde görüş belirtiyordu.Lozan’da verilecek tavizlere en çok karşı çıkan ve özellikle Musul’un terk edilmesi karışında en çok kaygı duyan Bitlis Milletvekili Yusuf Bey’di. Türk heyetinin Lozan’da Suriye sınırında yeni düzenleme talebinde bulunmamasını da eleştiren Yusuf Ziya, Musul’un terk edilmesine kaşı duyduğu kaygıyı şu cümlelerle ifade ediyordu.Bu hususta söz söylemek benim için vazife olduğundan söyleyeceğim. Musul’un vaziyeti coğrafyası, ırki ilişkileri, oluşum biçimi, siyasal ve sosyal yapısı, barış sonrasında bir dakika bile İngiliz siyaseti altında, İngilizlerin muamelesi altında, İngilizlerin mandası altında kalmaya tahammül göstermez...“Arkadaşlar temenni ederdim ki Musul Türkiye’nin bir parçası denilsin. Çünkü Türklerle Kürtlerle meskun, Türkiye’nin bir parçasıdır. Yarısından fazlası Kürt’tür. Musul’un, Kürd’ün tarihinde bir kıymeti, bir önemi vardır. İhtimal bir mahalde olsa idi bu kadar telaş etmezdim. İhtimal ki başka bir yer olsaydı bu kadar telaş etmezdim. Musul’un Kürd’ün tarihinde bir sandalyesi vardır. Arkadaşlar bir insanı ikiye bölmek veyahut herhangi bir parçasını ayırmak (nasıl) mümkün değilse Musul’u Türkiye’den ayırmak öylece mümkün değildir(a.g.e. s. 163)Dönem, henüz Türk Kürt kardeşliğinden, her iki halkın eşitliğinden, devletin, hükümetin ve meclisin iki Müslüman unsurdan oluştuğundan dem vurulduğu bir dönemdi. Bu nedenle meclisteki Kürt kökenli milletvekillerini, Kürtlerin yakın bir gelecekte yok sayılacağı, her türlü ulusal demokratik haklarının inkar edileceği kanısından çok, Kürdistan’ın parçalanması, güney topraklarının Fransız, Musul vilayeti topraklarının da İngiliz egemenliği altına terk edilebileceği, Kürt topraklarından koparılarak Arap topraklarına katılacağı gerçeği endişelendiriyordu. Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey, Musul’un terk edilmesine olduğu kadar Mardin, Urfa ve Gaziantep topraklarının Fransızlara terk dilmesine de karşı çıkıyordu. Şöyle diyordu Yusuf Ziya Bey :Arkadaşlar, insan karnını doyurmak ihtiyacındadır. Bu, beşerin muhtaç olduğu şeydir. Mardin, Nusaybin, Kilis, Urfa, Ayıntap ahalisi de yaşamak ihtiyacındadır…. Arkadaşlar ziraat yapamıyor buralarda yaşayanlar. Çünkü hudut ile arasında nihayet yarım saat mesafe vardır. Kendisi kasabada oturuyor, arazisi falan öbür taraftadır. Bugün gidiyor, birer surette bir şey kaçırıyor getiriyor. Ziraat yapıyor. Fakat yarın Fransızların ne gibi bir kanunla o hududu kendilerine katmayacaklarını kim biliyor? Arkadaşlar bu halk ticaret yapamıyor. Çünkü hududun ötesinde yeni yeni şehir, yeni yeni kasabalar, pazarlar vücuda getirmişlerdir. Rüsum ile bu tarafa geçiyor, bir şey beş kuruşa çıkar. Fakat diğer tarafta yüz paraya veriyorlar, buraya gelip beş kuruşa almıyor, gidiyor öte tarafa yüz paraya alıyor. Bu yüzden pazarlara kimse gelmiyor ve kapalı kalıyor. Çarşı kapalıdır arkadaşlar. Sanat ölüyor, çünkü muhtaç olduğu alet ve levazım ötede daha ucuzdur…. Binaenaleyh tekrar ediyorum, Fransızlarla yapılan anlaşma günlerin zaruretidir. Bu gayri tabiidir. Bütün insanlar teneffüs borularını kapatmış hudut yanında bulunan insanlar dıkı sade tutulmuş boğuluyorlar. Teneffüs borularını açınız, teneffüs etsinler arkadaşlar. ( a.g.e. s. 164 )Urfa Mebusu Bozan Şahin, Ali Saip; Mardin Mebusları Derviş Mithat, İbrahim, Necip ve Esat; Muş Mebusları Abdulgani, Osman Kadri; Siirt mebusları Mehmet Kadri, Haci Nuri: Ayıntap Mebusu Ali Cenani; Bayazit mebusu Ali, Siverek mebusları Sırrı ve Bekir Sıtkı, Abdulgani; Dersim Mebusları Mustafa, Mustafa, Abdullah Tevfik ; Erzincan mebusu Hüseyin; Kars mebusu Fahreddin; Van mebusu Hakkı, Genç mebusları Haydar, Celal; Sivas mebusu Vasıf; Ergani mebusu Mehmet Emin; Bitlis mebusları M.Arif, Sadullah, Derviş, Resul; Diyarbekir mebusu Hacı Şükrü, Malatya mebusu Feyzi ve diğer kimi illerden bazı mebuslar verdikleri önergede, Suriye sınırının 1921 Fransız anlaşmasıyla düzenlenen biçimiyle kalmasına razı olmuyorlardı. Ama Lozan’a götürülecek projeye de konulmamasını ve daha sonra Fransızlarla yapılacak ikili görüşmede çözümlenmesini öneriyorlardı. Mardin mebusu İbrahim, tek başına verdiği bir önergede ise Suriye hududunu düzeltme isteminin kesinlikle Lozan’a götürülecek projede yer almasını istiyordu.Proje konusunda, verilen değişik önerilerde, Musulsuz sulh yapılmasına karşı çıkan Kürt milletvekilleri ya da Kürtlerin yaşadıkları şehirleri temsil eden milletvekilleri de şunlardı:Ergani: Mehmet Emin, Mahmut, HakkıMardin: DervişErzurum: Mehmed Nusret, İsmail, Süleymen Necati, A. Vasfi Siverek: Abdulgani, SırrıBitlis: Yusuf Ziya, Resul, DervişMardin: İbrahim, Sait, M. Mithat, Necip Sivas: Emir, Vasıf, Taki, Ziyaettin, Rasim Genç: Fikri Faik, Ali Vasıf, Hamdi, Üeyh Fikri, Dr. Haydar Dersim: Hasan Hayri, Mustafa, Diyab, Abdullah Tevfik Erzincan: Mehmed Emin , Hüseyin Muş: Kasım, Mahmud Said, Abdulgani, A.Rıza, Osman Kadri, A. Hamdi, İlyas Sami Kars: A.Rıza, Cavit, Muhittin Ardahan: Server, Hilmi Bayezid: Şevket Diyarbekir: Hacı şükrü, Kadri Maraş: Arslan, Rüştü, Tahsin Elaziz: Feyzi, Muhittin, Naci, Hüseyin Siirt: Necmeddin Hakkâri: Mehmed Tufan, Mazhar Müfit Urfa: Ali Saip Van: Hasan Sıddık, HakkıGaziayıntab: Kılıç Ali, Ali Cenani (a.g.e. s. 181-182-183-184-185-196 ) Kuşkusuz, tüm bu milletvekilleri isteklerinde sonuna kadar direnç gösterebilecek kişilikte değillerdi. Bunlarla beraber daha pek çok milletvekili, Musul’dan vazgeçilemeyeceğini belirtmelerine rağmen, sonuçta, Musulsuz antlaşma yapma ve Musul’u bir yıl erteleyerek sorunu gerekirse Milletler Cemiyeti’ne götürme düşüncesinde olan hükümet heyetine 190 oyla yeniden vazife verildi. Karşı çıkan oy sayısı ise 130 idi.Aslında görüşmeler ilerledikçe, sonucun bu yönde olacağı açığa çıkmıştı. Durumu anlayan Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, kürsüde yaptığı konuşmayı şu sözlerle bitirdi: “Binaenaleyh son söz arkadaşlar: sözümün (hiç) birinin yapılmayacağına kanaat getirdim. Allah hazır, tarih hazır, elinizi vicdanınızın üzerine koyun, nasıl bilirseniz öyle yapın a.g.e. s. 165 )Mustafa Kemal, Ankara hükümeti ve TBMM bildikleri gibi yaptılar. Musulsuz bir anlaşma yapmak üzere kolları sıvadılar. Bu arada, her şeye rağmen TBMM’nde önemli oranda muhaliflerin var olmasından ve bunların ikide bir “baş ağrıtmasından hiç de hoşlanmayan Mustafa Kemal, imzalanacak Lozan Antlaşması’nın bu mecliste tehlikeye girebileceği endişesinden de hareket ederek TBMM seçimlerini yenilemeyi, muhalefeti, özelikle Kürtlüğe şöyle ya da böyle sahip çıkan milletvekillerini tasfiye etmeyi kararlaştırdı. TBMM, 1 Nisan 1923’de seçimlerin yenilenmesini kararlaştırdı ve seçimler yaptırıldı. Hükümetin, devlet bürokrasisinin ve ordunun da gücü kullanılarak hemen hemen tüm muhalifler tasfiye edildi ve Mustafa Kemal ile Kemalizm’in tek parti yönetimini kuracak olanlar aşısından temizlenmiş, tek ses çıkaran 2. dönem meclis seçimleri yapılırken 24 Nisan 1923’te yeniden Lozan görüşmelerine başlandı.Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923’te Musul sorununu erteleyen bir biçimde imzalandı. Lozan Antlaşması’nın 3. maddesine göre eğer 9 ay içinde Türkiye ile İngiltere, Musul konusunda kendi aralarında bir anlaşmaya varmazlarsa sorun Milletler Cemiyeti’nde çözülecekti. Suriye sınırı da 1921 anlaşmasına göre kaldı. Lozan görüşmeleri tamamlanırken 2. dönem meclis üyeleri de belirlenmişti. 2.dönem TBMM, 11 Ağustos 1923’te toplandı. Artık Antlaşma tek sesli mecliste rahatlıkla onaylanabilirdi.Lozan Antlaşması’nın ilgili maddesi uyarınca Türk-İngiliz görüşmeleri, 19 Mayıs 1924’te, İstanbul’da başladı. Türk heyetine Büyük Millet Meclisi Başkanı ve İstanbul Mebusu Fethi (Okyar) Bey, İngiliz heyetine de o sırada Irak Yüksek Komiseri bulunan Sir Percy Cox başkanlık ediyordu.İlk toplantıda, Fethi Bey Türk görüşünü açıklayarak Musul halkının üçte ikisinin Türk ve Kürtlerden oluştuğunu, etnik nedenlerle bu bölgenin Türk sınırları içinde kalması gerektiğini, daha önceki hiçbir antlaşmanın Musul’u Irak’a bırakmadığını belirtti. İngiliz temsilcileri ise Türk görüşlerini tartışmadıkları gibi, Musul Vilayeti’nin Irak sınırları içinde kalmasını sağlamak için (Nasturi Hıristiyan azınlığın yerlerinden göç edilmelerine son verilip geri dönmelerini bahane ederek b.n.) Hakkari Vilayeti üzerinde de hak öne sürdü. Tarafların görüşlerinde diretmeleri üzerine, İstanbul Konferansı 5 Haziran 1924’te dağıldı (Yurt Ansiklopedisi- Türkiye genel s. 8309 ) ve sorun Milletler Cemiyeti’ne gönderildi.Musul sorunu, 20 Eylül 1924’te Cenevre’deki Milletler Cemiyeti Meclisi’nde görüşülmeye başlandı. Türkiye Musul’da bir halk oylaması yapılmasından yana olduğunu belirtti. “İngiltere ise, bölge halkının cahil olduğunu öne sürerek halk oylamasına karşı çıktı. Görüşmeler sırasında Meclis, tarafların varılan durumu bozmamalarını öngören bir karar aldı ve Musul halkının isteklerini saptamak, ilgili üç devletin (Türkiye, İngiltere, Irak- çünkü Irak krallığı 1921’de kurulmuştu b.n.) resmi makamlarıyla görüşmek ve bunlara dayanarak bir rapor hazırlamak amacıyla bir komisyon oluşturdu (a-g.e. s. 8309 )30 Eylül 1924’te oluşturulan üç kişilik komisyonda, Belçikalı Kolonel A. Pawilis, Macaristanlı Kont Taleki ve İsveçli Aff Wersson vardı. A. Wersson komisyon başkanıydı. (Question of the Frantier Between Turkey and Iraq. Legue of Nations, Geneva 1925 p. 46 ) Karara göre, Milletler Cemiyeti komisyonu, Musul Vilayeti’nin ulusal, toplumsal ve ekonomik yaşamını değişik yönleriyle araştıracak, ayrıca vilayetin değişik yörelerine gidip dolaşacak, halkla yakından ilişki kuracak, çeşitli toplulukların liderleriyle görüşecek ve bütün bu çalışmaların sonucunu bir raporla Milletler Cemiyeti’ne sunacaktı.Komisyon, önce Londra, İstanbul, Ankara ve Bağdat’a giderek üç devletin yetkilileriyle görüştü. 27 Ocak 1925 günü de Musul’a vardı. Bir kaç gün sonra da komisyon üyeleri ve beraberindekiler dağ yolunu takip ederek, şimdiki Irak Kürdistanı’nın pek çok şehir, kasaba ve köylerine bu arada Hewlêr (Erbil), Kerkük ve Süleymaniye’ye de uğradılar, pek çok kimseyle görüşmelerde bulundular. Komisyon Nisan 1925’te Cenevre’ye vardı ve 16 Eylül 1925 günü raporunu Milletler Cemiyeti Meclisi’ne sundu. (‘’Kurd û Komela Gelan “Kürtler ve Milletler Cemiyeti)’’, Kemal Mazhar Ahmed-Karwan hejmar 17 r. 2-29)Son derece kapsamlı olan ve Kürtlerin o yıllardaki ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamları, aşiret ilişkileri aşısından da değerli bir kaynak olarak kabul gören rapora göre “Kürtler ne Arap, ne Türk ne de Fars’dırlar. Ama diğerlerine nazaran Farslara daha yakındırlar Musul Vilayeti’nin etnik durumunu da ele alan rapor bu konuda şunları yazıyordu: “Musul bölgesi ırki açıdan araştırılacak olursa, komisyonun görüşüne göre bağımsız bir Kürt devletinin kurulması gerekir. Çünkü Kürtler, nüfusun 8’de 5’ini oluşturuyor. Soruna bu açıdan bakılırsa hemen her bakımdan Kürtlerle benzerlik gösteren Yezidilerin de Kürt sayılması gerekir. Türkler de Kürtler arasında kendilerini çok rahat hissediyorlar. Bu durumda Kürtler nüfusun 8’de 7’sini oluşturuyorlar(Question of the Frontier Between Turkey and Iraq. Leggue of Nations, Geneva 1925 p. 57 )Türkiye, Irak ve İngiltere Musul nüfusunun ulusal ve dinsel bileşimine ilişkin ayrı ayrı istatistikler vermişlerdi. Her biri istatiklerin bileşim oranını kendi istemleri doğrultusunda şişirmelerine rağmen, her üç devletin verdiği istatistiklerde Kürtlerin nüfusu, diğer milletlerden gözle görülür oranda fazlaydı.
Üç devletin komisyona sundukları nüfus istatistikleri: (a.g.e. s.46)
Türkiye1923 Îngiltere1921
Irak1922
Kürt 263.830 424.720 494.007
Arap 43.210 185.763 166.941
Türk 146.960 65.893 38.652
Yahudi 31.000 62.255 61.336
Yezidi 18.000 30.000 26.257
Göçebe170.000 – –
Hıristiyan 16.000 13.977 –
Toplam 673.000 785.468 801.170
=KTML_Red=$Musul Vilayeti nüfusunun çoğunu Kürtlerin oluşturduğu gerçeği ortadaydı.$ =KTML_End=
Halkın istemi de çoğunlukla ne Irak’a ne de Türkiye’ye bağlanmak yönündeydi. Bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasından yanaydı.Daha 1919 yılından beri Şeyh Mahmud Berzenci’nin önderliğinde İngiliz işgaline karşı defalarca ayaklanmıştı. Hatta Süleymaniye ve Erbil yöreleri Irak Kıralı’nın yaptırdığı seçimleri boykot etmişlerdi.Buna rağmen Komisyon Musul’un geleceğine ilişkin Milletler Cemiyeti Meclisi’ne yaptığı öneride ne etnik özellikleri ne de halkın istemlerini göz önüne aldı. Komisyon’un önerisi şuydu:“Ekonomik ve coğrafi durumu ile halkın arzuları, Bürüksel hattının* güneyinde kalan tüm toprakların iki koşulla Irak’a ait olması gerektiğini ortaya koyuyor.
1- Bu toprakların 25 yıl süreyle İngiliz mandası altında kalması2- İngiltere’nin, Kürtlere iyi davranma, mahkeme ve okullarda yöneticileri Kürtlerden atama ve burada Kürtçeyi resmi dil olarak kabul etme yönünde garanti vermesi. (Yahya Haşab, Şerefhan Bitlisi’nin İran Kürdistan’lı büyük şair Hejar Mukriyani tarafından Kürtçe’ye çevrilen Şerefnamesi’nin
2. baskısına yazdığı önsöz, Tahran, 1981, s. 148)Türkiye bu duruma, Meclis’in bağlayıcı karar alma yetkisinin bulunmadığını öne sürerek karşı çıktı. Milletler Cemiyeti Meclisi, bunun üzerine Milletlerarası Daimi Adalet Divanı (Lahey Adalet Divanı b.n.)nın görüşüne başvurdu. Divan, Meclis’in genel olarak bağlayıcı karar alamayacağı, ancak #Lozan Antlaşması# ’nın #Musul# ’la ilgili maddesinin, Meclis’e bu yetkiyi verdiği yönünde görüş belirtti.Türk tarafının tepkilerine ve Cenevre’deki temsilcilerini geri çekmesine karşın, Milletler Cemiyeti Meclisi 16 Aralık 1925’te İnceleme Komisyonu’nun önerilerini onaylayan bir karar aldı. (Yurt Ansiklopedisi-Türkiye Genel s. 8309)Daha önce söz konusu ettiğimiz TBMM gizli oturumlarında, Musulsuz bir barış antlaşmasının yapılmaması için çırpınıp duran, haykıran milletvekillerini bertaraf etmek, ayağa kalkan meclisi yatıştırmak için Ankara hükümeti, Musul’un da Misak-i Milli sınırları içinde olduğunu, sözkonusu topraklardan hiç bir zaman vazgeçmeyeceklerini, Milletler Cemiyeti’nde tersi bir karar çıkarsa savaşarak bunun önüne geçileceğini iddia etmişlerdi. Ama özellikle Kürt kökenli milletvekilleri, sarf edilen bu sözlerin sırf meclisi yatıştırmak ve oyalamak olduğunu, Türk hükümetinin aslında Musul’u İngilizlere bırakmaya hazır olduğunu anlamışlardı. Nitekim hükümetin bu tutumu daha o günlerde atılan pratik adımlarda kendini ortaya koyuyordu.Musul’u gözden çıkaran hükümet artık rahatlıkla Kürtlere yönelebilirdi. Birinci TBMM’nde bulunan Kürt milletvekilleri tasfiye edildiler. Kurulan devletin, Türk devleti olduğu, Türklerden başka hiç kimsenin hak iddia edemeyeceği yönündeki politikalar yürürlüğe kondu. Kürdistan’ın parçalanarak güney topraklarının İngiliz ve Fransız işgalcilerine peşkeş çekilmesi, Kürtlerin devlet kurumlarından tasfiyesi varlıklarının ve haklarının inkâr edilmesi, Kürtlerde, Kürt aydınları arasında büyük bir kaygı ve öfkeye yol açtı. Artık Türklerle müşterek hiç bir yanlarının kalmadığı kanaatine varan Kürt aydınları daha aktif bir şekilde Kürt halkını ayaklandırma yönünde çabalara giriştiler. Bu çabaların sonucu Azadi Kürt örgütü kuruldu ve mücadeleye başladı. Mücadeleler 1925 yılındaki (Şeyh Sait Ayaklanması olarak bilinen) Kürt ayaklanmasında ifadesini buldu. Türk hükümeti ve ordusu Fransızların da yardımıyla ayaklanmayı şiddetle bastırdı. Oluk gibi kan aktı. Bu olay Kürtlerle Türkler arasındaki ipleri büsbütün kopardı. Aynı tarihlerde Güney Kürdistan’da da Kürtler ile İngiliz işgalcileri arasında da benzeri mücadele, savaş ve kanlı olaylar yaşanıyordu.Bu nedenle, Türkiye bir Kürt sorunu olan Musul sorunu konusunda değil İngilizlerle savaşmak, onlarla işbirliği yapmak gibi bir gerçeğe inandı. Her iki taraf da Kürt sorununu kendileri açısından bir baş ağrısı olmaktan çıkarmak için, Kürt topraklarının ayrı devletlerarasında bölünmüş olmasının daha doğru olacağına inanmış olarak bu yönde işbirliğine yönelmişlerdi bile.Türkiye Musul’un İngiliz mandası altındaki Irak Arap Kırallığı’na bağlamasına hiç de savaşla karşılık vermedi, her şeye razı olmayı tercih etti.“Bu nedenlerle, Cemiyet’in kararını temel kabul ederek İngiltere ve Irak’la görüşmelere girişti. Görüşmeler sonunda Türkiye’nin ödün vermesi üzerine, 5 Haziran 1926’da yapılan antlaşma ile Musul sorunu çözülmüş, Türkiye’nin Batılı devletlerle olağan ilişkilere girmesi için önemli bir adım atılmış oldu.1926 Antlaşmasına göre Türkiye ile Irak arasındaki sınır Bürüksel’de belirlemiş olan sınır olacak ama, Türkiye lehine küçük değişiklikler yapılacaktı. Musul üzerindeki haklarından vazgeçen Türkiye’ye 25 yıl süreyle Musul petrollerinden %25 (Bazı kaynaklara göre %10 b.n.) pay verilecekti. Türkiye daha sonra 500.000 İngiliz Sterlini karşılığında bu paydan vazgeçti. (Yurt Ansiklopedisi-Türkiye Genel, s. 8309)Kürt şehirleri Kerkük ve Musul’un Irak Arap egemenliğine terk edilişinin gerçek hikâyesi budur. Geçmişte Musul (bugün Irak’ın egemenliği altında bulunan Güney Kürdistan toprakları) 500.000 sterline satıldı. Kaynak: Murad Ciwan yazdı: Lozan Anlaşması ve Musul gerçeği [1]

Bu başlık 2,014 defa görüntülendi
Bu makale hakkında yorumunuzu yazın!
HashTag
Kaynaklar
[1] İnternet sitesi | Türkçe | http://www.rupelanu.org
Bağlantılı yazılar: 64
1. Tarih ve olaylar 25-07-2020
6. Kısa tanım Peymana Lozanê
42. Kısa tanım Musul Sorunu ve Lozan
Başlık dili: Türkçe
Yayın tarihi: 25-07-2020 (4 Yıl)
Belge Türü: Orijinal dili
İçerik Kategorisi: Tarih
İçerik Kategorisi: Kürt Davası
İçerik Kategorisi: Coğrafya
Klasörler (Dosyalar): Lozan Anlaşması
Klasörler (Dosyalar): Lozan Anlaşması
Klasörler (Dosyalar): Kerkük sorunu
Lehçe : Türkçe
Özerk: Kurdistan
Yayın Türü: Born-digital
Teknik Meta Veriler
Ürün Kalitesi: 99%
99%
Bu başlık Sara Kamele tarafından 14-04-2023 kaydedildi
Bu makale ( Rapar Osman Ozery ) tarafından gözden geçirilmiş ve yayımlanmıştır
Bu başlık en son Hawreh Bakhawan tarafından 29-04-2023 tarihinde Düzenlendi
Başlık Adresi
Bu başlık Kurdipedia Standartlar göre eksiktir , düzenlemeye ihtiyaç vardır
Bu başlık 2,014 defa görüntülendi
Bağlantılı dosya - Sürüm
Tür Sürüm Editör Adı
Fotoğraf dosyası 1.0.1111 KB 14-04-2023 Sara KameleS.K.
Kurdipedia Dev Kürtçe bilgi Kaynağıdır
Biyografi
Reşan Çeliker
Kütüphane
Osmanlı' da İşçiler (1870-1922) Çalışma Hayatı, Örgütler, Grevler
Resim ve tanım
1905 Mardin
Biyografi
Abdulbaki Erdoğmuş
Biyografi
Nesrin Uçarlar
Kütüphane
ATATÜRK VE ALEVİLER
Kısa tanım
Zend
Kütüphane
Kürtler-2 Mehabad'dan 12 Eylül'e
Kütüphane
KÜRTLERİN KÖKENİ PROTO KÜRTLER VE MİTANNİLER
Resim ve tanım
Mardin 1950 hasan ammar çarşisi
Biyografi
Eren Keskin
Resim ve tanım
Kürt Lideri
Kısa tanım
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin öldürüldü
Biyografi
Cemal Süreya
Kısa tanım
Kürtçenin Hewrami ve Kelhuri lehçesinde kurs başlıyor
Kütüphane
FOLKLOR ŞiiRE DÜŞMAN
Resim ve tanım
Erbildeki Patlama 19 kasım 2014
Biyografi
Dilan Yeşilgöz-Zegerius
Kısa tanım
Afrin'den göç eden halkımıza yardım çağrısı
Biyografi
Vanlı Memduh Selim
Kısa tanım
Kobani'de DSG ile SMO arasında çatışma çıktı!
Biyografi
Nazım Kök
Biyografi
Sermiyan Midyat
Biyografi
JAKLİN ÇELİK
Resim ve tanım
Yaşar Kemal'in omzunda heybesiyle köyden kente geldiği gün.

Gerçek
Resim ve tanım
Yaşar Kemal\'in omzunda heybesiyle köyden kente geldiği gün.
24-11-2024
Sara Kamele
Yaşar Kemal\'in omzunda heybesiyle köyden kente geldiği gün.
Kısa tanım
İnsanlığın Kaybediliş Hikâyesi: Yaşar Kemal\'in Kuşlar Da Gitti Romanı Üzerine bir İnceleme
24-11-2024
Sara Kamele
İnsanlığın Kaybediliş Hikâyesi: Yaşar Kemal\'in Kuşlar Da Gitti Romanı Üzerine bir İnceleme
Kısa tanım
Kürtçe için dünyada varlığını sürdüren en eski dil diyebiliriz
24-11-2024
Sara Kamele
Kürtçe için dünyada varlığını sürdüren en eski dil diyebiliriz
Kısa tanım
Eyyüp Subaşı’ya 6 yıl 3 ay hapis cezası
01-12-2024
Sara Kamele
Eyyüp Subaşı’ya 6 yıl 3 ay hapis cezası
Kısa tanım
Kobani\'de DSG ile SMO arasında çatışma çıktı!
10-12-2024
Sara Kamele
Kobani\'de DSG ile SMO arasında çatışma çıktı!
Yeni başlık
Kütüphane
Osmanlı\' da İşçiler (1870-1922) Çalışma Hayatı, Örgütler, Grevler
10-11-2024
Sara Kamele
Biyografi
Nazım Kök
25-10-2024
Sara Kamele
Kütüphane
KÜRTLERİN KÖKENİ PROTO KÜRTLER VE MİTANNİLER
25-10-2024
Sara Kamele
Kütüphane
Kürtler-2 Mehabad\'dan 12 Eylül\'e
13-10-2024
Sara Kamele
Biyografi
Sadiq Othman Mho
24-09-2024
Sara Kamele
Kütüphane
ATATÜRK VE ALEVİLER
05-09-2024
Sara Kamele
Kütüphane
FOLKLOR ŞiiRE DÜŞMAN
28-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Kemal Bozay
26-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Sefik Tagay
26-08-2024
Sara Kamele
Biyografi
Cahit Sıtkı Tarancı
26-08-2024
Sara Kamele
Istatistik
Makale
  531,792
Resim
  113,261
Kitap PDF
  20,685
İlgili Dosyalar
  109,140
Video
  1,688
Dil
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
291,982
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
91,114
هەورامی - Kurdish Hawrami 
66,404
عربي - Arabic 
32,812
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
20,311
فارسی - Farsi 
11,683
English - English 
7,820
Türkçe - Turkish 
3,690
Deutsch - German 
1,809
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Pусский - Russian 
1,144
Français - French 
349
Nederlands - Dutch 
131
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
72
Polski - Polish 
56
Español - Spanish 
55
Italiano - Italian 
52
Հայերեն - Armenian 
52
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
20
Norsk - Norwegian 
18
Ελληνική - Greek 
16
עברית - Hebrew 
16
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
10
Тоҷикӣ - Tajik 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Esperanto - Esperanto 
7
Catalana - Catalana 
6
Čeština - Czech 
5
ქართველი - Georgian 
5
Srpski - Serbian 
4
Kiswahili سَوَاحِلي -  
3
Hrvatski - Croatian 
3
балгарская - Bulgarian 
2
हिन्दी - Hindi 
2
Lietuvių - Lithuanian 
2
қазақ - Kazakh 
1
Cebuano - Cebuano 
1
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Grup
Türkçe
Kısa tanım 
1,922
Kütüphane 
1,210
Biyografi 
379
Mekanlar 
72
Yayınlar 
41
Şehitler 
40
Belgeler 
9
Parti ve Organizasyonlar 
5
Resim ve tanım 
5
Kürt mütfağı 
4
Çeşitli 
2
Tarih ve olaylar 
1
Dosya deposu
MP3 
518
PDF 
32,565
MP4 
2,799
IMG 
208,607
∑   Hepsi bir arada 
244,489
İçerik arama
Kurdipedia Dev Kürtçe bilgi Kaynağıdır
Biyografi
Reşan Çeliker
Kütüphane
Osmanlı' da İşçiler (1870-1922) Çalışma Hayatı, Örgütler, Grevler
Resim ve tanım
1905 Mardin
Biyografi
Abdulbaki Erdoğmuş
Biyografi
Nesrin Uçarlar
Kütüphane
ATATÜRK VE ALEVİLER
Kısa tanım
Zend
Kütüphane
Kürtler-2 Mehabad'dan 12 Eylül'e
Kütüphane
KÜRTLERİN KÖKENİ PROTO KÜRTLER VE MİTANNİLER
Resim ve tanım
Mardin 1950 hasan ammar çarşisi
Biyografi
Eren Keskin
Resim ve tanım
Kürt Lideri
Kısa tanım
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin öldürüldü
Biyografi
Cemal Süreya
Kısa tanım
Kürtçenin Hewrami ve Kelhuri lehçesinde kurs başlıyor
Kütüphane
FOLKLOR ŞiiRE DÜŞMAN
Resim ve tanım
Erbildeki Patlama 19 kasım 2014
Biyografi
Dilan Yeşilgöz-Zegerius
Kısa tanım
Afrin'den göç eden halkımıza yardım çağrısı
Biyografi
Vanlı Memduh Selim
Kısa tanım
Kobani'de DSG ile SMO arasında çatışma çıktı!
Biyografi
Nazım Kök
Biyografi
Sermiyan Midyat
Biyografi
JAKLİN ÇELİK
Resim ve tanım
Yaşar Kemal'in omzunda heybesiyle köyden kente geldiği gün.

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 16.08
| İletişim | CSS3 | HTML5

| Sayfa oluşturma süresi: 0.812 saniye!