Kürdistan Teali Cemiyeti ve Şubeleri.
Yazma ve Hazırlık: #Seîd Veroj#
$1. Kuruluş ve amaç$
(Kürdistan Teali Cemiyeti Kürd ulusunun temsilcisidir.)
$Seyyid Abdulkadir$
Uzun bir zamandan beridir ki Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC) şubelerine dair yazmak üzer okuduğum farklı kaynaklardan birçok not kaydetmiştim. Son zamanlarda Kurdistan dergisi üzerinde çalışırken, sık sık karşılaştığım duyuru ve kısa haber başlıklarından biri de, farklı il ve ilçelerde KTC şubelerinin kuruluşunu bildiren haberlerdi. Bir örgütün gelişim süreci açısında ömrü çok kısa yani yaklaşık bir buçuk yıl olmasına rağmen KTC ve yöneticilerine getirilen en önemli eleştirilerden biri de, imparatorluk dönemi payitahtı, merkez ve metropolü konumunda olan İstanbul’da kurulup teşkilatlanması, faaliyetlerini Kürdistan’a taşıyamamasına dairdir. Bu yazı dizisinde, birincil derecedeki kaynaklara dayanarak çok ayrıntılara girmeden KTC’nin amacı, örgütlenme faaliyetlerini ve özellikle de Kürdistan’da kurulan şubelerini anlatmaya çalışacağım.
KTC, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 30 Ekim 1918’de imzalanmasından hemen sonra legal olarak kurulan ikinci Kürd örgütüdür. İkinci örgüt diyorum çünkü ondan yirmi beş gün evvel Serbestî gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat, Mehmed Emin Âli Bedirhan ve arkadaşları tarafından Radikal Avam Fırkası kurulmuştu (22.10.1918). KTC ise 17 Kanun-ı Evvel 1334 (17 Aralık 1918) tarihinde, 1880 yılında gerçekleşen Kürd hareketinin lideri olan Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında İstanbul’da kurulmuş. Değişik kaynak ve yazılarda bu örgüt için “Kürd Kulübü”, “Kürdistan Teali Cemiyeti”(1), “Kürd Teali Cemiyeti”(2), “Kürdistan Cemiyeti”(3), “Kürdistan Teali Cemiyeti”(4) adları kullanılmıştır. T. Zafer Tunaya’nın aktarımına göre, cemiyetin “Kurucu ve yöneticileri: Seyit Abdülkadir Efendi (Reis), Hüseyin Şükrü (Baban) Bey (Kâtib-i Umumî), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban) Bey, Muhittin Nâmi Bey, Babanzade Hikmet Bey ve Aziz Bey.”(5) Kendisi de Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti’nin kurucularından KTC üyesi olan Kadri Cemil Paşa’nın aktarımına göre, yapılan birinci genel kurulda oluşturulan yeni yönetim aşağıda belirtilen şahsiyetlerden oluşmuştur:
“Birinci Başkan: Şemdinanlı Seyit Ubeydullah Efendinin oğlu Ayan Meclisi üyesi Seyit Abdülkadir Efendi.
Başkan Vekili: Botan Emirlerinden Bedirhani Emin Âli Bey
İkinci Başkan Vekili: Süleymaniyeli Said Paşa’nın oğlu Fuad Paşa
Genel Sekreter: Kurmay Subaylıktan Emekli Hamdi Paşa
Muhasip: Seyit Abdülkadir’in oğlu Seyit Abdullah
Üye: Dersimli Miralay Halil Bey
Üye: Emekli Miralay Bedirhani M. Ali Bey
Üye: Emekli Askeri Kaymakam Süleymaniyeli M. Emin Bey
Üye: Ulemadan Hoca Ali Efendi
Üye: Medrese Hocalarından Arvasizade Mehmed Şefik
Üye: Tercüman Gazetesi Başyazarı Babanzade Şükrü Bey
Üye: Babanzade Fuad Bey
Üye: Tüccar Fetullah Efendi
Üye: Dr. Mehmet Şükrü Sekban Bey”
Yukarıda belirtilen kurucu ve yöneticilerin yanısıra aşağıda adı belirtilen Kürd şahsiyet ve aydınları da aktif bir şekilde KTC’nin çalışmalarına katılmış ve desteklemişlerdir. Bu şahsiyetlerden en çok bilinen ve tanınanları şunlardır: “Diyarbekirli Dr. Fuad Berxo, Bitlisli Kemal Fevzi, Kerküklü Necmedin Hüseynî, Kamuran Âli Bedirhan, İstanbul Kürd hamalları reisi Reşid Ağa, Mahabatlı Kazizade Mustafa Şevki, Sineli Mehmed Mihri, Süleymaniyeli Emin Feyzi, Vanlı Memduh Selim, Mevlanzade Rıfat, Süleymaniyeli Abdülvahit Berzenci, Dr. Hamid Şakir, Law Reşid, Süleymaniyeli Abdülaziz Yamulkizade ve Hakkarili Abdurrahman Rahmi.”(7)
Kürdistan Teali Cemiyeti’nin nizamnamesinde, cemiyetin amacı şöyle açıklanmıştır: “Kürd milletinin siyasi, iktisadi ve sosyal menfaatleriyle, tarihi ve örfi hukukunun temini ve kolayca inkişafı maksadıyla “Kürdistan Cemiyeti” namıyla bir cemiyet kurulmuştur. Merkezi İstanbul’dadır. Kürdistan’da ve ihtiyaca göre diğer yerlerde şubeler açılacaktır. Aynı maksatla çalışacak diğer milletlerin cemiyetleriyle teşriki mesai (işbirliği) eder.”(8)
Serbestî gazetesinde yayımlanan KTC beyannamesinde, genel bir durum değerlendirmesi yapılarak Kürdlerin kafasını karıştırmak amacıyla ortalıkta dolaştırılan bazı şayialara da net bir cevap vermek için, cemiyetin kuruluşuna dair şöyle bir açıklamada bulunulmuştur: “Değişik çalkantılar içinde üzüntülü bulunan aziz milletimizi mesut ve müreffeh bir hayata mazhar etmek, layık olduğu mutena (seçkin) ve medeni mevkii temin etmek üzere İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti unvanıyla bir milli yapılanmayı oluşturduk.
Amaç ve maksatları aslı milli mefkuremizle uyumluluk ve uygunluk sağlamayan “Vilayeti Şarkiye” heyetinin cemiyetimizle hiçbir alakası yoktur.
Tüm dünyanın hukuk teminatı ve kaderinin teminatı, Wilson’un millet prensipleri esasına göre garanti ve kefalet altına alan İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya ve müttefiklerinin milli menfaatleri ciddiyetle hedef alan adil çabalarına destek ve yardımcı olmaktır. Her fırsatta adı geçen komisyonlar nezdinde hukukumuzu kabul ettirmeye, hizmet edilebilecek.”(9)
KTC’nin kurulmasından sonra, cemiyet üyeleri ve cemiyete yakın yayın organlarında kalem erbabı Kürd aydınları tarafından yayımlanan mesajlarda, böyle bir örgütlenmenin gerekliliği ve kuruluş amacına dair değişik değerlendirmeler yapılmıştır. Kurdistan dergisi başmuharriri Arvasizade Mehmed Şefik, cemiyetin kuruluşuna dair yayımladığı mesajda şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Büyüğümüz Şeyh Seyyid Abdülkadir liderliğinde emir, eşraf ve alimlerden müteşekkil bir cemiyet tesis edilmiştir. Amacı, Kürd milletinin varlığını kanıtlamak, haklarını korumak, nüfuslarının çokluğunu, vatanlarının genişliğini ispat etmek ve geçmişteki durumlarını gerçeklerle ve tarihi delillerle açıklamayı, kaderlerini belirleyecek haklarını savunabilmek içindir.”(10) Mehmed Mihri Hilav da konuya dair yaptığı açıklamada; “Kurtuluşumuzu mutlaka müjdeleyen, İstanbul’da kurulmuş olan Kürdistan Cemiyeti’dir. Zira o cemiyet “Kürd milletinin emirlerinden, alimlerinden, asillerinden ve akılılarından oluşmuş. Kürdlerin şeyhül meşayihi (Şeyhlerin şeyhi), devlet ve cömertlik sahibi, Şeyh Seyyid Abdulkadir b. Şeyh Seyyid Ubeydullah başkanlığı altında, düşmanlara karşı mukavemet etme, vatanı ve evlatlarını müdafaa etme hazırlığındadır. Halis niyetle terhis edilmiş (ruhsat verilmiş), dini duygularla, İslami ahlakla ve Kürd gelenekleriyle mücehhez (donanmış), zorluk ve sıkıntılar karşısında sebat ve mukavemet azmiyle tehlike ve felaketlere karşı mallarıyla birlikte nefislerini feda etmiş. Maksada ermek için, yüce milletimizin has ve avam olan herkesi bu cemiyete iltihak ve iştirak etmesi, gevşemeden ve durmaksızın beraber çaba göstermeleri gerekir. Çünkü bu günümüzden sonra başka bir gün yoktur. Ve yakında va’d ve vaidi (iyi ve ürkütücü) şeyler ortaya çıkacaktır. Ve cemiyet tarafından yakında Kürdistan’a ahval, fikirler ve cemiyetin hedeflerini açıklayacak bir delege heyeti gönderilecektir. Bu cemiyet, metanet ve halis niyetlerle, vatan evlatlarına ve cemiyet teşkilatlarına dayanmakta.”(11)
KTC’nin kurulmasından hemen sonra Cağaloğlu’ndaki genel merkezinde, Kürdistan’ın gelişmesi ve istikbalinin temini hakkında düzenlenen konferansta yapılan konuşmada, Kürdistan’ın ilerlemesi için yapılması zaruri olan teşebbüslerin icraat sahası üç bölgeye ayrılmış. “Sözkonusu bölgeler Avrupa, İstanbul ve Kürdistan olduğunu beyan eylemiştir. Avrupa’daki çalışma, evvelce mevcut Şerif Paşa heyeti ve daha sonra adı geçen heyete iltihak edecek olan Arif Paşa heyeti tarafından icra olunacaktır. İstanbul’daki çalışma ise, malum ve muayen olmakla en büyük çalışma sahası Kürdistan şehirlerinde, kasabalarında, köylerinde, dağlarında ve ovalarındadır. Adı geçen noktalar izah olunduktan sonra konuşmacı; icrası gerekli olan teşebbüsleri tafsil ile, Kürd gençliğini Kürdistan’a gitmeye davet eylemiştir.”(12)
Cemiyet’in aktif üyelerinden Hekkarili Abdurrahim Rahmi, cemiyetin faaliyetlerinin desteklenip Kürdistan’daki teşkilatlanmasını genişletmek için yaptığı çağırıda, “Cemiyetimizin her tarafta şubelerini çoğaltmak için elden gelen gayreti sarfederek açılışını merkeze bildirmekle beraber, milli eksende yapılacak teşebbüslerin devamına hizmet etmek üzere yardımların toplanması, Milli hukukumuzun müdafaasına tahsis edilmiş olan “Serbestî”, “Kurdistan” ve “Jîn” gazeteleri Kurdistan’ın her tarafında dikkatle mutaala olunmalı, sürekli temini ve dağıtımının genişletilmesine hizmet edebilecek teşebbüslerin süratli bir şekilde ve kesinlikle icra olunmalıdır. Bu gazetelerimize abone olma hususunda fevkalade ehemmiyet atfedilerek bedelleri yani günlük Serbestî gazetesiyle haftalık Kurdistan ve Jîn dergilerine ait abone bedelleri doğrudan doğruya cemiyetimiz merkezine gönderilmelidir…”(13)
KTC merkez yönetimi Kürdistan’ın her il ve ilçesinde milli hareketin genişlemesi ve cemiyet şubelerinin açılması için yoğun bir çaba göstermiş, Kürd toplumunun farklı kesimleriyle ve özellikle de nüfuslu kesimleriyle ilişkiye geçerek, Kürdistan’ın her şehrinde cemiyet şubelerinin açılmasının önemini vurgulamak için her vesileyle çağrıda bulunmuş. “Kürd dünyasını kapsayan, milli hareketimizin yegâne dayanağı olacak Kürdistan Teali Cemiyeti şubelerinin her şehirde süratle ve düzenle tesisi, hayati menfaatlerimizin gereklerindendir.(14)
Önümüzdeki yazılarda, mevcut veriler ışığında KTC şubelerin hangi il ve ilçelerde kurulmuş olduğu, şube başkanı ve yönetimin kimlerden oluştuğunu, ne tür faaliyetlerde bulunduklarını birer birer anlatmaya çalışacağım. Şubeler konusunda girmeden, cemiyetin nizamnamesine bir göz atalım.
$1.1. Kürdistan Cemiyeti Nizamnamesi$
“Madde 1: Kürd milletinin siyasi, iktisadi ve sosyal menfaatleriyle, tarihi ve örfi hukukunun temini ve kolayca inkişafı maksadıyla “Kürdistan Cemiyeti” namıyla bir cemiyet kurulmuştur. Merkezi İstanbul’dadır. Kürdistan’da ve ihtiyaca göre diğer yerlerde şubeler açılacaktır. Aynı maksada çalışacak diğer milletlerin cemiyetleriyle teşriki mesai [işbirliği] eder.
Madde 2: Cemiyet maksadına ulaşmak için her dilde günlük, haftalık ve aylık gazete, dergi ve kitaplar neşir eder, mütalaahaneler [etüt merkezleri], mektepler ve matbaalar tesis ederek, gece dersleri ve konferanslar verecek, uygun yerlere irşad heyetleri gönderecek, her çeşit hayırlı ve sosyal müesseseleri [kurumları] vücuda getirecektir.
Madde 3: Kötü ahlakla meşhur olmayan her Kürd ve Kürd olmayan ve cemiyetin maksatlarına [amaçlarına] hizmet etmesi umulan her kes cemiyete üye olabilir.
Madde 4: Cemiyet üyelikleri müesses [kurucu], âmil [emeli olan, isteyen] ve tabii [doğal] namıyla üç sınıfa ayrılır:
Girişte en az dört lira giriş ve aylık bir lira taahhüt eden kişiler, azayı müesseseden [kurucu] olur.
Girişte en az iki lira giriş ve aylık elli kuruş taahhüt eden kişiler, azayı amilden olur.
Girişte en az beş kuruş giriş ve aylık iki kuruş taahhüt eden kişiler, azayı tabiiyeden olur.
Madde 5: Cemiyetin varidatı [geliri]; üyelerin giriş ve aylıklarından tahsil edilenlerle, cemiyetin teşebbüslerinden, teberrular ve sairden oluşur.
$İdare Heyeti$
Madde 6: Bir başkan, bir katib-i umumi, bir veznedar ve dokuz üyeden oluşmak üzere on kişiden ibaretti.
Reis, mutlaka müesses üyeler arasında, diğerleri ise müesses, amil ve tabii üyelerden gizli oyla seçilir. Süreleri bir senedir. Sene sonunda gelecekte açıklanacak heyeti umumiyenin oluşmasında yeniden idare seçilir. Önceki heyetin tekrar seçilmesi caizdir.
Madde 7: İdare heyeti reisinin ayrılması halinde yerine ondan daha düşük oy alan zat ikame edilir. Bu kural üyeler için de geçerlidir.
Oyların eşit olduğu hallerde reisin oyu iki oy olarak sayılır.
Madde 8: Veznedarın dürüst birisi olması şarttır.
Madde 9: İdare heyeti, bir tam sene zarfında iç tüzük gereğince cemiyetin her çeşit iş ve muamelelerini yapar ve bu müddet zarfındaki teşebbüs ve icraatların her birinden sorumlu sayılır.
Madde 10: İdare heyeti, haftada en az bir defa toplanır.
Madde 11: İdare heyeti, kararlarını oy çokluğuyla alır. Fazla bir oy çoğunluğu temin eder.
Madde 12: Toplantının gündemi, toplantıdan önce reis ve umumi katip tarafından hazırlanır ve heyete tebliğ olunur. Alınan kararlar özel deftere kaydedilerek heyet tarafından imza edilir. Karara itiraz eden üye, o kararın altına itiraz nedenini kaydederek imzada bulunur.
İdare heyeti, kendisini oluşturan on zattan altısı mevcut olmadıkça kararlar alamaz.
Madde 13: Sene sonunda idare heyeti, heyeti umumiyeyi toplantıya çağırır. Toplantının ilanı, toplantı gününden en az on beş gün önce yapılır.
Heyeti Umumiye (Genel Kurul)
Madde 14: Heyeti Umumiye, cemiyetin her çeşit üyelerinden oluşur.
Madde 15: Vaki olacak davette tayin edilen zamanda icabet eden üyelerin toplanmasıyla, Heyeti Umumiye teşekkül eder ve her çeşit kararları alabilir.
Madde 16: Heyeti Umumiye senede bir kere Ağustos ayının otuzbirinci günü olağan toplanır.
Yönetim kurulunun kararı veyahut aynı merkezin üçte bir üyelerinin talebiyle bir defaya mahsus olmak üzere olağanüstü bir şekilde toplanması mümkündür.
Madde 17: Heyeti Umumiye çoğunluğa eriştikten sonra, kurucu üyelerin en yaşlısı tarafından mezkûr toplantı için bir reis ve kâtibin seçilmesi için davet olunur. Seçilmiş olan reis, yönetim kurulunun seçilmesine yardımcı olmak üzere mevcut üyeler arasından ayrıca yedi kişiyi tayin eder.
Madde 18: Heyeti Umumiye; bir senelik hesap ve icraatın özetini gösteren mazbatayı dinleterek ve münakaşa neticesinde tasdik eder. Daha sonra seçime başlayarak ikinci madde gereğince yeni idare heyetini ve kongre üyelerini seçer.
Madde 19: Oyların tasnif ve neticesinin ilanı, aynı toplantının başında icra edilir.
$Kongre$
Madde 20: Senede bir defa genel merkezde toplanır. Cemiyetin mali durumu ile bir senelik icraatı tetkik ve tasdik eder. Ertesi seneye ait bütün şubelerin bütçelerini tetkik ve tayin eder. Gerekli yerlerde cemiyet nizamlarında tadilatta bulunur. Kongrenin toplanması ve müzakere şeklinin gözden geçirilmesi, içtüzüğün tafsilatında bulunmaktadır. Kongreye her şubeden en az bir kişi seçilir.
$Kasa, gelirlerin tahsili, sarfiyat ve yazı işleri$
Madde 21: Bütün üyelerin giriş ve aidatlarının yekûnunun %20’si kasada muhafazası ve geri kalanın da bir bankaya yatırılması.
Madde 22: Cemiyetin gelir ve masraflarını özel deftere dikkatle kaydetmek veznedarın ve bu işlemlerin usul dairesinde icrasını teftiş etmek ise, reisin vazifesidir.
Madde 23: Üye aidatı ve her çeşit gelir, cemiyet koçanlı makbuzlarla alınır. Bunların numarası sene içinde ve fasılasız devam ettirilir. Bu makbuzların cemiyetin resmi mührüyle reis ve veznedarın imzasını ihtiva eder.
Madde 24: Sarfiyat ve alımlar, müsbet evrak ile kanuna uygun bir şekilde icra olunur.
Madde 25: Makbuz verilmeden hiçbir kimseden para alınmayacağı gibi, adı geçen müsbet evrakı sandıka konulmaksızın masraf dahi edilemez.
Madde 26: Kasaya paranın konulması ve çıkarılması behemhal reis ve veznedar ile idare heyetinin üyelerinden hazır bulunan bir zatın huzuruyla mümkündür. Anahtar daima veznedarda bulunur. Sandığı, reis ve hazır bulunan üye mühürler.
Madde 27: Muhabere [haberleşme] evraklarının imza hakkı, reisin veya vekilinindir. Bu imza daima resmi mühürle beraber bulunur.
Madde 28: Yazı işleri ve cemiyet kütüphanesinin idaresi kâtibe aittir.
$İnzibat$
Madde 29: Cemiyetin programıyla muayyen esas ve maksat hilafında [dışında] harekette bulunanlar, idare heyeti kararıyla bir daha girmemek üzere üyelikten atılır.
Madde 30: Taahhüt ettiği aidatı mazeretsiz üç ay ödemeyenler veya cemiyetçe memur edildiği vazifeyi üç defa vaki olacak ihtara rağmen gerçekleştirmeyenler, müstafi sayılır.
Madde 31: Cemiyete ait bina dahilinde kumar, içki kullanımı yasak olup muhalif harekette bulunanlar, idare kararıyla uyarılır ve tekrarı halinde cemiyetten ihraç edilir.
Madde 32: Cemiyettin sahip olduğu nakit ve mallar, menkul ve gayrimenkul üzerinde üyelerden hiçbir fert, hiçbir şekilde hak ve tasarruf iddia edemez.
Madde 33: Aynı merkeze bağlı üyelerin üçte birinin talebiyle, idare hesaplarının her zaman görülmesi mümkündür.
Madde 34: Şubelerin merkeze nazaran vaziyeti, iç tüzükle tayin edilecektir.”(15)
$2. Kürdistan Teali Cemiyeti ve Şubeleri$
Kurdistan mecmuasında “Kürdistan Teali Cemiyeti Şubeleri” başlığı altında açılan şubelere dair yapılan açıklamada, “Cemiyetin kuruluşundan şimdiye kadar Kürdistan’ın birçok yerleşim biriminde şubeleri açılmış ve yakında şubelerin çoğalmasını kemali ümitle bekleriz. Açılmış olan şubeler bunlardır: Urfa, Bitlis, Dersim, Palu, Diyarbekir, Siirt, Şırnak, Arabgir, Ümraniye, Garzan, Hekimhan, Mamüratüleziz (Elazığ) ve Kahta.(16) T. Z Tunaya’nın aktarımına göre ise merkezi İstanbul’da olan KTC’nin “Diyarbekir’de, Mamüratülaziz (Elazığ)’da, Arapgir (Atma), Garzan, Hozat (Dersim), Adana, Erzurum ve Van’da”(17) şubeleri açılmış. Mustafa Kemal ve arkadaşları KTC’nin Kürdistan’daki örgütlenmesinin yaygınlaştığını, günbegün üyelerinin artığını, çok sayıda il ve ilçelerde şubelerinin kurulduğunu görünce, 1920 yılı ikinci yarısına ulaşmadan İstanbul hükümetiyle koordineli bir şekilde, önce birer birer şubeleri ve sonra da İstanbul merkez uyduruk gerekçelerle kapatılmış. Jîn dergisinin 33. sayısında KTC’nin kapatılmasıyla ilgili “Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir?” başlığı altında dönemin içişleri bakanlığına yönetilen sorulardan, genel olarak cemiyetin Kürdistan il ve ilçelerinde toplam “19 şubesi”(18) olduğu anlaşılmaktadır.
Kürdistan Teali Cemiyeti şubelerinin kurulmuş olduğu il ve ilçeler
Kuruluştan hemen sora İstanbul’daki merkez yönetimi tarafından yapılan çağrı üzerin, çok sayıda Kürd münevverleri, eşrafı, aşiret reisi, uleması, imparatorluk bürokrasisinde görev almış emekli asker ve sivil yöneticiler Kürdistan Teali Cemiyeti’ne üye olmuş. İstanbul dışında ve özellikle de Kürdistan’da yaşayanlar bulundukları il ve ilçelerde cemiyetin şubelerini açabilmek için merkezle iletişime geçmişler, zaman geçirmeden şube yönetimlerini oluşturarak ilgili makamlara başvurularda bulunmuşlar. Kimi şubelerin açılışında, o il ve ilçedeki askeri ve idari resmi yetkililer de açılışa davet edilmiş. Bu yönde gösterilen yoğun çabalar sonucunda kısa bir süre içerisinde birçok il ve ilçelerde KTC şubeleri kurulmuş. Yukarıda da belirtildiği gibi, cemiyet yöneticileri ve cemiyete yakın yayın organlarında yapılan açıklamaya göre toplam 19 il ve ilçede KTC şubeleri kurulmuştur.
$3.1. Diyarbekir’de KTC şubesi$
Kürdistan Teali Cemiyeti’ne yakın yayın organlarında belirtilen tarihe göre, Diyarbekir şubesi resmi olarak 6 Haziran 1335’te açılmış.(19) Cemiyetin aktif üyelerinden bir olan Kadri Cemil Paşa’nın anılarında aktardığına göre, kendisi ve Ekrem Cemil Paşa da içinde olmak üzere, “Diyarbekir’deki eski Hêvi Cemiyeti mensupları gençlerin girişimiyle 1918’de Kürd Teali Cemiyet kurulmuştur. Diyarbekir’deki Kürd Teali Cemiyeti halk arasında “Kürd Kulubü” olarak da bilinir. Yazarın belirtiğine göre, Diyarbekir merkezli Kürd Teali Cemiyeti ile Kürdistan Teali Cemiyeti birbirinden farklı iki yapılanmadır. Cemiyetin Diyarbekir’de yapılan ilk kongresinde Cemil Paşazade Kasım Bey yönetim Kurulu Başkanlığına, Ganizade Doktor Cevdet Bey 2. Başkanlığa, Cerciszade Kerim saymanlığa, Ömer, Fikri ve Ekrem yönetim Kurulu üyeliğine ve Hoca Hamdi Efendi de başkan müşavirliğine seçilmiş. Doktor Fuad Bey, Avukat Muhammed Efendi (Bavê Tûjo), Feyzi Efendizade Muhammed Efendi, Miri Katibzade Cemil Bey ve Liceli Ali Efendi de cemiyetin aktif üyelerindendi. Yalnız Diyarbekir merkezde cemiyete kaydedilen binden fazla üye vardı. Kürd Teali Cemiyeti kısa bir zaman içinde Diyarbekir çevresindeki birçok Kürd kasabasında şubeler açmış.”(20) Yazar İstanbul merkezli Kürdistan Teali Cemiyeti’yle olan ilişkilere dair ise şu açıklamada bulunuyor: “İstanbul’da kurulu Kürdistan Teali Cemiyeti’nin çalışma ve girişimlerini onaylayan Diyarbekir’deki cemiyet kendilerine yardımcı olmaktan geri kalmıyordu.”
İstanbul KTC’ine yakın yayın yapan Serbestî gazetesinin 479 ve 480. sayılarında, Diyarbekir’deki Kürd kulüplerinin çalışmalarıyla ilgili yayımlanan bir haberden öyle anlaşılıyor ki Diyarbekir vilayet merkezi ve bağlı ilçelerde, cemiyetin kurulması için farklı gruplaşmalar ve girişimler vardır. Diyarbekir’de Kürd Teali Cemiyeti’nin yanı sıra bir de Kürdistan Teali Cemiyeti şubesinin kurulmuş olduğunu öğreniyoruz. “Kürdistan Teali Cemiyetinin idari heyeti sorunu çözmek için bir toplantı gerçekleştirmiş(21) ve toplantıda Diyarbekir’deki Kürd kulüplerinin çalışmasıyla ilgili olarak şöyle bir karar alınmıştır: “Diyarbekir şehriyle ilçelerinde teşekkül eden Kürd kulüpleri, hareket şekli ve idare hakkında talimat almak üzere İstanbul Kurdistan Teali Cemiyeti genel merkezine müracaat eylemişler ve cemiyet tarafından verilen cevapta, diğer vilayetlerde yapılan teşkilatlar gibi, vilayet dahilinde bulunan kulüplerin vilayet merkezinde toplanmış heyete bağlı bulunması vilayet merkezinin de İstanbul genel merkezine bağlılığı bildirilmiştir. İstanbul genel merkezi, aynı zamanda Diyarbekir’de müteşekkil iki kulübün birlikte mesai etmesini emir buyurmuştur.”(22)
Merkezin bu kararı ve uyarısı özerine, Diyarbekir’deki çalışmalar birleştirilir. Diyarbekir’de kurulan KTC’nin üç kurucu üyesi; Kasım Bey, Ömer Bey ve Ekrem Beyler Cemil Paşa ailesindendir ve Ekrem Cemil Paşa KTC’nin ilk geçici yönetim kurulu başkanlığına seçilmiş. Kısa bir süre sonra yapılan olağanüstü kongrede yeni yönetim kuruluna şu şahsiyetler seçilmiş: “Cemilpaşazade Kasım (başkan), Hamdi Hoca (müşavir) Ganizade Doktor Cevdet (müşavir), Cemilpaşazade Ekrem (ikinci başkan)”, “Cerciszade Kerim (sayman), Cemilpaşazade Ömer (üye), Reşad (üye), Fikri (üye). Yönetim kurulu üyelerinin büyük kısmı Kürdistan’da tanınmış köklü aile mensuplarından ve nüfuslu kimselerden oluşuyordu.” Ömer Cemilpaşazadelerin maddi yardımıyla KTC’nin Diyarbekir şubesi tarafından Gazî adıyla bir gazete yayımlanır. Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım adlı kitabında bu dönemdeki çalışmaları şöyle özetliyor: “Biz şehirli Diyarbekirlilerin yüzde doksanı cesaretle, azimle, büyük ümitlerle geceli gündüzlü çalıştık. Bu büyük fırsatta Kürdün esaretten kurtulması için hayatımızı feda etmeye çoktan hazırdık. Kısa bir süre içerisinde aza adedi beklediğimizin çok üstünde oldu.”(23) Bu çalışma ve propaganda sürecinde Kürd halkına moral vermek için, Ekrem Cemil Paşa ve arkadaşları şehir merkezinde Kürd milli kıyafetiyle dolaşırdı. Kadri Cemil Paşa’nın aktarımına göre, “Mustafa Kemal Paşa, Diyarbekir şubesiyle yaptığı haberleşmede, Kürd davasına ilgi göstererek sevgisini belirtmekte, takip etmekte oldukları davanın “Kürd ve Türkün hayati davası” olduğunu söyleyerek Kürdleri okşamaktaydı. Diyarbekir şubesine yazdığı bir yazıda, “yabancı istilasına uğrayan memleketi düşmandan temizledikten sonra, Kürd kardeşlerinin milli haklarına riayetkâr olacağını” bildiriyordu.(24) Ancak başta Bolşevik Rusya olmak üzere işgalci güç konumunda olan İngiltere ve Fransa’yla ikili anlaşmalar imzalamaya başladığı andan itibaren, Kürd milletinin hukukuna saygı değil, varlığı bile inkar edilerek verdikleri sözlere hiçbir şekilde uymadı.
M. Kemal bölgedeki etkili Kürd aileleri, şahsiyetleri, aşiret liderleri ve şeyhleri kendi tarafına çekebilmek için, birebir ilişkiye geçerek özel hediyeler, büyük bir saygı ve hürmet cümleleriyle başlayan mektuplar gönderiyordu. Bu ilişkiler sonucunda, kendi tarafına çekmeyi başardığı şahsiyetlerden biri de Cemil Paşa’nın oğlu Mustafa idi. Mustafa Kemal, Cemil Paşa’nın çocuklarında Mustafa Cemil Paşa’yı elde etikten sonra, KTC önünü kesmek için, bölgede kurulan Vilayât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti Diyarbakır şubesi reisliğine Cemil Paşazade Mustafa Beyi tayin eder.(25) Ekrem Cemil Paşa hatıralarında bu ilişkiyi değerlendirirken, Kürdlerin Mustafa Kemal’in tatlı vaatlerine kandıklarını, tuzağına düştüklerini belirtir, meseleyi kişisel olarak amcası Mustafa Cemil Paşa ve Mustafa Kemal’in ilişkilerine getirerek “Selanikli Mustafa Kemal, Diyarbekirli Mustafayı kolaylıkla kandırmıştı”(26) diyecektir. Bu tür girişimlerin Kürdlerin kafasını karıştırmaması ve KTC’nin örgütlemesini kırmaması için, KTC, Kürd kamuoyunu aydınlatmak için yayınladığı beyannamede, “Vilayet-i Şarkiye Müdafa-yı Hukuk” cemiyetiyle hiçbir ilişkilerinin olmadığını açıklar. Cemiyetin peyderpey Kürdistan’da kurulan şubeler vasıtasıyla örgütlemesini hızlandırdığından, bu durum Mustafa Kemal ve arkadaşlarını endişelendiriyordu. Bu hızlı teşkilatlanma devam etseydi, Mustafa Kemal ve Vilayât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti Kürdistan’daki örgütlenmesini kırabilirdi. KTC’nin bu yoğun çalışmalarından ve Kürdlerin milliyetçi bir perspektifte örgütlenmesinden çok rahatsız olan Mustafa Kemal ve arkadaşları, İstanbul hükümetini de uyararak ortak bir tavır ve girişimle, önce Diyarbekir’deki KTC şubesi ve daha sonra ardısıra diğer şubeleri de kapatırmıştır.
Diyarbekir’deki KTC şubesinin kapatılması üzerin Kurdistan mecmuası tarafından şöyle bir açıklama yapılır. “Diyarbekir’de açılmış olan Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi sebepsiz kapatılmıştır. Mezkûr kapatılma sebebi ise sabıkan (evvelce) Ermenistan muhtariyetine dair bilaihtiyar (kendiliğinden) beyan buyurulmuş, beyanatın meydana geliş sebeplerini temin ve tatmin etmektir. Günbegün Kürdistan’ın her köşesinde şubelerin açılması bu gibi sebeplerle beyhude teşebbüslerin imhasına sebep olacağı ve aksülamel (tepki, reaksiyon) kanununun sarahatine binaen pek fena bir netice vereceğini kemali teyaküzle (uyarmayla) şimdiden itibaren kaydediyoruz.”(27) Kurdistan mecmuasının aynı sayısında cemiyetin kapatılma nedenine dair “Keyfi imiş!” başlığı altında verildiği haberde; “Diyarbekir’de mevcut Kürdistan Teali Cemiyeti şubesinin kulübü ancak keyfi bir surette kapatılmış ve bu kapatmaya dair İçişleri Bakanlığı’na haber bile verilmemiştir. İhbardan sonra yüce İçişleri Bakanlığı tarafından adıgeçen kulübün açılması için te’kiden (yineleyerek) emirler çıkartılmıştır.”(28)
Kurdistan mecmuasının imtiyaz sahibi Mehmed Mihri Bey’in “Kaka Heme” mahlasıyla hükümet yetkililerine hitaben yazdığı yazıda, Diyarbekir’deki KTC şubesinin kapatılmasını merkezi hükümetin kararı dışında, sözkonusu illerdeki vali ve mutasarrıfların haksız, kötü, şuursuz ahval ve konumların hakikat ve mahiyetinden sersem olan memurların keyfi bir kararı olarak değerlendirip kanun tahribatı olduğunu ve büyük tepkilere neden olacağı uyarısında bulunmaktadır. “Diyarbekir ve Siirt’ten aldığım malumata göre mezkûr mahallerde yakında açılmış olan Kürdistan Teali Cemiyeti şubelerinin kulüpleri haksız bir şekilde ve sebepsiz olarak kapatılmıştır.
Kürdistan Teali Cemiyeti kurulması sebebi ve şubelerin açılış lüzumunu nazarı itibara alan bir Vali, bir mutasarrıf, bir kaymakam değil bir çoban yahut necip (soylu) duygulardan ve insanlıktan mahrum bir serseri bile; terğip ve teşvikler, muavenet (yardım) ve desteklemekten gayrı diğer bir mesleği seçmez ve diğer bir teşebbüsü icra etmez.
Rızası vahim, kötü bir ad, şuursuz ahval ve konumların hakikat ve mahiyetinden sersem olan memurlar, idaremizin cezalandırmasını da istiyorlar. Diyarbekir valisi ve Siirt mutasarrıfı tarafından vail olan hareket, yalnız bir ırkın, bir taifenin haysiyet ve milli şerefine taarruz değil bilakis devlete ve dolayısıyla Hilafet ve İslamiyet’e büyük bir darbedir.”(29)
$3.2. Arabgir KTC şubesi$
Yoğunluklu olarak Atman aşiretinin bulunduğu Malatya Arabgir (Arapkir)’den “Arabgir aşiret reisi Battal Efendizade Hulusi Bey” tarafından Cemiyet merkezine gönderilen telgrafta, Arabgir’de KTC’nin şubesinin açılması için cemiyetin program ve nizamnamesinin süratle gönderilmesi talep edilerek bu konuya dair daha önce göndermiş oldukları telgraflarına da cevap alamadıklarını ve yüce iradelerinin fermanını beklediklerini bildiriyorlar.(30) Hulusi Bey’in “Kürdistan Teali Cemiyeti başkanlığına hitaben” Arapgir merkez ve civarındaki mevcut durumu aktaran benzer bir telgrafı da “Kürdistan’da faaliyet” başlığı altında Serbestî gazetesinde de yayımlanmış. “İstanbul’da Kürdistan muhterem cemiyetinin değerli başkanlığına…Vilayet merkezinden Arabgir’e avdet ettim (geri geldim). Bu havalinin bütün Kürdleri gelişme ve ilerlemelerini muhterem cemiyetlerinin değerli çalışmalarında beklemekte ve her türlü fedakarlığı cana minnet bilmekte olduğundan, bu husustaki değerli yardımlarından saygıyla şükranlarını arz eder ve minnettarlığı ilan ederler. Civar aşiretlere ve münevver (aydın) fikirli evlatlarıyla mümtaz Arabgir kasabasında bir şube açmak üzere iznin verilmesi, iç nizamnamenin ve programının suratla gönderilmesini istirham eylerim.”(31)
Kurdistan dergisinin 10. sayısında sözkonusu telgraf ve şubenin kuruluşuyla ilgili şöyle bir açıklamada bulunulmuştur: “Arabgir Kürdistan eşrafından ve Atman aşireti reisi Battal Beyzade Hulusi Bey Efendi tarafından Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi açılmış ve adı geçen Mir’in başkanlığında idare heyeti teşekkül etmiştir.”(32)
$3.3. Elazığ KTC şubesi$
KTC şubeleri arasında en erken kurulan şubelerden biri de, Elazığ (Eleziz) ya da eski söylemle Mamüratülaziz şubesidir. Bu şube, Abdullah Cevdet’in Palo’lu ilk hanımından olan oğlu Mehmed Abdullah Cevdet başkanlığında kurulmuştur. Mehmed Cevdet, daha Elazığ’da görevli olarak çalışırken 1909’un sonlarına doğru Seda adıyla bir dergi çıkarır. Seda dergisi, 9 Teşrinisani 1325-R (22 Kasım 1909) tarihinde yayın hayatına başlamış, sahibi ve müdürü Mehmed Abdullah Cevdet ve başmuharriri de İdris Ulvi’dir. Seda dergisinin toplam kaç sayı yayımlandığını bilmiyoruz ancak elimizde 1. ve 2. sayıları mevcuttur.
Mehmed Cevdet, Kürt siyasetçi, entelektüel, yayıncı, çevirmen ve yazarlardan Dr. Abdullah Cevdet’in oğludur. Abdullah Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlarda aldığı yenilgiden sonra, Kürd ve Kürdistan meselesiyle daha yakından ilgilenmiş ve 1913 yılında Hêvî Talebe Cemiyeti’ne bağlı olarak yayımlanan Rojî Kurd ve daha sonra Hetawî Kurd dergilerinde yazıları yayımlanmıştır. O dönem çok tartışılan ve revaçta olan “ittihad-i Osmani” fikrine ve buna bağlı olarak “unsurların birliği” tartışmasına, bugün de solcuların “halkların kardeşliği” ve İslami çevrelerin de “ümmetin birliği” olarak sloganlaştırdıkları flu yaklaşımlara, Hetawî Kurd (Kürd Güneşi) dergisinde çok kısa ve öz olarak şöyle bir cevap vermişti “Unsurların (halkların) birliği, menfaatlerin birliğinden ibarettir.”(33)
Abdullah Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen sonunu getiren Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra, 17 Aralık 1918’de kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC)’nin üyesi ve aynı zamanda Kürt Neşri Maarif Cemiyeti (KNMC)’nin de kurucularından(34) biri olmuştur. Sahibi olduğu İçtihat Evi, birçok Kürd aydın ve siyasetçinin uğrak yeri ve Kürdlerle ilgili birçok toplantı ve istişarenin de ana mekanı olmuştur. Dr. M. Şükrü Hanioğlu, “Abdullah Cevdet’in mütareke döneminde Kürt milliyetçileri arasında Batı ile ilişkilerin geliştirilmesi ve Wilson ilkelerinin uygulanması ile Batı desteğinde kurulacak bir “Kürdistan” düşüncesinin önemli savunucularından biri olduğunu”(35) belirtmektedir.
Tekrar cemiyetin Elazığ şubesinin kuruluşuna dönersek, KTC’nin “Mamüratülaziz” şubesinin kuruluşuna dair ilan, cemiyetin yayın organlarından biri olan Kurdistan dergisinde şöyle yayımlanmıştır:
$Mamüratülaziz:$
22-02-35 (1335) tarihli tahrirat-ı âliyeleri eyad-i [elden almak] ihtirame alındı. Mukaddimen arz edildiği vechiyle şube teşkil edilmiştir. Ba’de izin [izin sonrası] emri âlilerine müheyya [hazır halde] bulunduğumuzu arz eyleriz.
Elaziz Kürdistan Teali Cemiyeti
Şube-i merkeziyesi reisi
Mehmed Cevdet”(36)
Serbestî gazetesinde de benzer bir şekilde “Harput’ta Şu’be Küşâdı (Açılışı)” başlığı altında yayımlana haberde; “Doktor Abdullah Cevdet Beyefendi’nin mahdûmları Mehmed Cevdet Bey tarafından Kürdistan Teâlî Cemiyeti’ne vârid olan bir telgrafnâmede, Harput’ta Kürdistan Teâlî Cemiyeti şubesinin küşâdı bildirilmektedir. Harput şubesi idari heyeti seçerek faaliyete başlamıştır.”(37)
Z. Tunaya göre, KTC Elaziz şubesi, “22 Şubat 1922 yılında kurulmuştur.”(38) Ancak bu belirtilen tarihte hata olması gerekir, çünkü belirtilen tarihte KTC şubeleriyle birlikte kapatılmıştır. Yukarıda Kurdistan dergisinde yayımlanan ilandan da anlaşılacağı üzere KTC Elazığ şubesi, 22.02.1335 kurulmamıştır. Belirtilen tarih Rumi takvime göre verilmiş ve Miladi takvimde karşılığı 21 Nisan 1919 tarihine tekabül ediyor. T. Z. Tunaya’nın verdiği tarihin yanlışlığı, cemiyetin kuruluş ilanı verilen Kurdistan dergisinin 8. sayısının yayın tarihinden de anlaşılmaktadır; adı geçen derginin 8. sayısı 21 Mayıs 1335 (R) tarihinde yayınlanmıştır ve bu tarih de Miladi takvime çevrildiğinde “21 Mayıs 1919” tarihine tekabül ediyor. Bu durumda, diyebiliriz ki KTC Elazığ şubesi, İstanbul merkez şubenin kuruluşundan 3 ay 4 gün sonra kurulmuştur.
Elazığ’da Kürdistan Teali Cemiyeti Elazığ ve Arabgir şubelerinin kurulmasından sonra, cemiyete yakın bir yayın organı olan Kurdistan mecmuasında “Milli Tezahürat” başlığı altında yayımlanan teşekkür yazısında şöyle denilmektedir: “Kürdistan’ın her sahasında milletimize ulaşabilmek için yiğitçe hamiyet sesine karşı evet demek, temiz ve pak vazifeyi ifa etmekle beraber, mezkur nida (çağırı)nın yankılanan sesini temin etmek ümidiyle milli hayatın metanet ve milli mefkurenin (ülkünün) şehâmetine delalet eden tebliğleri almak ve samimi bir kalple “Kürd aydın ve eşrafı” arasında mühim bir mevkii elde etmiş olan değerli zevatı okuyucusuna arzetmek ve bu zevat arasında bilhassa Mehmed Cevdet ve Hulusi Beylerin milli teşebbüslerini kemali ihtiramla tebrik eder ve diğer eşraf ve münvverlerimize güzel birer örnek olmasını bekleriz. Münevver ve müteşebbislerimizin arzularına binaen fuzuli olarak “Kurdistan” mecmuasının 7ci nüshasında “Kürdistan Teali Cemiyeti” nizamnamesi neşredildi. Daha sonra “Kürdistan” ve Kürdlüğe hizmetçi muhterem zevatın her türlü emir ve fikirlerine açık olmak üzere Kurdistan mecmuası amade ve hazır bulunuyor.”(39)
$3.4. Dersim KTC şubesi$
KTC’nin yoğun bir şekilde örgütlendiği alanlardan biri de Sivas ve kısmen Erzincan bölgesini de içerisine alan dönemin Dersim vilayetidir. Kurdistan dergisine Dersim’den geçen habere göre şubenin açılışına dair; “Hükümetin memur reisleriyle mahalli eşrafın hazır olduğu halde Allah’ın inayetiyle bugün cemiyetimizin Dersim şubesinin açılmasına dualarla ve kurban kesilmesi suretiyle muvaffakiyet elvermiş ve ilk toplantı kulüp binasında icra kılınmış olduğundan resmi mührün gönderilmesine inayet buyrulması arzolunur.(40)
Kurdistan dergisinde yayımlanan haberde Dersim şubesinin kuruluş tarihi belirtilmemiş. Ancak Kurdistan dergisinin 10. sayısı 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919) ve 11. sayı ise 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)’da yayımlanmıştır. Sözkonusu kuruluş haberi 11. Sayıda yayımlandığına göre, Dersim şubesinin temmuz ayı içerisinde kurulmuş olması gerekir.
Bu bölgede KTC’nin teşkilatlanmasına ve şubelerinin kuruluşuna öncüllük edenler örgüt üyesi olup direk Seyid Abdülkadir’le ilişki de olan Dr. Nuri Dersimi, Seyid Rıza, Koçgiri aşiretti reisi Haydar Bey, Alişan Bey ve Alişer beylerdir. Mustafa Kemal ve arkadaşları KTC’nin bölgedeki çalışmalarından ve teşkilatlanmasından rahatsız ve tedirgin oldukları için, dönemin Dahiliye Nezareti ve mevzubahis illerdeki valiler aracılığıyla sürekli cemiyet çalışmalarını izlemekte idiler. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin örgütlemesini kırmak için, zaman zaman da KTC merkez yönetimi ve cemiyet üyesi aşiret liderleri, eşraf ve aydınlar hakkında asılsız ve yanıltıcı haberler yaymayı da İttihat ve Terakki zihniyetinin bir devamı olarak sürdürmüşlerdir. Örneğin; “Teşkilat-ı Milliye”ye bağlı olarak Sivas’ta yayınlanan İrade-i Milliye yerel gazetesinde yayımlanan yalan habere karşı, Dersim Bahtiyari Aşireti Reislerinden Ahmed Sadri Bey’in “Kürdistan Mecmuası Müdüriyeti Âlisine” başlığıyla gönderdiği tekzip yazısında: “21 Eylül 335 tarih ve 3 numaralı nüshasıyla Sivas’ta intişar eden (yayın yapan) İrade-i Milliye gazetesinin sütunlarında; Dersim Kürdlerinin “Teşkilat-ı Milliye”ye iltihakına dair bendeniz namına yazılan bir fıkra (paragraf) gördüm. Dersimliler böyle bir müracaatta bulunmamıştır ve bulunamaz. Zira onlar Kürd milli hukukunu elde etmek için İstanbul’da teşekkül eden Kürdistan Teali Cemiyeti’ne bağlıdırlar. Bundan dolayı Anadolu’da teşekkül eden “Milli Teşkilat”la hiçbir alakaları olmadığından “Kurdistan” mecmuasıyla ilanını rica eylerim efendim.”(41) Dersim şubesinin hangi tarihte kapatıldığına dair elimizde net bir bilgi ve belge yoktur.
$3.5. Hısn-ı Mansûr (Kahta) KTC şubesi$
Kürdistan Teali Cemiyeti şubesinin kurulduğu yerlerden biri de Hısn-ı Mansûr yani bugünkü adıyla Adıyaman’ın Kahta kazasıdır. Kahta’da KTC’nin bir şubesinin açılmasını, Hasan Begzade Haci Bedir’in “Kahta kazası Reşvan aşireti reisi adına” Kurdistan mecmuasının 10. sayısında yayımlanan telgrafından öğreniyoruz. Mevzubahis telgrafta; “Kahta’da Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi açılmış, tesis ve esamisi (adları) yazılarak arz olunmuştur. Program ile resmi mührün bir an evvel gönderilmesiyle muhabereye (iletişime) devam buyurulması rica olunur.”(42)
Reşvan aşireti ve lideri Hacı Bedir Ağa adına, Paris Sulh Konferansı tarafından bölgedeki Ermeni-Kürd nüfusunu tespit etmek için görevlendirilen Binbaşı Major Noel ve ona eşlik etmek üzer Kürdistan Teali Cemiyeti üyelerinden Celadet ve Kamuran Bedirhan kardeşler, Ekrem Cemil Paşa ve Hakkarili Abdurrahim Rahmi’den oluşan bir heyetin 6 Eylül 1919’da Malatya Mutasarrıfı Halil Rahmi Beyi ziyarete gittikleri zaman vuku bulan olaylarda da karşılaşıyoruz. Bu seyahattan çok rahatsız olan Mustafa Kemal, Elazığ valisi Ali Galip Bey ve bölgedeki askeri birliklerin komutanlarına gönderdiği yazıda, adı geçen heyetin Malatya’dan uzaklaştırılması ve gerekirse tutuklanmasını emreder. Burası bir bölümüyle Reşvan aşireti alanı ve Hacı Bedir Ağa’nın nüfus etkisinde olduğu için, mevzubahis heyet Mustafa Kemalin askerlerinin takibinden kurtulmak için Hacı Bedir Ağa’ya destek talebinde bulunurlar ve Reşvan aşireti savaşçılarının devreye girmesiyle askerler takipten vazgeçip geri çekilmek zorunda kalırlar. Dönemin Türk basınında, resmi yazışmalar ve açıklamalarda bu olay çarpıtılarak gerçeklikten çok uzak olan bir başkaldırı hareketi şeklinde değerlendirilmektedir. Oysa Binbaşı Noel, resmi bir görevli olarak İstanbul Hükümeti’nde aldığı seyahat izni belgesiyle bölgeye gelmişti. Binbaşı Noel Kürdistan’da coğrafik, etnografik ve diğer bilimsel araştırmalar yapmak üzere kendi hükümeti tarafından gönderilmiştir. İngiliz görevliye eşlik eden iki genç Kürt prensi seyahat masrafları komitemiz tarafından karşılanmak üzere ve binbaşıya sadece bilimsel araştırmalarını kolaylaştırmak amacıyla eşlik etmek ve Barış Konferansı kararını verinceye değin, sakin olmaları konusunda Kürtlere tavsiyede bulunmak amacıyla görevlendirilmişlerdir. İki Kürt prensi oraya, Kürdistan’da huzursuzluk yaratmak için değil, fakat Kürdistan’a ilişkin son karar alınıncaya kadar, halka itidal tavsiye etmek üzere gitmişlerdir.”(43)
Kürdistan Teali Cemiyeti’ne bağlı bir yayın organı olan Kurdistan mecmuasında Hacı Bedir Ağayla ilgili verilen bilgilerden öyle anlaşılıyor ki KTC ve Kurdistan mecmuasına karşı göstermiş olduğu rağbetten övgüyle bahsedilmiş. “Dersim eşrafından ve Kürdistan ekabirinden (büyüklerinden) Celalzade Mehmed Galib Bey ve Kürdistan maruf (bilinen) hanedanlarından Reşvan aşireti muhterem reisi Haci Bedir Bey ve Lice eşraf ve ekabirinden Şeyh Musa Efendi ile Lice jandarma kumandanı Mithat Bey Efendi değerli Hz.leri tarafından Kurdistan mecmuasına karşı gösterilen rağbet ve tevcihi kemali sevinçle ve iftihar ile kaydeder ve kendilerine alenen teşekkürlerimiz takdim eyleriz.”(44)
Yine Kurdistan mecmuasında “Hacı Bedir Ağa’nın nüfuz-i nazar (öngörüsü) ve cesareti” başlığıyla yayımlanan yazıda, “Kuvayı Milliye”yi kendi bölgesine sokmayan Hacı Bedir Ağa ve diğer Kürd aşiret reislerinin göstermiş oldukları yiğitlikten dolayı kendilerine teşekkür edilmiştir. “Tevzir (kovuculuk), hile, iğfal ve desiselerle kısmen de yağma, talan, öldürme ve gasplarla vatan ve devleti binlerce felaketlere maruz ve bilahare işgale sebebiyet vermiş olan Kuvayı Milliye çetesine karşı kahramanca kendi aşiret ve bölgesini korumuş ve adı geçen çetenin tenkiline (uzaklaştırmasına) muvaffak olmuş olan Reşvan aşireti reisi Hacı Bedir Ağa ile diğer Kürd reislerinin öngörü ve yiğitlikleri şayanı tebrike şükrandır.”(45)
Hacı Bedir Ağa ulusal ve siyasi duruşunda, Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye’ye karşı mesafeli durmuş ancak ilişkilerini de tamamen koparmamıştır. Aslında dönemin güç dengelerini dikkate alarak bir denge politikası izlediği de söylenebilir. Sivas Kongresinin düzenlenebilmesi için Mustafa Kemal’in talebi üzerine verdiği koruma desteğinden dolayı pişmanlığını dile getirmiştir. Kasım Küfrevi’nin Bitlis Şeyhi Abdulbari Küfrevi’nin anılarından aktardığına göre daha sonraları konuyla ilgili olarak şöyle demiş: Kemal Paşa Kürt milletinin haklarına sadık kalacağını defalarca ifade etti. Biz de inanarak kendisini kolladık. Sözünü tutmadı.”(46)
$ 3. 6. Siirt KTC şubesi$
Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurulan önemli şubelerinden bir de Siirt şubesidir. Farklı kaynaklarda kuruluşla ilgili değişik tarihler belirtilse de, 8 Mayıs 1335 (8 Mayıs 1919) tarihinde yayımlanan ve KTC’nin yayın organlarından biri olan Kurdistan mecmuasının 7. sayısında, Siirt Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi reisi, eski Siirt mebusu Abdurazzak Bey imzasıyla gönderilmiş olan telgrafta şubenin kuruluşu şöyle açıklanmıştır: “Muhterem cemiyetinize mensup şubemizin idare heyeti intihab edilerek (seçilerek) elyum mamurini mülkiye, askeriye, meşayih, eşraf ve heyeti muhteremi bediye hazır oldukları halde gayet gösterişli surette resmi açılış icra edilerek Bismillah ile işe başlandı.
Nizamnamenin 34. maddesi gereğince şubemizin merkeze nazaran vaziyeti hakkında dahili nizamnamenin acilen gönderilmesi istirham edilir.”(47)
Siirt’te mülkiye ve askeri temsilciler ile şehirdeki meşayih ve eşrafın katılımıyla cemiyetin bir şubesinin açılması, İstanbul merkez yönetimi tarafından büyük bir sevinç ve memnuniyetle karşılanmıştır. Mevzubahis telgrafa cevap olarak Kurdistan mecmuası adına aşağıdaki teşekkürname yayımlanmış. “İstanbul’daki umumi merkeze gelmiş olan yukarıda yazılı telgrafla Siirt’te merkeze merbut (bağlı) Kürdistan Teali Cemiyeti’nin bir şubesi daha açıldığını kemali meserretle (sevinçle) istibşar (müjdeleme) eyledik. Takip eylediği güzel ve azimkar adımlarla muzdarip (ızdırap ve acı çeken) Kürdistan’ın mutluluk ve yükselmesini temin etmeye hakkıyla çalışan muhterem ve yüce cemiyetin bu suretle genişlemesi ve takdire mazhar olması, Kürdlüğün hayatında mesut bir inkılap ve gelişmenin açık delilidir. Hemen adıgeçen şubenin kurucuları ve bütün milletperver büyük ve ekabir milletimizin başarılarını cenabı hakkın dergahından temenni eder ve cümlesine gazetemiz namına arzı hürmet ve teşekkürleri takdim ederiz.”(48) KTC Siirt şubesinin kuruluşundan yaklaşık iki ay sonra yayınlanan Kurdistan mecmuasının 10. Sayısında ise, şube reisi Abdurazzak Bey’in Kurdistan mecmuasına karşı göstermiş olduğu çaba ve teveccühlerinden dolayı tekrardan bir teşekkür mesajı yayımlanmış. “Siirt’te; Siirt eski mebusu Abdurrazzak Bey Efendi Hz.lerinin riyaseti altında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi tarafından ikinci defa olarak Kürdistan mecmuasına karşı büyük teveccühler sarfedilmiş ve teşekkürlerimizi takdim eyleriz.”(49)
Fakat Siirt KTC şubesinin kuruluş tarihi üzerinden yaklaşık üç ay dahi geçmeden, Siirt Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına güya “kendilerinin takip ettiği umdelere uyulmadığı”(50) gerekçesiyle usul yönünde il idaresine dava edilir ve bu gerekçeyle Siirt KTC şubesi hükümet emriyle kapatılır. Siirt şubesinin kapatılması üzerine Kürdistan mecmuasında şöyle bir açıklama yayımlanır: Siirt’teki kulübümüzün sedi (kapatılması) eğer vatan ve vatandaşların menfaatine ve akıl, vicdan, insaf ve hamiyete muhalif bir hareketten dolayı vaki olmuş ise, mezkûr kapatılma alkışlanacak ve ona mukabil bir diyecek yoktur. Hayır! Eğer bu hareket te diğer hareketler gibi, mantık ve menfaatlerden mücerred (soyut) olarak baskıyla kapatılmış ise, bütün Kürdlerin ve bilhassa o kulübü açmış olan muhterem zevatın sabır ve tahammülünden Kurdistan şaşakalmış ve geniş bir ölçüde teessüf eder.”(51) Kürdlerin ve KTC üyelerinin bu hukuk dışı uygulamaya karşı gösterdiği tepki üzerine yetkililer tarafında şöyle bir açıklama yapılmıştır: “Siirt kulübünün tekrar küşadı (açılması) için güya ekid (kesin) emirler sadır olmuştur (çıkmıştır).”(52) Ancak böyle bir açıklamanın nafile olup, Kürdlerin olası tepkisini düşürmeye yönelik olduğu, sonuçsuz kaldığı ve ardısıra diğer şubelerin de kapatılmasıyla ortaya çıktı.
Bitlis Vilâyeti aracılığıyla Dâhiliyye Nezâreti’ne bildirilen kapatılma gerekçesine şu şekilde yer verilmektedir: “Siirt Kürd Kulübü şu’besinin Der-saâdet’teki Kürd Cemiyeti programına muhâlif ve kanûna mugayir bir esâs-ı gayr-i meşrû ile ve Devletin tamâmî-i mülkiyyesini ihlâl kasdiyle Şerif Paşa’nın Paris’te vâki olan beyânâtını birtakım ilavelerle neşr ve ilân gibi kavmiyyet dâvâsıyla anâsır-ı muhtelifenin tefrikine ve âsâyişi millete sû-i te’sîr husûsuna çalışmaktan dolayı, Cemiyetler Kanûnu’nun bahş eylediği salâhiyyete binaen”(53) kapatıldığı belirtilmektedir. Bu yazışmalara da bakıldığında, kapatılmaya gerekçe gösterilen sebepler tamamen keyfi, hukuktan uzak ve siyasi yorumlara dayanmaktadır.
$ 3. 7. Mardin, Bitlis ve Van KTC şubeleri$
KTC örgütlemesini Kürdistan’a taşımak amacıyla yaptığı geniş katılımlı toplantılar ve tartışmalar sonucunda, bir kısım Kürd gençlerini Kürdistan’da cemiyet şubelerini oluşturmak ve bu yönlü çalışmalara destek olmak üzer bölgeye gönderilmiş. Bunlardan biri de Diyarbakır, Mardin ve Van’a gönderilen Müküslü Hamza Bey’dir. Müküslü Hamza bölgede propaganda ve örgütleme çalışmalarını yürütürken polis tarafından yakalanır, “eşyası arasında Mardin, Bitlis ve Siirt Kürdistan Teâlî Cemiyeti’ne hakk olunmuş mühür damgalar”(54), Mardin ve Bitlis’te de cemiyet şubelerinin kurulduğunu göstermektedir.” Yukarıda belirtildiği gibi, KTC Siirt şubesinin açılışıyla ilgili yeterli bilgi ve belge mevcuttur ancak cemiyetin Mardin, Bitlis ve Van şubeleriyle ilgili henüz yeterli bilgi mevcut olmamakla birlikte resmi evraklardan öyle anlaşılıyor ki bu şehirlerde de KTC şubeleri kurulmuş ya da kurulmak üzere hazırlığı yapılmıştır.
Bu örgütleme çalışmaları yürüten Hamza Bey Diyarbakır’da yakalandıktan birkaç gün sonra aşağıdaki telgrafı göndermiş: “Diyarbekir: Hala da tevkif altındayım, Kürdistan Cemiyeti’ne mensubiyet, vatan ve milletin kurtuluşu ve refahı için eskiden beri takip ettiğim meslekten gayrı tevkifimi gerektirecek hiçbir sebep mevcut olmadığını daimi surette ispata kadirim.”(55) Kurdistan mecmuasının aynı sayısında Hamza Bey’in tevkifine dair şöyle bir açıklamada bulunulmuş: “Yukarıda mezkûr tevkiften önce Hamza Efendi’nin himmet, hamiyet ve vatan gayretinden başka bir maksadı olmadığı tüm arkadaş ve dostlarca bilinir.”(56) Cemiyete yakın veya bağlı yayın organlarında Kürdistan Teali Cemiyeti’nin örgütleme çalışmalarına ve şube teşkiline karşı yürütülen kanunsuz uygulamalar, baskı ve tutuklamalara karşı tepki gösterilmiş ve bundan vazgeçilmesi talebinde bulunulmuştur. “Yalnız hiçbir Kürdün değil, belki hiçbir Müslümanın ümit edemeyeceği birtakım muamelelerin ortaya çıkmasına ve bir nebze kararların icrasına binaen, haksız yere Cemiyetin şubelerini kapatmak ve sebepsiz şekilde cemiyete mensup ve cemiyet nazarında mühim bir mevkie sahip olanların tevkifi (Hamza Efendi gibi) yardımların ve desteklemelerin engellendiği gibi vs. … verilen karardan vazgeçmek gerekir.”(57)
Hamza Bey o zaman Diyarbakır’a bağlı olan Mardin’de yakalanıp kanunsuz tevkifi sırasında ağır işkencelere maruz kalmış ve hayli bir zamanda kendisinde haber alınamamış. Öyle ki Hamza’nın öldüğü haberi dahi yayılmış ve bu haber üzerine Abdurehîm Rehmî Hekarî Jîn dergisinin 36. sayısında “Şehîdê Kurdistan Hemza” başlığıyla bir şiir ve Kurdistan mecmuasının 14. ve 15. sayılarında da birer fotoğrafı yayımlanmış.
$Şehîdê Kurdistan Hemza$
Rabe ji xewa xwe Hemze rabe!
Xwîna te naçit heba tu şa be
Di rêya vê welatî da şehîd î
Lewra tu mucahîdek seîd î.
Rabe here pêş liqayê Yezdan
Bi xwîna diçîtin ji wan birînan
Sorke kefenî bi rengê alal
Me’lumî bike tû arzê ehwal.
Bêjî: Tu elîm î û bêmîsal î
Bêjî: Semî î la yezal î
Zulma li me hatî tu dizanî
Lewra tu qedir û kun fekan î
(58)
Bir müddet sonra Cemiyet yöneticileri ve dostları tarafından farklı kanallarda yapılan girişimler sonucu bırakılmış. Hamza Bey kaldığı yerde çalışmalarını sürdürmek üzere memleketi Van’a giderken yine benzer bir durumla karşılaşmış. “Âli ve teali (yüksek ve lise) tahsilleri görmüş ve Şeyhülislam Efendi Hz.lerinin tedrisat halkasında dört sene bulunmuş, millet ve devletin saadet ve bekası için hayatını veren ve mevcudiyetine amade olan Vanlı Hamza Efendi; inkıraza (yok olamaya) mahkum olan akraba ve kederli bağlantılarının mahallesine, harap ve mezaristan olan vatanına “Van”a avdet ederken yine hapis ve tevkif edilmiş ve hiçbir kanuni ve akli sebebe dayandırmaksızın susuz, ekmeksiz, parasız olarak aylarca sefil ve sergerdan (şaşkın) bırakılmış, bu hadise bütün Kürd genç ve münevverlerini (aydınlarını) yaralamıştır. Bu zulmün kaldırılması ve adı geçenin tahliye ettirilmesi”(59) talep edilmiş. Yasal ve legal bir cemiyet olan KTC ve şubelerinin teşkili çalışmaları, bu koşullar ve baskılar altında sürdürülmüştür. Birçok farklı kaynakta cemiyetin Bitlis ve Van şubelerinin kurulduğuna dair bilgiler olmasına rağmen, buradaki cemiyet yöneticilerinin kimlerden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bitlis şubesi için Yusuf Ziya Bey ve bir akrabasının adı geçmesine rağmen, şimdilik şube yönetimi ve başkanına dair elimizde yeterli bilgi ve belge mevcut değildir.
$ 3. 8. Garzan KTC şubesi$
Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurulan önemli şubelerinden biri de Garzan (Xerzan) şubesidir. Kurdistan mecmuasının 9. sayısında Garzan çıkışlı “Hususi Telgrafımız” başlığı altında “Şeyh Mahmud, Mulgar aşireti reisi Cemil, Balas aşireti reisi İsmail; Tağ aşireti reisi Mehmed Ali” adına gönderilen telgrafta; “Garzan’da Kürdistan Teali Cemiyeti şubesini teşkil ederek Kürdlerin teali ve terakkisine [ilerleme ve yükselmesine] ve Kürd milletinin tamamıyla kaderini hedef tutmak olduğunu arz eder ve program ile talimatın gerekliliğinin gönderilmesi istirham olunur.”(60) Mecmuanın yayın tarihinden öyle anlaşılmaktadır ki Garzan şubesi, mayıs ayı sonu ya da haziran başlarında kurulmuştur.
Fakat bu telgrafta geçen aşiret adlarının yazımında bir hata ve yanlışlık olabileceği anlaşılmaktadır. Bölgedeki yerel kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, “Mulgar” diye bir aşiret yoktur ve adı geçen aşiret reisi “Cemil” ise büyük ihtimalle “Cemîlê Çeto”dur. Adı “Balas” olarak geçen aşiret ise “Babosi” aşireti olmalıdır ve bu aşiretin o zamanki lideri de “İsmaîlê Dawud”tur. “Tağ” aşireti ise, büyük kısmı Hezo ve Bitlis arasındaki bölgede yaşayan “Tax” aşiretidir.
Garzan, adını kadim “Erzen” şehrinden almakta olup, Kürdler bugün bu eski yerleşim yerine “Xerabbajar” ve şehrin merkezini ifade ederlerken de “Zoq”ê diyorlar. Kürdistan’ın birçok bölgesindeki emirlikler gibi, Garzan’daki Kürd emirliklerinin hükmü de yaklaşık olarak 19. yy. ikinci yarısına kadar devam etmiştir.
$ 3. 9. Palu KTC şubesi$
Kürdler ile Osmanlılar arasında 1514’te Amasya’da yapılan anlaşmada Kürd aşiret liderlerinden oluşan heyetin başında Palu Miri Cemşid Bey vardı. Mevzubahis anlaşmanın imzalandığı tarihten başlayarak 1800’lerin başına kadar Kürdistan’daki “Mirlik” sistemi içerisinde hükümet statüsünde yer alan altı birimden biri de Palu idi. Kısacası Palu, çok eski bir Kürd yerleşim ve yönetim merkezidir. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin bu eski Kürd yönetim merkezinde bir şubesinin açılması ya da açma çalışmalarının sürdürülmesi oldukça önemlidir. Kurdistan mecmuasına gönderilen Palu çıkışlı telgraftan öyle anlaşılıyor ki burada KTC’nin bir şubesinin kurulması için eşraf ve mahalli reislerinden oluşan bir geçici yönetimin oluşturulduğu, cemiyetin resmi kuruluş çalışmalarının devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmaların hızlı bir şekilde sonuçlanabilmesi için, cemiyet nizamnamesi ve programı talep edilmektedir. “Kürdistan Teali Cemiyeti’ne mensup olmak üzere burada bir şube tesisi, eşraf ve mahalli büyüklerden reis ve idare heyetinin seçimle tayin edilerek işe giriştikleri malumatını arzeder ve nizamnamenin asli nüshasıyla beraber cemiyetimiz programını temenni eyleriz.”(61)
$ 3.10. Sivas-Ümraniye KTC Şubesi$
Sivas KTC şubesi, Koçkiri merkezli Kürd ulusal başkaldırısıyla ilişkili olması itibarıyla en dikkat çeken şubelerden birdir. Kürdistan Teali Cemiyeti aktif üyelerinden biri olan ve bölgede cemiyet teşkilatını oluşturması için başkan Seyyid Abdulkadir’in özel girişimleriyle Nuri Dersimi, Sivas’ın Kangal-Divriği-Zara bölgesi Baytarlığına tayin edilir. Nuri Dersimi’nin anlatımıyla; “Kürdistan’ın tüm yörelerinde örgütlenme yapılması için KTC’de yapılan birçok görüşme ve tartışmadan sonra, bir kısım gençler örgütleme yapmak üzere Kürdistan’ın muhtelif bölgelerine gittiler. Benim de Sivas bölgesine hareketim uygun görüldü. Bana resmi bir sıfat verilmek için de Sivas’ın Kürd bölgelerini ihtiva eden; Kangal-Divriği-Zara Bölge Baytarlığı görevine tayin edilmem için, Cemiyet başkanı Seyid Abdülkadir tarafından Ziraat Vezareti’ne bir tavsiye mektubu yazıldı. Bakanlıktan hemen aynı göreve tayin emrim çıktı. O esnada Koçgiri aşiretleri liderlerinden Mustafapaşazade Haydar Bey de İstanbul’da bulunuyordu. Aynı konuda Kürdistan Teali Cemiyeti’nden Haydar Bey’e de talimat verilmişti.”(62)
Mustafa Paşazade Haydar Bey, Ali Şer ve Dr. Nuri Dersimi’nin yoğun çalışmaları sonucu kısa bir dönem içerisinde Sivas’ın Zara, Umraniye, Beypınar, Celali ve Zımara yörelerini içine alan bölgede cemiyetin bir şubesi kurulur. Umraniye’den 30 Haziran 1919 tarihinde Kurdistan mecmuasına gönderilen telgrafta: “Cemiyeti azizenize mensup Allah’ın yardımıyla bura aşiretinden mürekkeb (bileşik) bir şube teşkilatı icra edildi. Nizamnamenin 34. Maddesi gereğince dahili nizamname ile bir mührün gönderilmesi ve muhterem heyetinizden çıkacak karar ve beyanatların peyderpey izdiyadı (çoğaltılması) istirham edilir.
Sivas, Zara, Umraniye’sinde
Kürdistan Teali Cemiyeti reisi
$Koçkirizade Ali Şer$ (63)
Tarık Zafer Tunaya’nın yazdığına göre, cemiyet şubesinin kurulmasıyla birlikte “Haydar Bey, tüm aşiret reislerini üye yazdırmıştır.”(64) Bazı kaynaklara göre ise, Ümraniye şubesi Koçkirili Mustafa Paşazade Haydar Bey’in başkanlığında kurulmuş ve şube sekreterliği görevini de Alişêr Bey yürütmüştür.(65) Doğrusu belgelere ve yazışmalara baktığımızda, “Sivas-Zara, Umraniye Kürdistan Teali Cemiyeti şube reisi Koçkirilizade Alişer” adı ve imzası geçmektedir. Sivas, Zara, Umraniye KTC şubesi, diğer şubelerden farklı olarak çok önemli iki faaliyet gerçekleştirmiş; birincisi Kürd milletinin haklarının tanınması için siyasi-diplomatik çalışmalar yapmış, ikinci olarak da Sevr Antlaşması’nın uygulanması amacıyla bir başkaldırı hareketini örgütlemiş ancak maksadına ulaşamamıştır. Bölgedeki aşiret liderleri ve cemiyet şubesi adına Koçkirili Ali Şer imzasıyla Paris Barış Konferansı’na hitaben yazılmış ve Şerif Paşa aracılığıyla komiteye iletilmek istenen iki mektup vardır ancak bildiğimiz kadarıyla hedefine yetişememiştir. Sivas-Zara, İmraniye şubesi adına 3 Mart 1920 tarihinde İstanbul’daki Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanlığı üzerinden Şerif Paşa ve Paris Barış Konferansı’na hitaben yazılan mektuplar Ali Şer imzasıyla gönderilmiştir. “Alişêr Efendî, bu mektupta aynı zamanda Jîn ve Kürdistan gazetelerinin bir süredir ellerine geçmediğini dile getiriyor, bunun devlet tarafından engellendiğini belirtiyor, organizasyon olarak da “Teşkilatı Milliye”nin adını veriyor, ardından şunları söylüyor: Zira biz Kürtler, Teşkilatı Milliye’lerine dahil olmadığımız gibi, (bunu) kabul etmeyeceğimizi de hükümete bildirmiş bulunuyoruz. Bundan dolayı (Kürdistan Teali Cemiyeti Şubesine) gelecek yayınlara, evrak ve benzeri şeylere de el koyabiliyorlar.”(66) Bu mektuplardan da anlaşıldığı gibi, Kürdler çok açık bir şekilde ne “Teşkilatı Milliye”yi ve ne de “Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”ni temsilcileri olarak kabul etmiyor, gerçek temsilcileri olarak Kürdistan Teali Cemiyet’ini görüyorlar ve kabul ediyorlar.
$ 3. 11. Varto KTC Şubesi$
Çeşitli kaynaklarda Varto yani Kürdçe adıyla Gimgim’de Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi kurulduğu belirtilmektedir ancak cemiyetin tam olarak hangi tarihte kurulduğu ve kurucuların kimlerden oluştuğu belirtilmemektedir. 19 Temmuz 1919’da yayınlanan Kurdistan dergisinde, Varto’da cemiyet şubesinin kuruluşuyla ilgili; “Burada cemiyetin bir şubesi küşad edildi (açıldı) ve civarlarda da gerekli teşebbüslerde bulunulmaktadır.”(67) haberi verilmiş. Bu haberden anlaşıldığı kadarıyla bölgedeki diğer yerleşim birimlerinde de şube açma çalışmaları yapılmaktadır. Yine bahsettiğimiz yayının aynı sayısında, Kurdistan mecmuasına gösterdikleri rağbet ve teveccühlerinden dolayı mecmua idaresi tarafından yayımlanan “Teşekkür” yazısında, Varto KTC şubesinin faaliyette bulunduğu, cemiyetin yayın organlarından olan Kurdistan mecmuasının dağıtımına katkıda bulunduklarını belirtilmektedir. “Kürdistan’ın meşhur alimlerinden Derik müftüsü fıkıhçı Molla İskender Efendi ile Varto, Malatya ve Kahta’da müteşekkil Kürdistan Teali Cemiyeti’nin şubeleri, Kurdistan mecmuasına mukabil gösterdikleri rağbet ve teveccühlerine karşı alenen teşekkürlerimizi beyan ederiz.”(68)
Varto KTC şube yönetiminin tam olarak kimlerden oluştuğu bilinmemekle birlikte, Varto’dan araştırmacı-yazar Tahsin Sever’den edindiğim bilgiye göre, Varto şubesinin reisi, Cibranlı Halid Bey’e de yakınlığıyla bilinen ve kendisinin de ana tarafından dedesi olan Usivê Hecî Keke’dir.
$ 3. 12. Erzurum ve Hekimhan KTC Şubesi$
Ekonomik, siyasi ve diplomatik açıdan Kürdistan’ın önemli bir şehri olan Erzurum’da, Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra KTC’nin bir şubesinin kurulması oldukça önemlidir. Çünkü başta Rusya ve İngiltere olmak üzere dönemin iki güçlü önemli devletinin bölgede konsoloslukları vardı ve burada cemiyetin bir şubesinin açılması adı geçen büyük devletlerle ilişki geliştirmek açısında hayati bir önem arz ediyordu. Erzurum şehri stratejik bir öneme sahipti, “Vilayat-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye” cemiyeti de burada faaliyetlerini yoğunlaştırmıştı ve bu cemiyetin hazırladığı zemin üzerinde “Erzurum Kongresi” yapılmıştı. Kürdler ve Türkler gerekli anlaşmayı sağlayamadıkların için, gerçek manada Kürd temsilcileri Kongreye katılmamış ancak her şeye rağmen Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından verilen vaatlerin ve yapılan sözlü açıklamalar itibarıyla kongrede Kürdler ve Kürdistan meselesiyle ilgili nasıl bir karar alınacağını merakla beklemişler. Bu süreçte KTC başkanı Seyyid Abdulkadir’in bölgeye gözlemci sıfatıyla gönderdiği heyet, Erzurum Kongresi sonuç bildirgesinde Kürdler için bir şey olmadığını merkeze bildirdikten sonra, Seyyid Abdulkadir “herkes kendi başının çaresine bakmalı” açıklamasında bulunmuştur. Bu ahval ve koşullar altında, 7 Ağustos 1919’da Erzurum Kongresi sonuç bildirgesinin ilan edilmesinde kısa bir müddet sonra, Hınıs’ta Kürdistan Teali Cemiyeti’nin bir şubesi kuruluyor. Kurdistan dergisinin 13. Sayısında Erzurum-Hınıs’tan verilen habere göre, “Hınıs’ta Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi küşat edilmiştir (açılmıştır).”(69)
Daha önceki yazılarımızda cemiyetin Arapkir şubesinin açılışından bahsetmiştik. Kurdistan mecmuasının 11. sayısında yayımlanan habere göre, Malatya KTC şubesinden de bahsedilmektedir ancak Malatya merkezde bir şubenin kurulmuş olduğu tam olarak doğrulanamamaktadır, kuruluş çalışmaları olsa da sonuca ulaşmamış olabilir. Belki de yaşanan sorunlar nedeniyle şube kuruluşu Hekimhan’a kaydırılmış ki Kurdistan mecmuasında buradaki şubenin kuruluşuna dair şöyle bir haber yayınlanmış: “Hekimhan’da yeniden Kürdistan Teali Cemiyeti şubesi kemali ciddiyet ve sevinçle açılmıştır.”(7) Haberin yayımlanma tarihine baktığımızda, büyük ihtimalle Hekimhan KTC şubesi haziran ayı başlarında kurulmuştur.
$3.13. Adana KTC Şubesi$
T. Zafer Tunaya, kendisi de KTC üyesi olan Ali İlmi Fani’nin Adana’da çıkarttığı Ferda gazetesinin 140. sayısına dayandırarak İran Kârperdarzi başkanlığında “Adana Teali Cemiyeti”nin kurulduğunu aktarır. Ancak bu cemiyetin Kürdistan Teali Cemiyeti’nin bir şubesi olup olmadığı belli değildir.(71) O zaman Adana ve Tarsus bölgesinde KTC üyelerinin olduğunu biliyoruz ve Tarsus’ta da bir “Kürd Dostluk Cemiyeti”(72) kurulmuş olduğu bilinmektedir fakat cemiyetin kimler tarafından teşekkül edilmiş olduğu belli değildir. Kurdistan mecmuasında “Açık muhaberat” başlığı altında Tarsus’ta bulunan Mahmut Ağa’ya hitaben yazılan mesajda “Kürd Dostluk Cemiyeti”nin kimler tarafından kurulduğuna dair bilgi istenmektedir.(73)
$ 3. 14. Derik, Muş, Urfa, Şırnak ve Bayezid’de KTC şubeleri$
Gerek KTC’ine bağlı ve yakın yayın organlarında çıkan haberler ve gerekse diğer farklı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Derik(74), Urfa, Şırnak(75), Muş, Bayezid ve Van gibi şehirlerde de cemiyet şubelerinin kurulduğuna dair haber ve yazılar yayımlanmıştır ancak mevzubahis yerlerdeki şubelerle ilgili elimizde yeterli bilgi ve belge yoktur. Mazhar Müfit Kansu adı geçen bazı yerlerdeki şubelere dair şu bilgileri veriyor: “Türk milleti milli insiyaki bir şuurla kendini ve vatanına müdafaaya hazırlanıyordu. Bunun için de hemen birçok bölgelerde müdafaa cemiyetleri kuruluyordu…Yine Merkezi İstanbul’da olmak üzere Kürt Teali Cemiyeti adı altında bir cemiyet teesüs etmiş, Bayezid, Muş ve Van havalisinde şubeler açmaya başlamıştı”(76) Ekrem Cemil Paşa’nın yazdığına göre Nusaybin, Savur, Farkin (Silvan) ve Lice’de de KTC şubeleri açılmış.(77)
$ 4. Kürdistan Teali Cemiyeti ve şubeleri niçin kapatılmış$
Limni adasında bulunan Mondros kasabasında 30 Ekim 1918’de imzalanan antlaşma, fiilen Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getirmiş ve o ana kadar zaten hemen hemen bütün Hıristiyan unsurlar (milletler) Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmış ve kendi bağımsız devletlerini kurmuştular. “Edirne’nin dışında Makedonya bütünüyle Osmanlı İmparatorluğu’yla ilişkisini kesmişti. İşte bu dönemde devlet rejimi İttihat ve Terakki Cemiyeti programı dahilinde katı bir Türk milliyetçiliği siyaseti izliyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin biricik gayesi Türk olmayan unsurları kesin olarak Türkleştirmek ya da kökten tasfiyeye tabi tutmaktı. Bu nedenle Türk olmayan milletlere mensup gençler arasında Osmanlı devletine karşı bir nefret ve güvensizlik havası esmeye başlamıştı.”(78) Aynı dönemde İmparatorluk bünyesinde bulunan Müslüman unsurlardan da başta Araplar olmak üzere kopuşlar başlamıştı ve bu anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte kopuş süreci tamamen hızlanmıştı.
Müslüman topluluklardan önemli bir nüfusa sahip olan Kürdler de kurdukları Kürdistan Teali Cemiyeti ve onunla bağlantı içerisinde olan diğer örgütler (Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürd Kadınları Teali Cemiyeti, Kürd Hêvî Cemiyeti, Kürd Millet Fırkası, Kürd Demokrat Fırkası vd.) bünyesinde örgütlenmeye başlar. KTC’nin nizamnamesinde cemiyetin, “Kürd milletinin siyasi, iktisadi ve sosyal menfaatleriyle, tarihi ve örfi hukukunun temini ve kolayca inkişafı (gelişimi) maksadıyla” kurulduğu belirtilir. Aslında diğer milletlerinki gibi bu dönemde kurulan Kürd cemiyetleri de bir taraftan Kürdçe eğitim, dil, kültür, tarih ve folklor üzerine çalışmalar yaparken, nizamnamesinde belirtildiği gibi, Kürdlerin siyasi menfaatlerini de gözetleyerek siyasal perspektif olarak da genelde Wilson Prensiplerini esas alarak Kürdlerin kendi kaderini tayin hakkını savunuyordular. Savaş sonrası durumu değerlendirmek için düzenlen Paris Barış Konferansı’nda Kürdleri temsil etmek üzere, KTC merkez yönetimi tarafından Kürd delegasyonu başkanı olarak seçilen Şerif Paşa da konferansa sunduğu muhtırada, “Wilson Prensiplerine göre Kürdlerin tamamen hür ve müstakil bir hükümete sahip olması gerektiğini belirtir.”(79) KTC yöneticileri bu cihetteki çalışmalarını genişleterek siyasi destek alabilmek için, İstanbul’daki birçok diplomatik misyonla ve özelikle de İttifak Devletleri temsilcileriyle ilişkiler kurumuş ve görüşmelerde bulunmuşlar. İstanbul’daki İngiliz askeri istihbarat şefinin KTC ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarına gönderdiği 17 Haziran 1919 tarihli raporda, “Kürt partisinin (KTC’nin), şu an için Britanya mandasında bağımsız bir Kürdistan için çalıştığı, partinin propagandasının ‘Serbesti’ gazetesi tarafından yürütülmekte”(80) olduğun bildirilmiş. Geliştirilen bu diplomatik ve siyasal ilişkilerden dolayı Tarık Zafer Tunaya, “Cemiyet bir siyasal parti olmadığını açıklayarak işe başlamışsa da eylemleri tamamen siyasaldır ve İstanbul hükümetlerinin isteklerine ters yönde gelişmiştir.”(81) değerlendirmesinde bulunur.
Cemiyetin Kürdistan meselesini Wilson Prensipleri dahilinde çözüme kavuşturulması talebi ve bu doğrultuda siyasal ve diplomatik ilişkiler geliştirmeye çalışması, Kürdistan’da teşkilatlanmaya başlaması, hem İstanbul hükümetini ve hem de Mustafa Kemal’i oldukça tedirgin etmişti. Bu nedenle KTC daha da gelişmeden ve Kürdistan’da güçlü bir örgütleme aşamasına gelmeden şubeleriyle birlikte kapatılması gerekliliği üzerinde iki taraf da hemfikirdi. Daha sonraki süreçte yaşanan gelişmeler de bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
İkinci Meşrutiyet sonrasında kurulan diğer legal Kürd cemiyet ve örgütleri gibi, KTC ve şubeleri de alınan siyasal bir karar sonucu kapatılmışlar. Karşıt görünseler de İstanbul hükümeti ve Mustafa Kemal’in başını çektiği Heyet-i Temsiliye, KTC ve şubelerinin kapatılmasında ortak ve koordineli hareket etmişler. KTC yönetici ve üyeleri, şube yönetimleri, yazarları, şehirlerdeki eşraf ve aydınların bütün itirazlarına, yoğun tepkilerine rağmen kuruluştan kısa bir süre sonra şubeler kapatılmaya başlanmış ve daha sonra da merkez kapatılmıştır. “Kürdistan”da hayat-memat meselesi için teşekkül etmiş ve Ferit Paşa zamanında sebepsiz kapatılmaya maruz kalmış olan “Kürdistan Teali Cemiyeti” şubelerini açtırmak.”(82) amacıyla çeşitli girişimlerde bulunulmuş. Cemiyetin kurucu ve aktif üyelerinden biri ve aynı zamanda avukat olan Mehmed Mihri, yazdığı bir yazısında birçok boyutuyla cemiyetin kapatılmasının büyük bir hata olacağı uyarısında bulunmuşsa da, bu cihetteki itirazlar ve girişimler sonuçsuz kalmıştır. “Kürd cemiyet ve fırkalarının mevcudiyeti hakaret ve küçümsemeci bir bakışla görülmemeli. Şarkın ahenk ve şirazesini muhafaza için kesin ihtiyaç olarak bilinmelidir. Kürd cemiyetlerinin maksadı; dini rabıtayı [bağları] güçlendirmek, kardeşliği ve sadakati sürdürmekle beraber, Kürdistan’da milli istiklal için ortaya çıkmış olan münferit hareket ve kıyamların önüne geçerek hem Kürdlüğün birliğini temin, hem de onları ve hatta bütün Müslümanları yok olma tehlikesine sürüklemekten meneylemektir. Kürdistan’da mevcut ecnebi, ittihatçı velhasıl Kürdün milli menfaatleri haricinde vaki’[olan] her çeşit propagandaların önüne set çekmektir. Bu nokta-i nazardan Kürd Cemiyetlerini kapatmak değil, çoğaltmasına yardım etmek lazımdır.”(83)
Cemiyetin sadece İstanbul’da 15000 varan üyesi vardı.(84) KTC üyelerine birer üyelik kartı da verilirdi ve bu kartın üzerinde üye bilgilerinin yanısıra bir de bayrak resmi vardı. Cemiyet üyesi ve aynı zamanda da muhasibi olan Abdülkadir oğlu Seyyid Muhammed, 1925 yılında Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nde yargılanırken, cemiyette bulunan bayrakla ilgili sorulan soru üzerine; bayrağın, cemiyetin son umumi kâtibi olan Zeynel Abidin Fani tarafından hazırlandığı, renk ve sembol olarak da yeşil zemin üzerinde ışık saçan bir güneş resminin nakış edildiğini belirtir. İfadesinin devamında da böyle bir bayrak hazırlamanın amacına dair, Osmanlı bayrağı söndü, biz de onun yerine bir Kürd bayrağı yaptık ki onun yanında bir güneş gibi parlasın. Bu bir umut.(85)
KTC ve şubelerinin kapatılması ve üyelerinin tevkif edilmesi, Kürdlerde büyük bir rahatsızlık meydana getirmiştir. Cemiyet yöneticileri ve üyeleri, basın aracılığıyla konuyu gündeme taşıyıp dönemin İçişleri Bakanlığı ve hükümet yetkililerinden bu zorba, hukuk dışı ve adil olmayan uygulamaların nedenlerini açıklamaya çağırmışsa da nafile bir girişimden ibaret kalmış. Jîn dergisinin 33. sayısında “Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir (kapatılmıştır)” başlığıyla İçişleri Bakanlığı’na hitaben yayımlanan yazıda, KTC şubelerinin hangi kanuna muhalefetten kapatıldığı, şubelerin kapatılmasına rağmen İstanbul merkezine yönelik bir kapatma davası olmadığını, benzer diğer cemiyetlerin neden kapatılmadığı gibi sorular yönelterek bu kararın aslında Kürd milletinin hak ve hukukuyla ilgili siyasi bir karar olduğunu belirtirler.
Yazar KTC şubelerinin kapatılması kararının yanlışlığını ve çelişkilerini, “Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir (kapatılmıştır)” başlıklı yazısında, dört madde halinde şöyle değerlendirmiş:
“1- Beyefendinin bakanlığı döneminde 19 şubemiz vardı, acaba bu şubelerimizin hepsi birlikte mi kanuna muhalefet ettiler?
2- Bu şubelerimiz hangi kanuna muhalefetten kapatılmıştır?
3- Adı geçen şubeler İstanbul merkeze bağlıdır ve merkez şubemiz de kapatılmamıştır. Acaba merkez şubemiz Adil Bey’in dediği derecede muhalefet etmemiş midir ki kapatılmamıştır?
4- Sizin bakanlığınız döneminde baştan başa Osmanlı memleketindeki bütün kulüpler ve cemiyetlerden sadece bizim cemiyet mi kanuna muhalefet etmiş? Başka bir cemiyetin daha kapatıldığından haberdar değiliz.
Hayır! İçişleri bakanlığı adına kısaca biz cevap verelim: Bunlar Kürd kulüpleri olduğu için ve her hükümetin siyasi gayelerinden başlıcası odur ki Kürdler kendi haklarına kavuşmasın, bunun için sed edilmiştir (kapatılmıştır).”(86)
17 Kanun-ı Evvel 1334 (17 Aralık 1918) tarihinde kurulan KTC, 1920’nin ikinci yarısına doğru gelince, bir taraftan cemiyetin bölgedeki şubeleri birer birer kapatılırken aynı zamanda KTC İstanbul’daki merkezi de dışa yansıyan boyutuyla başkan Seyid Abdulkadir’in temsil ettiği “muhtariyet” taraftarları ile Mehmed Emin Bedirhan ve Memduh Selim’in temsil ettiği “istiklal” taraftarı kanat olmak üzere ikiye bölünür. Bağımsızlıkçı kanat, Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti(87) adıyla yeni bir örgüt kurarlar.
Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti (KTİC)’nin tanınan kurucu üyeleri arasında Ferid Bedirhan Bey, Şükrü Baban, Fuat Baban, Hikmet Baban, Doktor Abdullah Cevdet, Doktor Şükrü Mehmed Sekban, Bitlisli Kemal Fevzi, Ekrem Cemil Paşa, Kerküklü Necmedin Hüseyni, Mevlanzade Rıfat ve Memduh Selim Bey vardı.(88)Şubelerin kapatılması üzerine bu ayrışma da eklenince, cemiyeti daha da zayıf bir duruma düşürür. Robert Olson, Kürd milliyetçiliği tarihi üzerinde araştırmalar yapan bir Kürd tarihçisine dayandırarak, “M. Emin Bedirhan, Başkan Wilson’un kendi kaderini tayin hakkı ilkesinin Kürdistan’da da tatbik edilmesini istemekteydi. Türkiye’den ayrılmak, fakat Sultanı halife olarak tanımak cihetinde bir çözüm arayışındaydı. Emin Ali Bedirhan ve Seyyit Abdülkadir arasındaki farkı, Abdülkadir’in Birleşmiş bir Kürdistan’ı parçalanmış bir Kürdistan’a tercih etmesinden ibarettir.”(89) der.
Fakat bu dönemde Sevr Antlaşması’nın imzalanması ve ilk olarak böyle bir uluslararası anlaşmada bir Kürdistan devletinin kurulması gündeme gelince, KTC çalışmaları da yeni bir ivme kazanır ve gerekirse silah da kullanacağını açıkça belirtilir. Batı Dersim aşiret reisleri adına Ankara’daki Büyük Millet Meclisi riyasetine aşağıdaki telgraf çekilir: “Sevr Antlaşması gereğince Diyarbekir, Elaziz, Van ve Bitlis vilayetlerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu teşkil edilmelidir, aksi takdirde bu hakkı silah kuvvetiyle almağa mecbur kalacağımızı beyan ederiz. 25 Kasım 1920.”(90) KTC’nin aktif üyesi ve hareketin Sivas-Erzincan-Dersim bölgeleri öncü kadrolarından bir olan Nuri Dersimi, kendilerine olumlu bir cevap verilmediği takdirde, başkaldırı planlarını şöyle açıklamıştır: “İlk önce Dersim’de Kürdistan’ın bağımsızlığı ilan edilecek, Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürd milli kuvvetleri Erzincan, Elaziz ve Malatya doğrultusunda Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden resmen Kürdistan’ın bağımsızlığını tanımasını isteyecek… İlk adım başarıyla atıldıktan sonra, bütün Kürdistan’ın bizimle işbirliği yapacağına şüphe yoktu.”(91)
10 Ağustos 1920’de imzalanan ve bir Kürdistan devletinin de kuruluş ihtimalini ortaya çıkaran ve yeni bir ümit ve ivme kaynağı olan Sevr Anlaşması’nın da asıl olarak İtilaf Devletleri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle uygulanmayacağı anlaşılınca ve Koçgiri Hareketi de amacına ulaşamayınca, KTC, bölgede ilişkide olduğu muvazzaf ve aktif çalışmakta olan rütbeli Kürd askerler, aşiret liderleri, münevver ile ulema kesiminden oluşan üyeleri üzerinden Cibranlı Halit Bey liderliğinde illegal olarak Erzurum merkezli yeni bir örgütlenme çalışması başlatır. Kendisi de KTC üyesi ve daha sonra da Kürdistan İstiklal Komitesi’nin Siirt şubesi başkanlığını yapan Bitlisli İhsan Nuri bu süreci şöyle değerlendirmiştir: Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Türk hükümeti tarafından kapatma ve ilgası üzerine saçtığı tohumla Kürdistan’ın sinesinde büyük vatanperver Halid Beg-i Cibrî başkanlığında mefkure aşkıyla, milletin ruhundan doğan ve pek az zaman zarfında muazzam bir ayaklanmayı gerçekleştirme kudretini gösteren Kürdistan Komitesi kurulmuştur.(92)
(1) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 198
(2) Kurdistan, Sayı: 9, 11 Haziran 1335 (11 Haziran 1919), Necmi İstikbal Matbaası, İstanbul
(3) Kürdistan Cemiyeti Nizamnamesi, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 1334 (1918)
(4) Kurdistan, Sayı: 9, 11 Haziran 1335 (11 Haziran 1919), Necmi İstikbal Matbaası, İstanbul
(5) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 198
(6) Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan: Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, İkinci Baskı: 1991, Ankara, s. 56, 57
(7) Jîn, Kovara Kurdî-Tirkî (1918-1919), Cild: I, Wergera M. Emîn Bozarslan, Weşanxana Deng, Sweden, 1985, s. 29
(8) Kürdistan Cemiyeti Nizamnamesi, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 1334 (1918)
(9) Kurdistan Teali Cemiyeti Beyannamesi, Serbestî, Sayı: 479, 28 Nisan 1919
(10) Arvasizade Mehmed Şefik, Allah’ın adıyla ondan ihsan bekleriz, Kurdistan, Sayı: 8, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)
(11) Kurdistan, Sayı: 4, 15 Mart 1335 (15 Mart 1919)
[12] Serbestî, Sayı: 491, 10 Mayıs 1919
(13) Hekkarili Abdurrahim Rahmi, Serbestî, Sayı: 483, 2 Mayıs 1919
(14) Kürdistan Teali Cemiyetinin Beyannamesi, Serbestî, Sayı: 479, 28 Nisan 1919
(15) Kürdistan Cemiyeti Nizamnamesi, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 1334 (1918)
(16) Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Şubeleri, Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(17) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 201
(18) Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir? Sayı: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 ((9 Mart 1920)), İstanbul, s. 1
(19) Kurdistan, Sayı: 10, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(20) Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan (Kürd Davası) Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, İkinci Basım, 1991, s. 52, 53
(21) Serbestî, no: 479, 28 Nisan 1919
(22) Serbestî, no: 480, 29 Nisan 1919
(23) Ekrem Cemil Paşa, Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Brüksel Kürt Enstitüsü Yayınları, 2. Baskı, 1991, r. 33
(24) Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan (Kürd Davası) Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, İkinci Basım, 1991, s. 52, 54imzalamaya
(25) M. Abdülhalûk Çay, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda Kuva-yı Milliye Hareketleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1990, s. 25
(26) Ekrem Cemil Paşa, Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Brüksel Kürt Enstitüsü Yayınları, 2. Baskı, 1991, r. 40
(27) Keyfi imiş, Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(28) Keyfi imiş, Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(29) Kaka Heme, Hükümetin Nazarı Dikkatine, Kurdistan, Sayı: 11, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(30) Kurdistan, Sayı: 8, Necm-i İstikbal Matbaası, Pencşenbe, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)
(31) Kürdistan’da faaliyet, Serbestî, No: 482, 1 Mayıs 1919, s.2.
(32) Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(33) Hetawî Kurd, Sayı: 1, 13 Teşrin-i Evvel 1329 (26 Ekim 1913)
(34) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 224
(35) Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, 1981, s. 320
(36) Kurdistan, aded: 8, Necm-i İstikbal Matbaası, Pencşenbe, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)
(37) Serbestî, No: 482, “Harput’ta Şu’be Küşâdı”, 1 Mayıs 1919
(38) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt 2, Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, Dipnot 14, s. 201
(39) Kurdistan, Sayı: 8, Necm-i İstikbal Matbaası, Pencşenbe, 29 Mayıs 1335 (29 Mayıs 1919)
(40) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(41) Kurdistan, Sayı: 15, 29 Teşrin-i Evvel 1335, s. 190
(42) Kurdistan, Sayı: 10, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(43) Mesut Yeğen, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, Dipnot Yayınlan, 2011, s. 117S. 117-118
(44) Kurdistan, Sayı: 10, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(45) Kurdistan, Sayı: 19, 29 Mart 1336 (29 Mart 1920)
(46) https://facebook.com/Bitlisnamecom/photos/a.367510163349379/1971849079582138/?type=3
(47) Kurdistan, Sayı: 7, 8 Mayıs 1335 (8 Mayıs 1919)
(48) Kurdistan, Sayı: 7, 8 Mayıs 1335 (8 Mayıs 1919)
(49) Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(50) Siirt Müftüsü Ömer Atalay, Siirt Tarihi, Çeltut Matbaası, İstanbul, 1946, s. 90 (Lütfi Baksi arşivinden)
(51) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(52) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(53) Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, İSSN: 2148-2292, Kürdistan Teâli Cemiyeti’nin Şubeleri ve Bağlı Kuruluşları, (Bilal Altan, Mehmet Akbaş, Ercan Çağlayan), s. 327
(54) Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, İSSN: 2148-2292, Kürdistan Teâli Cemiyeti’nin Şubeleri ve Bağlı Kuruluşları, (Bilal Altan, Mehmet Akbaş, Ercan Çağlayan), s. 327
(55) Kurdistan, Sayı: 14, 23 Eylül 1335 (23 Eylül 1919)
(56) Kurdistan, Sayı: 14, 23 Eylül 1335 (23 Eylül 1919)
(57) Kake Heme, Kürdler ve İntihabat (Kürdler ve Seçim), Kurdistan, Sayı: 14, sayfa. 127, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 23 Eylül 1335/23 Eylül 1919
(58) Ji mala Hekarîya Ebdurehîm Rehmî, Şehîdê Kurdistan Hemza, Jîn, no: 36, Şeval 1338 (21ê Hezîrana 1920), İstanbul, r. 2
(59) Mehmed Mihri, Kürdlerin hissiyat-ı necibesi, Kurdistan, Sayı: 15, 29 Teşrin-i Evvel 1335 (29 Ekim 1919)
(60) Kurdistan, Sayı: 9, Necm-i İstikbal Matbaası, 11 Haziran 1335 (11 Haziran 1919)
(61) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(62) Dr. Nuri Dersimi, Hatıratım, Doz Yayınları, İstanbul, 1997, s. 97
(63) Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(64) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt-2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2010, dipnot 15 r. 213, (dipnot-65)
(65) Mahmut Akyürekli, Koçkıri Kırımı 1920-19221, Tarih Kulübü yayınları, İstanbul, 2016, s. 58
(66) Munzur Çem, https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/05/10/yakin-tarihimize-ait-iki-tarihi-belge-aliser-efendinin-mektuplari, 06.12.2023
(67) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(68) Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)
(69) Kurdistan, Sayı:13, 31 Ağustos 1335 (31 Ağustos 1919)
(70) Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(71) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt-2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2010, dipnot 15 r. 201
(72) Kurdistan, Sayı: 15, Necm-i İstikbal Matbaası, 29 Teşrin-i Evvel 1335 (29 Ekim 1919)
(73) Açık Muhaberat, Kurdistan, Sayı: 16, 27 Teşrin-i Sani 1335 (27 Kasım 1919)
(74) Şair ve yazar Qedrî Can’ın Hawar dergisinde “Şîna Xalê Min” başlığıyla yayımlanan yazısında, Derik’te KTC’nin bir şubesinin açıldığını ve başkanı da dayısı olan İlyas Efendi olduğunu belirtir. (Qedrî Can, Şîna Xalê Min, Hawar, Hejmar: 22, 1 Tîrmeh 1933, Weşanên Nûdem, s. 598-599. Derikli İlyas Efendi 1925’te KTC başkanı Seyyid Abdulkadir Efendi ile aynı dosyada yargılanmıştı ve delil yetersizliği nedeniyle berat etmişti.
(75) Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Şubeleri, Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919)
(76) Aktaran: M. Abdülhalûk Çay, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1990, s. 38
(77) Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Bürüksel Kürt Enstitüsü, 1991, s. 33
(78) Dr. Nuri Dersimi, Hatıratım, Doz Yayınları, İstanbul, 1997, s. 30, 31
(79) Kürd heyeti murahassası reisi Şerif Paşa’nın Sulh Konferansına takdim ettiği muhtıranın sureti, Kurdistan, Sayı: 12, 13 Ağustos 1335 (13 Ağustos 1919)
(80) Mesut Yeğen, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, Dipnot Yayınlan, 2011, s. 49
(81) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt 2, Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, Dipnot 14, s. 201
(82) Mehmed Mihri, Kürdlerin hissiyat-ı necibesi, Kurdistan, no: 15, Necm-i İstikbal Matbaası, Çarşamba 29 Teşrinievvel 1335-R (19 Temmuz 1919), İstanbul
(83) Cano, Türk ve Kürd Meselesi, Kurdistan, sayı: 13, Birinci sene, Pazar, 31 Ağustos1335 (31 Ağustos 1919)
(84) Mesut Yeğen, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, Dipnot Yayınlan, 2011, s. 117
(85) Seyyid Muhammed, Kürd Cemiyetinde Kimler İstiklal (Bağımsızlık), Kimler Muhtariyet (Otonomi) Taraftarıymış? Vakit Gazetesi, 19 Mayıs 1925, r. 1-2
(86) Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir (kapatılmıştır), Sayı: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (9 Mart 1920), İstanbul, r. 1
(87) Jîn, Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti, 4 Şevval 1338, Pazartesi, 21 Haziran 1336 (21 Haziran 1920), s. 1
(88) Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan: Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, İkinci Baskı: 1991, Ankara, s. 61
(89) Robert Olson, Kürd Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı, Özge yayınları, Ankara 1992, s. 48-49
(90) Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, İkinci Baskı, 2004, İstanbul, s. 140
(91) Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, İkinci Baskı, 2004, İstanbul, s. 141
(92) Bitlisli İhsan Nuri, Kürd Milli Ayaklanması Sebepleri, Askeri Önemi, Sevk İdare Etme Şekli, Bağdat İstiklal Matbaası, 1341-1925
[1]