=KTML_Bold=Nusaybin=KTML_End=
#Nusaybin#, #Mardin# iline bağlı Suriye sınırında Kamışlı'ya komşu ovada kurulmuş bir ilçedir.
=KTML_Bold=Tarihçe=KTML_End=
İpek yolu üzerinde Suriye ile sıfır noktasında bulunan Nusaybin, Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasındaki havzanın yani Mezopotamya'nın kuzeyindedir. MÖ 4500 yıllarında Subarular tarafından kurulan şehir, MÖ 3000 yıllarında Sümer kralı Lugazakis tarafından “Nırbo” olarak adlandırılmış ve Çağ-Çağ deresinin batısında yeniden inşa edilmiştir. Tarihi boyunca yukarı Mezopotamya'nın en büyük şehri olmuştur.
Kuruluşundan Sümerlerin yıkılışına kadar (MÖ 2850) Sümer imparatorluğuna bağlı kalmıştır. MÖ 2850-2300 yılları arasında Akadlar, MÖ 2300-2060 Yılları arasında Akad-Sümer imparatorluğu, MÖ 2060-1800 yılları arasında Babilliler, MÖ 1800-1305 yılları arasında Mitanniler, MÖ 1305-715'te Asurlular, MÖ 612-330 Yılları arasında Medler ve Persler, MÖ 330'da Selefkuslar (Selevkoslar), MÖ 130-MS 50 yılları arasında Partlar, sonra da Romalıların hakimiyetine girmiştir. MS 637 yıllarına kadar şehir sürekli Romalılar ile Sasaniler arasında el değiştirmişti. MS 637 yılında İslam orduları hakimiyetine giren Nusaybin, sıra ile Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Eyyubiler, Selçuklu Hanedanı, MS 1258'de Hulagu hanın eline geçmiş, daha sonra Karakoyunlular, Artukoğulları ve Akkoyunlular, daha sonra da 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna geçmiştir.
Nusaybin'in ilk kurulduğundaki adı bilinmemektedir. Ancak Sümerler döneminde “Nırbo” denilmiştir.
Babilliler buraya Armis veya Nisibis, Huri-Mitaniler Nabila, Kenge, Nas-ü-bina, Asurlular Meppin-Suba, Romalılar Antimosya, Süryaniler Nasibina-Sarbo, Sasaniler Ahvaz, Araplar Nasibeyn, Kürtler ise Nisebin, Cumhuriyet döneminde de Nusaybin demişlerdir.
Nusaybin en parlak dönemini MÖ 130 ile MS 637 yılları arasında yaşadı.
Hristiyanlığın yayılması ile ilçede her türlü eğitim veren bir fakülte kurulmuş ve yak. 2000 öğrenci burada eğitim görmüştür. En parlak dönemini Mor Efrem döneminde yaşayan okulun, bir yönetmeliği de vardı.
=KTML_Bold=Coğrafya=KTML_End=
Nusaybin, onu Kamışlı şehrinden ayıran Suriye-Türkiye sınırının kuzey tarafında, düz bir alana kurulmuştur. Çağ Çağ Deresi her iki yerin içinden akar. Doğudaki Cudi Dağı’nın Nuh'un Gemisi'nin karaya oturduğu yer olduğu rivayet edilir. Hatta Nusaybin’den bazı kişilerin gemiyi aramak için gittikleri anlatılır.
=KTML_Bold=Sosyal yapı=KTML_End=
Tarihte pek çok farklı devletin yönetimi altına girmesiyle beraber Nusaybin birçok kültürel ve toplumsal değişikliğe maruz kalmıştır. İslamiyet öncesi/Roma zamanında bu bölgelerde çoğunlukla Süryanilerin kaldığı bilinmektedir. Bununla beraber bu coğrafya Kürtlere de ev sahipliği yapıyordu. İslamiyet'in yayılışıyla beraber tüm İslam Aleminde olduğu gibi bu coğrafyaya da birçok Müslüman Arap gelmiş, buralara yerleşmiş ve İslamiyet'i anlatmıştır. Bunun etkisiyle beraber Kur'an'ın da Arapça olması, burada Arapça öğrenme ve daha sonraları araplaşmayla sonuçlandı.Ancak yaşanan göçler ve demografik değişiklikler neticesinde,günümüz itibarıyla Nüfusun büyük çoğunluğunu Kürtler teşkil etmekte olup geri kalan nüfus Araplardan ve Süryanilerden oluşmaktadır.
Nusaybin yerli nüfusun çoğunluğunu kaybetmiştir. Sınır kapısı olması, son yıllardaki mahalleden kente göçler dolayısıyla Nusaybin’in sosyal yapısı tamamen değişmiş ve beraberinde büyük sorunları da getirmiştir.
=KTML_Bold=Ulaşım=KTML_End=
Diyarbakır'a mesafesi 152 km, Mardin'e 56 km, Batman'a 139 km, Şanlıurfa'ya 220 km, Gaziantep'e ise 360 km'dir. Zaho'ya uzaklığı 140 km, Kamışlıya ise 1 km kadardır.
=KTML_Bold=Karayolu=KTML_End=
İlçe eskiden önemli kervan yolları üzerinde bulunmaktaydı. Kuzeyde Samsun limanına kervan yolu ile bağlı idi. Tarihte kral yolu “Halk arasında” “İpek Yolu” olarak adlandırılan ve ilçeden geçen E-90 karayolu Nusaybin'in gelişmesine ve önemli bir merkez olmasına büyük katkısı olmuştur. Japonya ve Çin'den getirilen ipekler, kervanlarla bu yoldan geçirilmiştir. Bu nedenle Nusaybin'in eski çağlarda nüfuz ve önemi büyüktür. Güney demir yolunun hizmete girmesiyle bu önem azalmış ve Nusaybin için duraklama dönemi başlamıştır.
İlçe merkezi E-90 karayoluna 1,5 km mesafededir. Çevre yolu iki taraftan E-90'a çıkar.
=KTML_Bold=Havayolu=KTML_End=
Havayolu ulaşımı, İlçeye 55 km mesafedeki Mardin Prof. Dr. Aziz Sancar Havalimanı ile yapılır. Mardin’den haftanın beş günü sefer yapılır. Suriye’deki Kamışlı Havalimanı da Nusaybin’in 5 km güneyindedir.
=KTML_Bold=Demiryolu=KTML_End=
Karayolu haricinde şehrin içinden geçen ancak uzun süredir uluslararası ulaşıma kapalı demiryolu vardır. Kilis'ten gelen bu hattın son durağı Nusaybin'dir. Güneyde, Kamışlı'yla arasında sınır kapısı vardır. (Sınır kapısı transit değildir.)
TCDD yolları 1892 yılında Osmanlılar zamanında başlatılmış olup, Haydarpaşa-Bağdat demir yolları yapılmış bu proje ile Avrupa ve Asya'da Basra'ya kadar devamı sağlanmıştır. Bugüne kadar kapalı olan yol, 2001 yılında açılmıştır. Bugün Gaziantep-Nusaybin arasında çalışan bölgesel tren haftanın üç günü çalışmaktadır. Son zamanlarda toplu taşıma ve piyasadan daha ucuz ve hesaplı yük taşımaları artmıştır. Nusaybin'e diğer illerden alıcı, şeker, demir ile pirinç gibi taşımalar yapılmaktadır. Trende öğrenci, öğretmen, sporcu, muhtar ile engelli insanlara indirim yapılır.
İlçemizde Haydarpaşa-Bağdat arasında Toros ekspresi çalışmaktadır. Bu ekspresin bölgemiz için faydası büyüktür. Haftada bir gün Bağdat seferi yapılmaktadır.
Berlin-Bağdat demir yolunun büyük bir bölümü sınırı izleyerek Nusaybin den Suriye topraklarına girer ve Irak'a ulaşır. Bu demir yolu 1912 yılında tamamlanmıştır.
=KTML_Bold=Kültür=KTML_End=
İlçe sınır şehri olması dolayısı ile yerli turist bakımından oldukça şanslıdır. Hafta sonları genelde çevre il ve ilçelerden gerek ticaret için gerekse de mesire için çok sayıda yerli turist gelir. Özellikle BEyaz Su adlı Midyat-Nusaybin arasındaki sulak bölge son yıllardaki çalışmalardan sonra muhteşem dinlenme alanlarına dönüştü.
=KTML_Bold=Hıristiyanlık=KTML_End=
Nisibis'in (Arapça: ܢܨܝܒܝܢ}, Nṣibin, Süryanice ܨܘܒܐ, Ṣōbā) Babu tarafından kurulmuş (ö. 309) 300'lü yıllardan kalma bir Asur Hristiyan piskoposu vardı.
=KTML_Bold=Mor Yakub kilisesi ve Nusaybin Okulu=KTML_End=
Nusaybin ve çevresinde ise MS 150 yıllarından sonra Tanrılara adanmış tapınakların üzerine kiliseler ve manastırlar inşa edilmeye başlandı. Mor Yakub, MS 3. yüzyılın ortalarında bu tarihi bölgede dünyaya gelmiş ve Nusaybin yakınlarında bulunan bir manastırda dünyadan el etek çekerek rahiplik hayatına başlamıştır. Nusaybin'den gelen yetkili kişiler Mor Yakub'u kendi manastırından alıp Diyarbakır'a götürmüş, MS 309 yılında Meryem Ana Kilisesi'nde toplanan episkopal kongrenin kararıyla Nusaybin episkoposluğuna takdis edilmiş ve terfi edilmiştir. Mor Yakub Nusaybin'deki kilisenin küçük olduğunu düşünmüş ve bugün bir kısmı mevcut olan Mor Yakub Kilisesi'ni 313 yılında inşa ettirmeye başlamıştır. Kilisenin içinde bulunan 3 metre uzunluğundaki taşlar, taş işçiliğini sergileyen kemerlerindeki bezemeler, kutsal ayinin icra edildiği bölümlerdeki yarım kubbeler, duvardaki diğer motifler ve yapılar büyülü bir görünüm sergilemekte
Bizans imparatorluk topraklarında Nasturilere karşı girişilen zulüm hareketleri yüzünden, 489 tarihinde Sasani Hükümdarı Kubad'ın izniyle ve Nusaybin Metropoliti Barsavmo ile Urfa Okulu'nun eski rektörü Narsay'ın çabalarıyla Edessa'dan (Urfa'dan) Nusaybin'e nakledildikten sonra, burası asırlar boyunca Nasturilerin manevi merkezi oldu. Öğretmen Narsay ve Episkopos Barsavmo okula yeni kanunlar ve düzenlemeler getirdi. 496 yılında Nusaybin Episkoposu Barsavmo'nun yerine geçen 2. Mor Huşoh bu kanunları daha da genişletmiş ve onun döneminde okul yalnız doğuda değil, Roma İmparatorluğu'nda ve Afrika'da bile büyük bir ün kazanmıştır. Nusaybin Okulu 7. yüzyıla kadar hizmet vermiştir. Kültür ve medeniyete ışık saçan bu okulların çalışmalarından dolayı Nusaybin “İlimlerin beşiği, eğitim kenti ve öğretmenlerin annesi” olarak adlandırılmıştır.
=KTML_Bold=Zeynel Abidin Camii=KTML_End=
İslam Peygamberi Muhammed'in 13 torunundan biri olan Zeynel Abidin ve onun kız kardeşi Zeynep'in türbelerinin bulunduğu, ilçenin en önemli camisidir. Cami eskiden küçük bir mescitti. 1956 yılında Kaymakam Mustafa Tütüncü'nün girişimleri ve halkın yardımları ile görkemli minaresi yapılmış, sonraki yıllarda eyvan son cemaat yerine eklenmiştir. Daha sonraları da iki katlı ek bir bina yapılarak cami ilçenin en önemli ibadethanesi durumuna getirildi.
=KTML_Bold=Gırnawas=KTML_End=
Yeterli ilginin gösterilmesi ve gerekli araştırmaların yapılması hâlinde dünyaya ışık tutacak, medeniyetler tarihine yeni bir sayfa ekleyecek olan Gırnawas, Nusaybin'in 4 km kuzeyinde, Çağçağ Vadisi'nin Kuzey Mezopotamya ovasına açıldığı noktada, tam vadi ağzında bir höyüktür. Çağçağ'ın batısında yer alan höyük 350 m çapında yuvarlak bir alanı kaplamaktadır. Şu anda mevcut yüksekliği 25 m'dir. Çevresi sulanabilir tarım arazisi ile kaplıdır. Günümüzde basit bir kanal sistemi ile sulanan bu arazide her türlü ağaç ve sebze yetişebilmektedir. Arkeolojik önemi nedeniyle Gırnawas, birçok bilim insanı tarafından ziyaret edilmiştir.
=KTML_Bold=Yeni Kale (Saçlı Ali)=KTML_End=
Bu kale de Bizans İmparatoru II. Konstantin'in emriyle Dimitriyos'a yaptırılmıştır. Kale dağdan inen Midyat-Nusaybin kervan yolu üzerindeki boğazın dar geçidinde, dağın bittiği yerde, derin vadide, balık biçimi, tek parça bir kayalık düzlüğünde yapılmıştır. Kale Roma-Bizans stilindedir. Oturma odaları, su sarnıçları, kuleleri ve burçları vardır. Çevresi 1000 metreden geniştir; yüksekliği 10 metreyi geçer.
=KTML_Bold=Selmân-i Pâk (Selmân-i Farisi) Makamı=KTML_End=
İlçedeki makamı çeşitli yerlerden gelen çok sayıda insan tarafından ziyaret edilen Selmân-i Pâk'ın, Muhammed'in berberliğini yaptığı söylenir. İsfahanlı Selmân-i Pâk, Mecusi (ateşperest) idi. İran'da iken kiliseye gidip Hristiyan oldu. Daha sonra Anadolu'ya geçip kiliselerde hizmet etti. Gençlik yıllarının bir bölümünü Nusaybin'de bir kilise papazının yanında geçirdiği söylenmektedir. Daha sonraları Şam'a, oradan da Medine'ye geçti. Rivayete göre bir Yahudi'nin elinde köle durumunda bulunduğu sıralarda Muhammed ile karşılaşır ve Yahudi'den satın alınarak serbest bırakılır, sonradan da Muhammed'in berberliğini yapmaya başlar. Muhammed'in huzurunda ve sohbetinde kemâle erer; Ömer zamanında yüksek makamlara getirilir.
=KTML_Bold=Merdis-Mariis-Marin Harabeleri (Marinê)=KTML_End=
Nusaybin ilçesinin 15 km kuzeydoğusundadır. Asurilerin Merdis, Komukların Mariis adını verdikleri Marin, Mezopotamya'nın en eski ve en büyük şehirlerinden biridir. Değişik tarihlerde çokça el değiştirmiştir. Tarihin çok eski bir şehri olan Marin, bugün taş ve toprak yığını durumundadır. Harabeler arasında Roma, Bizans ve Süryani Kadim cemaatine ait birçok kilise kalıntısı görülmüştür. Şehrin batısında bulunan kale, Marin'in geçmişi hakkında bilgi verebilecek niteliktedir. Kuzey yönüne isabet eden kesimde saraylar, kiliseler, kayaların üzerinde ve mağara girişindeki çivi ve strangila yazılar, çeşitli kabartma resimleri görülmeye değer şaheserlerdir. Şehrin üst mahallesi sayılabilecek mağaraları, mezarlardan oluşmaktadır. Akarsuyu olmadığı için her evin bir sarnıcı vardır. Ayrıca alt doğusunda 60x60x60 m ölçülerinde kayadan oyma, tavanları kemer biçiminde birbirlerine birer ara duvarla ayrılmış 4 sarnıcı vardır. Timur Cizre'yi almaya giderken, bura halkının (Timur'a karşı geldiğinden) kılıçtan geçirildiği ve böylece Marin'in bir daha şenlenmediği söylenmektedir.
=KTML_Bold=Merdis-Marin Kalesi (Marinê)=KTML_End=
Nusaybin'in 15 km kuzeydoğusundaki Marin Kalesi, eski Merdis şehrinin üzerindeki yüksek kayalıklarda inşa edilmiştir. Çevre genişliği 1500 metredir. 12 kule ve burcu vardır. Güneye açılan kapısı eskiden bir demir kapı ile korunuyormuş. Kalenin doğusunda Merdis kralının şatosu bulunmaktadır. Şatonun altında kayalara oyulmuş ve derinliği 5, uzunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanında da suyu eksilmeyen bir sarnıç vardır. Kalenin kimler tarafından yapıldığıyla ilgili bir kayıt olmamasına rağmen, inşa tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte birçok kez onarıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özelliğini muhafaza etmiştir.
=KTML_Bold=Mar Bobi Kilisesi=KTML_End=
Nusaybin'in Günyurdu (Marbobo, Merbabê) mahallesinin kuzeybatısında ve tepenin başında bulunmaktadır. Kayalara oyulu kiliseye “Yeraltı Kilisesi” de denilir.
=KTML_Bold=Mar Evgin Manastırı=KTML_End=
Mor Evgin Manastırı Girmeli (Grêmîra) bucağının 7 km kuzeyindedir. Tûr Abidin Dağı'nın yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte, mağara ve yapılardan oluşmaktadır. Çevrenin en eski tapınaklarındandır. Mar Evgin'in Hristiyan azizlerinden, İncil müjdecilerinden olduğu belgelerde yazılıdır. Yapılış tarihi belli olmayan manastır halk arasında “Deyr-Marog” adıyla anılır.
=KTML_Bold=Mar Abraham Manastırı=KTML_End=
Bagok Dağı'nın doruk noktasındadır. Bu manastır bir tapınaktan çok büyük bir asker kışlasına benzemektedir. Yapının çok eski çağlara ait olduğu ilk görüşte hemen anlaşılmaktadır. Çok eski olan bu yapının daha sonra Hristiyanlarca kiliseye çevrildiği tahmin edilmektedir. Mar Abraham aziz İbrahim demektir. Aziz İbrahim orta Asya'nın Kaşkar kentinden gelen eski Türk boyutlarından gelen bir Hristiyan din adamıydı.
=KTML_Bold=Haytam Kalesi (Dimitriyus)=KTML_End=
Günyurdu (Marbobo, Merbabê) ile Dibek köyleri arasındadır. Servis yolunun 500 metre doğusunda, 1254 rakımlı Bagok Dağı'nın doruk yamacındadır. 351 yılında Bizans İmparatoru II. Konstantin'in buyruğu ile yapılmıştır. (Bugünkü mevcut durumu 451 yılında yapılmıştır.) Kale, kuzeyden ovaya inen bir yolun korunmasını güvenlik altında bulundurmak bakımından önemli bir yerdedir. Ovadan bakıldığında bir kartal yuvası görünümündedir. Kuzeydoğusunda Sirvan, güneybatısında Yenikale bulunmaktadır. Kaleler birbirlerini görür durumdadırlar. Tam dağın doruğunda, kalenin güneybatısında Mar-Abraham Manastırı vardır. Kalenin 10 burcu, 3 gözetleme kulesi, içinde oturma odaları vardır. 2000 metre uzunluğundaki surlarının yüksekliği bazı yerlerde 10 metreye, burçları 16 metreye, gözetleme kulesi ise 18 metreye yaklaşmaktadır. Kaleye yalnız güneydeki kapıdan girilebilmektedir. Kale alanında su sarnıçları, odun depoları, asker odaları bulunmaktadır.
=KTML_Bold=Aznavur Kalesi=KTML_End=
Ana madde: Aznavur Kalesi
Nusaybin ilçesinin 14 km kuzeydoğusundaki Aznavur Kalesi, geniş bir vadinin üzerindeki bir tepenin zirvesindedir. Kale 970'te Hamdan bin Al Hasan, Nasır Al-Davla bin Abdullah bin Hamdan tarafından inşa edilmiştir. Doğudan batıya uzunluğu 400 m'dir. Genişliği 30–60 m arasında değişmektedir. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m yüksekliktedir. Kale 14 burç, 2 gözetleme kulesi ile tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa, kale meydanına gider. Burada kale beyinin mekânı görülmeye değer bir özellik teşkil etmektedir. Güneyde Suriye Ovası'na hâkim olan kulesi hâlâ ayaktadır.
=KTML_Bold=Xetabin Harabeleri=KTML_End=
Xetabin (Hatabin) harabeleri Beylik mahallesinin 4 km kuzeyinde ve vadi kenarında yer almaktadır. Birçok dönem yerleşim alanı olarak kullanılan bölge, günümüzde genel olarak gezici göçerlerce kullanılmaktadır.
=KTML_Bold=Üzüm Suyu Kanalı=KTML_End=
Girmeli bucağının 1500 m güneydoğusunda, Odabaşı mahallesinin (Gündük-şükro, Gündük-a Dêrê) kuzeyinde İpek Yolu'na paralel biçimde doğuya doğru uzanan tarihi bir kanaldır. Marin (Eskihisar) şehri yöresindeki dağlık köylerde yetiştirilen üzümün, kayalardan oyularak yapılan taş teknelerinde ezilip suyu çıkarıldıktan sonra, bu kanal vasıtasıyla uzaktaki kraliyet başkenti Ninova'ya akıtıldığı söyleniyor.
=KTML_Bold=Tak-ı Zaferin=KTML_End=
İlçe merkezindeki bu tak hudut kapısına giderken sol tarafta, mayınlı sahanın içindedir ve dört sütundan oluşmuştur. Bu sütunların Nusaybin Okulu'nun kalıntıları olduğu sanılmaktadır.
=KTML_Bold=Şirvan Kalesi=KTML_End=
Sasaniler tarafından 451 yılında Bizanslıların saldırılarını önlemek için yapılmıştır. 451 yılında Bizanslılarla Sasaniler arasındaki bir savaşta Sasaniler üstün gelirler. Çevre halkını esir alarak Sirvan Kalesi'ne götürürler. Komutan hastalanır; esirler arasındaki bir papaz komutanı iyileştirir, komutan da onu serbest bırakır. Baraz adlı bu komutan çok zalim bir kişi olduğu için çevre halkı isyan eder. Baraz ayaklanmayı çok şiddetli bastırır ve ayaklanmacılara yardım eden Midyat ve İdil kasabalarını yağmalatır. Kale, Günyurdu mahallesinin kuzeydoğusunda, Turgutlu ile Değirmencik köyleri arasındadır.
=KTML_Bold=Ramanus-Cambus-Kasrı Belek=KTML_End=
Nusaybin ilçesinin kırk kilometre kuzeydoğusundadır. Burada çok eskilere ait olduğu tahmin edilen bir şehir harabesi ile bu harabe içinde yükselen ve yöre halkı tarafından ”Kasrı Belek” olarak adlandırılan büyük bir şato kalıntısı bulunmaktadır.
=KTML_Bold=Ramanus Harabeleri=KTML_End=
Nusaybin'in 40 km doğusunda bulunan antik Kasrı Belek mahallesinde bir harabedir.
=KTML_Bold=Rhabdium-Hafemtay Kalesi=KTML_End=
Nusaybin ilçesinin 20 km kuzeydoğusunda, Suriye sınırına yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nusaybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi. Romalıların Suriye'den gelecek tehlikeler için ileri karakol işlevi yükledikleri Hafemtay Kalesi uzun zaman Araplarla Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur. Bu nedenle de adı tarihte pek kanlı geçmektedir. Kale gerek Nusaybin Ovası'na ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiyle Suriye Ovası'na tamamıyla hâkim bir durumdadır. Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, 2 gözetleme kulesi mevcut olup, uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin yüksekliği 20 metre kadardır. Kaleye giriş güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanından su sarnıçları, erzak ambarları, bazı bina kalıntıları ile yeraltı mahzenleri görünmektedir.
=KTML_Bold=Pınarbaşı (Serekani) ve Dirim (Şahban) Harabeleri=KTML_End=
Adı geçen harabeler birbirini takip etmekte olup ilçenin 30 km kuzeyindedir. Pınarbaşı'nın üst tarafında vadiye hâkim yıkılmış kalesi mevcuttur. Pınarbaşı ile Dirim arasında bulunan ve kimler tarafından yapıldığı belli olmayan, duvarları hâlen sağlam, kesme taşlardan yapılmış bir şato günümüzde de dimdik ayaktadır. 1969 yılında yapılan ve köylere su taşıma amaçlı kanal kazısında bir küp içerisinde tamamı gümüş ve Büyük İskender'e ait sikkelerin bulunması, yerleşim alanının tarihi hakkında önemli bir bilgi vermektedir. Harabelerin bitim noktasında vadi ağzında bir höyük ve sağ tarafında bir kısmı kayalara oyulmuş, ancak tamamı tahrip edilmiş bir mezarlık alanı vardır. Bunların haricinde ilçemizin değişik yerlerinde başka höyükler, kaleler ve yerleşim alanları da mevcuttur. En büyük höyüklerden Girmeli ve Duruca, şu anda tümüyle yerleşim alanıdır. Birçok kale ise (Yandere ile Akarsu arasındaki Kavarêh Kalesi gibi) bilimsel bir araştırmayı beklemektedir. Birçok tarihi yer ve kale (Akarsu kalesi, Habis -İlkadım- vs) define bulma çalışmalarına bağlı olarak tamamen ya da kısmen tahrip edilmiştir.
=KTML_Bold=Mar Yuhana Kilisesi (Deyr-Gazel)=KTML_End=
Mar Evgin Manastırı'nın doğusunda Tûr Abdin Dağı'nın kayalık bir yamacındadır. Bir dizi eski yapıdan oluşmaktadır. Halk arasında “Deyr-Gazel” diye bilinmektedir. Mar Evgin Manastırı'na 5 km uzaklıktadır.
=KTML_Bold=Mar Aho Kilisesi=KTML_End=
Günyurdu mahallesinin kuzeyinde, tepe üzerinde bulunan kiliseye Patrik III. Yakub döneminde bazı eklemeler yapılmıştır.
=KTML_Bold=Kışla=KTML_End=
Nusaybin'de, şimdi yıkık bir duvardan başka kalıntısı olmayan kışla, Diyarbakır Valisi Hafız Mehmed Paşa tarafından 1837 yılında yaptırılmıştır. Büyük bir alana kurulan kışlanın 300'den fazla odası ve giriş kapısında iki büyük aslan heykeli vardı. 1891 yılında 2. Abdülhamid zamanında kurulan Hamidiye Süvari Alayları'nın Nusaybin kolu bu kışlada barınmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında da binlerce askerin kaldığı kışlanın büyük bir bölümü 1970'lere kadar ayaktaydı.
=KTML_Bold=Kışla Camii=KTML_End=
Eski kışla civarına düşen ve eski yapısından sadece minaresi kalan camiyi Mervani hanedanından Behlul Beg b. Elvend Beg'in 1588 tarihinde inşa ettiği, daha sonraları Şaban b. Abdullah adlı bir hayırsever tarafından tamir ettirildiği minarede yazılı kitabede belirtilmiştir.
=KTML_Bold=Harabbaba (Kuru Köy)=KTML_End=
Nusaybin'in kuzeybatı kesiminde ve ilçeye 34 km uzaklıktadır. Direkt yol olmaması nedeniyle Büyük Kardeş mahallesi üzerinden gidilmektedir. Antik kentin hangi dönemde ve kimler tarafından kurulduğu, herhangi bir araştırma yapılmadığından dolayı, bilinmemektedir. Ancak, bulunan sikkeler Selefkus, Roma, Sasani, Bizans ve İslam dönemlerine tanıklık ettiğini ortaya koymaktadır. Yerleşim alanı çok geniş bir alanı kapsayan yerin mimari bir özelliği henüz ortaya çıkarılmamıştır. Kalesi bugünkü yerleşim alanının 500-600 metre güneybatısında olup, kale surları ve kule yerleri hâlen mevcuttur; ancak kuzey ve doğu tarafındaki surlar zamanla tamamen ortadan kaldırılmıştır. Güneyden kısmen taşlarla döşeli bir antik yol hâlâ uzanmakta ve güney kapısında son bulmaktadır. Kalenin içinde su sarnıçları, mağaralar ve bolca depo vardır. Değişik zamanlarda yerleşim alanında çok değerli antik eserler bulunmuş, ancak tümü kaçakçıların eline geçmiştir. (1976 yılında bir köylü tarafından tesadüfen bir mağarada bir sıra hâlinde kaya mezarlar bulunduğu; mağaranın tam ortasında ise üstü altın işlemeli bir örtü ile kaplı, başucunda işlemeli bir vazo ve değişik antik eşyaların olduğu tek parça ayrı bir mezar bulunduğu tüm köylülerce dile getirilmektedir.) Yerleşim alanında zaman zaman toprak altında tek parça mozaiklere de rastlandığı bilinen bir gerçektir. Sikkeler dışında heykellerin, cam vazoların, değişik mühür ve anforaların çıktığı da biliniyor.
=KTML_Bold=Bezekê (Erdoğdu)=KTML_End=
Nusaybin ilçesinin kuzeyinde ve 30 km mesafede olan bu yerin hangi dönemden kaldığı bilinmiyor. Özelliği, vadi boyunca sağlı sollu mağaralara sahip olmasıdır. 116 mağaraya sahip Bezekê'de mağaralar çift sıra, bazen de üç sıra hâlindedir. Tam tepesinde “Küçük Kale” denilen, ancak tamamen tahrip edilmiş olan bir kale, kuzeydoğusunda ise bir tepe üzerinde etrafa hâkim ve “Büyük Kale” denilen ikinci bir kale bulunmaktadır. Bu kalenin çevre surları kısmen yıkılmış olsa da hâlen yerleri bellidir. 3 km kuzeyinde “Kentur” harabeleri, bunun da 5 km kadar kuzeyinde “Der Muskê” denilen ve manastır-kale olarak kullanıldığı tahmin edilen bir yer vardır.[1]