Kürtlerin, Kürt kültürünün ve kimliğinin bu şehirde bir temsilinin olmadığını, bu temsilin yaratılması, bu kimliğin anlatılması, tanıtılmasına ihtiyaç olduğunu düşündüğüm için böyle bir festivalin kurulmasına öncülük ettim.[1]
Kürdistan’da, özellikle de Kuzey Kürdistan’da Kürt kültürü ve sanatı üzerinde baskılar yoğunlaştıkça Avrupa ve Amerika'da Kürt kültür ve sanatına dair üretimler, etkinlikler giderek daha çok gelişmeye başlıyor. Bu durum, Kürt kültürü ve sanatı için yeni alanlar açarken, bir yandan da diasporada yaşayan Kürtlerin asimilasyon sürecini yavaşlatıyor. Ülke ile olan bağlarının kopmasını engelliyor.
ABD'nin New York şehrinde beş yıldan beridir istikrarlı bir şekilde yapılagelen New York Kürt Film ve Kültür Festivali’nin direktörü Xeyal Qertel ile festivalin gelişimi, içeriği ve bu seneki konsepti üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Amerika’ya ne zaman ve neden geldiniz? Sinema ile olan ilişkiniz nedir?
ABD’ye 2001 yılının sonlarına doğru siyasi nedenlerden dolayı geldim. O zamandan beri de New York’ta yaşamaya devam ediyorum.
Sinema ile olan ilgim bir sinema seyircisi olmanın ötesinde değildi. 2017’de bir seyirci olarak Kürt filmlerini New York’ta görebilme isteğinden doğan festival düşüncem, festivali yapmaya başlamamla birlikte aslında hayli değişti.
Festival fikri nasıl doğdu? Nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı?
Öncelikle şunu söylemeliyim, film festivali yapan arkadaşlar iyi bilirler, festival yapmak çok sabır, zaman ve enerji gerektiren iştir. Bunun devamının getirilmesi de kolay bir iş değil gerçekten. Buna kendini adamak, zaman ayırmak enerji vermek ve ciddi bir disipline sahip olmak gerekiyor.
Her şeyden önce aslında New York’ta bir Kürt film festivaline ihtiyaç duyulduğunu düşündüğüm için değil, Kürt kültürünün, Kürt kimliğinin bu şehirde bir temsilinin olmadığını bu temsilin yaratılması, bu kimliğin anlatılması, tanıtılmasına ihtiyaç olduğunu, bunu da odağında sinemanın bulunduğu bir kültür sanat festivali ile yapmanın en iyi yol olduğunu düşündüğüm için böyle bir festivalin kurulmasına öncülük ettim.
Bugün Ortadoğu’da da dünyada da Kürtler daha çok savaşçılıkları ve direnişçilikleriyle tanınıyorlar. Oysa Kürtlerin çok zengin tarihi ve kültürel bir zenginliği, sanatı ve edebiyatı var. Bu zenginliğin New York’ta yaşayan Kürtler tarafından bile derinliğine bilinmiyor olması bu konuda bir festivalin gerekliliğini ortaya çıkarıyor.
Festivalinizi, diğer festivallerden ayıran yanı sadece bir film festivali değil, aynı zamanda bir kültür festivali de oluşu. Neden böyle bir konsept tercih ettiniz?
Hem burada yaşayan Kürtlerin kendi kültürel zenginliklerini tanıyıp sahip çıkması, asimile olmaması hem de bu zenginliğin burada yaşayan halklara tanıtılması festivalimizin temel amacıdır.
New York, pek çok halkın, kültürün yaşadığı bir şehir. Bizler de Kürt kültürünü tanıtmak ve yaşatmak istiyoruz. Dolayısıyla bunun için sadece sinema ile kendimizi sınırlamak istemedik. Hem festival kapsamında sinema dışında diğer sanat dallarına yer vererek bir bütünen Kürt sanatını tanıtmak istiyoruz hem de festival bünyesinde yıl içine yayılmış olarak şimdilik govend kursları ve Kürtçe ve İngilizce dil dersleri veriyoruz. Talep doğrultusunda bu kurslarımızı çeşitlendirmeyi düşünüyoruz.
Festivali nerede gerçekleştireceksiniz?
Bu yıl, New York’un çok güzel, büyük ve önemli bir sinema salonunda, Villagr East by Angelika denilen bir zamanlar Tribeca film festivalinin de yapıldığı tarihi bir mekânda yapacağız festivalimizi.
Bir festivali başlatmak kadar onun devamlılığını sağlamak da çok önemli. Bunu neye borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Bir festivali kurmak ve beş yıl arka arkaya bunu devam ettirebilmek kendinize ve misyonunuza inanma işidir. Çünkü ortada bu kadar olanaksızlık varken, bizi destekleyen bir devlet gücü, bir kurumsallaşmış kültürel enstitü yokken bu işi sürdürebilmek gerçekten çok güç.
Festivali nasıl finanse ediyor, desteği nereden alıyorsunuz?
Bu iş sadece insan emeği ile değil, aynı zamanda ciddi bir finansal kaynak da gerektiren bir iş. Daha baştan elinizde güçlü bir kaynak olmayınca festivalin içeriğini planlamak bile mümkün olmuyor. Kaynak buldukça festivalin içeriğini belirleyebiliyoruz. Çoğu zaman da kaynağı festivalin gerçekleşeceği tarihe yakın ancak bulabiliyoruz. Bu da festivalin niteliğini etkiliyor elbette. Eminim dünyanın pek çok ülkesinde arkadaşlar film festivalleri yapmak istiyorlar, fakat kaynak bulamadıkları için başlayamıyorlar. Benim kişisel olarak azimli ve disiplinli olmam elbette bu festivalin devamlılığını sağlayan bir husus, fakat seyircilerimizin bizlere verdiği destek çok önemli. Yine festival gönüllülerimiz çok ciddi bir emekle bu festivalin devam etmesine katkı sunuyorlar.
Kürdistan ve Avrupa’daki film festivallerine bakışınız nedir? Tüm bu festivallerin Kürt sinemasının gelişimi üzerindeki katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yılın Nisan ayında Londra Kürt Film Festivali’nin öncülüğünde ilk Global Kürt Film Festivali’ni gerçekleştirdik. Onun üzerinde Kürt film festivalinin ortaklığında online olan gerçekleşen bu festivalde yüz civarında Kürt filmini seyirci ile buluşturduk.
Bütün Kürdistan parçalarından eski yeni pek çok film yer aldı bu programda ve ücretsiz gösterildi. Çok başarılı bir ortak çalışma geliştirdik. Bu ortaklaşmayı çok önemsiyorum ve bu çalışmayı nasıl devam ettirebileceğimize dair tartışmalarımız devam ediyor.
Biz geçen yıl pandemi nedeniyle online yapmak zorunda kaldığımız festivalimizi de Londra ve Hamburg film festivallerinin Doğu Kürdistanlı film dağıtımcılarının desteğini alarak yapabilmiştik. Kürt yapımcılar, festival organize edenler, yönetmenler, dağıtımcılarla bir araya gelmek, bu işleri ortaklaşa yapmak çok önemli, çok geliştirici ve ön açıcı. Bu işbirliği ve ortaklıkları sürdürmeyi çok önemsiyoruz.
Avrupa’daki film festivalleri ve bu festivallerin devamlılığı çok önemli. Bizlere de festivalimizi zenginleştirme ve devam ettirme konusunda ilham kaynağı oluyorlar. Bu festivallerin yapılıyor olması Kürt sinemasına, Kürt sinemacılara önemli bir destek sunuyor, ciddi alan açıyor.
İşgal altındaki ülkemizde film festivalleri yapmak, Kürt filmlerini halkla buluşturmak çok da kolay değil. Bu yüzden bizim gibi diasporada film festivali yapan festival ekipleri Kürt sinemacıların en büyük destekçileridir diye düşünüyorum.
Festivalinizi fiziksel mekânda gerçekleştirmenin yanı sıra online platforma da taşımayı düşünüyor musunuz?
Daha önce de belirttiğim gibi bizler de festival olarak online yapılan Global Kürt Film Festivali’nin bir bileşeniyiz. Fakat online film festivali başlı başına başka bir çalışma disiplini.
Bir kere her şeyden önce bir online film festivali yapacak teknik alt yapıya, olanaklara ve bu işi kotarabilecek bir ekibe sahip olmak gerekiyor. Pandemi nedeniyle biz festivalimiz dördüncüsünü online yaptık. Festivalimizin online olması sayesinde en az Amerika’daki Kürtler kadar Kürdistan’daki seyirciler de etkinliğimizi takip ettiler.
Kürdistan’ı işgali altında tutan ülkelerdeki internet üzerindeki baskı ve sansür, internet kullanımın çok pahalı oluşu gibi nedenler festivali online yapmak konusunda kafamızda çok sayıda soru işareti bırakıyor. Festivallerimizi online platformlara taşırsak Kürt seyirciye ne kadar ulaşabiliriz, baskı ve sansürü, teknik olanaksızlıkları nasıl aşabiliriz konusunda ciddi tartışma yürütmek gerekir.
Bu yılki festivalimizi Eylül ayında New York’ta fiziki olarak yapmayı planladık, fakat pandemi nedeniyle Eylül ayından itibaren hükümet yeni kısıtlamalar getirebilir. Bu anlamda ciddi bir risk almış durumdayız. Koşullar bizi tekrar festivali online yapmaya zorlar mı bilmiyoruz.
Kürt sinemasının geleceğinden ümitliyim
Sinemayı kısıtlı bir alanda sosyal, kültürel, sanatsal ve düşünsel bir olayın ekranda vücut bulması olarak düşünecek olursak Kürt sinemasının ciddi sorumlulukları var.
Ben kendi adıma Kürt sinemasının geleceğinden ümitliyim. Diasporada yaşayan Kürt yönetmen arkadaşlarımızın atölyeler açması, atölye çalışmaları yapması, Kürdistan'daki arkadaşlarımızla beraber işbirliğinin yapılması, Rojava komününde yapılan işler, Kuzey Kürdistan’da ve diğer parçalarda yapılan işler çok ümit verici.
Her geçen yıl Kürt filmlerinin sayısının ve niteliğinin arttığını görmek mümkün. Kürt filmleri, uluslararası platformlara çıkacak ve Kürdistan halkını temsil edecek deneyim ve yeterliliğe gün geçtikçe daha ulaşıyor diye düşünüyorum.
Festivalin teması
Bu sene beşincisi gerçekleşecek olan New York Kürt film ve Kültür Festivali, on film, iki kitabın imza günü, iki müzik performansı ve şiir dinletisini kapsayan bir programa sahip. Festivalimizin mottosu kadınlar. Hem sömürgeciliğin ve işgalin baskısına hem de buna maruz kalan erkeğin tahakkümüyle karşı karşıya kalan kadınların direnişi, yaşamı yeniden var edişi her platformda gösterilmesi, anlatılması gereken bir gerçekliktir. O yüzden festivalimiz kadınların konu edildiği veya kadınların yarattığı eserlere odaklı bir festival olacak. Açılış gecemizde bir müzik performansı ve Kürt müziği üzerine bir söyleşi olacak.
Konuklar: Lemmon ve Homa
New York Times’in en çok satan kitaplar listesine giren Kobanê’nin Kızları adlı romanın yazarı Gayle Tzemach Lemmon'ı konuk edeceğiz ve kitap üzerine söyleşi yapılacak. Kitap, Kürt kadınlarının DAİŞ’i yendikten sonraki yaşamı pek çok farklı halktan kadın ile birlikte inşalarına, erkek egemen zihniyete karşı verdikleri yeni feminist mücadeleye odaklanmış bir kitap.
Yine İngilizce Kürt romanını yazan kadın yazarımız Ava Homa festivalin konuğu olacak. Katalan yönetmen Alba Sottora'nın Kürtlerin denetimindeki kamplarda yaşayan, yaptıklarından pişmanlık duyan, geldikleri Avrupa ülkeleri tarafından geri kabul edilmeyen DAİŞ elemanı dört kadının yaşamını anlattığı belgesel film var.
Festivalde öne çıkan diğer iki film ise Ersin Çelik’in Jo Bo Azadiyê adlı filmi ile Rojava Film Komünü’nün Şêro Hindê’nin yönetmenliğinde Kürt tarihini, Kürtlerin Osmanlıdan bu yana yaşadıkları savaşları ve mücadeleleri dengbêjlerin diliyle anlatığı film olacak.