Bir 'xatir' dahi isteyemeden Amed’den çıkıp sürgün hayatı yaşamak zorunda kalan sanatçı Farqîn Azad’ın son albümü 'Azadî' müzikseverlerle buluştu. Farqîn için ilham kaynağı olan sanatçı Hozan Şîyar’a ait 'Azadî' eseri de albümün çıkış parçası oldu.
Kürtçe müziğin otantik seslerinden Farqîn Azad, son albümü 'Azadî (Özgürlük)' ile müzikseverlerle buluştu. Dijital medya ve müzik platformlarında Haziran ayında yerini alan albüm, aynı zamanda Farqîn Azad’ın Fransa’da yaptığı ilk solo albüm çalışması. 11 parçadan oluşan albümde, cezaevlerinden Amed’in halk ozanlarına, Hozan Şîyar’dan yeni dönem genç sanatçıların bestelerine kadar geniş bir yelpazede eser bulunuyor. Albümde bulunan 'Welato' parçasına ise klip çekildi.
Farqîn Azad’la, yeni albümü 'Azadî' ve 30 yılı aşkın sanat yaşamına dair merak edilenleri konuştuk. 'Azadî' albümü için çalışmaların yaklaşık bir buçuk yıl önce başladığını belirten Farqîn, “Salgın sürecinin en kötü etkilediği alanlardan biri de biliyorsunuz kültür sanat. Konser ve etkinliklerin durma noktasına geldiği, neredeyse evlerimize kapandığımız bir süreç yaşandı. İşte bu süreçte Kürdistan’dan ve Avrupa’dan müzisyen arkadaşlarımızla bir araya geldik ve ne yapabiliriz diye düşündük. Görüş alış-verişinden sonra bu albümü çıkarmaya karar verdik” diyor.
Sürgündeki ilk albüm
Bu albümün Fransa’da çıkardığı ilk albüm olduğunu ve önümüzdeki günlerde başka projelerinin de olacağını belirten Azad ekliyor: Bu benim sürgünde albüm olarak ilk çalışmam. Daha önce, 1 Mayıs marşının Kürtçe uyarlamasını, 12 dakikalık ‘Farqîna Me’ belgeselini ve Selahattin Demirtaş’la bir düet çalışması olan ‘Gula Min’ parçasını yayınladım. Bunlar albümden ziyade single dediğimiz daha çok bireysel çalışmalardı.
İlham kaynağı Hozan Şîyar
Söz ve müziği Hozan Şîyar’a ait olan 'Azadî’nin aynı zamanda albümün de çıkış parçası olduğunu aktaran Azad, Hozan Şîyar benim bu sanatı yapmamda en etkili olmuş kişidir” diyerek şöyle devam ediyor: “Ben Farqîn’de doğmuş büyümüş biriyim. Buranın kendine has bir kültürel yapısı, çok çeşitli gelenek görenekleri var. Newroz’u da kendine hastır, 1 Mayıs’ı da, yılbaşı da. Aslında bunların her biri Kürdistani kutlamalardır ama dediğim gibi Farqîn’e özeldir. Hozan Şîyar’ın da bu kültürel kutlama ve etkinliklerde hep özel bir yeri olurdu.
Düğünler miting oldu
Sadece o değil aslında Salih Dalgın, Denbêj Zahiro, Mahmut Kızıl gibi idollerimiz de vardı. Ama Hozan Şîyar’ın yeri ayrıdır. O bir düğüne davet edildi mi orası miting yerine dönerdi. Hatta bazı zamanlar düğün sahipleri Hozan Şîyar’ı davet ederdi, eğer davete gidemez ise o düğün ertelenirdi. Ben de her gittiğim düğünde onu görüyordum, dinliyordum. Sonra eve gidip onun şarkılarını söylüyordum. Okulda öğretmenim Mehmet Geren (Kontrgerillalar tarafından katledildi) bu yönümü keşfetmişti ve her gittiği yere beni de götürüyor, Kürtçe şarkı söyletiyordu. Bunlar benim sanata yönelmemde en belirleyici olan şahsiyetlerdir. Ben sanat hayatım boyunca hep bu isimleri örnek almaya çalıştım.”
Ortak bir çabanın ürünü
Albüm, sosyal medya ve dijital müzik platformlarında aynı anda yayınlandı. Herhangi bir prodüksiyon şirketiyle anlaşma yapmadığını belirten Azad, bunun bilinçli bir tercih olduğunu ifade ediyor. Azad, Albümün kayıt ve diğer tüm işlemlerini aşama aşama kendi imkanlarımızla tamamlamıştık. Parçalar Fransa’da stüdyo ortamında okunduktan sonra Amed’deki müzisyen arkadaşlara gönderildi ve orada üzerine müzikler eklendi. Ortak bir çabanın ürünü olan bu albümü yine kendi imkanımızla sunmak istedik” diye belirtiyor.
Koma Azad dağıldı, 'biz' değil!
Farqîn Azad uzun yıllar Koma Azad grubunda solist olarak yer aldı. Grup şu an aktif olmasa da adı, şarkıları ve özellikle de ilk olan 'Şemal' albümü hafızalardaki yerini koruyor. Zorluklara rağmen uzun yıllar beraber çalıştığı grubundan, hala çalışmaya devam ettiği isimler var mı diye sorduğumuzda; Evet tabi ki var. İsim olarak dağıldık ama biz yine varız” diyor. Azad, “Gruptan iki müzisyen arkadaşımla hala beraber çalışıyoruz. Bu albümde de beraber çalıştık” diyerek, eski grup üyeleriyle olan ilişkilerini şöyle anlatıyor: “Abdullah Karakaş’la birlikte çalışıyoruz. Biliyorsunuz Karakaş aynı zamanda Koma Azad’ın da kuruluşunda yer alan bir müzisyen. Çok tecrübeli ve iyi bir müzisyendir. Ayrıca halen Amed’de yaşayan diğer solist arkadaşım Şîlan Dora ile ortak çalışmalarımız var. Beraber yaptığımız bir düet çalışması oldu. Son süreçte ben Avrupa’da olduğum için bir araya gelme imkanımız olmadı. O yüzden albümdeki parçaları, şu an çalışmalarımı sürdürdüğüm Paris’teki Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nde okuyup onlara gönderdim. Çalma ve kayıt işlemlerini onlar Amed’de tamamlayarak çok iyi bir iş çıkardılar. Bu açıdan emek dolu, anlamlı bir çalışma oldu benim için.”
Yeniden KOM’lar sürecine dönülüyor
Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM) 1991’de faliyete girmesiyle Kürt müziğinde yeni bir dönem başladı. İsyan ve devrim temalı müzik icra eden ve 90‘lara damgasını vuran gruplar peş peşe kurulmaya başladı. Koma Azad da bu gruplardan bir tanesiydi. 2000’lerden itibaren bu grupların neredeyse tamamının dağılma sürecine girdiğine ve solo çalışmaların öne çıktığına şahit olduk. Günümüze gelindiğinde ise yeniden KOM’lar döneminin (LaWje, Miraz, Ze Tijê gibi) başladığını, ama bu sefer daha çok otantik ve geleneksel Kürt müziğine ağırlık verildiğini görüyoruz.
Bu sürece dair ne düşündüğünü sorduğumuz Azad, şunları ifade ediyor: “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki MKM bünyesindeki grupların dağılmasının en büyük sebebi sistemin bu kurumu sürekli olarak baskı altında tutma politikasıdır. Bu kadar ağır bir baskı süreci insanları sanat icra edemeyecek noktaya getirdi. Ama şu da var ki, özellikle 2002’den sonra teknolojik gelişmelerin de etkisiyle biraz daha bireysellik öne çıktı. Biz Amed’deyken inatla Koma Azad olarak müzik faaliyetlerimizi 2014’e kadar sürdürdük. Bu tarihten sonra bizim de faaliyetlerimizi durdurmamızın sebebi, bölgede yaşanan savaş durumu ve kurumların yeniden kapatılmaya başlanması oldu. Yeni dönem gruplara gelirsek eğer önemli olan ne kadar oldukları değil aslında, Kürt müziğine ne kattıkları. Bu gruplar daha çok geleneksel Kürt enstrümanlarını kullanıyorlar. Yöresel eserleri de bu enstrümanlarla, modern bir tarzda yeniden inşa ederek güzel işler yapıyorlar. Bu tarzın sürdürülmesi önemli.”
Bize yıllarca yalan söylediler
Bana göre bu tarzdaki çalışmaların ilk ve en iyi örneğini de yine MKM 3 albümlük ‘Şahîya Stranan‘ serisiyle verdi. Dikkat edilirse bu albüm serisi de yine kollektif bir çalışma ortamının eseridir. Peki bu çalışma neden önemlidir çünkü, bu albümlerde seçilen bütün parçalar orijinal dili olan Kürtçeden Türkçeye özellikle çevrilen ve asimile edilmeye çalışılan eserlerdir. Dolayısıyla Şahîya Stranan çalışması, halkımıza şu mesajı vermek için yapıldı: “Kulağınıza tanıdık gelen bu şarkılar aslında bizim kendi dilimizde yazılan ve söylenen şarkılardı, ama bize yıllarca yalan söylediler.”
Şemal: İz bırakan albüm
30 yılı aşkın müzik hayatında kendisinde en çok iz bırakan dönem ve albümünün hangisi olduğu sorusuna ise Azad, tereddütsüz 90’lar dönemi ve Şemal albümü cevabını verdi ve ekledi: Ondan önce amatör olarak kendi çabamla hazırladığım bir solo albümüm vardı; 'Zimanê Kurdî zimanê me ye’ adında. Koma Berxwedan ve Hozan Şîyar’ın seslendirdiği parçalardan oluşuyordu. Benim kişisel çalışmamdı. İlk olması bakımından önemlidir. Ama ‘Şemal’ hem profesyonel olarak hem grup çalışması olarak hem de misyon bakımından benim hayatımdaki birçok ilki başlatan albüm olmuştur. İkinci sıraya da ‘Bihûşta Min’ albümünü koyabiliriz.
Bir 'xatir’ bile isteyemedim!
2000 yılına kadar Amed’de yaşayan, daha sonra baskılar nedeniyle İstanbul’a, oradan tekrar Amed ve 2017’de Fransa’ya sürgüne gelen Azad, Amed’e ikinci defa uzak kalmak ne hissettiriyor? sorusuna ise şu şekilde yanıt veriyor: Açıkçası 30 yıl Avrupa’ya konserler için geldim-gittim. Ancak hiçbir zaman Fransa veya başka ülkelere yerleşmek gibi bir planım olmadı. Amed’den ne zaman çıksam ölüme gider gibi oluyorum. Zaten 2017’de Newroz etkinlikleri kapsamında Fransa’ya bir sırt çantasıyla gelmiştim. Dönüş biletim dahi hazırdı. Birkaç gün sonra beni Türkiye’den aradılar ve ‘hakkında dava açılmış, emniyete gelip ifade vermen gerekiyor‘ dediler. Ben de ‘daha bir hafta önce oradaydım, neden o zaman aramadınız? KHK ile işimize el konulmuş, Resmi Gazete’de isimlerimiz çıkmış, bir de üstüne dava mı açıyorsunuz?’ dedim. Ardından tanıdıklar ‘Bir süre Türkiye’ye gelme’ dediler. Umarım o ‘bir süre’ çabuk geçer, çünkü gelirken kimseden bir ‘xatir‘ dahi isteyemedim.”[1]