Almanya’da yaşayan Kürt müzisyen Mehmet Akbaş, Beethoven’ın 250. doğum yılı kapsamında “Babil’den Bonn’a 1001 Ritim” adlı çok dilli ve çok uluslu bir projede solist olarak yer alırken bu seneki Beethovenfest Bonn 2021 festivalinde de “Mehmet Akbaş & Nouruz Ensemble” adlı proje ile katıldı.
Kürt müzisyenlerin böylesi saygın platformlarda yer almasının Kürt müziği ve kültürüne hak ettiği itibara ulaşma konusunda katkı sağladığını ifade eden Mehmet Akbaş, Kürt müziğini temsil etmenin de kendisi için ayrı bir mutluluk kaynağı olduğunu söyledi.
K24’e konuşan Kürt müzisyen, “Babil’den Bonn’a 1001 Ritim” adlı projenin festivale katılan birçok proje arasından en çok beğenilenler projelerden biri olduğunu ve bu kez Beethoven’ın doğduğu ev olan Beethove-Haus’a canlı bir performans için tekrar davet edildiklerini dile getirdi.
Bu projede, uzun yıllardır Almanya’da yaşayan Ortadoğulu müzisyenlerin yanı sıra son yıllarda gelen mülteci müzisyenlerin de yer aldığını ifade eden Akbaş, seçilen Kürtçe, Arapça, Türkçe ve Farsça bazı eserlerin Beethoven Orkestrası’ndan müzisyen Hans-Joachim Büsching tarafından büyük bestecinin eserleri ile kombine edildiğini söyledi.
“Örneğin, çok tanınan ‘Malan Bar Kir’ adlı Kürt ezgisi Beethoven’ın 7. Senfonisi ile buluştu ve büyük de beğeni topladı” diyen Akbaş, ayrıca Beyta Laleş adlı ezginin de uyarlanan Kürtçe eserlerden biri olduğunu ve kendi de Şengalli bir mülteci olan genç yetenek Rêdûr Saher tarafından seslendirildiğini söyledi.
Akbaş, “Babil’den Bonn’a 1001 Ritim” adlı proje kapsamında ayrıca makam müzikleri için bir atölye çalışması düzenlendiğini ve kendisinin bu çalışmalarda profesyonel ses sanatçısı olarak dahil olduğunu ifade etti.
Projelerinde Ortadoğu’daki hemen hemen tüm halkların dillerinde eserler seslendiren Mehmet Akbaş, bu projede de Kürtçenin yanı sıra Türkçe makam şarkılarını seslendiriyor ve Arap ile Farsça şarkılarda koroya eşlik ediyor. Repertuara özellikle Batı müziğine uyarlanabilecek makamların seçildiğini kendisinin bu şarkılarda doğaçlama yaparak dengbêjî ve ağıt formunda Kürtçe bölümler eklediğini söyleyen Akbaş, şunları ifade etti:
“Projeye esas olarak Kürtçe şarkılar için davet edildim ama Türkçe eserleri de seslendirdim. Bunlar makam müzikleriydi. Batı’ya adapte edilebilen iki eser seçildi fakat iki eserin düzenlemesinde doğaçlama vokallerle Kürtçe bölümler uyarladım. Biri Yıldırım Gürses’in ‘Affetmem Asla Seni’ idi. O makama uygun Sorani bir şarkı olan ‘Eman hey Eman’ı bu ile birleştirdim. Diğeri de Birinci Dünya Savaşı’na katılan bir askerin hikâyesini anlatan ‘Eğilmez Başın Gibi Efem’ şarkısıydı. Onu da askerden dönmeyen meçhul bir asker için yakılan Zazaki bir ağıtla bütünleştirdim.”
Efem’in hikayesini anlatan Akbaş, son zamanlarda ağırlıklı olarak kendi derlemelerinden oluşan Zazaki bir projeye yoğunlaştığını, bu Zazaki ağıtı da içinde Gelibolu geçtiği için seçtiğini söyledi:
“Mümkün olduğunca eski varyantlarına ulaştığım ağıtın bir varyantında Gelibolu’dan söz ediliyor. Gerçi ağıtta Birinci Dünya Savaşı geçmiyor ama ağıt Gelibolu’ya giden ve dönmeyen bir asker için yakılmış. Ben de bu Kürt askerin eşinin ağzından Zazaki söylenen bu ağıtı, bu şarkıyla bütünleştirdim. Nihayetinde Gelibolu’da da hayatını kaybeden isimsiz birçok Kürt evladı yatıyor.”
“BİZİM İÇİN ANADİLİMİZ VE KÖKLERİMİZ ESAS MESELEDİR”
“Biz duyarlılıklarımızı sanatla ifade eden insanlarız” diyen Kürt sanatçı Mehmet Akbaş, yaptığı müziğin kökenlerine yabancılaşmaması için de özel çaba gösterdiğini şu sözlerle ifade etti:
“Deneysellikte sınır tanımayarak jazz’dan elektronik müziğe kadar farklı soundları müziğimizle buluşturuyoruz. Sonuçta bu dönemin insanlarıyız ve sadece geleneksel müzik yapmıyorum ama benim için anadilim ve köklerim esas mesele. Müzikte evrenselliği yakalamak köklerinden vazgeçmemekle mümkündür. Zira bizi biz yapan ve kendimize özgü bir kimlik kazandıran geldiğimiz toprakların bize sunduğu engin kültürdür, yani köklerimizdir. Dolayısıyla müziğim ne kadar modern olsa da kendi köklerimden hiçbir suretle vazgeçmiyorum. Sanırım beni farklı kılacak şey de budur.”
KÜRT DİNLEYİCİLERİ BU TÜR ETKİNLİKLERE RAĞMET ETMELİ
Kürt sanatçı ve kurumlar tarafından düzenlenen konser ve etkinliklere rağbet eden Kürt müzikseverlerin Kürt müziğinin temsil edildiği yabancı ve uluslararası etkinliklere katılmasının önemini vurgulayan Akbaş, ne kadar güçlü de olsa Kürt müziğini görünür kılan şeyin Kürt toplumunun ilgisi olduğunu ve bu konuda Kürt medyasına büyük iş düştüğünü söylüyor.
“Kürt müziği veya Kürt sanatı aslında hızlı ilerliyor. Kimliğimizi Avrupa’ya taşıyan, dünyaya tanıtan benim gibi başka sanatçı arkadaşlarımız da var” diyen Akbaş, şunları dile getirdi:
“Ama medyada duyurusu yapılan etkinlikler daha çok Kürtlerin kendi yaptıkları etkinlikler. Kürt müziğini dünyada görünür kılan başarılı sanatçıların yer aldığı etkinliklere kendi medyamız daha fazla yer vermeli. Örneğin Kürtçe bir albüm Avrupa Dünya Müziği listelerine giriyorsa, dünya radyoları bu albümden parçalar çalıyorsa bu sadece o sanatçının başarısı değil Kürt müziği ve kültürünün de başarısıdır. Halkımız da bundan haberdar olursa gereken ilgili zaten gösterecektir.”
Kürt müziği yapmanın başlı başına politik bir duruş olduğunu söyleyen Akbaş, “Bir sanatçı olarak misyonum dilimi, kültürümü ve müziğimi en iyi şekilde temsil etmek ve böylece görmezden gelinen bir halkın görmezden gelinen müziğine statü kazandırmaktır” şeklinde konuştu.
BEETHOVEN’IN 250. DOĞUM YILI ETKİNLİKLERİ
Klasik müzik ile romantik dönem arasında kurduğu bağ ile müzik evrelerine yön veren Alman kompozitör ve piyanist Ludwig van Beethoven, yarattığı eserleriyle hâlâ müzisyenlere ilham vermeye devam ediyor. Dünya müzik tarihinin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Beethoven’ın 250. doğum yılı olan 2020 yılı sanatçıya adanmış ve doğum yeri olan Almanya’nın Bonn şehrinde bir dizi etkinlik planlanmıştı. Coronavirüs salgını nedeniyle ertelenen etkinlikler bu yıl gerçekleştiriliyor.
MEHMET AKBAŞ
Anadolu ve Mezopotamyaavangart, bel canto, geleneksel halk ezgileri, Mehmet Akbaş’ın sahnede sunduğu müzik tek bir kalıba sığmıyor. Mehmet Akbaş Kürt müziğinde kendi tarzını yaratarak kendi yolunu çizen bir sanatçı: Zazaki, Kurmanci, Sorani ve Kelhuri gibi yerel dillerde ve Türkçe, Farsça/Dari, Ermenice ve Arapça söyledikleri eserler aslında müziğinin kaynağının renkliliğinin de bir ifadesi. Sanatçı sahnedeki doğaçlama kabiliyeti ve sesinin renkliliği sayesinde müziğinin tamamen farklı kutuplarını başarıyla yoğurabiliyor. Örneğin geleneksel tınıları bel canto tekniği ile harmanlıyor. Müziğindeki batı ve doğu elementleri, halk ezgileri ve elekronika, ambient, jazz, house ya da rock ve pop elementleri aykırı durmuyor bilakis birbirlerini müzikal olarak besleyerek Mehmet Akbaş’ın müziğini zenginleştiriyor.[1]