10 bin yılda yapılan bir kenti 1 bir yılda yıkanlara inat kolları sıvayan Rengarenk Umutlar Derneği, Sur'un yıkılmamış mahallelerini çocuk cıvıltılarıyla dolduruyor. O hapishanelerden beton yapılar er geç Kürt çocuklarının cıvıltılarıyla yıkılacaktır[1]
Sur... Amed'in kalbi... Kürtlerin ataları kabul edilen Hurriler tarafından inşa edildi. Tarihi net olarak bilinmese de Amed surlarının yapılışı bazı kaynaklarda MÖ. 3.000-4.000 yıllarında Hurriler tarafından yapıldığı belirtilir. Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları olarak kayda geçer. Tarih sayfaları 33 medeniyete ev sahipliği yaptığını söyler. Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlar, Medler, Persler, Mervaniler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Abbasiler, Artuklulular, İnallı, Nisanlı, Eyyubiler, Selçuklular, Osmanlılar... Yine tarih sayfaları der ki tam 10 bin yıldır Sur'da kesintisiz bir yaşam hüküm sürüyor. Dört kapısı vardır bu mitolojik şehrin; Dağ Kapısı (Harput Kapısı), Urfa Kapısı (Rum veya Halep Kapısı), Mardin Kapısı (Tell Kapısı) ve Yeni Kapı (Satt veya Dicle Kapısı)... Ve bu surların 82 burcu; her bir burcun da bir hikayesi vardır. Yine tarih der ki bu kapılar ticarete, kentin savunmasına açılan kapılardır. 10 bin yılda bilinen 33 medeniyete ev sahipliği yapan, insanlığın el ele verip hayat verdiği bu kent, tanklarla-toplarla yıkıldı. 10 bin yıl boyunca 33 medeniyetin kıyamadığı Sur'a kıydılar... Sur şimdilerde aslında kayıp kent Atlantis. Kayıp cennettir. M.S. 2016 yılında dönemin DEHAK iktidarı AKP ve MHP tarafından yerle bir edildi. İnsanlığın 10 bin yılda el ele verip inşa ettiği, hayat kurduğu Sur, bir yılda yıkıldı...[1]
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından hazırlanan Sur Raporu’na göre, tarihi ilçenin Cevatpaşa, Hasırlı, Dabanoğlu, Savaş, Cemal Yılmaz ve Fatih Paşa mahallerinde yer alan aralarında 87’si tescilli, 247’si tescile değer toplam 4 bin 985 yapı yıkıldı; kültürel soykırım yapıldı... 4 ayaklı kapısında Elçiler vuruldu. Sokaklarında çocuk cıvıltılarının kuş cıvıltılarına karıştığı, halkların Kürdün kalbinde hemhal olduğu Sur... Hala dünyanın en uzun sokağa çıkma yasağı sürüyor. Yine de daima umut var. Umut çocuklar, Sur'a kalple bağlananlar, henüz yıkılmamış mahallerinde tutunanlar, Kürt inadıyla Ma burdan gitmiyox diyenlerde. 10 bin yılda yapılan bir kenti 1 bir yılda yıkanlara inat er geç Sur yeniden inşa edilecektir. O hapishanelerden beton yapılar yıkılacak, kafesler kırılacak, çocuk cıvıltıları dar sokaklarında halaya duracaktır. Kürt halayı er geç tutulacaktır...
İşte Sur'un çocuklarına umut olmak için yola çıkan bir grup gönüllü, Rengarenk Umutlar Derneği'ni kurmuş, oyun alanları çalınan çocukların yaşadıklarını bir nebze olsun iyileştirmek için kolları sıvamış. Biz de çocuklara umut olan Rengarenk Umutlar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ciwan Aytaş ile konuştuk.
Çalışmamız eskiye dayanıyor
Aynı zamanda derneğin atölye kolaylaştırıcısı olan Ciwan Aytaş'tan, 2017 yılının sonunda kurulan Rengarenk Umutlar Derneği'nin nasıl yol aldığını dinledik. Aslında çalışmalarının çok daha eskiye dayandığını dile getiren Aytaş, Umut Işığı Kadın Korporatifi vardı. Diyarbakır Sur’da çalışma yürütüyordu bizlerde oranın gönüllüleri olarak çalışıyorduk. 2015 yılında başlayan çatışmalı süreçten sonra Umut Işığı Kadın Kooperatifi ne yazık ki yöneltilen baskılarla birlikte, o dönem sahadan çekilmeye zorlandı. O dönem sivil toplum kuruluşlarına yöneltilen baskılar, KHK ile kapatmalar vs. sivil toplum örgütlerini çok zor duruma sokmuştu. Umut Işığı Kadın Kooperatifi de benzer durum ile karşı karşıya kalmıştı diyor.
Ne yapalım derken...
Umut Işığı Kadın Kooperatifi kapanınca gönüllüler yeni bir arayışa giriyor. O arayış sürecini ise Aytaş şöyle anlatıyor: Çalışma yürüten bir grup ne yapalım ne edelim diye düşünürken, aslında o dönemin getirdiği yorgunluk ve travmatik süreçlerin etkisiyle hepimiz çok zorlanmıştık ama çalışmanın, dayanışmanın tam zamanı diyerek Rengarenk Umutlar Derneği’ni kurduk. Yine Sur’da başladık. Hedefimiz savaş sonrası travmanın etkilerini azaltmak çocuklara yalnız olmadıklarını hissettirmekti. Bu temelde kültür sanat çalışmalarıyla birlikte sahada çalışmaya başladık.
Oyun alanları yok olmuştu
O çalışma doğrultusunda birçok farklı alanda yeni yeni çalışmalara başlamışken çocukların eksiklerini fark ettiklerini dile getiren Aytaş, Çocukların en temel haklarından olan oyun hakkı noktasında çok ciddi eksiklikler ve çocukların o dönemki motivasyonunu sağlayan, sağlayabilecek araçlardan biri olan oyuncağın ne kadar eksik olduğunu gördük sahada. Ne yapabiliriz diye düşünürken bir kampanya başlattık, bu kampanyayla daha önce çocukların oynamış olduğu ve sonradan oynamadığı bunlarla birlikte yeni oyuncaklarda dahil olmak üzere oyuncak toplayıp oyuncak kütüphanesini kurduk diyor.
Tahir Elçi Kütüphanesi
Süreç içerisinde çalışmalarına hız veren ve ihtiyaçların daha artığını fark eden gönüllüler, hedefleri yükseltiyor ve bir kütüphane kuruyor. İşte o kütüphaneye de hafızlardan silinmeyen Dört Ayaklı Minareyi ayaklarından vurdular sözleriyle hatırlanan Tahir Elçi'nin adını verdiler. Tabi bağış sistemiyle oluşturdukları kütüphaneye de Sur'da suikasit ile katledilen Elçi'nin adını veriyorlar. Elçi'nin kendileri için önemine dikkat çeken Aytaş, şöyle anlatıyor: O dönem yaşanan ve ne yazık ki kötü bir olay sonrasında Tahir Elçi yaşamını yitirmişti. Ona da atfederekten oyuncak, kitap kütüphanemizin ve bisiklet kütüphanemizin ismini Tahir Elçi kütüphanesi bıraktık.
Tüm çocuklar faydalanıyor
Sur’da Ziya Gökalp Mahallesi'nde çalışma yürüttüklerini dile getiren Aytaş, Mahalle odaklı bir örgüt olarak çalışıyoruz. Mahallede çocuklar her dönem atölyelerden faydalanabiliyor. Bu sayı her dönem değişkenlik gösteriyor. Ortalama 100 çocuk ile çalışıyoruz. Tabi devreden çocuk sayısını söylemiyorum. Bu her yıl direk çalışmalarda yer alanların sayısı. Kütüphaneler bu sayılardan bağımsız ilerliyor. Çünkü çok farklı mahallelerden de gelip kütüphanemizden faydalanan çocuklar var. Hem oyuncak, hem bisiklet, hem de kitap kütüphanesinden diye vurguluyor.
Yüzlercesine ulaştık
Yüzlerce çocuğa ulaştıklarını söyleyen Aytaş, Her yıl aldığımız kayıtlarda ortalama -bu pandemi sürecinin bu işin verisini değiştirmekle birlikte- pandemiden bağımsız olarak sayılarımızı aldığımızda ortalama 800 ile bin çocuğa ulaşıyoruz. Kütüphaneler bazında tabi bu. Pandemi döneminde de olsa zaman yaratarak 600 çocuğa ulaştık diye belirtiyor.
5 yaştan 18 yaşa kadar...
Yaş aralığına dair de bilgi veren Aytaş, şöyle devam ediyor: Geliştirdiğimiz içerikler belli yaş aralıklarıyla çalışma olanağı sunuyor. 5 ve 6 yaş grubu çocuklar hizmet görmekte, atölyelerde de 7 ve 14 yaş aralığındaki çocuklar hizmet görmekte, dernekte çalışma yürüttüğümüz alanlarda ise 18 yaşına kadar çalışma yaptığımız çocuk gruplarımız mevcut.
Dayanışma yeşerdi
Dernek çalışmalarında yer alan gönüllüler günümüzde en çok ihtiyaç duyulan dayanışmayı çocuklarla başarıyor. Bunu da gururla anlatan Ciwan Aytaş, şu ifadeleri kullanıyor: Kitap kütüphanesiyle ilgili geri bildirimlerimizin temelinde şu var. Çocuklarda en temelinde her çocuk bir şekilde oyuncaklara erişebiliyor. Kendi yaş grubuna göre, kendi oyun dünyalarına göre oyuncakları seçip evde oynayıp tekrardan geri getiriyor. Bu aynı zamanda çocukta bir sorumluluk duygusu da geliştiriyor. Çünkü çocuk onun bir mekana ait olduğunu, aynı zamanda onun da erişebileceğini ve onun gerek güvenliği, gerekse onunla nasıl oynayabileceğini, onun dışından da başka çocukların buna erişim sağlayacağını düşünerek bir sorumluluk kültürünü ve bilincini geliştiriyor. Kütüphaneler bunun yanı sıra kolektif dayanışma ve emek kültürünü de geliştiriyor. Bizim de asıl temelde hedeflediğimiz bu. Kampanyalarla çocuklar dışında hedeflediğimiz noktaların başında bu yer alıyor.
Erişmelerini sağlıyoruz
Sadece çocuklardan değil ailelerden de geri bildirimler alan gönüllüler, yoksul olan Sur'un çocuklarına bir nebze olsun bir şey katmanın mutluluğunu yaşıyor. Buna ilişkin ise Aytaş, Aileler çocukların talep ettiği ya da erişmek istediği oyuncakları ne yazık ki alamıyorlar ya da erişemiyorlar. Olanakları oldukça kısıtlı ama biz kütüphanelerle birlikte biraz da olsa bu kısıtlılıkları ya da bu erişilmez olanakları aradan kaldırmaya çalışıyoruz ifadelerini kullanıyor.
Gönüllülük temelinde
Aynı zamanda müzik ve kültür çalışmaları da yapan gönüllüler, çocukları kendi kültürleriyle buluşturuyor. Tamamen gönüllülük temelinde çalışma yürüten dernek üyeleri, herhangi bir fon desteği almıyor. Bunun nedenini ise Ciwan Aytaş şöyle açıklıyor: Bir fon kuruluşuna ya da bir fon desteğine bağlı olarak yürütülmemekte. Bunu da bu şekilde yürütmemizdeki en temel gerekçelerden biri ne yazık ki fon kuruluşlarıyla ya da fonlaşmış çalışmalar belli bir süreden sonra fon desteği kesilince o çalışmalar da duraksayabiliyor. Atölyeler ve kütüphaneler fon kapsamlarının dışında gönüllük temelinde yürüyor. Bu da sürekliliğini sağlıyor aslında. Çünkü bir yere bağlı olarak ya da bir proje temelinde gerçekleşmiyor.
Temelimiz kültür-sanat
Atölye çalışmalarından da bahseden Aytaş, Atölyeler çocukların yaşam becerilerini geliştirme yönelik, çocuğun üstün yararını gözeten, kültürel, sanatsal yönlerini geliştirici faaliyetler olarak ilerlemekte. Her yıl bu atölyeler değişkenlik göstermekte. Ama temelinde kültür-sanat odağında ve yaşam becerileri üzerine. Yaşam becerilerinde işte çocuğun toplumsal cinsiyet atölyelerinden farklılıklara saygı, öz bakım becerilerini geliştirmeye yönelik atölyeler düzenliyoruz. Bunun yanı sıra enstrüman atölyeleri düzenliyoruz; erbane ve telli çalgılar, koro gibi. Aynı zamanda geri dönüşüm atölyelerini, dil atölyelerini, her dönem çocuk katılımını gözeterek onlarla birlikte toplanıp, ortaklaşıp kararlaştırdığımız içeriklerle yürütüyoruz. Çocuklar, derneğin bahçesini aynı zamanda bir oyun alanı olarak görüyor ve mekandan faydalanıyor. Atölyeler çocuğun yaşamsal becerilerini, kültür-sanat algısını geliştirme üzerine her yıl düzenlenip çocuklara hizmet sunuyor diyor.
Sen de bir oyuncak, bir kitap gönder...
Çocuklar için kolları sıvayan derneğin gönüllülerinin bir de çağrısı var. Ciwan Aytaş, çağrısını şu sözlerle dile getiriyor: Son yıllarda ülkede yaşadığımız olumsuz olaylar, siyasi durumlar ve emek olgusundan, kolektif yaşam bilincinden uzaklaştığımız ve uzaklaştırılmak zorunda kaldığımız dönemlerden geçiyoruz. Bizler her yıl düzenlediğimiz Tahir Elçi Kütüphanesi'nin bağış kampanyasında hem kütüphane ihtiyaçlarını, hem de onun yanı sıra kolektif emeği, dayanışma kültürünü, emek olgusunu daha da ön plana çıkarıyoruz. Bu kampanyanın özelinde yapacağımız çağrıda yalnız başımıza değiliz bunu iyi biliyoruz. Kolektif yaşamı, kolektif emek sürecini, dayanışma kültürünü her an birlikte inşa etmek için bizimle aynı noktada düşünen, bizimle aynı noktada bulunan her bir bireyin dayanışması için bu tarz kampanyalar yapıp çağrımıza destek sunmalarını isteriz. Dayanışma kültürünü geliştirmek, birbirimizin sesine ses vermek, kolektif emeği ve dayanışma kültürünü tamamen yerleştirme ve birbirimize omuz vermeliyiz.
Anadil eğitimi
Asimilasyon politikasına karşı da çalışma yürüttüklerini anlatan Ciwan Aytaş, Yaptığımız çalışmalar tamamen bilinçlendirme çalışması, yanlış bilgileri, yanlış pratikleri çürütme çalışmaları; onun yanı sıra bazı atölyelerde çok dilli şekilde yürütülüyor içerik olarak. Örnek olarak benim yürüttüğüm müzik atölyesi Rengarenk Umutlar Korosu çok dilli olarak yürütülüyor, bunun da en temelinde Kürtçe yatmakta. Kürtçe'nin diğer lehçeleri de işte Kirmanci, Zazaki, Sorani şarkılarla çocukların hem anadildeki o gırtlak yapısını kaybetmemesi hem de telaffuzun ve vurgunun güçlenmesi ve işitsel bilinç altına hizmet etmek. Onun dışında masal gecelerimiz, sözlü tarih çalışmalarında dengbêj çalışmaları tamamen anadilde yürütülüyor diyor.