Baas rejimi 1968’de iktidarı ele geçirmesi ile beraber Kürtlere yönelik, imha, asimilasyon ve inkar politikasına hız verdi. Bu baskı ve asimilasyonlar için öncelik olarak Kürtlerin yaşadıkları bölgelere Araplar yerleştirilirken o bölgelerdeki Kürtlerde baskın ve saldırılarla Arapların yoğun olduğu bölgelere zorlu göçe tabi tutuldular. Böylece Baas rejimi tarafından Kürtlerin asimile ve Araplaştırma politikası devreye girmiş oldu.
1980 ve 1988 yılları arasında Irak Kürdistan’ındaki Kürtler İran’ı destekliyorlar bahanesiyle ilk önce Kürt bölgelerinde ohal uygulandı daha sonra 1980’den başlayıp 1988 yılına kadar sürecek olan bir sıkıyönetim başladı ve Kürt bölgelerinde büyük katliamlar ve soykırımlar uygulandı.. Halepçe ve Enfal Katliamları ile yaklaşık 200 Bin Kürt vahşice yaşamını yitirdi.
23 Şubat 1988 yılında Şengeli ve Berdeli bölgelerinde büyük vahşetlere sebep olacak Enfal Katliamı yaşandı. Bu katliamın bilançosu çok ağır olur, aralarında Kadın, Çocuk, Yaşlılardan olaşan 182 Bin Kürt Kimyasal ve en ağır silahlarla yok edildiler. 10 Binlerce Kürt Köyü, Cami ve Okulları yok edildi. Binlerce insan götürüldükleri toplama kamplarında en ağır işkencelere tabi tutularak öldürüldü, yüzlercesi ise Arap çöllerinde diri diri gömülerek öldürüldü.
Baas rejiminin tank, top, kimyasal ve hatta baraj sulları ile Kürtleri öldürdükleri bu operasyonda 7’si YNK 1’i de KDP’nin kontrolündeki bölgelere yönelik Enfal Operasyonu adıyla sekiz aşamadan oluşan bir operasyon düzenlendi, bu operasyonlarda y sivil insanlara karşı yüzbinlerce vahşet uygulanırken hafızalara kazınıp bilineni Halepçe Katliamı oldu.
16 Mart 1988’de dünyanın gözü önünde halepçe şehrine uçaklarla saldırıldı, bu saldırıda kimyasal gazlar kullanılarak 5 Binden fazla Kürt katledildi, bölgede sağ kalanların büyük kısmı da daha sonra hayatlarını kaybederken, büyük kısmı da tedavi için götürüldükleri hastanelerde yaşamlarını yitirdiler. Kürtlere yönelik böyle vahşi bir katliam sergilenirken tüm dünya sadece seyretmekle yetinecekti, sessizce.
Tarihten günümüze her zaman savaş ve katliamların seyri değişmemiştir, Enfal’de de geçmişte olduğu gibi bu katliamdan en çok etkilenen kadın ve çocuklar olacaktı. Enfal Katliamdan sonra Eş/Baba/Kardeşi öldürülen kadınların çoğu geçimlerini sağlamak için Irak’a gidip kaçakçılık veya inşaat gibi ağır işlerde çalışmak zorunda kalacaklardı. Zor bir süreçten geçen kadınlar bu alana yönelirken bir çoğu şiddete ve tecavüze maruz kalacak, kimisi fuhuşa sürüklenecek ve kimisi de öldürülecekti.
Fuhuşa sürüklenen kadınlar, yakın akrabaları tarafından öldürülmüş, tecavüze uğrayanlar ise hayatta kalabilmek için tecavüze uğradıklarını gizlemek zorunda kalmışlardır. Yine Baas rejimi tarafından birçok Kadın Mısır’daki gazino ve fuhuş yerlerine satılmıştır.
Enfal Katliamı ile yakınları kaybedenler, onları bulabilmek için 2003 yılına kadar arayışlara geçmişler. Fakat 2003 yılında Saddam’un devrilip öldürülmesi ile artık yakınlarının geri dönemeyeceklerine inanıp aramaktan vazgeçmişler. Şimdilerde ise istedikleri tek şey sevdiklerinin mezarlarını bulmak olmuştur.
Açılan her toplu mezarlarda birçok Barzan ailesi için yeni umutlar doğuyor, sevdiklerinin kemiklerine ulaşma umudu.. İnsan sevdiklerinin ölümünü veya kemiklerini görmeye bile sevinebiliyormuş..
“İki kardeşim öldürüldü aileleriyle birlikte, iki kız kardeşim de öldürüldü. Birinin 5 birinin 4 çocuğu vardı. Kız kardeşlerimin de çocukları vardı, hepsi öldürüldü. Bir günde öldürüldüler. Başka akrabalarım da öldürüldü. Gece gündüz ağladım. Asla unutamadım yaşadıklarımı. Cenazeleri nerede bilmiyoruz. Ben ve iki kardeşim kaldık. Enfal’den sonra İran’a gittik, çok zorlandık, acı çektik. Tekrar topraklarımıza geri döndük. Enfal mağdurlarına saygı gösterilmeli, yaşam şartlarımız düzeltilmeli. Geçinmekte zorluk çekiyoruz. Verilen maaş ile geçinemiyoruz, iş yok. Kendilerini bizim yerimize koysunlar, hayat bizim için çok zor. Ailelerimiz öldürüldü. 110 erkek köyden getirip öldürüldü. Dayılarımız, amcalarımız yakınlarımızın hepsi katledildi…” diye anlatıyor Çemçemal kasabasında yaşayan Enfal Katliamı tanıklarından olan kadın. Acılarını tekrar deşmenin hüznünü ve burukluğunu yaşıyoruz. Şimdi tek istedikleri ise sevdiklerinin kemiklerini bulmak ve onların ziyaretine gidebilecekleri bir mezar taşlarının olması…
Enfal Katliamında yakınlarını kaybeden bir diğer kadının anlatımları ise şöyle: “3 çocuğum vardı, Çemçemal’de Ağcalar mıntıkasında yaşıyorduk, Enfal’den önce yaşamımız güzeldi. Ama sonrasında her şeyimiz kötüleşti. Akrabalarımın hepsi Enfal’e uğradı. Bir oğlum ve eşim şehit oldu. İran’a gittik, orada iki ay kaldık, sonra geri döndük buraya. Eşim yoktu tek başıma çocuklarımı büyüttüm.“
Aradan 29 yıl geçmesine rağmen Enfal’de hala yakınlarını kaybedenlerin gözyaşları akmakta, hala Barzan Kadınları matem havasına girip siyah elbiseler giymektedirler.
Şiddete, tecavüze uğrayanları konuşturmak ise neredeyse imkansız olmuştur. Şiddet ve Tecavüze uğrayan birçok kadın, Aile fertlerinden ve toplumda dışlanmanın korkusuyla sessizliği tercih etmektedirler. Hiç kimse onların neler yaşadıklarını bilmiyor ve bilemeyecek.. Taki Ahirete kendilerine bu vahşeti sergileyenlerle karşı karşıya geldikleri zamana kadar bilinmeyecek…
Son dönemlerde Kadın cemiyetleri kendi çabalarıyla Enfal mağduru kadınlara ulaşıp, ihtiyaçlarının giderilmesi için çeşitli çalışmalar yürütmektedirler. Bu cemiyetler özellikle Anayasanın 9. Maddesinin değişmesi için çaba sarf etmektedirler. Bu maddeye göre sadece bölgedeki kadınlara tek maaş verilmektedir. Erkek çocuklarına 24 yaşına kadar, kız çocuklarına ise evlenip veya işe başlayana kadar maaş verilmektedir. Ayrıca bu Anayasaya göre eşini Enfal’de kaybetmiş kadın evlendiği takdirde eşinin ailesinin de aldığı maaşı kesilmektedir. Bu durumun Enfal kadınlarını mağdur ettiklerini belirten Kadın Cemiyetleri, bu yasanın en kısa sürede değişmesini istemektedirler.
Kadın cemiyetleri ve Stk’lar Enfal katliamındaki saldırı, cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar ve katliamın Birleşmiş Milletler nezdinde soykırım olarak tanınması için uğraş vermektedirler.[1]