#Kurdistan#'da can alan askeri cisimlerin bilinçli olarak arazilerde bırakıldığını söyleyen HDP Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, bunun Kürt sorunun çözümsüzlüğü ile bağlantılı olduğuna vurgu yaptı. Kaçmaz, bölgede 1 milyon mayının olduğuna dikkat çekti.
Van’ın Başkale ilçesindeki patlayıcı cisimlerin köylülerin karakola başvurmasına rağmen imha edilmediğini hatırlatan Kaçmaz, Hâlâ müdahalede bulunulmadığı bilgilerini alıyoruz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu durum bütünlüklü bir Kürt düşmanı politikadan kaynaklı dedi.
Ermenistan ve Türkiye arasında süren müzakereler sonucu o bölgedeki mayınların temizlenmesi fakat Kurdistan’dakilerin temizlenmemesine tepki gösteren Kaçmaz, Türk devletini imzacısı olduğu tüm ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeye çağırdı.
Kurdistan’da askeri cisimlerin patlaması sonucu yaşamını yitiren ve yaralanan yurttaşların sayısı her geçen gün katlanıyor. 26 Temmuz’da Van’ın Başkale ilçesine bağlı Kiratî Mahallesi'nde 12 yaşındaki H.E.nin askeri cismin patlaması sonucu sağ eli koptu ve H.E görme yetisini kaybetti. Yine 14 Ağustos’ta da Bitlis'in Hêvrês köyünde koyunlarını otlattığı sırada askeri bir cismin patlaması sonucu 18 yaşındaki Yusuf Uluğ ağır yaralandı. Uluğ da H.E. ile aynı kaderi paylaştı; bir elini kaybetti ve görme bozukluğu yaşıyor. Her yıl onlarca kişi askeri cisimlerin patlaması veya mayınlardan kaynaklı ya yaşamını yitirmekte ya da uzuvlarını kaybedecek kadar ağır yaralanmakta. Özellikle çocukların, gençlerin, ailelerin bir bütün olarak köylülerin sosyal yaşam alanlarında meydana gelen patlamalar hayatı olumsuz etkiliyor.
Patlaması mı bekleniyor?
Başkale’de 12 yaşındaki H.E.’nin ağır yaralanmasına sebep olan askeri cisimlerin etrafının köylüler tarafından taşlarla kapatılmasına rağmen, bu cisimlerin hâlâ imha edilmediği öğrenildi. Patlayıcı cisim, köylülerin karakola başvurmasına rağmen imha edilmezken karakoldaki askeri yetkililer cismin infilak ettirilmesinin kendi sorumluluklarında olmadığını iddia ediyor. Söz konusu askeri cisim tüm uyarılara rağmen devletin duyarsız yaklaşımlarından dolayı hâlâ bölgede tehlike yaratmaya devam ediyor.
10 yılda 39 can aldı
#İnsan Hakları Derneği# (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin 2021 tarihinde yayınladığı “2011-2021 Yılları Arasında Silahlı Çatışma Ortamında #Çocuk#lara Dönük Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”na göre, Kurdistan’da 39 kişi mayın-serbest bırakılan cisimlerin patlaması sonucu yaşamını yitirdi. İHD yayınladığı raporda, yaşam hakkının ihlal edildiğine de vurguda bulunmuştu.
1 milyon mayın var
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Hüseyin Kaçmaz ile askeri cisimlerin Kurdistan’da sebep olduğu yıkımı konuştuk. Mevcut sayısal verilerin Kurdistan’daki mayın ve askeri cisimlerin patlaması sonucu ölüm ve yaralanma vakalarında artışın doğrudan göstergesi olduğunu söyleyen Kaçmaz, Kürt illerinde halihazırda 1 milyon mayın bulunduğuna dikkat çekti. 1 milyon mayının bulunduğuna ve toplumsal yaşamın hareketliliği göz önüne alındığında yaralanmaların ve ölümlerin artmamasının bir mucize olabileceğine vurgu yapan Kaçmaz, “Hâlâ toprağa gömülü olan el bombası, havan topu ve roket gibi patlayıcı maddelerin sayısı dahi bilinmiyor. Bu patlayıcı maddelerin olduğu yaklaşık 3 bin 500 alan, aynı zamanda insanların gündelik yaşamlarını sürdürdüğü veya geçimlik işlerini yaptığı, ürettiği yaşam alanları dedi.
Ölümlerin sebebi devlet politikası
Sayısal verilerin dahi politik gerekçelere varmadan gerçeği gözler önüne serdiğine dikkat çeken Kaçmaz, Bu sayısal hakikate bir de politik neden olarak yıllardır devletin ısrarla sürdürdüğü Kürt sorununda çözümsüzlük politikasını eklediğimizde yaralanmalar ve ölümlerin kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki yaşanan olaylarda en çok da yaşamını yitirenlerin çocuklar olduğunu biliyoruz. Bu da bize bu alanların aynı zamanda çocukların da oyun ve bir bütün olarak yaşam alanları olduğunu gösteriyor. Ek olarak Türkiye’nin batısında, güneyinde veya Karadeniz Bölgesi'nde insanlar yaşamlarını kaybetme korkusu yaşamaksızın kentin yaşam alanlarında nasıl var olabiliyorlarsa Kurdistan’da da eşit yaşam hakkına sahip olabilmeliler. Güvenlikçi politikalar ölümlerin esas kaynağı” diye konuştu.
Bilinçli bırakılıyor
Bir savaş politikası olarak askeri cisimlerin arazilere bilinçli olarak bırakılması tartışmalarına da değinen Kaçmaz, “Cezasızlık politikası, ölüm ve yaralanmaların önüne geçilmemesi, etkin politikaların yaşama geçirilmemesi elbette devletlerin ideolojileri ile okunabilir” dedi. Askeri cisimlerin bilinçli olarak arazilerde bırakılmasının doğrudan devletin ideolojik referans çerçevesi ile ilişkilendirilebileceğini belirten Kaçmaz, “Kaldı ki bu yalnızca yakın dönemi anlatan bir ideoloji değil; yüz yıldır sahiplenilen sistematik bir devlet politikasıdır. Var olan koşullar altında bu politikanın kendince gereğinin her alanda olduğu gibi bu meselede de Kürt halkının yaşamlarının ve yaşam alanlarının yok edilmesi üzerinden işleyebileceğini söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Dosyalar rafa kaldırılıyor
“Devletin cezasızlık politikası her alanda olduğu gibi burada da kendini gösteriyor” diye konuşan Kaçmaz, yaşanan olaylarda soruşturmalar açılsa dahi bu soruşturmaların bir süre sonra kapandığını ve takipsizlikle sonuçlandığına dikkat çekti. Kaçmaz, şöyle devam etti: “Olaylarla ilgili görüntüler varsa ne hikmetse birden yok oluyor veya kameralar çalışmıyor, o alanı çekmiyor. Van Başkale’de 12 yaşındaki çocuğun askeri cismin infilakı sonucu ağır yaralandığı olayda çevreyi 360 derece kayıt altına alan kameranın o anı çekmediği ortaya çıktı. Bunun gibi birçok örnek söz konusu. Daha önce de dile getirdim; Ceylan Önkol’un gözleri hepimizin üzerinde. Bu dosyada da hiç kimse yargılanmadı ve 2014’te açılan dosya rafa kaldırıldı. Urfa’da hayatını kaybeden 16 yaşındaki Muharrem Aksem’in dosyasında şüpheli yok ve ortada iddianame yok. Sürekli olarak soruşturmaların devam edildiğinde dair safsatalar öne sürülüyor. Cezasızlık, etkin soruşturmaların yürütülmemesi katillere, yaşam hakkını ihlal edenlere cesaret veriyor. Devletin arkasında olduğunu hissediyor ve hukuksuzluklarına devam ediyorlar. Dosyaları takip ediyoruz ve hak örgütleriyle birlikte koordineli çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz.”
En çok çocuklar etkileniyor
Türkiye’nin imzacısı olduğu Ottawa Antlaşması’nın gereğini yerine getirmesi ve mayınlı arazileri temizlemesi gerektiğinin altını çizen Kaçmaz, Gelin görün ki sözleşme yerine getirilmedi ve süresinin 2025 yılına kadar uzatılması planlanıyor. Ümit Özdağ ise iktidara geldiklerinde bu sözleşmeden çekileceklerini iddia edebiliyor. Şırnak vekilleri olarak 2021 yılında, Türkiye'de bir an önce ‘#Mayın# İmha Eylem Planı’nın’ hazırlanarak Türkiye’de bulunan mayınlı arazilerin tespit edilmesi, bu arazilerin mayınlardan arındırılması ve yurttaşların can güvenliklerinin korunması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını talep ettik. Her platformda da bunu dile getiriyor, çalışmalar yürütüyoruz. Askeri cisimlerin yanında Kurdistan’da zırhlı araçların da neden olduğu ölümler var. Zırhlı araç çarpması sonucu 14 yılda 25’i çocuk 56 kişi hayatını kaybetti. İktidarı şehir içindeki zırhlı araçları yasaklamaya çağırdık ve taleplerimiz dile getirdik. Askeri mühimmatların yaşam alanlarında kullanılmaması, çıkarılması gerekiyor. Çünkü bu durumdan en çok etkilenen çocuklar oluyor. Tabi bunların yanında devletin güvenlikçi, savaş politikalarına da son vermesi gerekiyor. Bu politikalar, yaşanan ölümlerin, Kürt’e yaklaşımın şekillenmesinde rol oynuyor” diye belirtti.
Bir cezalandırma aracı!
Ermenistan ve Türkiye arasında süren müzakereler sonucu o bölgedeki mayınların temizlenmesi fakat Kurdistan’dakilerin temizlenmemesinin ne anlama geldiğini sorduğumuz Kaçmaz, şu yanıtı verdi: “Bu durumu da savaş politikası olarak saptamak mümkün. Aslında devletin, devlet aklının Kurdistan’daki tüm performansı, icrası, siyaseti ya da politikası bu eksende belirleniyor. Sorunun cevabı geniş kapsamlı ek olarak. Osmanlıdan günümüze devletin refleksleri de bu konumlanışı, politikayı belirliyor. Kürde karşı bir cezalandırma aracı olarak görülüyor. Faşist zihniyet halen Suriye sınırında mayınlardan temizlenen küçük bir alanı hazmedebilmiş değil. Yayınlarında, propagandalarında ‘güvenlik’ adı altında ellerinden gelse yeni mayınlı bölgelerin oluşturulmasını talep ediyorlar.
Örnekleri çoğaltabiliriz
Van’ın Başkale ilçesindeki patlayıcı cismin köylülerin karakola başvurmasına rağmen imha edilmediğini hatırlatan Kaçmaz, Ne olduğu anlaşılmayan bir cismin bulunduğu ve yurttaşların askerlere haber verdiği ve hâlâ müdahalede bulunulmadığı bilgilerini alıyoruz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bütünlüklü bir Kürt düşmanı politikanın farklı farklı meselelerde başka yüzlerde kendini göstermesidir bu durum. Mayınların temizlenmemesi, barış zemininin sağlanmaması, demokratik yaşamın ve siyasetinin temellerinin atılmaması birbirinden ayrı okunabilecek olgular değil maalesef dedi.
Kamuoyu basınç yapmalı
Mayınlar ya da savaş atıkları kaynaklı hayatını kaybeden, yaşam hakkı ihlal edilen insanların her platformda hem hak örgütlerinin hem de siyasi partilerin gündemi haline gelmesinin elzem olduğuna dikkat çeken Kaçmaz, bu konuda devlete ve devletin cezasızlık politikalarına karşı kamuoyunda bir basıncın oluşması gerektiğini vurguladı. Kaçmaz, son olarak şunları söyledi: “Devletin imzacısı olduğu tüm ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmesine, bir taraftan da çocuklar özelinde BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye’nin, tüm çocukların yaşama ve gelişme hakkını koruması gerektiğini defaatle ve her platformda savunmalıyız. Barış ortamında, şiddetten uzak yaşamak her yetişkinin ve çocuğun hakkıdır.”
***
Elimi istiyorum
Askeri cismin patlaması sonucu ağır yaralanan H.E., uzun süre tedavi görmek zorunda kaldı. Tedavi sonrası Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuşan H.E., yaşadıklarını hatırlamakta güçlük çekmiş ve şöyle demişti: “Orada mayının olduğunu bilmiyorduk. Sabah koyunları meraya götürdüm. Sonrasında hiçbir şey hatırlamıyorum” H.E., tek isteğinin kopan eline kavuşmak olduğunu belirtmiş ve dayanışma çağrısında bulunmuştu.
Görme yetisini kaybetti
#Siirt#’in Baykan ilçesinde koçer olan ailesi ile birlikte hayvanlarını otlatmak için Bitlis’in Hêvrês köyüne giden Yusuf Uluğ askeri cismin patlaması sonucu ağır yaralanmıştı. Patlamanın ardından ailesi, Uluğ’u kendi imkanlarıyla Bitlis Devlet Hastanesi'ne kaldırmış ancak hastanede müdahale edecek uzmanlıkta doktor olmadığı için Uluğ’un başka bir hastaneye sevk edilmesi gerektiği belirtilmişti. Van, Erzurum, Diyarbakır, Batman ve #Malatya#’da bulunan hastaneler, yer olmadığı gerekçesiyle Uluğ’u tedavi etmeyi reddetmişti. Günlerce hayatta kalma mücadelesi veren Uluğ, hem elini kaybetmiş hem de görme yetisini yitirmişti. [1]