Türk ordusu bir ay içinde 157 kez #kimyasal# silah kullanarak gerillaya karşı saldırı gerçekleştirmiştir. Uluslararası hukuku ve insanlık değerlerini tanımayan TC devleti, zehirli gaz kullanarak suç işlemeye devam ediyor.
Elma kokusuyla Halepçe'de son nefesini verdi #Kürt# çocuklar. Şimdi de sarin, hardal, fosgen, difosgen gazlarıyla Kürt ulusal özgürlük mücadelesi gerillaları imha edilmek isteniyor.
Yazması kolay... Türk ordusu bir ay içinde 157 kez kimyasal silah kullanarak gerillaya karşı saldırı gerçekleştirmiştir. Planlı ve sistemli şekilde işlenen bu insanlık suçu karşısında “uygar” batı dünyası sessiz ve suskun. Sömürü ve hegemonya çıkarlarını sessizlikle örtmeye çalışıyorlar.
Türk ordusunun en iyi bildiği ve şimdiye kadar en iyi yaptığı şey, kitlesel kırım gerçekleştirmektir. Sicili alabildiğine kirli olan suç örgütü, dün Ermeni-Rum-Asuri-Süryani-Êzîdî-Alevilere karşı balta ve palalarla soykırım gerçekleştirdi.
Bugün Kürt halkının yaşadığı toprakları kimyasalla zehirleyerek gerillayı katletmek istiyor. Kürdistan doğasını yakarak bozkıra çevirip yaşanılmaz kılmak istiyor.
Savaş ve insanlık suçu olan kimyasal silahların kullanımı uluslararası sözleşmelerle yasaklanmıştır. Bu anlaşmaların altında imzası olan TC devleti ne sözleşmelere uyuyor ne de uyarıları dikkate alıp dinliyor.
Nedir kimyasal silahlar? Ne yaparlar insana? Nasıl bir etkide bulunur ve nasıl bir iz bırakırlar insan vücudunda? Dışarıdan verilen bu zehirli yabancı maddeler vücudun doğal ve yaşamsal fonksiyonlarına zarar verir. Vücudun doğasını ve kimyasını bozar. Sindirim ve solunum yollarında ciddi bir tahribat yaratır ve cilt hastalıklarına yol açar. Uzun süre nefessiz ve soluksuz kalan bünye, geri dönüşü olmayan bir yola girer ve ölüm kaçınılmaz olur. Sayısız gerilla, bu kimyasal saldırılar sonucu şehit düştü.
Uluslararası hukuku ve insanlık değerlerini tanımayan TC devleti, kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayanı yok etmek, tutsak edip diz çöktürmek istiyor. Bu amaçla zehirli gaz kullanarak suç işlemeye devam ediyor.
Bilinmelidir ki kimyasal silahlar, biyolojik nükleer silahlarla birlikte kitle imha silahı sınıfına girmektedir. Bu anlamıyla kullanılmaları insanlık suçudur ve uluslararası sözleşmelerin altında imzası olanların hepsi en büyük suçu işlemektedir.
Tarihte kimyasal silah, zehirli gaz vb. kullanımı fizik ve kimyanın gelişimine paralel ilerlemiştir.
Sayısız ön deneme ve çalışmaları olan kimyasal silah ve zehirli gazların en etkili bir şekilde kullanımı 22 Nisan 1915’te gerçekleşmiştir. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı bir anlamıyla kitle imha silahların kullanımı, denemesi olmuştur.
I. Emperyalist Paylaşım Savaşı bir anlamıyla kimyagerlerin savaşı haline gelmiştir. Alman ve Fransız orduları arasındaki savaşta meterologlardan rüzgar bilgilerine ulaşılarak Alman mevzilerindeki 160 ton sıvı, on dakika içinde klor gazı haline getiriliyor ve Fransız mevzilerine yollanıyordu. Ve 6 km Fransız hattında bin kadar Fransız ve Cezayir askeri kimyasal gaz zehirlenmesinden ölüyor, 4 bine yakını da yaralanıyordu.
Öldürücü özellik gösteren gazların şimdiye kadar yaklaşık olarak 70 çeşidi bulunmaktadır. Boğucu ve yakıcı kimyasallar olan bu gazlar hardal gazı, fosgen, difosgen ve sarin gazıdır.
Kimyasal silahlar II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Avrupa cephelerinde kullanılmadıysa da Uzakdoğu’da gerilla alanlarında Laos, Endonezya, Vietnam’da halka ve gerillalara yönelik yoğun olarak kullanılmıştır.
İttihatçı-Kemalistler, M. Kemal’in emri ve talimatıyla Almanya'dan 20 ton boğucu gaz temin edip Amerikan bombardıman uçaklarıyla Dersim'i bombalamıştır.
16 Mart 1988’de Irak askerleri, kimyasal silah kullanarak Halepçe kentinde binlerce mazlum Kürt’ü katletti. Binlerce insanın birbirine sarılı görüntüleri insanlığın hafızasında kaldı.
Zalimler dün Kürt halkına ve çocuklarına elma yerine elma kokulu gaz yolladı, bugün de adı ve sayısı çoğalarak artan öldürücü gazları Kürt ulusal özgürlük hareketi gerillalarına karşı kullanmaktadır.
TC ordusu son bir ay içinde kimyasal silah saldırılarının sayısını artırdı. 23 Nisan 2021 tarihinden itibaren günümüze kadar gerillaya yönelik devam eden saldırılar gösteriyor ki, Türk ordusu ciddi bir tıkanma ve açmaz içindedir. Yoğun bir şekilde kimyasal silah kullanması acizliğin/barbarlığın tanımından başka bir şey değildir.
Uluslararası kurum ve kuruluşların bilinçli suskunluğu, arada bir göstermelik “durum endişe vericidir” açıklamaları ikiyüzlülük ve sahtekarlıktan başka bir anlam taşımamaktadır.
Bundan önce de Ekim 2019’da #Sêrekaniyê#’de beyaz fosfor kullanılması sonucu çok sayıda sivil yaralandı. Ne yazık ki, devletlerin ve BM’nin sessizliği TC devletiyle suç ortaklığını göstermekten başka anlam taşımamaktadır.
Soykırımcı Türk devletinin şimdiye kadar işlediği pek çok suç görmezlikten gelinmektedir. Halen “normal” bir devlet olarak muhatap alınmaktadır.
Hukuk ve adalet yalnız Türkiye’de katledilmiyor, dünyanın en uygar diye bilinen ülkelerinde de hukuk halkların kanıyla yıkanıyor. Sermayenin ayakları altında eziliyor. Özgürlüğün yegane dostu ne NATO, ne BM’dir. Tek dostumuz halklar ve dağlardır.[1]
Nubar OZANYAN