Bibliothek Bibliothek
Suchen

Kurdipedia ist die grösste Quelle für Informationen


Suchoptionen


Erweiterte Suche      Tastatur


Suchen
Erweiterte Suche
Bibliothek
Kurdische Namen
Chronologie der Ereignisse
Quellen
Geschichte
Benutzer Sammlungen
Aktivitäten
Suche Hilfe?
Kurdipedische Publikationen
Video
Klassifikation
Zufälliger Artikel!
Registrierung der Artikel
Registrierung neuer artikel
Bild senden
Umfrage
Ihre Kommentare
Kontakt
Welche Informationen brauchen wir!
Standards
Nutzungsbedingungen
Artikel Qualität
Instrumente (Hilfsmittel)
Über
Kurdipedi Archivare
Artikel über uns!
Fügen Sie Kurdipedia auf Ihre Website hinzu
E-Mail hinzufügen / löschen
Besucherstatistiken
Artikel Statistik
Schriftarten-Wandler
Kalender-Konverter
Rechtschreibkontrolle
Sprachen und Dialekte der Seiten
Tastatur
Lebenslauf Nützliche Links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Kekse
Sprachen
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Mein Konto
Anmelden
Mitgliedschaft!
Passwort vergessen!
Suchen Registrierung der Artikel Instrumente (Hilfsmittel) Sprachen Mein Konto
Erweiterte Suche
Bibliothek
Kurdische Namen
Chronologie der Ereignisse
Quellen
Geschichte
Benutzer Sammlungen
Aktivitäten
Suche Hilfe?
Kurdipedische Publikationen
Video
Klassifikation
Zufälliger Artikel!
Registrierung neuer artikel
Bild senden
Umfrage
Ihre Kommentare
Kontakt
Welche Informationen brauchen wir!
Standards
Nutzungsbedingungen
Artikel Qualität
Über
Kurdipedi Archivare
Artikel über uns!
Fügen Sie Kurdipedia auf Ihre Website hinzu
E-Mail hinzufügen / löschen
Besucherstatistiken
Artikel Statistik
Schriftarten-Wandler
Kalender-Konverter
Rechtschreibkontrolle
Sprachen und Dialekte der Seiten
Tastatur
Lebenslauf Nützliche Links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Kekse
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Anmelden
Mitgliedschaft!
Passwort vergessen!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Über
 Zufälliger Artikel!
 Nutzungsbedingungen
 Kurdipedi Archivare
 Ihre Kommentare
 Benutzer Sammlungen
 Chronologie der Ereignisse
 Aktivitäten - Kurdipedia
 Hilfe
Neue Artikel
Bibliothek
30 Jahre PKK-Verbot
17-11-2024
هەژار کامەلا
Bibliothek
Rückgeführte ausländische terroristische KämpferInnen und ihre Familien: Erkenntnisse zu P/CVE in Europa
07-11-2024
هەژار کامەلا
Bibliothek
Literaturrecherche zu Migration / Integration / Exil der KurdInnen
06-11-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Pazarcık (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Nurhak (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Göksun (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Elbistan (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Ekinözü (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Çağlayancerit (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Andırın (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Statistik
Artikel
  531,025
Bilder
  113,051
PDF-Buch
  20,683
verwandte Ordner
  108,655
Video
  1,637
Sprache
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
291,503
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
91,097
هەورامی - Kurdish Hawrami 
66,388
عربي - Arabic 
32,780
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
20,222
فارسی - Farsi 
11,616
English - English 
7,804
Türkçe - Turkish 
3,689
Deutsch - German 
1,809
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Pусский - Russian 
1,144
Français - French 
349
Nederlands - Dutch 
131
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
72
Polski - Polish 
56
Español - Spanish 
55
Italiano - Italian 
52
Հայերեն - Armenian 
52
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
20
Norsk - Norwegian 
18
Ελληνική - Greek 
16
עברית - Hebrew 
16
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
10
Тоҷикӣ - Tajik 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Esperanto - Esperanto 
7
Catalana - Catalana 
6
Čeština - Czech 
5
ქართველი - Georgian 
5
Srpski - Serbian 
4
Kiswahili سَوَاحِلي -  
3
Hrvatski - Croatian 
3
балгарская - Bulgarian 
2
हिन्दी - Hindi 
2
Lietuvių - Lithuanian 
2
қазақ - Kazakh 
1
Cebuano - Cebuano 
1
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Gruppe
Deutsch
Artikel 
1,012
Bibliothek 
360
Biografie 
260
Plätze 
112
Dokumente 
38
Märtyrer 
17
Veröffentlichungen 
6
Archäologische Stätten 
1
Parteien und Verbände 
1
Video 
1
Die Frauenfrage 
1
Repositorium
MP3 
328
PDF 
32,525
MP4 
2,758
IMG 
207,942
∑   Alles zusammen  
243,553
Suche nach Inhalten
Artikel
Massaker in Dêrik: Journali...
Bibliothek
Der türkische Krieg gegen d...
Bibliothek
IPPNW-Delegationsreise in d...
Plätze
Afrin
Bibliothek
Aysha
“ÇOĞUNLUK İKTİDARI VE AZINLIK DİRENİŞİ: TÜRKİYE’DE KÜRTÇE DİL HAKKI” Milliyetçiliğe karşı dönüştürücü direniş Söyleşi
Kurdipedia archiviert die Geschichte der Vergangenheit und Gegenwart für die nächsten Generationen!
Gruppe: Artikel | Artikel Sprache: Türkçe - Turkish
Teilen Sie
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Rangliste Artikel
Ausgezeichnet
Sehr gut
Durchschnitt
Nicht schlecht
Schlecht
Zu meinen Favoriten hinzufügen
Schreiben Sie Ihren Kommentar zu diesem Artikel!
Geschichte des Items
Metadata
RSS
Suche im Google nach Bildern im Zusammenhang mit dem gewählten Artikel!
Googeln Sie das ausgewählte Thema.
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish0
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin)0
English - English0
عربي - Arabic0
فارسی - Farsi0
עברית - Hebrew0
Deutsch - German0
Español - Spanish0
Français - French0
Italiano - Italian0
Nederlands - Dutch0
Svenska - Swedish0
Ελληνική - Greek0
Azərbaycanca - Azerbaijani0
Catalana - Catalana0
Čeština - Czech0
Esperanto - Esperanto0
Fins - Finnish0
Hrvatski - Croatian0
Lietuvių - Lithuanian0
Norsk - Norwegian0
Ozbek - Uzbek0
Polski - Polish0
Português - Portuguese0
Pусский - Russian0
Srpski - Serbian0
балгарская - Bulgarian0
қазақ - Kazakh0
Тоҷикӣ - Tajik0
Հայերեն - Armenian0
हिन्दी - Hindi0
ქართველი - Georgian0
中国的 - Chinese0
日本人 - Japanese0

“ÇOĞUNLUK İKTİDARI VE AZINLIK DİRENİŞİ: TÜRKİYE’DE KÜRTÇE DİL HAKKI” Milliy...

“ÇOĞUNLUK İKTİDARI VE AZINLIK DİRENİŞİ: TÜRKİYE’DE KÜRTÇE DİL HAKKI” Milliy...
“ÇOĞUNLUK İKTİDARI VE AZINLIK DİRENİŞİ: TÜRKİYE’DE KÜRTÇE DİL HAKKI”
Milliyetçiliğe karşı dönüştürücü direniş
Söyleşi: Ulus Atayurt
15 Mayıs 2021

Varlığı dahi yıllarca yok sayıldıktan, konuşulması dahi suç oluşturduktan sonra Türkiye’de Kürtçe kademeli olarak kabul gördü. Devlet televizyonu Kürtçe kanal bile kurdu, ama anadilde eğitim hakkına dair bir emare ufukta görünmüyor. İktidarın siyasal hamlelerine göre nispi rahatlamalar yaşayan Kürtçe bugün yine baskı altındaki dönemlerinden birini yaşıyor, yeni anayasa tartışmalarında bahsi bile geçmiyor. Kürtçenin Türkiye’deki “kaderi” niye böyle, iktidar-dil ilişkisi nasıl bir şey? “Çoğunluk İktidarı ve Azınlık Direnişi: Türkiye’de Kürtçe Dil Hakkı” başlıklı doktora çalışmasının ardından “Türkiye Siyasetinde Kürtler –Direniş, Hak Arayışı, Katılım” kitabını derleyenler arasında yer alan, çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak ders veren Nesrin Uçarlar ile 2010’da konuşmuştuk. 15 Mayıs Kürt Dili Bayramı vesilesiyle 109 no’lu Express’ten naklen…
Dil hakkını iktidar ve direniş mekanizmaları açısından ele aldığınız “Çoğunluk İktidarı ve Azınlık Direnişi: Türkiye’de Kürtçe Dil Hakkı” başlıklı doktora tezinizin çıkış noktası neydi?

Nesrin Uçarlar: Tezin çıkış noktasında iktidar ve direniş mekanizmaları odakta değildi. Başta, azınlık hakları ve kültürel haklar içinde en önemli meselenin dil olduğu noktasından hareketle, dilin milliyetçi ve ulus kurma odaklı projelerdeki rolüne vurgu yapmıştım. Milliyetçilik tartışmasında modernist ve postmodern yaklaşımlardan hareket ettim. Modernist yaklaşım araçsalcıdır, dilin nasıl kullanıldığını anlatır. Modernleşme projesinde Osmanlıcayla olan ilişkinin terk edilmesi, Türk Dil Kurumu’yla dilin homojenleştirilmesi, Millî Tedrisat Kanunları’nın çıkarılması, medreselerin kaldırılması gibi süreçler net bir şekilde milliyetçilik ile dil arasındaki bağlantıyı gösteriyor. Özellikle Avrupa’da homojenleşmeye karşı azınlıkların da aynı yollarla dil konusunda direniş gösterdiğini görüyoruz. Mesela Basklara ve Katalanlara baktığınızda, 1979’da otonomi ele geçirildikten sonra azınlık bölgelerinde tek dil ilan etmek gibi modernist bir yöntem kullanılıyor. Şimdiyse bu statükocu durumun yetmediği, halkın dille ilişkisinin önemi vurgulanıyor. Son kertede ben buna değil, iktidarın tekrar içselleştirildiğine, çoğunluğu elde edince azınlığın nasıl başka bir azınlık yaratmaya açık olduğuna da baktım. Sonuçta, çoğunluk iktidarıyla azınlık direnişinin doğrudan birbirlerinin karşıtı olmadığını, benzer söylemleri kullanarak, birbirlerini üreterek bir ikili yapı kurduklarını da deşifre etmek gerekiyor.

Gramsci’nin “kültürel hegemonya” kavramına gönderme yapıyorsunuz…
Kürt aktivistlerin postmodern kimlik tartışmalarının gündemde olduğu bir dönemde hareketi yeniden ele aldıkları için bir farkındalıkları var. Mesela Kuzey Irak’taki Türkmenleri es geçmiyorlar. Konuştuğum Kürt entelektüellerinin çoğu, Kürdistan kurulsa bile orada başka dil konuşan insanların haklarının tanınması gerektiğini düşünüyor. Gramsci’nin kültürel hegomonya tanımına birebir gönderme yapmasalar da, durumun savundukları ideallerin tersine bir sonuca yol açabileceğinin farkındalar. Gramsci, dilin doğrudan kültürel hegemonya yaratmanın bir aracı olduğunu anlatıyor. Bir halkı, anadili olmayan bir dili konuşmaya zorlamanın onların yaratıcılığını, düşünsel gücünü nasıl öldüreceğini söylüyor. En kötüsü de, şiddet doğuracaktır diyor. Ama dil söyleminin nasıl kolayca içselleştirilebileceğini anlatarak azınlık söyleminin tehlikeleriyle ilgili de önemli bir veri veriyor.

Gramsci, dilin doğrudan kültürel hegemonya yaratmanın bir aracı olduğunu anlatıyor. Bir halkı, anadili olmayan bir dili konuşmaya zorlamanın onların yaratıcılığını, düşünsel gücünü nasıl öldüreceğini söylüyor. En kötüsü de, şiddet doğuracaktır diyor.

“Kişisel olan siyasidir”; hem Gramsci, hem de feminist düşünce açısından başvurduğunuz bir kavram.
Azınlık ve dil haklarının hem uluslararası hem de ulusal metinlerde nasıl ele alındığına bakınca, bireysel haklar ve kolektif haklar, kamusal ve özel alana dair haklar gibi ikilemlerle karşılaşıyoruz. Antik Yunan’dan beri kamusal alan daha çok siyasal alan olarak tanımlanıyor. Ancak günümüzde kamusal alan siyasal değil; apolitik, devlete ait bir yer. İnsan yaşamını bireysel ve kolektif diye kolayca ayıramayız. Özellikle de azınlıklar için hayat böyle yaşanmıyor. Bu ayrım, azınlıkların çoğunluğa dahil edilmesi sürecinde ön plana çıkıyor. Evde Kürtçe konuşma hakkın var. Ama bu, kamusal bir “hak” değil. Kamusal haklar siyasal bağlam içinde belirlenir, azınlıkların böyle bir hakkı yok. Kamusal alan dediğimiz aslında ulusal alan. Bu alan sanki tarafsız, bütün vatandaşlara eşit derecede açık gibi algılanıyor. Ama o alanı tanımlayan bir çoğunluk var. “Bu alanda tek bir dil konuşulacaktır” diyorsan taraflı bir alana dönüşüyor. Niçin bunlar verili kabul ediliyor? Orada da radikal feministlerin “kişisel olan siyasaldır” şiarı devreye giriyor. Çünkü çoğunlukların kişisel sorunları aslında gayet kamusal bir sorun. Azınlıklarınki ise “kişisel”. Bu yüzden erkek egemen bir dünyada kadınların bunu fark etmiş olması tesadüf değil.

Birey ve topluluk hakları, kamusal ve özel alan ikiliklerine dönelim. AB, Avrupa Konseyi, BM gibi büyük ölçekli kurumlar ve Türkiye’nin de imzaladığı uluslararası sözleşmeler bu ikilemlere nasıl bakıyor?
1. Dünya Savaşı’na kadar Milletler Cemiyeti’nde bu sorun çok net olarak kolektif haklar bağlamında tartışılıyor. Azınlık hakları mefhumu ilk defa o dönemde uluslararası gündeme giriyor. Bu hakların pozitif haklar olmadığı, bilâkis, gerçek eşitliğin ancak bu haklar sayesinde olabileceği dile getiriliyor. Fakat Milletler Cemiyeti’nin ömrü kısa. II. Dünya Savaşı çok ciddi bir azınlık sorununa yol açıyor. Sınırlar değişirken yeni devletlerin içinde azınlıklar ortaya çıkıyor. Savaş sonrası BM kurulduğunda, azınlıklara kolektif haklar verilmesinin bir çatışma sebebi olabileceği ihtimali fark ediliyor. Azınlık hakları, bireysel haklar ve özel alan ile sınırlanıyor. Soğuk Savaş sonrası, kamusal ve kolektif hakların tekrar telaffuz edildiğini görüyoruz. Ama uluslararası metinlerin hepsi, biraz bizim anayasaya benziyor. Bütün özgürlükler ve haklar tanımlandıktan sonra “bu haklar devletlerin ulusal sınırlarını tehdit edecek şekilde kullanılamaz” veyahut “devletlerin imkânları ölçüsünde uygulanır” deniyor. Yetki büyük ölçüde devlet mekanizmasına terk edildiği için bu dokümanlar etkili değil. En ilginci de, AB’nin dil ya da azınlık haklarıyla ilgili herhangi bir metni olmaması. AB, Avrupa Konseyi’nin çıkardığı iki metni, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşmesi’ni üye ülkelerin imzalamalarını salık veriyor. Ama şart değil. Mesela Fransa ve Yunanistan direniyor. Kendi toprakları içinde dilsel azınlıklar olmadığını söylüyorlar. Peki, bu tür uluslararası metinler azınlıklara ne derece faydalı olabilir? Azınlıklar bu metinlerin yazılma sürecinde bulunmuyorlar. AB’de daha bağlayıcı metinler devletleri rahatsız edeceği için çıkmıyor. Türkiye’deki sorunu ise eksik, tamamlanmamış liberalizm ve modernite sorunu olarak tanımlayanlar var. Kolektif ve kamusal haklardan bahsettiğinizde, “sorun, bireysel hakların yeterince kullanılamaması” diyorlar. Avrupa’daki liberal ülkelerde liberalizm tamama erdiği halde bu sorunlar hâlâ var, sadece daha “güzel” tartışılıyor. Yani oturup Türkiye’nin liberalleşmesini mi bekleyeceğiz? Çünkü liberalizmi ve moderniteyi kendi içinde zaten tartışabiliriz. Kolektif hakları savunanlarsa, doğal olarak Kürtler, diğer dilsel azınlıklar ve sol perspektife sahip çevreler.

Burada ulusalcı ve liberal çizgiler örtüşmüyor mu?
Evet, aynen öyle. Hatta “modernleşme projemiz güzel, ancak hakkıyla yapılamadığı için sorun var” deniyor. Evet, belki ekonomik açıdan eşitlikçi bir kalkınma, daha erken bir modernleşme olsaydı, belki biraz daha az şiddetli bir sorun yaşıyor olabilirdik. Fransa örneğinde olduğu gibi –ki orada da Korsika meselesi var. Son kertede, modernleşme bunların garantisi değil. Türkiye’de henüz bireysel hak ve kolektif hak ayrımı tartışmasına girilmemiş görünüyor. Aslında, bireysel/kolektif haklar tartışması mesnetsiz bir tartışma. Böyle yaşamıyo- ruz. Siyaset kolektif olarak yapılıyor. Bu ayrım, liberal söylemin yanılgısı. Kolek- tif hakkın içine de iktisadî boyutun, me- kânsal, kentsel boyutun girmesi elzem. Yaşanılan bölge, insanlar, mekânlar be- raber düşünülmeli. Ortak kimlik açısın- dan değil, yaşamsal meseleler açısından kolektiviteyi ele almalıyız.

Kamusal alan bütün vatandaşlara eşit derecede açık gibi algılanıyor. Ama o alanı tanımlayan bir çoğunluk var. “Bu alanda tek bir dil konuşulacaktır” diyorsan taraflı bir alana dönüşüyor. Orada radikal feministlerin “kişisel olan siyasaldır” şiarı devreye giriyor. Çoğunlukların kişisel sorunları gayet kamusal, azınlıklarınki ise “kişisel”. Erkek egemen bir dünyada kadınların bunu fark etmiş olması tesadüf değil.
Post-kolonyal ve post-yapısalcıların, mesela Homi Bhabha’nın ortaya attığı paylaşımcı, milliyetçiliğe kaçmayan ara devrelerden bahsediyorsunuz…

Post-yapısalcıların iktidar tartışmasından faydalanıyorum. İktidarı elde etme fikrine tetikte yaklaşmaktan bahsediyoruz. Kürtlerin bir iktidar talebi yerine, haklarını özgürce ve ortaklaşa belirlemeye muktedir olma anlamında bir kolektivite talebi olabilir. Kürt hareketinde zaten bu tür sinyaller var. Bu farkındalıkla ontolojin ve dolayısıyla epistemolojin değişiyor. Mesela bir devlet fikri yerine yerinden yönetim meselesinin ortaya atılması, post-yapısal anarşizme de götürebilir bizi. Bu biraz Zapatistaların da yaptığı gibi olabilir. Konseyler, halk komiteleri kuruldukça, paradigma ve pratikler de değişebilir. Kürt hareketine eklemlenecek egemen çoğunluk mensupları bu tür tartışmaları genişleterek bir katkı sunabilir.

YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan Kürtçenin yüzde 60-70’inin Farsçadan, yüzde 20-25’inin Arapçadan, gerisinin de Türkçeden ödünç alındığını söylüyor. Kürtçe tarihi karşınıza nasıl çıktı?

Kürtçenin bir dille akrabalığı kurulacaksa bu elbette Farsça olur. Ama bu tür etkileşimler Türkçe için de geçerli değil mi? Kürtçe sadece standartlaşma ve yazın dili olarak biraz işin başında. Özellikle Kırmançca için bu böyle. Ama Soranca için durum farklı. Dört ülkeye yayılmış Kürt halkı içinde en az hakka sahip olanlar Türkiye ve Suriye’dekiler. İran ve Irak’ta dil açısından hakları var. Türkiye’deki Kırmançcanın standartlaşması esas olarak buradan Avrupa’ya giden Kürtlerle başlıyor. Yusuf Ziya Özcan’ın yaptığı gibi, Kürtçe başka bir dilin bileşeni yapılarak önemsizleştirilemez. Diyelim ki, Farsçanın bir lehçesi. Ne olacak ki? Dilbilimcilerin “dil, ordusu olan lehçedir” diye bir deyişi var. Kürtçe, devleti olmadığı için, daha çok edebî alanda eserler vererek gelişiyor. 16. ve 17. yüzyılda da ağaların himayesindeki şairler çok ürün veriyor. Medrese eğitim sistemi tek olmadığı için Kürtçe eğitim ve eserler var. Cumhuriyetle bunlar yasaklanınca ölü bir döneme geçiliyor.
Tezinizde diaspora Kürtleri ve yerel entelektüellerle söyleşiler yapıyorsunuz. Bu iki coğrafyadaki değerlendirmeleriniz nasıl?

Milliyetçilik çalışırken transnational (ulus-ötesi) yaklaşımlara dair literatüre ilgim Kürt diasporasıyla beraber şekilendi. Çalışmanın bir kısmını yaptığım İsveç, Kürt kültürel yaşamının merkezi olarak kabul edilen ülkelerden biri. Almanya, sosyal göçle de şekillenen Kürt kimliğine sahipken, İsveç doğrudan siyasallaşmış Kürt entelektüellerin gittiği yer. Önce diasporaya baktım. Avrupa’daki çeşitli örgütlerin siyasal liderleri ve bağımsız, dil üzerine çalışan insanlarla görüştüm. Kemal Burkay bunlardan biri. Bir yandan KOMKAR (Kürdistan Dernekleri Birliği) ve PSK’nin (Türkiye Kürdistan’ı Sosyalist Partisi) uzun yıllar lideri olmuş, bir yandan da Kürtçe pek çok kitap yazmış bir isim. Görüşülmezse olmaz isimlerin yanısıra, kamuoyunda ön plana çıkmamış kişilerle görüştüm. Lerzan Jandil, Alan Dilpak, Munzur Çem bunlardan bazıları. Alan Dilpak’ın Kürtçe alfabe kitabı var. İsveç’te bir Kürt okulunun yöneticisi Haydar Diljen gibi, Kürtçenin fiilen içinde olan insanlara gittim. Görüştüğüm otuza yakın kişi arasında sorulara baştan aşağıya milliyetçi bir yaklaşımla cevap veren çok az. Ayrıca, bir-iki saat zarfında söylenenlere bakıp insanları kategorilere yerleştirmedim, eğilimleri ulus-ötesi kavramıyla birleştirerek üç kategoriye ayırdım. İlk eğilim, klasik milliyetçiliğe yakındı. Bu eğilimin söylemlerinde devlet ya da federal yönetim türü bağımsız veya özerk, siyasal bir üstyapı öne çıkıyor. Kürtçenin bir özerk yapı ya da devlet içinde resmi dil olmasını, standartlaştırılmasını, bunun da egemen bir lehçe etrafında yapılmasını istiyorlar. İktidar algısı oldukça klasik. İkinci eğilime kültürelci görüş diyebiliriz. Onlar baştan beri dille daha çok ilgilenen, dilin araçsallaştırılmaması gerektiğine inananlar. Dilin kendisinin bir değer ve zenginlik olduğunu söylüyorlar. Bu eğilimde apolitik diyebileceğimiz unsurlar mevcut. Politikadan klasik devlet, iktidar merkezli politikayı anlıyor ve bu sebeple dil hakları mücadelesini politikadan arındırmaya çalışıyorlar. Halbuki yaptıkları tüm kültürel çalışmalar siyasal bir alanda varlık gösteriyor. Üçüncü eğilim, ulus-ötesi yaklaşım. Bu eğilimdekiler sayıca daha az ve daha marjinal bir kesim. Ulus-ötesinden kastım, milliyetçiliğe daha eleştirel yaklaşabilen, dille ulusal kimlik arasında doğrudan ilişki kurmayan, kimliği inşa edilmiş bir varoluş olarak tanımlayanlar. Konuştuğum kişilerden diasporadaki Kürt entelektüelleri Avrupa’daki birinci, Türkiye’dekiler ise 1990’larda siyasallaşmış ikinci jenerasyonu temsil ediyor. İlginç olan, buradaki yeni jenerasyonun ulus-ötesi yaklaşıma daha yakın olması. Demek ki diaspora, ulusçuluk anlayışının sorgulanmasının otomatik olarak gerçekleştiği yer değil. Hatta tersi bir durum söz konusu. Tabii, diasporanın tutumu aynı zamanda Avrupa’daki ırkçılık ve yabancı düşmanlığından da kaynaklanıyor. Türkiye’ye baktığımızda, milliyetçilik eleştirisinin zayıf olmadığını, mesela Kawa Nemir, Lal Laleş, Sami Tan gibi yeni jenerasyonun bu konuda farkındalık geliştirdiğini görüyoruz. Sami Tan İstanbul Kürt Enstitüsü başkanı ve bu kurumun Kürt siyasal hareketiyle yakın bağları mevcut; devlet eleştirisi gibi, PKK eleştirisi de yapabiliyorlar. Birincisi, zamanında PKK’nin de devlet benzeri bir milliyetçi yaklaşıma sahip olduğunu söyleyebiliyorlar. Şimdi PKK’de de bu tartışma sürüyor. İkincisi, dili bir direniş mekanizması olarak kullansalar da, kültürelciler gibi naif bir yerden değil, kamusal alana çıkmak, insanların dille ilişkilerini onlara gözden geçirtmek üzerinden hareket ediyorlar. Üçüncüsü, siyasallık eski sosyalist anlayıştaki gibi doğrudan devrim odaklı değil. Yine de çok siyasal bir angajman var. Kitapların iki dilli basılmasını talep ediyorlar. Türkçeyle ilişkilerini bir düşmanlık üzerinden yürütmüyorlar, bir karşıtlık kurmuyorlar. Çoklu siyasal bir yapı tahayyül ediyorlar. Sanatsal ve kültürel alanın doğrudan siyasete alet edilmeden siyasal olabileceğini söylüyorlar.

Kürtlerin iktidar talebi yerine, haklarını özgürce ve ortaklaşa belirlemeye muktedir olma anlamında bir kolektivite talebi olabilir. Kürt hareketinde bu tür sinyaller var. Devlet fikri yerine yerinden yönetim meselesinin ortaya atılması, post-yapısal anarşizme de götürebilir bizi. Konseyler, halk komiteleri kuruldukça, paradigma ve pratikler de değişebilir.

#PKK#’nin dil konusundaki tutumu ve farklı Kürtçe lehçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
PKK’nin ilk ortaya çıkışını ve dünyadaki atmosferi düşündüğümüzde sol, Marksist-Leninist, devrimci bir hareket olduğunu hatırlarız. Bildiğimiz anlamda milliyetçi referansları yoktu. Milliyetçilik söylemi 1990’larda kullanılmaya başlansa da, hemen terk edilmeye çalışılmış. Bu anlamda, PKK’nin uzun süre dili siyasal bir mücadele aracı olarak kullanmadığı çok açık. Hatta PKK’nin Kürtleri Türkçeye asimile ettiğini iddia edenler var. Aslında, PKK başta şehirlerde örgütlenirken ortak dil olarak Türkçeyi seçiyor, çünkü Kürtçe eğitimi alınmamış bir dil. Köylere gittikçe Kürtçe ortaya çıkıyor. Açıkçası, bu konuda araştırma açısından bir boşluk olduğunu düşünüyorum. PKK insanları nasıl örgütledi? Siyasal hareketler, konjonktüre uygun söylemler seçiyorlar. Toprak, devlet, Kürdistan, su, baraj insanları mobilize etmeye yeterli. Şimdi, dil hakkı da kullanılıyor. Ancak PKK’nin dil mücadelesine uzun yıllar bir katkısı olmaması örgüte has bir durum değil. Şartlar elvermediği için pek çok Kürt hareketi böyle davrandı. Kürtler çok farklı görüşlere sahip bir topluluk. Genel olarak bazılarının PKK’ye dile vurgu yapmadığı için kızgın olduğunu, bazılarının da bunu PKK’nin milliyetçi olmadığına dair bir gösterge olarak algıladıklarını söyleyebiliriz. Çünkü PKK’de, ETA’da olduğu gibi, Kürt siyasal hareketine bağlılığınız dili konuşmanızla ölçülmüyor. Yani özcü bir milliyetçilikle karşı karşıya değiliz. Bazıları da PKK’yi milliyetçiliğe sürükleyen nedenin, sosyalizmin gündemden düşmesi, örgütün tabanını sosyalist söylemlerle yeterince örgütleyememesi olduğunu söylüyor. Bu durumun çok kısa sürede tartışılmaya başlanmasını şans olarak görüyorum. İktidarıyla, muhalefetiyle Türk siyasal yaşamındaki aktörlerin tartışmadığı kadar milliyetçiliği tartışıyor Kürt hareketi. Bu tartışmaya vesile olan faktörlerden biri olarak Zazaca meselesi sayılabilir. Bu mesele bilhassa Zazaca Hareketi’nde vücut buluyor. Zazaca en eski, fakat en az yazılmış, daha doğrusu, en geç yazılmaya başlanmış dil ve daha az insan kullanıyor. Dil mi, lehçe mi, bu benim meselem değil. Zazaca hareketi Avrupa’da başlamış. Bazıları bunu, Avrupa’ya gitmiş Kürt entelektüellerin postmodern dönemde kültürel kimlik tartışmaları açılınca kendilerine bir alan açmak için başlattıklarını söylüyor. Bazıları da Avrupa’da çok eski dönemde yapılmış çalışmalarda Zazacanın ayrı bir dil olarak belirlendiğine atıfla harekete meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Bence ulusal kimliğin nasıl inşa edildiğini Zazaca hareketi üzerinden anlayabiliriz. Bugün yok, ama yüzyıl sonra bir Zaza ulusu olabilir. Bu böyle başlıyor. Kaynaklar bulunuyor, kitaplar basılıyor, örgütler kuruluyor ve Zaza diye bir kimlik çıkıyor.

Miroslav Hroch gibi milliyetçilik kuramcılarına göre özellikle Avrupa’da, ilkin milliyetçi bir entelektüel zümre ortaya çıkıyor. Akabinde orta sınıf, yayın ve haberleşme yoluyla yarı-bilinç durumuna geçiyor. Bu Avrupa’da sizin baktığınız örneklerde de hep böyle mi?
Hroch’un eksiği, sorunuzdaki modeli sadece yeni ulusal hareketler için kullanmasıydı. Oysa Fransa kurulduğunda da halkın sadece yüzde 25’i Fransızca konuşuyordu. En fazla 200 yıllık bir geçmişi olan zorunlu eğitim çok önemli bir fark yaratıyor. Benedict Anderson’ın dediği gibi, ulusun üyelerinin birbirini hayal etmesini sağlayan en önemli aygıtlardan biri bu zorunlu eğitim. Birkaç nesil sonra Fransızca konuşan bir ulus ortaya çıkıyor. Ulus-devlet projesi hiçbir zaman bir devlet, bir iktidar ve o iktidarın kullandığı elitler olmadan gerçekleşmiyor. Ancak belli bir süre sonra milliyetçilik de din gibi içselleştiriliyor ve toplum tarafından üretilmeye başlanıyor. “Sokaktaki insan”ın bu kadar kolay milliyetçi olmasını açıklamamız lâzım. Türkiye’de milliyetçilik kimliğin çok doğal bir parçası gibi dile getiriliyor. Avrupa’da en azından bu bir farkındalıkla beraber telaffuz ediliyor. Orada milliyetçi olmak “normal” bir durum değil. Bu anlamda benim amacım, masum gibi gözüken Fransız modelini de sorunsallaştırmak. Biliyorsunuz, Fransız ve Alman modeli diye bir ayrım var. Fransa’da Fransızca konuşur ve Fransız kültürel değerlerini benimsersen Fransız oluyorsun, Almanya’da Alman olmanın kan bağıyla ilişkisi kuruluyor. Fransız modeli medeni bir proje gibi anlatılıyor, ama aslında ikisi de şiddet kullanıyor, biri şiddet yoluyla içeriyor, diğeri şiddet yoluyla dışarıda bırakıyor. Özellikle ulusal dil politikaları açısından söz konusu ayrım yitiyor. Türkiye’deki modelin Alman ve Fransız modellerinin bir karışımı olduğu söyleniyor. Kısaca halk Alman/Fransız olduğunu biliyor olabilir, ama Alman/Fransız olmanın siyasal, kültürel, ekonomik bir karşılık bulması devlet eliyle yapılan bir şey. Ernest Gellner buna “bahçe kültürleri” diyor. Bazı kültürler seçilip yetiştiriliyor, devlet eliyle geliştirilerek yaygınlaştırılıyor. Bazı kültürler de baskı altına alınıyor ya da ihmal ediliyor. Bunun dereceleri değişebilir. Kimisi liberalizm adı altında “ilgilenmiyorum, ne yaparsanız yapın” der, ama bu yavaş bir ölüme terk etmek olur. Kimisi de doğrudan otoriter bir yöntemle bastırır.

“Türklerin” kafasını karıştırmalı, Türk ulus kimliğini tartışmaya açmalı ve Türkçeyle kurulan ilişkiyi dönüştürmeliyiz. Bizler, yani çoğunluğun üyeleri de özgür değiliz. “Türk” olmaktan başka şansımız yok. Marx nasıl işçileri devrimin özneleri olarak gördüyse, bugün dönüştürücü direnişin öznelerini azınlıklar olarak görebiliriz.

Milliyetçiliğe karşı dönüştürücü direnişi öneriyorsunuz. Bu nasıl bir pratik?
Azınlık direnişinde çoğunluğu da içerecek, mevcut iktidar ve siyaset anlayışını dönüştürecek bir yaklaşım olması gerekiyor. Sadece Kürtlerin hakları ve Kürtçe için direnmenin özgürleştirici ve dönüştürücü bir tarafı yok. Kürt hareketinde bu tür bir dönüştürücü yaklaşımın nüveleri zaten var. “Türklerin” kafasını karıştırmalı, Türk ulus kimliğini tartışmaya açmalı ve Türkçeyle kurulan ilişkiyi dönüştürmeliyiz. Esasen bizler, yani çoğunluğun üyeleri de özgür değiliz. “Türk” olmaktan başka şansımız yok. Azınlıklardan ayrıcalıklı durumdayız tabii ki, çünkü ortam “Türk”. Ama son kertede ben Türk olmak istemiyorum. Devlet ve bürokrasi dışında yerel siyasetin yolunu açacak bir direnişe ihtiyacımız var. Marx nasıl işçileri devrimin özneleri olarak gördüyse, bugün dönüştürücü direnişin öznelerini azınlıklar olarak görebiliriz. Tabii bu durum da koşulsuz şartsız gerçekleşmeyecek. Her işçi nasıl işçi bilincine sahip değilse, her Kürt de Kürtlük ve bunun üzerinden dönüştürücü bir siyaset yapabilme potansiyeline ve farkındalığına sahip değildir doğal ki. Benim benzetmem biraz da öncülük açısından atfedilen rol anlamında. Tıpkı işçiler gibi, azınlıkların da hayata başlar başlamaz bir farkındalıkları mevcut. O yüzden dönüştürücü direnişin failleri olmaları potansiyel olarak mümkün. Burada bir desteğe ve dayanışmaya ihtiyaçları var. Siyaset hepimizi tek, sabit bir kimlik içinde eritmemeli. Öte yandan ben Kürt siyasetini bu anlamda çok olumlu buluyor, hiç kısır görmüyorum.

Dil hakkı konusunda İsviçre modeli gibi federatif bir yapı kullanılamaz mı?
Dil sorununun çözüldüğü bütün yerlerde, mutlaka topraksal veya kültürel bir özerklik mevcut. İsviçre modeli bunlar arasında biraz uç bir örnek. Kantonlar ve federal bir yapı. Ancak bunları tartışmak gerekiyor. Dil sorununun çözüldüğü yerde öncelikle yerinden yönetime rastlıyoruz. Mesela Korsika da dahil –ki Fransa üniter bir devlet– yetkilerin yerel yönetime kısmi devri söz konusu. Merkezi yapıyı aynen koruyalım derseniz, sorunu çözme şansınız yok. Sadece Bask, Korsika, Katalunya ya da İsviçre’ye değil, mesela İsveç’e bakalım. Orada belediyeler özerk bir yapı gibi. Federal sistem yok, ama belediye isterse “suyu özelleştirmeyeceğim”, “Kürtçe okul açacağım” diyebiliyor. Kimse de kalkıp “bu, ulusal çıkarlara aykırı” demiyor. Dil hakları meselesi de ancak yerel mercilerle merkezi yönetim arasındaki ilişki üzerinden çözülebilir. Yerinden yönetim nihayetinde ekonomik olarak da yetkilerin paylaşılması anlamına gelecek. Bu, bugünkü şartlarda Türkiye’deki iktidarların kolay kolay rıza göstereceği bir şey değil. Yoksa eğer yerel yönetim yasası uygulanırsa, mesela DTP’nin Diyarbakır’daki kaynaklar konusunda bir yetkisi olmasından doğal bir şey olamaz.[1]

Dieser Artikel wurde in (Türkçe) Sprache geschrieben wurde, klicken Sie auf das Symbol , um die Artikel in der Originalsprache zu öffnen!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
Dieser Artikel wurde bereits 309 mal angesehen
Schreiben Sie Ihren Kommentar zu diesem Artikel!
HashTag
Quellen
[1] Website | Türkçe | https://birartibir.org
verwandte Ordner: 1
Verlinkte Artikel: 3
Gruppe: Artikel
Artikel Sprache: Türkçe
Publication date: 15-05-2021 (3 Jahr)
Art der Veröffentlichung: Born-digital
Dialekt: Türkisch
Dokumenttyp: Ursprache
Inhaltskategorie: Kurdenfrage
Inhaltskategorie: Sprachlich
Inhaltskategorie: Untersuchung
Städte: Istanbul
Technische Metadaten
Artikel Qualität: 99%
99%
Hinzugefügt von ( سارا ک ) am 01-06-2024
Dieser Artikel wurde überprüft und veröffentlicht von ( هاوڕێ باخەوان ) auf 03-06-2024
Dieser Artikel wurde kürzlich von ( هاوڕێ باخەوان ) am 01-06-2024 aktualisiert
Titel des Artikels
Dieser Artikel ist gemäss Kurdipedia noch nicht finalisiert
Dieser Artikel wurde bereits 309 mal angesehen
Verknüpfte Datei - Version
Typ Version Ersteller
Foto-Datei 1.0.1102 KB 01-06-2024 سارا کس.ک.
Kurdipedia ist die grösste Quelle für Informationen
Biografie
Sefik Tagay
Biografie
Dilan Yeşilgöz
Biografie
Adnan Koucher
Bibliothek
30 Jahre PKK-Verbot
Artikel
Bürgermeister Cevdet Konak: Dersim wird niemals kapitulieren
Biografie
Saya Ahmad
Artikel
Mazlum Abdi: Einheit ist mehr denn je notwendig
Bibliothek
Literaturrecherche zu Migration / Integration / Exil der KurdInnen
Biografie
Sebahat Tuncel
Artikel
Auftrittsverbot für kurdische Musikerin Xecê
Bibliothek
Die Kurden - ein Volk in drei Nationen
Archäologische Stätten
Stadtmauer von Diyarbakır
Artikel
Ein Jahr Gefängnis für kurdisches Lied
Biografie
Amed Sherwan
Artikel
Aus Hewlêr verbannte HDP-Vertreter geben Erklärung ab
Bibliothek
Rückgeführte ausländische terroristische KämpferInnen und ihre Familien: Erkenntnisse zu P/CVE in Europa
Biografie
Sherko Fatah
Biografie
Kemal Bozay
Bibliothek
Şingal 2014: Der Angriff des „Islamischen Staates“, der Genozid an den Êzîdî und die Folgen
Biografie
Leyla Îmret
Biografie
Gülistan Gürbey

Actual
Artikel
Massaker in Dêrik: Journalist Isam Abdullah getötet
20-11-2022
هەژار کامەلا
Massaker in Dêrik: Journalist Isam Abdullah getötet
Bibliothek
Der türkische Krieg gegen die kurdische Selbstbestimmung
26-05-2023
هەژار کامەلا
Der türkische Krieg gegen die kurdische Selbstbestimmung
Bibliothek
IPPNW-Delegationsreise in die Türkei 2010
22-11-2023
هەژار کامەلا
IPPNW-Delegationsreise in die Türkei 2010
Plätze
Afrin
22-09-2024
هەژار کامەلا
Afrin
Bibliothek
Aysha
08-10-2024
هەژار کامەلا
Aysha
Neue Artikel
Bibliothek
30 Jahre PKK-Verbot
17-11-2024
هەژار کامەلا
Bibliothek
Rückgeführte ausländische terroristische KämpferInnen und ihre Familien: Erkenntnisse zu P/CVE in Europa
07-11-2024
هەژار کامەلا
Bibliothek
Literaturrecherche zu Migration / Integration / Exil der KurdInnen
06-11-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Pazarcık (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Nurhak (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Göksun (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Elbistan (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Ekinözü (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Çağlayancerit (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Plätze
Andırın (Kahramanmaraş)
31-10-2024
هەژار کامەلا
Statistik
Artikel
  531,025
Bilder
  113,051
PDF-Buch
  20,683
verwandte Ordner
  108,655
Video
  1,637
Sprache
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
291,503
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
91,097
هەورامی - Kurdish Hawrami 
66,388
عربي - Arabic 
32,780
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
20,222
فارسی - Farsi 
11,616
English - English 
7,804
Türkçe - Turkish 
3,689
Deutsch - German 
1,809
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Pусский - Russian 
1,144
Français - French 
349
Nederlands - Dutch 
131
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
72
Polski - Polish 
56
Español - Spanish 
55
Italiano - Italian 
52
Հայերեն - Armenian 
52
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
20
Norsk - Norwegian 
18
Ελληνική - Greek 
16
עברית - Hebrew 
16
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
10
Тоҷикӣ - Tajik 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Esperanto - Esperanto 
7
Catalana - Catalana 
6
Čeština - Czech 
5
ქართველი - Georgian 
5
Srpski - Serbian 
4
Kiswahili سَوَاحِلي -  
3
Hrvatski - Croatian 
3
балгарская - Bulgarian 
2
हिन्दी - Hindi 
2
Lietuvių - Lithuanian 
2
қазақ - Kazakh 
1
Cebuano - Cebuano 
1
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Gruppe
Deutsch
Artikel 
1,012
Bibliothek 
360
Biografie 
260
Plätze 
112
Dokumente 
38
Märtyrer 
17
Veröffentlichungen 
6
Archäologische Stätten 
1
Parteien und Verbände 
1
Video 
1
Die Frauenfrage 
1
Repositorium
MP3 
328
PDF 
32,525
MP4 
2,758
IMG 
207,942
∑   Alles zusammen  
243,553
Suche nach Inhalten
Kurdipedia ist die grösste Quelle für Informationen
Biografie
Sefik Tagay
Biografie
Dilan Yeşilgöz
Biografie
Adnan Koucher
Bibliothek
30 Jahre PKK-Verbot
Artikel
Bürgermeister Cevdet Konak: Dersim wird niemals kapitulieren
Biografie
Saya Ahmad
Artikel
Mazlum Abdi: Einheit ist mehr denn je notwendig
Bibliothek
Literaturrecherche zu Migration / Integration / Exil der KurdInnen
Biografie
Sebahat Tuncel
Artikel
Auftrittsverbot für kurdische Musikerin Xecê
Bibliothek
Die Kurden - ein Volk in drei Nationen
Archäologische Stätten
Stadtmauer von Diyarbakır
Artikel
Ein Jahr Gefängnis für kurdisches Lied
Biografie
Amed Sherwan
Artikel
Aus Hewlêr verbannte HDP-Vertreter geben Erklärung ab
Bibliothek
Rückgeführte ausländische terroristische KämpferInnen und ihre Familien: Erkenntnisse zu P/CVE in Europa
Biografie
Sherko Fatah
Biografie
Kemal Bozay
Bibliothek
Şingal 2014: Der Angriff des „Islamischen Staates“, der Genozid an den Êzîdî und die Folgen
Biografie
Leyla Îmret
Biografie
Gülistan Gürbey

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 16.08
| Kontakt | CSS3 | HTML5

| Generationszeit Seite: 0.703 Sekunde(n)!