$Zilan Katliamı$
Zilan Katliamı veya Zilan Deresi Katliamı veya Zilan Deresi Kırımı (Kürtçe: Komkujiya Zîlan veya Komkujiya Geliyê Zîlan), 1930 yılının Temmuz ayında[dn] Ağrı Dağı İsyanları sırasında Ferik Salih Omurtak komutasındaki 9. Kolordu tarafından Üçüncü Ağrı Harekâtı başlatılmadan önce Van ilinin Erciş ilçesinde yer alan Zilan Deresi'ne (günümüzde Hatun Çukurovası olarak da bilinir) sığınan Kürtlere yönelik gerçekleştirilen katliam. Temmuz 16, 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre 15.000 kişi, bizzat Ağrı isyanında da yer alan Kürt yazar Hesen Hîşyar Serdî (1907-Eylül 14, 1985)'ye göre, Ademan, Sipkan, Zilan ve Hesenan aşiretlerden oluşan 18 köyden 47.000 köylü Ermeni araştırmacı Garo Sasuni'e göre, 5.000 kadın, çocuk ve yaşlı öldürülmüştür, Ekim 3, 1930 tarihli Berliner Tageblatt gazetesi ise, Türkler, Zilan bölgesinde 220 köyü imha etti ve 4.500 kadın ve yaşlı katletti şeklinde aktardı. Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi ise, Zilan Bölgesi vadilerinden birinde 1.550 kişi kesildi, Erciş bölgesinde 200 köy yakıldı, Patnos sahasında yakılıp yıkılmayan tek köy kalmadı, Türk askerleri, Kürtlerin hayvanlarını da alıp aşırdılar. şeklinde aktarmaktadır.
Arka plan
Ana maddeler: Ağrı ayaklanmaları ve Ağrı Cumhuriyeti
Ağrı isyanları sırasında Ağrı Dağı ve civarında Hoybun Merkez Komitesi tarafından İhsan Nuri Paşa'nın önderliğinde Ağrı Cumhuriyeti ilan edildi.
$Türkiye'nin hazırlıkları$
9 Mayıs 1928 tarihinde Türkiye direnişçileri vazgeçirmek için af çıkardı. Daha önce Süleyman Nazif, Vaaz ve nasihat veya re’fet ve şefkat zamanı çoktan geçti, eline silah almış olan her asinin eli başıyla birlikte kesilmelidir. demiş. Direnişçiler dağdan inmelerine rağmen İran’da faaliyetlerini sürdürdükleri için sonuçta Süleyman Nazif'in isteği uygulanmış oldu.
Türkiye müzakerede inisiyatif elde edemeyince İhsan Nuri Paşa ile doğrudan müzakere etmeye karar verdi. Fakat bu da sonuç vermedi.
Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Birinci Umumî Müfettiş İbrahim Tali Öngören'in de hazır bulunduğu Bakanlar Kurulu toplantısında 29 Aralık 1929 tarihli ve 8692 sayılı kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Burada Haziran ayında Ağrı'ya yönelik hareket öngörüldü.
Bakanlar Kurulu kararname doğrultusunda 7 Ocak 1930'da Genelkurmay Başkanlığı 9. Kolordu komutanlığına, Bulakbaşı ile Şıhlı köyü arasında asilerle meskûn olan köyler ile sığınılan yerler ele geçirilerek asiler geçim üssünden yoksun bırakacağını, bölge eşkıyadan temizledikten sonra Ağrı Tepeler hattına doğru takip edileceğini ve bölgede jandarma alayları için lazım olan yerlerden başka meskûn yer bırakılmayacağına dair emir verdi.
$Üçüncü Ağrı Harekâtı'nın ertelenmesi$
Mart 18 1930 tarihinde Salih Omurtak 9. Kolordu Komutanlığına atandı (8 Mayıs 1934'e kadar). 11 Haziran 1930 tarihinde Türk tarafının Ağrı direnişçilerine karşı silahlı muhalefeti başladı. Hoybun bütün Kürdistan'a yönelik yardım çağrısında bulundu. Bundan dolayı geniş cephede direnişçilerin cevap alma endişesine kapılan Türkiye 800-1500 silanlı olduğu tahmin edilen Ağrı Dağı'ndaki direnişi kırmak için hazırlanan saldırıdan geçici olarak vazgeçti.
$Katliam$
=KTML_Red=Türk Ordusu iki kolordu (7. Kolordu ve 9. Kolordu) ve 80 uçaktan oluşan hava gücü kullandı. Cumhuriyet gazetesi özel muhabiri Yusuf Mazhar'ın aktardığına göre, isyana katılan bütün köyler yakılırken 15.000 kadar kişi Zilan Deresi'nde öldürüldü. Sağ kalanların bir kısmı ise İran'a kaçıp katliamdan kurtulmayı başardılar.=KTML_End=
Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarihinde bu olayı Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur. şeklinde duyurmuştur. Aynı gün çıkan Akşam gazetesinde ise ölü sayısı 3000 olarak verilmektedir.
Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığına ait rapor, Erciş ve Zilan yakınındaki Türk başarısı'nın birkaç silahlı adamlar ve büyük çoğunluğu oluşturan savaşçı olmayanlara karşı kazanıldığını aktarmaktadır.
$Sonraları$
31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet gazetesinde dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün demeci yayımlandı: Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Katliamın ardından bölge halkının tüm mallarına el konuldu, 1950 yılında Erciş Asliye Ceza Mahkemesi'ne mallarını geri almak için başvuran köylüler, herhangi bir sonuç alamadı ve 2012 yılında konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşındı. Söz konusu dava kabul edilmiştir, davacılardan Mehmet Gürbüz, dedesinden kalma altı bin dönüm arazisine el konulduğunu ve o dönemden kalma tapu kayıtlarının kabul edilmediğini belirtti.
$Kültürel etkiler$
Yaşar Kemal 1950'li yıllardaki röportajlarında Zilan Deresi Katliamını öğrenip çok etkilendiğini belirtmiştir. Daha sonra Deniz Küstü adlı romanında katliamdan söz etti. Romanın başkahramanlarından biri Selim Balıkçı, Ağrı harekâtlarına katılmış ve yüzünden yaralanarak Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırılmıştır.
Oktay Candemir ve Ercan Öksüz'ün davası
2007 yılında DİHA Van muhabirleri Oktay Candemir ve Ercan Öksüz, Zilan deresi katliamı tanıklarından 94 yaşındaki Kakil Erdem'in tanık olduğu olayları konu alan Zilan Katliamı'nın Tanığı Konuştu başlıklı bir röportaj yayınladılar. Röportajın ardından iki muhabir hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama iddiasıyla dava açıldı. 9 Eylül 2008’de Van 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan dava neticesinde iki muhabir birer buçuk yıl hapse mahkûm oldu.[1]