Kitap Adı: Babamın Tüfeği
Yazar: Hiner Saleem
Çevirmen: Heval Bucak (Fıransızca)
Orijinal Adı: Le Fusil De Mon Pere
Yayın Evi: Avesta Yayınları
Yayın Tarihi: 2005, İstanbul
Zaman geçtikçe, yürek atışlarım azalıyor sevgilim... Ve ben, Azad, artık bir çocuk değildim.
Ama en garip olanı, katliamlara rağmen hala burada olmamız. Keldaniler, Babilliler, Sümerler imparatorluklar kurdular, onlardan geriye hiçbir şey kalmadı. Bir şey olmamamıza karşın, biz hala buradayız, dilimizi konuşuyoruz. Boyun eğmeyi reddediyoruz, başkaldırıyoruz ve hala hiçbir şey değiliz ...
Zaman geçtikçe, yürek atışlarım azalıyor sevgilim... Ve ben, Azad, artık bir çocuk değildim.
Hayır, fedakârlıklarımız boşuna değildi, artık özgürdük.
...ve Kürtlerin dağlar dışında başka dostu olmadığını söylüyorlardı.
Kürtlerin tek bir atasözü vardır: Kêm bijî, kel bijî. (Az yaşa, atik yaşa)
“Kadın toplumun yarısıdır. Tek elle alkış tutulamaz… Kuş, tek kanatla uçamaz..”
Eğitimin Kürtçe yapıldığı okula başladım. Milli marşımızı öğrendim: Ey Reqib, her maye qewme kurd ziman, Naşikê û danayê bi topê zeman...
Kafamda yer eden şarkısının sözleriyle çıktım odadan: Her ku dem derbas dibe, lêdana dilê min hêdî dibe delala min..
Kadın toplumun yarısıdır. Aslan erkek de olsa,dişi de olsa aslandır. Tek elle alkış tutulamaz...
Birinci gün dersin tek bir kelimesini anlamadım. Öğretmen Arapça konuşuyordu. Yıkılmıştım...
...Son dükkan, dağlarımızın tanıdık kuşu, halkımız için bir sembol olan keklik tutkunlarının buluşma yeriydi. Kekliğin kendi kendinin düşmanı olabileceğini biliyordum, çünkü avcılar onları başka keklikleri çekmek için yem olarak kullanıyorlardı. Fakat annemin biz Kürtleri neden kekliklere benzettiğini anlamıyordum, çünkü ben hala bir[1]