Hogir Berbir’ın yayınlanmış en az 17 Kürtçe kitabı var ama pek bilinmiyor. Daha nice böyle değer bulunuyor.[1]
Bir derviş zindanda Hallac’a “Aşk nedir?” diye sordu.
Hallac, “Aşkın ne olduğunu bugün, yarın ve öbür gün göreceksin” dedi. O gün onu katlettiler. Ertesi gün ateşte yaktılar. Üçüncü gün külünü göğe savurdular…
Kitap okumak yerine internette gezinti yapmak moda haline gelmişken buna direnen bir edebiyat çıkışı yaşanıyor. Dağ ve zindan direnişçileri bunun öncülüğünü yapıyor.
Baskı ve engellemelere rağmen kitaplar büyük bir özveriyle hazırlanıyor ve dağıtılıyor. “Dijital kitaplık” sayesinde daha fazlasına ulaşmak mümkün fakat bununla birlikte kitaplara dokunmak ve yayınevlerini destekleyip yaşatmak gerekiyor.
İçerik ve nitelikle ilgili tartışmalar, üretilen eserler sayesinde giderek derinleşiyor.
Edebiyatımızda genellikle acılarımız anlatılmak istenir, önemli denemeler de yaşanmıştır fakat acılarımız bile tam yansımıyor.
Kelimelerle anlatılamayan acılar, gerçek olamayacak kadar ağır acılardır. Böylesi acıları yaşamış olanlar, yaşadıklarını tam olarak anlatamazlar.
Hayal edilemeyecek kadar büyük acılar yaşayan halkların, Kürtlerin, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Nesturilerin, Êzîdîlerin çocuklarıyız. Bu yüzden daha çok direnişin diliyle acılarımıza yanıt oluşturuyoruz. Bu direnişi yazıya dökenlerimiz de var. Sadece acıları değil yaşamı bir bütünen ele alma yönünde bir eğilim de gelişmekte; yapıcı-inşa ruhu edebiyata da yansımaktadır.
Parti Romanları yazıldı, yazılıyor. Bu bir dönemeçtir. Tarihi bir rol oynayacak; edebiyat alanına soluk kazandırdığı gibi direnişe de güç katacaktır.
‘Zagros Okulu’
* Yazarları direnişte yer almış, adları bile heyecan yaratmaya yeten “Kobanê Direniş Güncesi” ve “Kobanê: Çepera Rumetê” kitapları yayınlandı. Böylesi birçok değerli kitap çıktı. Halen yayınlanmayı bekleyen onlarcası var:
* Şengal ve Zeki yoldaşı anlatan “Güneşin Yoldaşı Mam Zeki” herkesin yüreğinde sarsıcı etkiler bırakacaktır.
* Ruken Serhed yoldaşın hayatını, yürek sızılarını ve direnişini anlatan “Dağın Kalbinde Yücelen Kadın” göz yaşları içinde okunurken vicdanları sorgulatacaktır.
* Dağlardaki filozofik yolculuğu anlatan “Zagros Okulu” dünyaya yeni bir pencere açmak isteyenlere kılavuz olacaktır.
* Dersim gerilla anılarının aktarıldığı “Dersim’de Gerilla Güncesi” büyük bir heyecanla okunacak, okuyan gerilla olmak isteyecektir.
* Atakan Mahir yoldaşı anlatan “Kalbimin Hikayesi” ise İzmir’den Dersim’e Kürt-Türk her düş yolcusunun anlam arayışına düşen bir umut katresi olacaktır. Bunlar gibi sırasını bekleyen muazzam güzellikte kitaplar var.
Edebiyat ve hakikat
Ve şimdi dünya sahnesinde yıldız gibi parıldayıp tüm zihin ve yürekleri aydınlatan Jineoloji sayesinde edebiyat en hakiki anlamına kavuşmayı beklemektedir.
Sanat gibi edebiyat da günlük tüketilecek bir şey değildir fakat güncel bir sorunumuz var: Uzun vadeli tarihi çalışmalar kadar hemen şimdi, şu an İmralı’daki, dağlardaki, ovalardaki, kentlerdeki direnişi anı anına yansıtacak bir sanat ve edebiyat faaliyetini geliştirmeye de ihtiyaç vardır. Kuşkusuz bu konuda çaba sahibi olanlar öncülük yapıyor ve örnek oluyorlar. Bunun daha yaygın gelişmesi ve günlük yaşanan ırkçı saldırılar dahil her türlü soykırıma karşı toplumsal vicdanı ayaklandıracak kadar etkili hale gelmesi gerekiyor.
Kürtçe edebiyat
Yine Kürtçe edebiyata yönelik ilgi artmış ve eserler çoğalmış olsa da bunun topluma taşırılması önündeki engelleri aşmak için her yurtseverin Kürtçe kitap okuma azmini kamçılaması ve en başta da diline sahip çıkması edebiyata gerçek değerini kazandıracaktır.
Hogir Berbir’in 17 Kürtçe kitabı
Bir de bu değerleri tanıtma sorunu var. Örneğin Hogir Berbir’ın yayınlanmış en az 17 Kürtçe kitabı var ama pek bilinmiyor. Daha nice böyle değer bulunuyor. Ne var ki sanatçıların ortak projelerine bile bazen duyarsız yaklaşılıyor. Oysa her türlü olanağı zorlayıp sanatçıları desteklemek her demokrat ve yurtseverin görevidir.
Hele ki yaratılmış eserlere gerektiği gibi sahip çıkmamak, tarihin affetmeyeceği bir suça ortak olmaktan çok da farksız değildir! Hiçbir gerekçe bu suçu ortadan kaldırmaz.
Kanat çırpmaya olanak sağlamayan her yaklaşım sadece kültürel soykırımın ömrünü uzatmaya yarar. Kültürel soykırımı yenecek büyük ve kalıcı değerler sanat ve edebiyat alanındaki değerlerdir. Dil konusunda yapılan çalışmalar da bu kapsamdadır. Tüm bunlara sahip çıkmak için nasıl bir kültürel soykırımla karşı karşıya olduğumuzu hatırlamak yeterlidir. O zaman dil, edebiyat, kültür, sanat gibi tüm çalışmalar direniş temelinde olur, eylemli olur.
Hallac’ın yüreğini taşıyanlar
Yaşadığımız dönemin hakikati ırkçı, faşist soykırıma karşı her konuda eylemsel olmayı gerektiriyor.
Bu sayede edebiyat ve sanat alanında toplum öncülüğü gelişebilir; uygulanabilir kapsamlı planlamalarla bu alan özgürlük hamlesinin öncü, eylemci, yürütücü gücü haline getirilebilir.
Bu iş, Hallac’ın yüreğini taşıyanların işidir. Gerillanın direnişi bu ruh ve cesareti vermektedir. Bu direnişle bağını kuran dil, sanat, edebiyat çalışmaları daha çok başarılı olabilir.