Atatürk'ten Erdoğan'a Kürt Politikası
Ramazan Topdemir
Parola Yayınları
2014
Atatürk ve Kürt Sorunu konusuna geçmeden önce, bölgenin sosyal, siyasal ve coğrafi yapısı hakkındaki
değişimleri hatırlamakta fayda vardır. Doğu ve Güneydoğu ile ilgili çok şey yazıldı ve söylendi.
Bu bağlamda çözüm önerileri sunuldu, raporlar hazırlandı. Ama söylemler eylemelere geçmediği için Doğu
ve Güneydoğu’da herhangi bir değişme olmadı. Bölgede can ve mal kayıplarının yanında binlerce aile
mağdur oldu. Yazılan raporların ve ortaya konulan çözüm yollarının eyleme geçmesi mümkün değildi.
Çünkü bölge ile ilgili çözüm yolları sunanlar, masa başında oturup raporlar hazırlamışlar, halkla bütünleşme
gayreti göstermemişlerdir. Bundan dolayı Doğuyu ellerinde tutamayan tüm merkezi hükümetlerin Batıyı da
kaybettiğini gördük. Doğu ve Güneydoğu bölgemizin, yerleşme düzeninin dağınıklığı, özellikle kırsal alana
yatırım, hizmetlerinin gitmesine imkân vermemiştir. Bunun sonucu olarak eğitim ve sağlık konularında
beklenen sonuçlar alınamadı. Ayrıca kalkınmanın en önemli unsuru olan yetişmiş insan gücünden faydalanılmadı.
Bölgede bazı merkezler dışında, şehirleşme, beklenilen ölçüde hizmet verecek bir gelişme göstermemiştir.
Durum böyle olunca, bu bölgeler uzun süre kamu görevlileri için cazip gelmemiştir.
Doğuya gelenler de sürgün olarak gelmişlerdir.......[1]