Dijital sanatın dünyasına artık geçmeliyiz. Çünkü o geleceğin sanatıdır ve bana göre bu sanatla uluslararası alana da dahil olabiliriz. Dijital alan aracılığıyla da biz iyi ve dikkat çekici eserler üretebiliriz.[1]
Yeni çağda sanata dair algı ve teknikler de yenileniyor. Bu yeni algı ve tekniklerden birini de bize dijital alan sunuyor. Dijitalizasyon, her ne kadar birçok şüphe ve endişeye sebep olsa da sanatçılara birçok imkan ve kapı da açıyor. Fakat milenyum çağı sanat algısına etki ettiği kadar diğer birçok kavrama da etki ediyor. Bu kavramlardan biri de 'sınır'dır. 2000’li yıllarla birlikte sınırın anlamı değişti ve bütün toplumlarda globalizasyon sanatçıların da ana gündemlerinden biri haline geldi. Birçok sanatçı kendi toplumlarından fiziki olarak uzaklaşıp birer göçmen olarak dünyanın yeni gerçekliğine dahil oldular.
Biz de sanatçı Lukman Ahmad ile sanattaki dijitalizasyonu, göçmen sanatçıları ve bu çerçevede toplumla sanat arasındaki ilişki üzerine konuştuk. Ahmad Dijital sanat artık kaçınılmaz bir gerçekliktir ve onu öğrenmemiz gerek diyor. Ahmad'e göre sanatçı farklı kültürler arasında bir köprüdür ve yine Ahmad için diasporada üretilen sanat herkes için ciddi önem taşıyor.
Seni kısaca tanıyabilir miyiz?
1972 yılında Rojava'nın Dirbêsiyê kentinde dünyaya geldim. Çocukluğumdan beri sanatı hep sevdim. Sanata olan ilgim ilkokul öğretmenlerimin de ilgisini çekmişti. Bu yüzden 1983 ve 1984 yıllarında Hesekê'de sanat alanında çocuk kategorisinde en başarılı öğrenciydim. Sanat eğitimimi akademide yapmadım. Fakat kendimi eğitip sanatın içerisine girdim. Hesekê kentinde büyüdüm ve 2010 yılından bu yana Amerika'da yaşıyorum.
Sanatını icra ederken motivasyonun kaynağın nedir?
Açıkçası bu çok geniş bir soru. Çünkü sanat dediğimiz şey sanatçının hayal ve yorum dünyasında çok geniş bir yer kaplar. Bu yüzden bu motivasyon her an ortaya çıkmaya hazır bekler zaten. Fakat yıllar içerisinde onu nasıl kullanmam gerektiğini ve hangi konularda nasıl işleyeceğimi öğrendim diyebiliriz. Genel anlamda sanatımı önemli konular üzerine kuruyorum. Örneğin dengbêjî Kürt destanları farklı olduğu için onların üzerine uzun yıllardır çalışıyorum. Onun dışında sanatımı güncel olaylar veya Kürt toplumunu ilgilendiren konular üzerine kuruyorum. DAİŞ'e karşı yürütülen mücadele ve Kürtlerin egemenler tarafından maruz bırakıldığı baskılar. Bu da işlerimin başka bir yönü. Çünkü çağla bağlantılı.
Diasporada yaşayan bir Kürt olarak sanat icra etmek nasıl bir şey?
Doğrusu göçmenlik ve ıraklık insanın üzerinde büyük bir etki bırakıyor. Özellikle de duygu ve özlem açısından. Ama ben sanatın bu duyguları kolaylıkla esere dönüştürüp onlara yeni bir renk verebildiğine inanıyorum. Çünkü bu duyguların içerisinde hikaye, sevgi, hayal ve mesaj var.
Sanatla toplum arasındaki ilişki nasıldır sence ve nasıl olmalıdır? Sen Kürt bir sanatçı olarak bu ilişkinin içerisinde kendini nerede görüyorsun?
Benim için sanatla toplum arasındaki ilişki çok önemli yerde, çünkü ben sanatımı bunun üzerine kuruyorum. Kendimi Kürtlerden ayrı görmüyorum. Kürt toplumu güzel ve çirkin tüm renkleriyle çok önemli bir kaynak işlevi görüyor eserlerimde. Ben ülkeden ayrıldıktan sonra ülkemi daha iyi tanıdım, Kürt halkını da. Öncesinde bizim dışımızdaki Kürtleri yalnızca kitaplardan okumuştum ama burada onlarla da tanıştım. Kültür, ağız, gelenek, sorunlar ve çelişkileriyle onları daha yakından tanıdım. Bu bana çok iyi geldi. Artık Kürt resmini daha berrak bir şekilde gördüm. Bu yüzden de daha sıkı sıkıya bağlandım onlara ve her sergim veya işimde onların da payının olmasına çabaladım hep. Öte yandan özgünlüğünü yabancılara sergilediğin zaman aslında sanatın aracılığıyla kendi toplumunu da tanıtmış oluyorsun. Sanatçı, halklar veya birbirinden farklı kültürler arasında bir köprüdür. Bu yüzden de diasporadaki sanat faaliyetlerine önem veriyorum.
Uluslararası alanda ezilen halkların sanatçıları nasıl hareket etmeli?
Evet, dediğim gibi sanatçı kendi halkı ile diğer halklar arasında bir köprü görevi görür. Bu yüzden sanatçının temsil ettiği halkın kimliğinin eserde açık olması gerek. Apaçık veya dar siyasetin rengiyle değil. Eser, halkın kendine özgü temeli ve kökleri üzerine kurulmalıdır. Diğer yandan da eser tekniği ve argümanlarıyla güncelden uzak olmamalı.
Sana göre Kürt sanatçılar uluslararası alanda kendi kimlikleriyle kendilerini ve temsil ettikleri halkı yeterince temsil edebiliyorlar mı?
Kuşkusuz Kürt sanatçılar bunu kolaylıkla yapabiliyor, kimliklerini eserlerinde yansıtabiliyorlar. Üstelik aşağı veya yetersiz bir düzeyde de değil.
Kürt sanatçılar uluslararası alanda hangi sorunlarla karşı karşıya kalıyor?
Sayısız sorun var. Çünkü ırkçılık sanatın da içinde var. Bu bağlamda sanatçılar kendi kimliğine medeniyet ve kültürün içindeki diğer kimlikler gibi saygı duymalıdır. Kürdistan kendi gerçekliği içerisinde hiçbir zaman bağımsız bir ülke olamadı. Bu yüzden de birçok etkinlikte Kürdistan ismi bilinmiyor, tanınmıyor. Dolayısıyla sanatçılar böylesi etkinliklere kesinlikle kendi kimlikleriyle katılmalıdır fakat ırkçılığa yaslanmadan.
Artık etkinlikler çoğunlukla dijital alanda gerçekleşiyor. Dijital alan, sanatçının takipçilerinin karşısına çıkması için çok önemli bir misyona sahip. Sen Kürt bir sanatçı olarak dijital alan hakkında ne düşünüyorsun?
Dijital sanat olumlu bir gerçekliktir ve biz de onu öğrenip onun dünyasına geçmeliyiz. Çünkü o geleceğin sanatıdır ve bana göre bu sanatla uluslararası alana da dahil olabiliriz. Dijital alan aracılığıyla da biz iyi ve dikkat çekici eserler üretebiliriz. Dolayısıyla ben bu alanı gayet iyi görüyorum.
Senin gibi birçok Kürt sanatçı dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Bu dağılma gelecekte sanat açısından nasıl bir tablo ortaya çıkaracak?
Şu an Kürt sanatçıların emeği sayesinde dışarıda ya da Kürdistan'da artık farklı anlatılar ortaya çıkmaya başladı ve bunların sanatı da gittikçe gelişiyor. Çünkü yabancı sanatçı ve kişilerle ilişkiler kuruyorlar. Bu birbirinden farklı çalışmalarla artık sanatta yeni bir aşamaya geliniyor ve bu da çağdaş sanat aracılığıyla kendi ülkesinin sözünü bütün dünyaya duyurmak anlamına geliyor.