10 yaşından itibaren bağlamayı eline alan Ali İkizer, 30 yılı aşkın süredir bağlamasıyla sanatçılara eşlik ediyor. İkizer ile Pazarcık’ta başlayan ve Avrupa’da devam eden müzik hayatını konuştuk. [1]
Ali İkizer, Avrupa'daki Kürt müzik dünyasında tanınan müzisyenlerinden biri. Otuz yılı aşkın süredir onu bağlamasıyla sanatçılara eşlik ederken görüyoruz. Ancak dinleyici veya izleyici olarak onu yakından tanımıyoruz. Hikayesini dinlemek, müzik yolculuğunu konuşmak için yaşadığı şehirde, Almanya'nın Köln kentinde bir araya geliyoruz.
Sohbete başlayınca öğreniyorum ki müzik yolculuğu o doğmadan çok önce başlıyor. Ali İkizer, müzikle iç içe olan bir aile ortamında büyüyor. Babası Bollo, rızba ve çoban kavalı çalıyor, dayısı Xala Qir da rızba yapıyor. Ağabeyi Karre Bolle ise Pazarcık yöresinde tanınan bir ozan. Pazarcık'ın Maxson (Maksutuşağı) köyünden olan Ali İkizer, babası, dayısı ve ağabeyini şöyle anlatıyor:
Üçünün de yolunu sürdürüyor
Dayım Xala Qır uzun yıllar rızba yapıyor. Pazarcık'da birçok pir ve zakir onun yaptığı rızbalarla cem bağlıyor. 2004 senesinde Hakka yürüdü. Rızba’nın Aleviler'de farklı bir yeri var. Bize ait bir saz. Ona şimdi Dede Sazı ya da Üç Telli diyorlar. Ama biz rızba deriz. Curadan biraz büyük, çöğür dediğimiz sazdan bir küçük, şelpe ile çalınan bir sazdır. Eskiden bu sazı genelde dedeler çalardı. Tatlı bir çalışı var. Ben küçükken onları gördüğümde çok özeniyordum.
Babamın da bir rızbası vardı. O da çalardı. Babam ayrıca çoban kavalı dediğimiz dilsiz kavalı da çalardı. Uzun ve demirden bir kavalı vardı ama kalp rahatsızlığı nedeniyle yıllarca çalmadı. O yüzden pas tuttu.
Ağabeyim Karro ise yanık sesli ve uzun eserler üreten bir ozandı. Kürtçe söylerdi. Evlerde doldurduğu kasetleri çok dinlenirdi. Maalesef üçünü de kaybettik. Dayım 2004, babam 2009 ve Karro ağabeyim 2017 yılında yaşamını yitirdi.
Onlarca sanatçıya eşlik etti
Ali İkizer'in hikayesine gelirsek... Ustası olduğu enstrüman bağlama. Çoğunlukla sanatçı Diyar ile birlikte sahneye çıkan İkizer, Xelîl Xemgîn'den Şivan Perwer'e kadar onlarca sanatçıya da sahnede eşlik etti.
Ali İkizer, 1971 senesinde Pazarcık'ın Maxson köyünde doğuyor. 1988'de 17 yaşındayken İsviçre'ye geliyor. Üç sene İsviçre'de kaldıktan sonra 1991 yılında Almanya'nın Köln şehrine yerleşiyor. O günden bu yana da burada yaşıyor.
10 yaşında bağlamaya başlıyor
Ali İkizer 10 yaşına geldiğinde hem okula gidiyor, hem kuzuları yayıyor. Arta kalan zamanlarında komşusu Hisênê Huse'nin yanında bağlama çalmasını öğreniyor.
Saza ilgili olduğunu gören ailesi bir cura alıyor. Böylelikle müziğe olan isteği her geçen gün artıyor. Sonra elektro bağlamaya heves ediyor. Ağabeyi Karre Bolle Almanya'dan izine geldiğinde Maraş'ta kendisine elektro bağlama alıyor. Sazı anfiye bağlayarak çalması onu etkiliyor. Çaldıkça çalıyor ve bütün köye dinletiyor! Zaman zaman köyde yapılan eğlencelerde elektro bağlamayla şarkılar söylüyor.
Sosin’dan Ciwan Haco’ya
1988 yılında İsviçre'ye gelen Ali İkizer, gelir gelmez bir halk oyunları ekibine katılıyor ve üç yıl Kürt halk danslarını icra ediyor. 1989 yılında ise artık sazıyla sahnede yer alıyor. O yıl Mardinli sanatçı Qadrî Zana'ya sahnede bağlamasıyla eşlik ediyor. İkizer, “Qadrî Zana'nın eşi Maraşlı. İlk olarak onunla sahneye çıktım. Sahneye çıkmamda, kendimi geliştirmemde onun rolü var. Üzerimde emeği var” diyor. Daha sonra Almanya'ya yerleşen Ali İkizer, burada ise Sosin'dan Ciwan Haco'ya kadar tüm Kürt sanatçılara sahnede bağlamasıyla eşlik ediyor.
Birçok albümde sazıyla yerini aldı
2000 yılından itibaren birçok kaset ve CD'de bağlama çalan İkizer, “Diyar, Xelîl Xemgîn, Seyîdxan, Sosin, Binevş Narin, Aydın gibi sanatçılarımızın albümlerinde bağlama çaldım. Hasan Yıldız'ın ikinci albümü ile Ahmet'in son albümünün de yönetmenliğini yaptım diye anlatıyor.
En çok ülkedeki konserler etkiledi
Sanatçı Diyar ile birlikte başta Orta Avrupa ülkeleri olmak üzere İskandinavya, Balkanlar, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Irak, Suriye, Lübnan, Rusya, Ermenistan, Kazakistan ve Sibirya'da konserlere giden Ali İkizer, 2004 yılında ülkede yaptıkları konserleri ise unutamadığını anlatıyor: “Bu yıllar boyunca en çok hoşuma giden konserler İstanbul'dan Hakkari'ye kadar yaptığımız konserler oldu. 2004 yılında turneye çıktık ve 17 ayrı şehirde mükemmel konserlerimiz gerçekleşti. Bingöl, Adıyaman ve Hakkari'de stadyumlarda sahne aldık. 30 bin kişi geliyordu. İzdiham oluyordu. Diyar da, ben de 1988'de Avrupa‘ya geldik ve 16 yıl sonra ülkeye döndük. O konserler, o sevgi bizim için büyük bir hediye oldu. Konser verdiğimizde izdiham oluşuyordu.
Dünyayı dolaşsan da köyün ayrı
Gûlê Neçe albümü yeni çıkmıştı. Doğup büyüdüğüm yöreye ait olan Sawê şarkısı da o albümdeydi. O eseri ben derlemiştim. İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda konser verdik. Doluydu. Bursa'da açık hava tiyatrosunda konser verdik. Altınoluk, İzmir, Antalya, Adana, Pazarcık, Adıyaman, Urfa, Amed, Malatya, Hakkari, Şırnak, Bingöl, Karakoçan, Elazığ, Muş, Van, Ağrı, Yüksekova ve Cizre'de konserler verdik. Yüksekova konseri unutulmazdı. Öyle bir izdiham görmedim.”
Ali İkizer o yıl Diyar ile birlikte kendi köyü Maxson'u da ziyaret eder. Bu defa kendi köyünde Diyar ile birlikte sahne alır ve Sawê'yi yerinde, Maxson köyünde okurlar. İkizer, “İnsan dünyayı dolaşsa da kendi doğup büyüdüğü köyü ayrıymış. Biz de çok sevindik, köylülerimiz de” diyor, o günü anlatırken.