Pîremêrd’in 3. Kızı Rehmexandır. Rehmexan’ın, iki erkek ve iki kız çocuğu oluyor. Bunlar: Faiq Hoşyar, Ahmed Ziring, Fatimaxan ve Perwindir.
Pîremêrd’in ikinci oğlu Wedad’ta Suleymaniye’de babasını ziyaret ediyor. Bu görüşmeyi Pîremêrd’in kendisi Jîn gazetesinin 939 sayısında gündeme getiriyor. Onun anlatımlarına göre bir Alman profesörün başkanlığında farklı milletlerden akademisyenler bir ansiklopedi hazırlığı içindeler. Wedad’ta onlarla çalışıyor. Wedad’ı Hindistan’a Sanskrit dilini öğrenmek gönderiyorlar. Wedad doğrudan Hindistan’a gitme yerine Irak üzerine gitmeyi tercih ediyor. Irak’a geçerken Suleymaniye’ye gidiyor ve Pîremêrd ile görüşüyor. Pîremêrd Wedad ile birlikte Bağdat’a gidiyor. Bağdat’ta İngiltere Büyük Elçiliğinde Wedad için vize alıyor ve Reşid Necib de Wedad’a Hindistan’da kendisine yardımcı olabilecekleri insanların adreslerini veriyor. (Omid Aşna, age sayfa 79)
WEDAD İLE 1963 YILINDA İSTANBUL’DA GÖRÜŞME
Pîremêrd’in ölümünden sonra akrabaları arasında görüşmelerin olup olmadığını araştırdığım zaman bir ilk görüşmenin 1963 yılında İstanbul’da gerçekleştiğini gördüm. Pîremêrd’in torunu Fatimaxan’ın oğlu Nizar Xefuraxa ile yaptığım görüşmelerde bir hayli belge, bilgi ve fotoğraflara ulaşabildim. Nizar Xefuraxa’nın bana gönderdiği bir çok fotoğrafın içinde bir tanesinde 1963 yılında Wedad ile İstanbul’da yapılan görüşmenin fotoğrafıdır. Bu fotoğrafta Pîremêrd’in torunu Fatimaxan, eşi Xefuraxa, çocukları, Nizar, Diyar, Çotyar ile birlikte Pîremêrd’in oğlu Wedad görünüyor.(fotoğrafa bakınız) Aile yaklaşık olarak bir ay boyunca İstanbul’da kalıyor.
Yine Nizar Xefuraxa’nın bana verdiği bilgilere göre kendisi 1993-1994 yıllarında Türkiye’de Pîremêrd’in torunu Muhammed Ergün(Nejadi’nin oğlu ve Atilla Sav’ın kardeşi) ile 3 defa görüştüğünü söylüyor. Bu görüşmelere ilişkin bana verdiği resimlerden birinde Pîremêrd’in iki torunu Ergün Sav ve Fatimaxan görülüyor. Nizar Xefuraxa ile Ergün Sav’ın iki ayrı resmi ve bir de Ergün Sav’ın eşi ve Nizar Xefuraxa’nın eşlerinin birlikte çekilmiş bir resimleri var. Bu görüşmeler 1993 ve 94 yıllarında Ankara’da gerçekleşmiştir.(Resimlere bakınız!!)
Nizar Xefuraxa ve ailesi Ankara’da Muhammed Ergün Sav ile 1993-94 yıllarında görüştükleri zaman, yine aynı dönemlerde ve daha sonraları da Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin Türkiye temsilcisi Şazad Saîb/Şazad Cemîl Saîb de Türkiye’de bulunuyordu. Benim de yıllar önce yurtdışında şahsen tanıdığım ve daha sonra Güney Kürdistan’da farklı vesilelerle görüştüğüm rahmetli Şazad Saîb, akrabaları olan Sav ailesi hakkında çok geniş bilgilere sahip olmasına rağmen, Sav ailesi Türkiye’de devlet kurumları içinde aldıkları rollerden dolayı, kamuoyunda da tanınan Güney Kürdistan siyasal yapılanmaları içinde önemli rol oynayan bu Kürd politik şahsiyetiyle doğrudan görüşmelerden özenle kaçınmışlardır.
Şazad Saîb, Pîremêrd’in bacısı Habibexan’ın torunudur. Babası Suleymaniye’nin tanınan ailelerden biri olan Saîb’lerden Cemîl Saîbti. Cemîl Saîb aynı zaman da Kürdistan da “Soranî” denilen lehçe de ilk Kürdçe hikaye olan “Le Xewma”nında yazarıdır. Şazad Saîb’in annesi Hepsexan, Mele İrfan’ın kızı ve aynı zaman da şehid Cemal İrfan’ın bacısıdır. Şazad ve babası Cemîl Saîb hakkında daha geniş bilgi vermeden önce İrfan ailesine kısaca da olsa değinmek istiyorum:
Kürdlerin İlk Kalem Şehidi: CEMAL İRFAN
Kürdistan tarihinde sömürgeciler tarafından katledilen Kürd şehidlerinin ilkini aramak absurd bir olaydır. Tarihi çok eskilere dayanıyor.. Belki de buna ilişkin en iyi cevap değerli Kürd şairi Abdullah Pêşew’ın “Leşkerê Winda “ adlı şiiridir.
Siyasal nedenlerden dolayı Kürdlerin kendi elleriyle öldürdükleri Kürdler meselesi araştırılması daha kolay olması gerekir.
Yıllar önce Mustafa Paşa Yamulki üzerine yazı serisini hazırlarken, Mustafa Paşa Yamulki’nın ilk okulunu Suleymaniye Medreselerinde okuduğu, Said Huseyin Camisinde Mele Irfan’dan dersler aldığı dikkatimi çekmişti.
Sadece Mustafa Paşa Yamulki değil, 19. Yüzyılın son çeğreğinde Suleymaniye’de eğitim gören bir dizi Kürd aydını ilk eğitimlerini Mele İrfan’dan aldıklarını biliyoruz.
Mele İrfan’ın Cemal ve Ali adında iki oğlu; Kamile, Hepse, Naile ve Hebibe adlı 4 kızı vardı.
Burada sözünü ettiğim Mele İrfan’ın oğlu Cemal İrfandır. Cemal İrfan’da diğer bir çok Kürd aydını gibi babası olan Mele İrfan’dan ders alıyor. Bağdat Askeri Rüştiye’sinden sonra İstanbul’da okuyor ve subay olarak mezun oluyor.
Cemal İrfan, 1917 Ekim devriminden sonra Bolşevik düşüncelerden etkileniyor ve süreç içinde sosyalist bir düşünce adamı olarak ortaya çıkıyor.
Güney Kürdistan’da Şeyh Mahmud önderliğinde Kürd Kralığı oluştuğu zaman Cemal İrfan’da bir Kürd subayı olarak yer alıyor. Şeyh Mahmud önderliğindeki Kürd idaresi yıkılması, Şeyh Mahmud’un yaralı olarak İngilizlerin eline düşmesi, mahkum edilip Hindistan’a sürülmesinden sonra Cemal İrfan bir kitle önderi olarak ortaya çıkıyor. Cemal İrfan Şeyh Mahmud’un Hindistan’dan Kürdistan’a geri dönmesi için İngilizler karşı yürüyüşler, gösteriler ve kampanyaları yürütüyor.
Güney Kürdistan’ın bir çok alanında İngiltere’ye karşı direnişlerin baş göstermesinden sonra İngiltere Şeyh Mahmud’u Hindistan’dan geri getirmek zorunda kalıyor ve böylelikle Şeyh Mahmud idaresinin ikinci dönemi başlıyor.
Cemal İrfan o dönem Suleymaniye’de yayin yapan Pêşkewtin gazetesine de makaleler yazıyordu. Cemal İrfan Türk ve İngilizlere karşı kampanyaları yanı sıra Kürd ağa ve şeyhlerine karşıda sert eleştiriler yapıyordu.
Kürd ağa ve şeyhleri sürekli olarak Şeyh Mahmud Berzenci’ye giderek Cemal İrfan’ın dine, ağa, şeyh ve meleler hakkında söyledikleri sözlerden dolayı şikayetçi oluyorlardı. Cemal İrfan’ın arkadaşı olan onun gibi İstanbul’da Ruştiye eğitimini alan, Osmanlı ordusunda subay olarak görev yapan, Şeyh Mahmud hareketlerine katılan, Irak devletinde çok üst görevlerde bulunan Kürd dili, edebiyatı, tarihi ve şehirleri hakkında 327 kitap ve araştırmaları yayinlayan Tevfiq Wehbi Cemal İrfan’ın öldürülmesi meselesinde şöyle diyor:
Din adamları ve ağalar sürekli olarak Şeyh Mahmud’a gelip Cemal İrfan hakkındaki şikayetlerini seslendiriyorlar ve onu kötülüyorlardı.. Bir gün Şeyh Mahmud sinirinden “Sekbabek nebû wî bikuje”(Onu öldürecek bir it oğlu yokmuydu) dîye tepki gösteriyor.
Şeyh Mahmud’un bu sözlerini duyan biri belli bir dönem sonra Şeyh Mahmud’a geliyor “Kurban onu öldürdüm” diyor.
Şeyh Mahmud “kimi öldürdünüz?” diye soruyor.
Cemal İrfan’ı öldüren adam Şeyh Mahmud’a “Kurban siz demediniz mi bu adamı öldürecek biri yokmu?” diye.
Şeyh Mahmud adama kızıyor ve çok sert tepki gösteriyor.
Cemal İrfan’ın arkadaşı Tevfik Wehbi konuşmaların canlı tanıklarından biriydi.
Tevfik Wehbi Cemal İrfan’ı öldüren adam için “hem katil ve hemde segbab” olduğunu kabul eden biri diyor.
Cemal İrfan’ın 12 Aralık 1922’de öldürülüyor. Bildiğim kadarıyla 20. Yüzyılın başlarında fikir ve düşüncelerinden dolayı öldürülen Cemal İrfan, ilk Kürd kalem şehidir.
Suleymaniyeliler bu şehidleri sahip çıkmak amacıyla “Dezgeha Rewşenbirî a Cemal Îrfan” kurdular.. İki yıl içinde yüzlerce kitap bastılar..Yüzyıl sonra düşüncelerinden dolayı şehid düşen bir insanı ölümsüzleştirmek için güzel bir girişim..[1]